X

Almanya Seyahat Notları: Kaderimin yazıcıdan çıktığına kanaat getirdiğim memleket Almanya

Almanya macerası

Sene 2010… Hemcinslerimden müteşekkil 4 kişilik bir kafile olarak Köln’e gitmek üzere görevlendirilmiştik. İstinye Park’ın daha batısına ilk geçişim de bu zamanlara isabet eder.

Bonn havalimanına indikten sonra taksiye atladık ve otelimize yerleşmek üzere yola koyulduk. İlk defa yurt dışına çıkıyordum ve bu yüzden Paris Hilton’u makyajsız görmüşçesine gözlerimi açmış, pür dikkat her şeyi özümsemeye çalışıyordum. Otobana çıkmadan önce dikkatimi çeken ilk şey etrafımızdaki ağaçlar olmuştu. Yollar dışında her yer ağaçlandırılmıştı. Bunun dikkatimi çekiyor olması bile beni üzmüştü. Bugün herhalde bu üzüntümün üstünden 40 TOKİ daha geçmiştir.

‘İyi de neye benziyor yahu bu yeşilin mimarı zat-ı muhteremler?’ diye aklımdan geçirdim ve göz ucuyla taksiciye baktım. Kendisinin sıfatı Alman insanına duyacağım merakın ilk kıvılcımını çaktı. Acaba bu çakır gözlü, lor peyniri kadar beyaz insanlar bize bahsedildiği kadar soğuk ve mesafeli tipler miydi? Yoksa yine mübalağa sanatında her biri fahri doktora sahibi güzide yurdum insanının dolduruşuna mı geliyorduk? Toplamda 13 haftamı geçireceğim bu gurbet ellerde ‘el’ muamelesi mi görecektim? Acaba misafirperverliğinde bir EU standardı var mıydı?

Pasaport kontrolde, cebimdeki paradan dönüş biletime kadar her şeyi soran bir memur bey vardı – kulakları çınlasın -. Onun kadar sıcakkanlı bir şekilde bize kucak açacaklar mıydı? Peki biz, açılan bu kucağa oturacak mıydık? Yani Avrupalının açtığı her kucak oturulası, birlik olarak yaptığı her hareket katılınası mıydı? (Altını çizdiğim kısmı aklının bir köşesine yaz canım okur. Bunu bir yere bağlayacak ve bu suali cevapsız bırakmayacağım.) Zihnimize hep böyle nakşedilmişti ama ha deyince de olmuyordu ki!

Kucaklara gelmek sorunsalı

Daha önce Türkiye’ye gelen Almanlarla münasebetim olmuştu. Hiçbiri bu anlamsız soruların muhatabı olacak insanlar değillerdi. Boyum yetse her birinin soğukta pembeleşen yanaklarını sıkardım. Öylesi sempatikti bu peluş titanlar.

Pekâlâ, saha avantajı insanı değiştirir miydi? Pek tabi! Bilimde bile yeri var ama burası yeri değil (bkz. reptilian complex & tribal instinct). Yine de kısaca özetlemek gerekirse; yabancı olduğumuz bir grubun içinde kabul görmek istiyorsak, bu kitlenin hoş karşılayacağına inandığımız hareketleri yapma eğilimi gösteririz. Daha da basitleştirmek gerekirse, eyyamcılık insanoğlunun genetiğinde var arkadaş!

İşte ilk defa yurtdışına çıkmanın heyecanı ve gerginliği, kafamı böyle garip soruların kurcalamasına sebep oluyordu. Hemen üzerimdeki çaylak toprağını silkmeliydim. Bu niyetle Hohe Strasse’nin kalabalığına dalıverdim.

Hohe Strasse, Köln’ün ‘alışveriş sokağı’ olarak nitelendirilebilir. Eline su dökemez ama sadece kafanızda bir resim oluşması maksadıyla Beyoğlu/İstiklal’e benzetilebilir – tabi bir Asmalı Mescidi yok -. Genci, yaşlısı her akşam bu sokağı dolduruyor. Ancak evrimini tavuktan sonra doğrudan homosapien’e geçişle tamamladığına kâni olduğum Alman insanı sayesinde, saat 20.00 oldu mu bu sokak bomboş kalıyor, o ayrı bir konu.

Ben, sırtımda fotoğraf makinem, kulağımda kulaklık ve elimde kahvem ile yalnız başıma gezmekten çok keyif alırım. Sokakları bu şekilde boydan boya arşınlarım. Bu bağlamda eşime de nadiren rastlarım güzel ülkemde. Lakin burada yalnızca Hohe Strasse’de değil, Köln’ün bütün sokaklarında bu ‘yalnızlık ekipmanı’ ile gezen nice insana tesadüf ettim. Yani bu adamlar kendi ülkelerinde de turist gibi geziyorlar. Neyse, konuyu dağıtmayalım.

Bu ekipmanla dışarı çıktığım akşamlardan birinde şahit olduğum bir manzara beni şu gözlemi yapmaya itti: Garpta ne harp var ne de harap. Açayım:

1. Harp yok: Bütün Almanların suratından huzur akıyor. Sanırsın Köln belediyesi ücretsiz yoga kursu açmış, katılan ilk 500 kişi de nirvanaya eriyor! Yüzlerinden stresin esamesi okunmuyor. Bu ruh halini – içeride ve dışarıda – çatışmasız sürdürdükleri yaşamlarına bağlıyorum.

2. Harap yok: Bugün fotoğrafını çekmediğime pişmanlık duyduğum manzarayı size tasvir etmek isterim; “Yağmur damlaları; üstüne yorgan yaptığı kırmızı kaz tüyü montunda uyumsuz tınılar çalarken, müzikten nasibini almamış kara bulutlara inat gitarıyla geçimini sağlamakta olan evsiz Peter, sabun dükkânının önüne serdiği kartonun üzerinde sevgilisine sarılarak uyumaktaydı.” İşte 13 hafta boyunca Köln’de rast geldiğim en biçare kişi bu sarışın, kirli sakallı Kazanova’dan başkası değildir (Achtung (Dikkat)! Burada ‘kirli’ mecazi olarak kullanılmamıştır).

Avrupa’nın düşkünü wi-fi bulur kış günü

Peki bu Almanlar ‘evden işe – işten eve’ medcezirinde debelenen sıkıcı insanlar mıydı? Bu sorunun cevabını da sana hayatımın talihsiz sergüzeştler serisinden küçük bir kare ile vermek isterim canım okur.

Hikâyenin başında bahsettiğim üzere, biz 4 bıçkın delikanlı bu memlekete adeta çıkarma yapmıştık. Gençtik, toyduk, bakardık-bakaraktık. Eğlenmek en çok bizim hakkımızdı. Bu düsturla en şık kıyafetlerimizi giydik, duty-free’den aldığımız – ve sonradan şehir içinde daha ucuz olduğunu öğrendiğimiz – parfümlerimizi sıktık. Aramızda saçına fön çekenler oldu. Başarısızlık riski başarıyla minimuma indirgenmişti. O akşam mutlaka felekten bir gece çalacak, çaldığımızı da güzel ülkeme kaçırıp eğlenmek nasıl olurmuş cümle âleme gösterecektik.

Bu motivasyonla bir sürü barın, pubın ve kulübün bulunduğu Hohenzollernring’e doğru yollandık. Hangi mekân daha iyidir, bir türlü karar veremiyorduk. Üstelik her yerde uzun kuyruklar vardı. O an beynimin optimizasyona koşullanmış nöronları birbiriyle öpüştü ve cinsilâtiflerden oluşan 5-6 kişilik bir grubun peşine takılarak LOOM isimli bir mekâna girmekte karar kıldık.

İçeride kimse kimseye karışmıyordu, müzik gayet iyiydi. Hanımefendiler kendi hallerinde, beyefendiler kendi hallerinde takılıyorlardı. Kendimizi tam ritme kaptırmıştık ki DJ bir anda müziği kesti. Eline mikrofonu alan ekürisi bir anda Almanca bir şeyler söylemeye başladı. Almanca bilmiyorduk. Öyle kaba geliyordu ki kulağımıza bu Almanca, söylediği her kelimede şeceremize sövüyor gibi hissediyorduk. Ancak işin aslı pek öyle değildi. Sanki bazı komutlar veriyordu. Çünkü her konuşmanın ardından konfetiler patlıyor, insanlar çığlıklar atarak fondip yapıyorlardı. Komut-çığlık-fondip, komut-çığlık-fondip, komut-çığlık-fondip… (Almanların eğlence anlayışı dahi bir dizi itaat serisinden mi ibaretti?)

Biz ise soğukkanlı bir şekilde olanları izliyor, dâhil olup olmamamız gerektiğinin muhakemesini yapıyorduk. Fakat gelen son komut biraz farklıydı. Çığlıklar tavan yaptı ancak bu sefer kimse içkisini içmedi. Herkes Eros’un oklarına tutulmuş, sarmaş-dolaş olmuştu! Yalnız yine hanımefendiler kendi hallerinde, beyefendiler kendi hallerinde takılıyorlardı! Evet, bir gay-bardaydık ve biz (dört plankton) bunu tam 45 dakika sonra anlamıştık! (Daha sonradan öğrendiğime göre bu kulüp sadece Çarşamba geceleri 10’dan sonra eşcinsellere özel geceler düzenliyormuş.)

Bir arkadaş bize sonradan katılmıştı. Ona yolu tarif ederken ‘Hacı! Hohenzollernring’e gel. Mekânın önünde gökkuşağının renklerinde bir bayrak var, hemen bulursun zaten!’ dediğimde aramızdan herhangi biri bu bayrağın ne manaya geldiğini bilseydi belki bu macerayı hiç yaşamayacaktık. Ama İlber Ortaylı’nın da dediği gibi cahildik, cahil! Yeri gelmişken sizi daha fazla merakta koymayayım: Yukarıda altı çizili olarak yöneltilmiş sorunun cevabı buradaki örnekten de anlaşılacağı üzere ‘HAYIR’dır canım okur. Avrupalının birlik olarak yaptığı her hareket illa katılınası değildir. Kişisine, tercihe göre değişir.

Oradaki eğlencenin arta kalanına dâhil olamayacağımızı anladık ve oradan ayrıldık. Buranın hemen yanında bulunan – ve önünde herhangi bir bayrak olmayan – CLUB DIAMONDS’a girdik. Canlı dans gösterisiyle kalbimizi fetheden bu mekânda gün doğana kadar kaldık.

O zamanlar 5 € giriş ücreti olan mekânın içki fiyatları da oldukça cazip. ‘Gündüz çalışır, gece takılırım,’ diyenlere şiddetle tavsiye olunur.

Samimiyetimiz artsın diye bir sırrımı seninle paylaşmış oldum canım okur. Eğer sen de utandığı bir anısı aklına geldiğinde kulaklarını tıkayıp ‘la la lala laaaa laaaa’ diye bağırıyorduysan şayet, hep bir gönül bağımız vardı zaten.

Bir sonraki yazımda Köln’ün otelleri, biraları (Kölsch) ve Alman insanının ne menem bir şey olduğuna dair fuzuli bilgilerle kafanı şişirmeye devam edeceğim.

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

Berk Sergün: Berk Sergun // Akademik kariyerindeki birincilikleri taçlandıran plaketlerini paraflayıp geçmiş, sergüzeştler geçirmeye karar verip seyyah olmuş bir kimseyim. Kariyer basamaklarını hızla tırmanırken ¨Bir dakika! Yazacağım ben arkadaş!¨ diyerek seyahatine baharat işine de tat katan bir hayat gezginiyim. İsterim ki ben gezeyim sen gör, ben karalayayım sen boya. Ayak bastığım topraklara yolun düşerse hayatta kal, en kötü ihtimalle fiyakalı tökezle. Çok yer gezdim, ziyadesiyle insan tanıdım. Bu oraların değil, onların hikâyesi… www.herseyiyanlisanlamisim.com

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale