X

Analizle paralize olma hali: Daha az bilseydim, daha mutlu olur muydum?

Bu sıralar kafamı kurcalayan sorulardan biri bu. Bize hep “Bilgi güçtür” dendi. Bilgi, akıl, mantık bolca yüceltildi; aksine sezgi, kalp, hisler ise hor görüldü. Peki, bilgi gerçekten de bizim süper gücümüz müydü?

Daha çok yakınlarda, “Keşke daha az bilseydim” dediğim bir süreçten geçtim. Rutin bir kontrol sonrası “Google Doktorluğuna” soyundum. Hem de Türkçe kaynaklar beni kesmeyince, “Madem İngilizce biliyorum, neden faydalanmayayım?” diyerek İngilizce olanlara koştum. Okudum da okudum, konu konuyu açtı. Başlangıçta kendimi daha iyi hissettiğimi sandım ama bir noktada kendimi durdurmak zorunda kaldım, çünkü doktorun dediğini dinlemektense kendimi başka bilgilerle zehirlediğimin farkına vardım.

“Neden bunu kendime yapıyorum?” diye sorduğumda ise cevaplarım şöyle dökülüverdi birer birer. Çok bilirsem, hazırlıklı olabilirim. Çok bilirsem, kontrol edebilirim.

Peki, gerçek aslında böyle mi? Belirsizlikle başa çıkabilmenin, geleceğe hükmedebilmenin tek yolu bilgi mi? Bildikçe kontrol alanımız genişliyor ve biz daha mı güvenli hissediyoruz kendimizi? Emin olmadıkça adım atamayacak kadar bilgiye bağımlı hale mi geldik yoksa? “Dur onu da araştırayım, dur şuna da bakayım” derken artık karar veremediğimiz noktaya mı getirdik kendimizi? “Analizle paralize” mi olduk? Kafayı patlata patlata, eğitimler ala ala, araştırmalar yapa yapa… En sonunda bu kocaman bilgi topunun altında ezildik mi?

Benim gibi plan yapmadan duramayanlardansanız, belirsizlikle aranızın pek iyi olmadığını düşünüyorum. Listeler, yapılacaklar, düzen, nizam intizam. Oysa hayat bu kadar bilindik olmayı sevmiyor aksine. İlla ki sen planlar yaparken, bir ters köşe yapıyor sana ama tabi anlayana. Eğer diretirsen benim bildiğim diye, dönüp dolaşıyor ve tekrar sarıyor sana. Öğretene kadar, asıl dünyanın düzeninin senin kafandaki ile aynı olamayacağını.

Gönül işleri belki de bilginin, aklın, mantığın en çok rafa kalktığı yerler olarak görülebilir. Ama siz de “bilgi güçtür” insanıysanız, kendinizi eksiler, artılar listesi yaparken bulabilirsiniz benim gibi. Neyse ki üzerinden yıllar yıllar geçti ama bir erkek arkadaşımdan böyle bir liste yaparak ayrılmıştım. Neden mi? Çünkü o zamanlar en mantıklı karar buydu, şimdi çok komik bulsam da o listeyi…

Eskiden bir sorunun cevabını bulmak için bazen dakikalarca konuşup, birbirimizi ikna etmeye çalışırken; çok çok uzun zamandır akla bir soru düştüğü zaman Google’a cevabını soruyoruz. Evet çok pratik ama sohbeti, muhabbeti, cevapların olasılıklarını; hepsini bizden alıp götürmüyor mu? Yine de ne zaman bir bağlantı problemi yaşasak, elimiz ayağımız birbirine dolanıyor. O kadar alışmışız ki, bir süre hayatımızda olmaması bile bizi dehşete düşürüyor. Sanki onsuz nefes alamayacakmışız gibi delice bir his yaşadığımız.

Bilgi “Aldım başımı gezmeye gittim, yeni yerler keşfettim” mutluluğumuzu da çalmadı mı bizden? Yol üzerindeki restoranların hangisinde duracağına bile internet puanları ve yorumları ile karar verenlerden misiniz? Riski azaltmak için bilgiye sarılıyoruz ve maalesef bilinmeyenin güzelliğinden mahkum kalma pahasına bunu yapıyoruz. Üstelik yorumlardan seçtiğimiz mekanda ne yiyeceğimize karar vermek için bile yazılan önerilere düşüyoruz. Kaynaklar kısıtlı, bilgi sayesinde hata yapmıyoruz, paramızı boşa harcamıyoruz. Ne mutlu!

Bir de bilginin sosyal medya boyutu var. Eskiye göre tanıdığımız ya da takip ettiğimiz herkes hakkında çok daha fazla şey biliyoruz. Nereye gezmeye gittiğine, neyi kutladığına, ne yediğine, ne giydiğine hakimiz. Ama bu bilgi bolluğu, bize kendimizi gerçekten iyi hissettiriyor mu? Yoksa sıklıkla başkalarıyla kıyaslamalar yapıp; onları gözümüzde büyütürken, kendimizi küçültmeyi mi seçiyoruz?

Sağlıklı yaşama dair de bilgi bombardımanı içinde değil miyiz? Her gün “Onu öyle yapma, şöyle yaparsan daha iyi, onu sürme, bunu alma, öyle uyuma, böyle spor yapma, bunu öğütmeden yeme, şunu karbonatlamadan ısırma…” Sürekli yeni bilgi, iyi, güzel hoş da… Bu kadar bilgi hem bolca kafa karışıklığına, hem “Madem mükemmel olmuyor, o zaman hiç başlamayayım” davranışına neden olmuyor mu? Sürekli bir yarış hali; eğer en yeni sürümle güncellemezsen kendini, vay başına geleceklere.

Sanki bütün bu bilgi kalabalığının içinde kendi hayatlarımızı eziyoruz, hiç gözümüzün yaşına bakmadan. Bir nevi bağımlısı haline geldik bilginin; hangisi bize iyi geliyor, hangisi aslında bizi perişan ediyor sorgulamıyoruz. “Çok bilgi iyidir” diye kodlamışız, gerçekten öyle mi diye durup düşünmüyoruz; bir süzgeçten geçirmiyoruz. “Gönül gözü” ile görmeyi hor görüp, “dataların gücü adına” laflarının arkasına saklanıyoruz. Yalandan kontrol dünyaları yarattığımızı sanıyoruz, ama aslında yanılıyoruz. Tek yaptığımız bilinmeyenin heyecanını, yeniliğin enerjisini, kalıpların dışındaki yaratıcılığı söndürmek.

Ne zaman bilgiye şuursuzca tutunduğumuzu fark edersek, bence değişim önce oradan başlayacak. Kuru kuru bilginin yerini hissetmek, paylaşmak, üretmek, yaratmak alacak. Ruh üflenecek sanki yaşamlarımıza. Sadece bilgiye tapmayı bırakıp, bazen cevabını bilmediğimiz soruları sormaya cesaret edersek. Basit bir anahtar, hap bir bilgi yerine deneye yanıla öğrenmeyi seçersek. İplerini sıkı sıkıya tuttuğumuz hayatlarımızı biraz bilinmeyen alanlarda gezintiye çıkarırsak.

Kim bilir her şeyi bildiğimizi varsayarken, yaşamayı unutmuşuzdur. Artık zamanı gelmiştir belki, biraz cahil cesareti ile enine boyuna düşünmeden, sonucunu bilmeden de adımlar atmanın. Daha az bilip, daha mutlu olmanın.

Not: Ege’nin dar sokaklı, güzel taş evleri, rengarenk duvarları ile bizi zaman yolculuğuna çıkaran Birgi Köyü’nden fotoğraflar. (Temmuz 2021)

İlginizi çekebilir: Her şey çok kötüyken bile umudunu sarıp sarmalamaya var mısın?

Sinem Kocacan: Bir eylül sabahı Denizli'de gözlerimi açmışım dünyaya. Benim hayat yolculuğum küçük bir şehirden üniversite ile İstanbul'a taşınmış. Boğaziçi Uluslararası Ticaret'i tercih etmişim, yurtdışına açılan kapım olsun diye. Gerçekten okul benim bambaşka diyarlarla tanışmama vesile olmuş; gönüllü çalışma kampları, work&travel, değişim öğrenciliği... Hepsi beni insanların hikayelerine yoldaş yapmış. Sino derler bana, heyecan verenlerin peşinden koşarım hep; bol bol samimiyet ve gözlerinin içi gülen insanlar ise en sevdiklerim olur. Kendi dünyamı yaratmak, -meli -malı'lardan kurtulmak için bolca çabalarım. Yeni ve rengarenk olan beni kendine çeker; düşe kalka büyüyen, içindeki küçük kız çocuğunu yaşatmak isteyen biriyim ben. Kurumsal hayatta pazarlama yaparken, bir gün kendime başka yollar yaratma kararı aldım. Sırtçantamla Güney Amerika'nın altını üstüne getirirken, 30'unda Interrail yaparken buldum kendimi. Fark ettim ki yolda attığım her adım kendi özüme yaklaştırıyor beni. Hayat bana göre bir yolculuk; onu dolu dolu yaşamak içinse ihtiyacımız, o ilk adımı atmak ve fark etmeye başlamak. Yolculuklarımızla hep beraber büyümek ve hikayelerimizi birlikte paylaşmak dileğiyle.. Her şey gönlümüzce olsun.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale