X

Affirmations vs. iffirmations: Yüzeysel pozitiflik yerine olasılıkların kilidini açmak

“Ben çok güçlüyüm, olduğum halimle yeterliyim, bu işin üstesinden gelebilirim, çok zengin olabilirim, ben çok güzelim, ihtiyacım olan her şeye sahibim…” Bunları söylerken veya zihninizden geçirirken ne kadar inanıyorsunuz? Olumlamaların doğru ve etkili kullanıldığında gerçek bir gücü olduğu yadsınamaz bir gerçek olsa da kabul etmekte fayda var ki pek çok kişi için inandırıcı değiller. İnsanın gerçekten inanmadığı ve hatta içten içe reddettiği bir şeyi de hayatına çekmesi pek kolay değil. Hatta bu konuda travma konusunda uzman olan duygusal şifa koçu Karena Neukirchner, “kendinize gerçekten inanmadığınız bir şey söylüyorsanız, olumlamaların hayatınızda toksik pozitiflik olarak tezahür ettiğini görebilirsiniz” diyor. ‘Affirmations’ yani olumlamalar, güçlü ve faydalı birer araç olsalar da bazı insanlar için aynı etkiyi yaratmıyorlar. İşte tam da bu noktada karşımıza ‘iffirmations’ çıkıyor. Peki, ne demek bu ‘iffirmation’ ve olumlamalara iyi bir alternatif olabilir mi? Gelin, birlikte karar verelim.

“Iffirmation”: Ya … olursa, ne olur?

Iffirmation kavramının kökeni İngilizce’deki ‘if’ kelimesinden geliyor; yani durumlara bir ön koşul ekleyen küçük bir yardımcı olarak düşünebiliriz. Örneğin, “kendimi seviyorum, olduğum gibi kabul ediyorum” gibi bir olumlamanın yerine “kendimi olduğum gibi sever ve kabul edersem ne olur” demek veya “tüm zorlukları kolayca aşıyorum” yerine “tüm zorlukların üstesinden gelirsem ne olur” diye sormak, olumlamalar yerine ‘iffirmation’ kullanmanın örnekleri arasında.

Olumlamalar, normal şartlar altında bireyin öz sevgisini, içsel motivasyonunu ve genel iyi olma halini pekiştirse de, özellikle düşük özsaygısı olan kişilerde devamlı olumlu ifadelerin tekrarı bireyin içsel gerçekliğiyle çatışma yaşamasına ve negatif düşüncelerin güçlenmesine neden olabilir. Dolayısıyla bir olumlama gerçek hissettirmiyorsa, sahte geliyorsa, yüzeysel bir pozitiflik barındırıyorsa ya da kişinin daha kötü hissetmesine yol açıyorsa, en iyi alternatif ‘iffirmation’lar olabilir.

Bu yöntem sayesinde olumlu ifadeler aslında bir tür soru formatına dönüştürüldüğü için beyin olasılıklara daha açık hale gelebiliyor ve böylece daha az direnç gösteriyor. Böylelikle ‘iffirmation’lar ya da Türkçe bir karşılık bulmak istersek ‘eğerleme’ler:

  • Zihinsel esnekliği artırmaya yardımcı oluyor.
  • Pozitif düşünceyi teşvik ediyor.
  • Gerçeklikten kopmamayı destekliyor.
  • Öz-bilinç düzeyini ve genel farkındalığı artırıyor.
  • Farklı olasılıkları değerlendirme fırsatı sunuyor.
  • Hedeflere/beklentilere ulaşmanın olası yollarını değerlendirme şansı veriyor.
  • Ve tabii ki en önemlisi, bireyin mevcut duygu ve düşüncelerini yok saymayan, daha az dirençli bir yol sunuyor.

Dolayısıyla, ‘eğerlemeler’ kendine güvenmekte ve inanmakta güçlük çeken, öz inancı zayıf olan ve/veya olumlamalardan beklenen faydayı göremeyen kişiler için en güçlü alternatifler olarak karşımıza çıkıyor. Iffirmation’ları olumlu ve olumsuz söylemler arasında nötr bir değerlendirme olarak da görebiliriz.

Örneğin; yaygın kullanılan olumlamalardan biri olan ‘yeterince iyiyim’ pozitiflik ekseninde artıya doğru giden sağ tarafta ise ‘yeterli değilim’ eksenin en solunda olabilir, ‘yeterince iyi olsam ne olur’ ya da ‘ya yeterince iyi olursam’ gibi bir ifade ise bu eksenin tam ortasında yer alabilir. Bu sayede birey kendisine aslında bir soru yöneltmiş olacağı için zihni de cevapları bulmak için harekete geçecektir.

Eğer siz de olumlamalardan yeteri kadar fayda göremediğinizi düşünüyorsanız ya da içten içe inanmadığınız birtakım olumlu söylemleri dile getirmeyi gülünç ya da sahte buluyorsanız, belki olumlamaları ‘eğerleme’lerle değiştirmeyi deneyebilirsiniz.

‘Iffirmation’lar nasıl uygulanır?

Olumlamalardan iffirmationlara geçmek veya hiç olumlama tekniğini kullanmadıysanız doğrudan iffirmation ile başlamak belki başlarda zorlu görünebilir, ancak birkaç basit ve etkili adımla kolayca uygulayabilirsiniz. İşte takip edebileceğiniz adımlar:

1. Mevcut düşünce ve inançlarınızı gözlemleyin

Kendinize düzenli olarak söylediğiniz olumsuz ifadeleri veya olumsuz inançlarınızı tespit edin. Bu sayede kendi içsel diyaloglarınızın farkına varabilir, en sık tekrarladığınız düşünce söylemlerinizi not alabilirsiniz.

2. Olumsuz ifadelerinizi belirleyin

Ne sıklıkla olumsuz ifadeleri tekrarladığınızı ve neleri sıkça dile getirdiğinizi fark edin. Örneğin, yeterince iyi değilim, asla mutlu olamıyorum, hep başarısız oluyorum ve benzeri olumsuz söylemlerle kendinizi nasıl sınırlandırıyorsunuz, bunları belirleyin.

3. Olumsuz söylemlerinizi soru formatlarına dönüştürün

Belirlediğiniz her olumsuz ifadeyi, ‘ne olur’ eklemesi ile daha olumlu yapıda bir soruya dönüştürün. Örneğin, eğer kendinizi en sık sınırlandırdığınız olumsuz ifade ‘yeterince iyi değilim’ ise, bunu ‘ben yeterince iyi olursam ne olur’ şeklinde iffirmation kalıbına çevirin. Bunu fark ettiğiniz her olumsuz söylem için deneyin.

4. ‘Iffirmation’ları günlük rutinlerinize entegre edin

Belirlediğiniz iffirmations’ları günlük rutininize dahil edin. Sabahları kalktığınızda, meditasyon yaparken veya günlük yapılacaklar listenizi hazırlarken bu iffirmations’ları kendinize hatırlatın. Hayatınızın içinde ne kadar yer verirseniz, o kadar kolay ve sık kullanabilir, olumsuz düşünce yapınızı kırabilirsiniz.

Iffirmations oluştururken, olumlu değişikliklere açık olmanın önemini unutmayın. Bu süreç, kişisel gelişiminizde önemli bir adım olabilir ve sizi daha olumlu bir bakış açısına yönlendirebilir. Sevdiğiniz, güvendiğiniz kişilerle de ‘iffirmation’larınızı paylaşabilirsiniz veya olumlu soru cümlelerinizi her gün bir kağıda, deftere yazarak bu alışkanlığınızı pekiştirebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Hayatınızı daha huzurlu ve mutlu yaşamanızı sağlayacak 52 pozitif olumlama

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale