X

Adada Bozcaada Caz Festivali rüzgarı esti: Seneye kaldığımız yerden devam etmek üzere!

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) katkılarıyla, 3dots ve fermente tarafından bu yıl yedincisi düzenlenen Bozcaada Caz Festivali, dün sona erdi. Paribu ana sponsorluğunda ve Kendine Has, Volkswagen, Jack Lives Here, CarrefourSA, The ORGANICS by Red Bull, Tchibo, Kale Grubu ve Hep Yeni Kal’ın katkılarıyla düzenlenen festival, bu yıl adanın en güzel dönemi olan bağ bozumuyla kesişiyordu. Katılımcılar, adada bağ bozumu mevsiminde her sokakta hissedilen tatlı telaş ile festivalden yükselen caz ritimleriyle, üç gün boyunca bambaşka bir Bozcaada deneyimi yaşadı.

Festivalden yükselen melodiler adanın kendine has ruhuyla buluştu

Bozcaada Caz Festivali dünyanın farklı köşelerinden, farklı kültürlerden müzisyenler, üç gün boyunca unutulmaz bir deneyim yaşattı dinleyicilere… Kürtçe Anadolu halk ve dağ türkülerini katıksız bir blues ruhuyla sahneye taşıyan Meral Polat Trio’nun içten, hüzünlü ve her şeye rağmen umutlu müziğiyle uzak diyarlara gittik. Türkiye’de caz davulunun öncülerinden Ferit Odman’ın “Autumn In New York” ve “Nommo” albümlerindeki quintet aranjmanlarına yer verdiği konserle, hard-bop dünyasının derinlerine indik. “Var olmayan bir adanın hikâyelerinden” beslendiğini söyleyerek yola çıkan Islandman’in psikedelik gitar ve sonsuzluk hissiyatlı ritimleriyle tüm dünyayla bağ kurduk. Nubya Garcia’nın zamansız melodileri ise Bozcaada’nın rüzgârına karışıp ruhumuzu okşadı.

Dock in Absolute’un progresif caz ve neo cazı piyano, elektrik bas ve davulla benzersiz bir şekilde harmanlamasına yakından tanık olurken, Volkan Öktem’in #7’siyle, sanatçının 30 yıllık müzik hayatı süresince deneyimlediği farklı müzikal tarzların izdüşümlerine kulak verdik. Komfortrauschen ile katıksız bir tekno enerjiyle buluştuk, Güney Fransa’nın sakin ve güneşli ruhunu elektronik müzikle kusursuz bir şekilde buluşturan Kazy Lambist ile dans dolu bir gece geçirdik. Hissikablelvuku ile rock, caz, etnocaz, elektronik, tekno, afrobeat, noise gibi türler eşliğinde sahnede o an cereyan eden bir icraya tanık olduk. Derya Yıldırım, Elif Dikeç, Itamar Borochov ve İsmail Altunbaş’ın bir araya getiren Bozcaada Ensemble ise Bozcaada Caz Festivali’ne özel bir performansla Anadolu müziğine kendi dokunuşunu katarak büyüledi bizi. Sevilen trompetçi Avishai Cohen’in grubu Big Vicious’ın elektronika, ambient ve psikedelik beat’lerle harmanladığı özgün sound’unu dinledik. Progresif teknodan elektronikaya, tribal ritimlerden acid house esintilere uzanan eklektik setleriyle tanınan yapımcı ve DJ Claptrap, namıdiğer Gaurav Narula, ile Berlin ruhunu Bozcaada’da yaşadık. 

BCF Keşif etkinlikleriyle her gün “oyun” oynadık

Her yıl farklı bir tema etrafında geliştirilen disiplinlerarası etkinliklerden oluşan BCF Keşif programı, bu yıl “oyun”un tüm insanlık tarafından paylaşılan özünü keşfetmeye çağırdı katılımcıları. Hollandalı tarihçi ve oyun kuramının yaratıcısı Johan Huizinga’nın Homo Ludens’i, yani Oyuncu İnsan’ına selam duran festival, son yıllarda hepimizi farklı şekillerde zorlayan koşulların karşısında “oyun” oynamanın yaratıcı gücünü açığa çıkarmak amacıyla herkesi kapsayan oyuncu bir ruhla üç gün boyunca 40’ı aşkın etkinlik gerçekleştirdi.

Müzik ve oyunun kesişim noktalarında keşfe çıktık

Toplumsal cinsiyet eşitliği, ekolojik dönüşüm ve erişilebilirlik başlıklarındaki savunuculuk alanları üzerinde duran Bozcaada Caz Festivali’nin BCF Keşif programında müziğin genişçe bir yere sahip olması çok da şaşırtıcı değil… Program kapsamında oyun ile müziği buluşturan pek çok etkinlik yer aldı. Üç gün boyunca Emre Erbirer‘in kürasyonunda gerçekleşen Güncel Meseleler, Yeni Olasılıklar vasıtasıyla müzik yazarı ve programcısı Murat Meriç, Socrates Dergi’den Caner Eler, Sportif Lezbon’dan Selin Yıldız, Toyi’den Elif Atmaca, Boğaziçi Üniversitesi’nden Gaye Defne Ceyhan, Şehir Dedektifi’nden Gizem Kıygı, Otsimo’dan Zafer Elcik’in katılımıyla oyunun hayatımızdaki farklı işlevlerine bazen müzikle bazen sohbetle farklı kapılar araladık. Yaratıcılığı ve hayal gücünü desteklemeyi amaçlayan oyun deneyimleri tasarlayan Toyi ise bizi kendi müzik aletimizi tasarlamaya davet etti. Adanın farklı noktalarında gerçekleşen pop-up konserlerde Teis Semey, Paribu Pop-up Konserleri’nde Ceren Gündoğdu, DJ Eray Düzgünsoy, Volkan Önol, DJ Can Çakmakçı ve Kendine Has desteğiyle Samet Çiçek dinleyicilerle buluştu. Music with Plants Pop-up Performans etkinliğinde ise bitki yaprakları ve ağaç gövdelerinden topladığı farklı frekansları ses dosyalarına çeviren Selim Siyami Sümer ile CarrefourSA sponsorluğunda doğanın sesine kulak verdik.

Ürettik, dans ettik, yeni lezzetler tattık 

Bozcaada Caz Festivali demek yalnızca müzik değil, aynı zamanda bir aradalık ruhu demek. Hep birlikte üretmenin hepimize iyi geleceğine duyduğumuz inançla, BCF Keşif programında da kolektif üretim alanları açan çevre dostu pek çok etkinlik yer aldı. Onaranlar Kulübü’nün düzenlediği Atıklardan İleri Dönüşüm atölyesinde, atık malzemelerin çöpe gitmek yerine nasıl yaratıcı ve işlevsel ürünlere dönüşebileceğini hep birlikte keşfederken, festivalin “oyun” teması çerçevesinde işbirliği yaptığı sanatçı Ece Ağırtmış’ın gerçekleştirdiği Atık Ahşap Malzemelerle Afiş Tasarımı Atölyesi’nde atık ahşap malzemelerle çevre dostu kompozisyonlar tasarladık. Tchibo Coffee Passion atölyesinde kahvenin tarihçesinden yetiştirme süreçlerine dek pek çok teorik bilginin yanı sıra kahve demlemenin aritmetiğine de girerek, baristalığa ufak bir adım attık. Bira tadım atölyesinde, Kendine Has desteğiyle, bira gurmesi Erdinç Çatak ve Özge Kayaalp ile hem halihazırda çok sevdiğimiz biraları, hem de Yenilik Atölyesi’nden mezun yepyeni kraft biraları tattık, dahası bu lezzetlerin ardındaki hikayeleri dinledik. For the Journey X Apéro: Kırdan Bardağa Bozcaada etkinliğinde Bozcaada’nın bitki örtüsünü ve gastronomik değerlerini tanımak üzere adanın el değmemiş doğal güzellikleri arasında yaptığımız keşif yürüyüşünün ardından, bitkilerle leziz kokteyller hazırladık. Hep Yeni Kal ile Ada Lezzetleri Buluşması’nda ise Bozcaada’nın eşsiz doğası ve kültürüyle ortaya çıkan yerel lezzetler, bu toprakların içeceğiyle buluşurken bizler de bir sofra etrafında buluştuk.

Adanın bugününde, geçmişin izinde yürüdük

Festivalin yuvası olan Bozcaada ise tarihi, kültürü ve gastronomik zenginlikleriyle BCF Keşif programında baş köşede yer alıyor. Türkler ve Rumların yakın döneme kadar birlikte yaşadığı, bugün Rum nüfusunun sayıca 100’ü bulmadığı Bozcaada’da, bu iki kültürün, yemek, mimari, eğlence, zanaat gibi alanlarda birbiriyle girdiği etkileşimin pek çok izi var. Bozcaada Keşif Haritası Pusula ile kültür sanat ve kent yayını Lavarla’nın festival için geliştirdiği Ada Müşterek rotasında bu izlerin peşinden yürüdük, hafıza mekânlarında müşterekleri aradık. Jack Lives Here Oyun Atölyesi’nde ise Sunay Akın ve Işıl Ece Erdoğmuş Becer ile bulunduğumuz coğrafyada geçmişten günümüze oynanan oyunlar ve adada olduğu gibi iç içe geçen kültürlerin birbirlerine katkılarının oyunlara yansıması hakkında bir yolculuğa çıktık.

Laf lafı açtı

Bir araya geldiğimizde sohbet etmeyi, birbirimizin fikirlerinden beslenmeyi çok sevdiğimiz için bol bol konuştuk. Onarım Atölyesi’nin düzenlediği “Nasıl oyuncu bir ekonomi tasarlayabiliriz?” adlı panelde Onarım Atölyesi’nin kurucusu etki tasarımcısı Ekin Al’ın kolaylaştırıcılığında ve Doughnut Economics Action Lab işbirliği ile “Oyuncu bir ekonominin dinamikleri neler olabilir?”, “Bir ekonomiyi nasıl daha oyuncu hale getirebiliriz?” sorularını merkeze aldığımız ufuk açıcı bir tartışma yürüttük… Esmiyor’un düzenlediği “İklim krizi sizi de darlıyor mu?” adlı sohbette ise hepimizin zihninde genişçe bir yer kaplayan iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, plastik kirliliği gibi konulara farklı bir bakış açısıyla yaklaşmayı denedik.

“Oyun”un farklı alanlardaki izdüşümlerini takip ederken iş yaşamına da uğradık elbette. Program kapsamında gerçekleşen sohbet ve panellerde iş dünyasında oyuncu bir yaklaşımın rolünü ve etkilerini keşfetmek üzere bol bol fikir alışverişinde bulunduk. Sınırları Aşarak Oynamak: Girişimcilerin Londra’daki Yolculukları başlıklı panelde girişimciler, Türkiye’de başlayan girişim yolculuklarının yurt dışında nasıl devam ettiğini, oyun alanı değişikliğinin sürprizlerini ve zorluklarını, iş yaşamında oyunbaz bir yaklaşımın faydalarını tartıştılar. Değişim yaratan insanların ve kurumların toplumsal, ekolojik ve kültürel meselelere çözüm üretmek üzere buluştuğu ve birlikte çalıştığı bir sosyal inovasyon platformu olan imece’nin düzenlediği, sosyal sorunlara oyunla yanıt arayan Çark-ı Mesele’de imece ekibinden Zeynep Erdoğan’ın moderasyonunda, kolaylaştırıcılığı ekipten Selin Taşdelen ve Hazal Kartalkanat üstlendi; sonra hep birlikte çarkları çevirdik ve oyunun yaratıcı gücüyle sosyal meselelere çözümler ürettik. imece ve Youth for Good’un interaktif ve oyuncu bir diyalog alanı yarattığı Eski Köye Yeni Oyun: Biz Kuşağı etkinliğinde, Youth for Good’dan Kaya Aytuğ Demiral moderasyonu üstlenirken, Genwise’dan Tuğrul Ağırbaş, Katalist’ten Jülide Erdoğan ve imece’den Hazal Kartalkanat da konuşmacıydı. Hem hep beraber sohbet ettik hem de nesiller arası görünmeyen bağları güçlendirmenin yollarını aradık…

Dayanışma için bir araya geldik

6 Şubat depreminin yarattığı yıkım hepimizin hafızasında ve kalbinde hâlâ çok tazeyken dayanışmanın hepimize iyi geleceğini düşündük. Bu fikirle yola çıkarak depremden sonra Hatay’da üretime devam etmek isteyen zanaatkarları desteklemek amacıyla kurulan Craft Antakya ve Kale Grubu’nun desteklediği Nevruz Köyü kadınları ile birlikte bohça çantalar tasarladık. Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED) ise bu sene 10’uncu yılına girerken özel bir film gösterimi ve söyleşiyle festivalde yer aldı. BIFED ile güçlerimizi birleştirdiğimiz bu etkinlik kapsamında Mare Nostrum (Bizim Deniz) belgeselini izledik ve ardından da yönetmeni Ethem Özgüven ile bir söyleşi gerçekleştirdik…

İki projemizin ilk adımını attık

Bozcaada Caz Festivali’nin kurucu ekipleri 3dots ve fermente’nin ortak değerlere sahip kurum ve toplulukları bir araya getirmek amacıyla kurduğu yaratıcı girişimi KEŞİF için çok önemli iki projenin de ilk adımını attık. 2014 yılında Jazz Danmark ve Kopenhag Caz Festivali tarafından başlatılan, sonrasında İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerine yayılan “Kızlar için Caz Kampı” da festivalin çok önemsediği bir konuya odaklanıyor. Türkiye ayağındaki koordinasyonunu KEŞİF’in sağladığı ve Kasım ayında gerçekleşecek “Kızlar için Caz Kampı” adlı uluslararası proje kapsamında, Nordisk Kulturfond destekleriyle Kasım ayında gerçekleşecek projenin haberini verirken, kız çocuklarının gelişimine katkıda bulunmak amacıyla öncü kadın müzisyenlerden İngiliz caz müzisyeni, saksafoncu ve besteci Nubya Garcia, British Council’ın ‘Yaratıcı İşbirlikleri’ hibe fonu desteğiyle festivalde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.

KEŞİF’in Ekim ayında gerçekleştireceği ve U.S. Mission to Türkiye Hibe Programı kapsamında desteklenen, caz aracılığıyla ifade özgürlüğünü ve kültürel diyaloğu sağlamlaştırmayı, genç sanatçıların ve öğrencilerin bir araya geldiği bir caz topluluğu oluşturmayı ve Türkiye ile ABD arasındaki kültürel diplomasi tarihini caz müziği bağlamında inceleyerek iki ülke arasındaki tarihsel ilişkiye farklı bir gözle bakmayı amaçlayan “Caz ile Köprü Kur” projesi BCF’nin ve aynı zamanda kültür, teknoloji ve etki yaratma alanlarında fikir geliştiren oluşum 3dots‘un da kurucu ortağı olan Çağıl Özdemir‘in moderatörlüğünde gerçekleşen bir etkinlikle duyuruldu. Etkinlikte ayrıca ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nda Kamu Diplomasisi Müsteşarı Marvin E. Alfaro ve besteci, müzisyen ve akademisyen Selen Gülün de konuşmacı olarak yer aldı.

Bozcaada Caz Festivali’nin yedinci edisyonunda yanımızda olan destekçilere teşekkürler!

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nın (TGA) katkılarıyla, 3dots ve fermente tarafından gerçekleşen 7. Bozcaada Caz Festivali’nde bize desteğini sunan Hollanda Başkonsolosluğu, İsrail Başkonsolosluğu, Institut français Türkiye İzmir, Goethe-Institut Istanbul, Kultur | lx ve British Council ‘Yaratıcı İşbirlikleri’ hibe programının yanı sıra medya sponsorları Aposto, Argonotlar, artful living, calling, Dadanizm, Dergy, Kafa, Lavarla, Oggusto, Socrates Dergi, T24, The Magger ve Uplifers’a teşekkür ederiz…

Bozcaada Caz Festivali’nde seneye görüşmek üzere!

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler



Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale