X

Açık bir kalple yaşamak

Bundan yıllar önce bir gün “Benim bir hayalim var.” dedi Martin Luther King ve bunu öyle kalbinden öyle inanarak paylaştı ki sözleri milyonlarca insanı canlandırdı. Onun en zor şartlarda bile hayal edebilme gücü ve her şartta kendini dürüstçe ifade edebilecek kadar açık bir kalple yaşama cesareti hepimize ilham oldu.

Onu her gördüğümde ‘ben kalbimi ne kadar açabildim’ diye sorarım kendime. Yani, daha fazla yaşam için ne kadar cesaret gösterebildim?

Hepimiz, içimiz yaşamla dolsun ve her anın keyfini doyasıya çıkartalım istiyoruz. Peki, daha fazla yaşamın sadece daha fazla mutluluk olmadığı gerçeğini kabul etmeye ne kadar hazırız?

Daha fazla yaşam kesinlikle daha fazla mutluluk da getiriyor ancak olumsuz duyguları reddetmemek gerekiyor.

Hissetmemek için kendimizi kapadığımız o acı veren duygularımız olmasaydı; öfke, nefret, kıskançlık olmasaydı sevgiyi, mutluluğu nasıl anlayabilirdik? Mutluluğu yaşayabilme derinliğimiz bu negatif duygularımıza ne kadar tahammul edebildiğimiz ile direkt orantılı desem ne düşünürsünüz? Her gün çok mutlu olduğumuz ve her şeyin çok kolay olduğu bir hayatımız olsaydı sizce bu ne kadar ilginç olurdu?

İnsanüstü özellikleri olan süper kahraman filmlerinde bile kahramanın her dakika kazandığını görmeyi sıkıcı bulmuyor muyuz? Kim, içinde hiç gizem olmayan bir filmi izlemeye tahammül edebilir ki?

Daha fazla yaşam kesinlikle daha fazla mutluluk da getiriyor ancak tüm diğer duyguları reddedip sadece mutluluk getireceğini düşünmek hayatı yanlış anlamak olur. Her günümüz çok mutlu olsaydı, her istediğimiz her an gerçekleşseydi, muhtemelen bir günden fazla yaşamaya sabredemezdik. Biyolojimizin sürekli mutluluğa dayanamayacağı ve sebep olduğu yorgunluktan ölebileceğimizi söyleyen çalışmalar bile yapılmıştı zamanında.

Bunları söylüyorum ama sanmayın ki bu gerçekleri görür görmez hemen tüm kalbimi yaşama açabildim. Hayatın gerçeğinin bu olduğunu ve tüm duyguların ancak zıtlarıyla var olabildiğini çok iyi bilmeme rağmen ben de buhranlı anlarımda hepimiz gibi ilk tepki olarak kaçıp gitmek istiyorum. İnsanım ya unutuyorum işte, duygulara kapılıp gitmiş buluyorum kendimi.

Ancak, ben zamanla bu negatif anların içinden güçlenerek çıkmayı öğrendim. Bu konuda kendinizi geliştirmek ve her fırsatta duygularınızı kucaklamak kendiniz için yapabileceğiniz en anlamlı yatırımlardan biri olacak. Bende böyle oldu. Artık, bu anları eskisinden çok daha hızlı kabul ediyor ve negatif duygularıma karşı olan direncimi daha kolay kırabiliyorum. Bu da hayatımda daha derin mutluluklar yaşayabilme fırsatı sunuyor.

Ben buhranlı anlarımda, öncelikle, daha önce de buna benzer anlar yaşadığımı ve her seferinde yerini neşeli günlere bıraktığını kendime hatırlatıyorum. Bu sayede, o an yaşadığım acının sonsuza kadar benimle olacağı yanılgısından kurtulmuş oluyorum. Bu farkındalık dayanma gücümü arttırıyor.

Direnmek yerine teslim olmayı seçmek

Acının içinden geçebildiğimde, oradan sevgi alma kapasitesi artmış bir kalple çıkacağımı da artık çok iyi biliyorum. Bu istisnasız hep böyle oldu.

Sonra, bu hatırladıklarımdan aldığım cesaretle, her seferinde o negatif duygunun içinde bir öncekinden daha uzun süre kalmaya çalışıyorum. Yani, negatif duyguları geçiştirmek için hemen dışarı çıkıp arkadaşlarımı aramak veya kafamı çikolata kutusuna gömmek yerine gözlerimi kapayıp bir köşeye oturuyor  ve o an hissettiğim acının bedenimin tam ortasında yanan bir ateş olduğunu hayal ediyorum. Onu, tıpkı etrafında şarkılar söyleyip hikayeler anlattığımız bir kamp ateşini seyreder gibi seyretmeye başlıyorum.

Ateşin karşısına geçip onu izlemeye başlayınca bir süre sonra onu algılayışım da değişiyor. Kırmızı ve sarı kıvılcımların bir araya gelip nasıl kendilerinden daha büyük bir şeye dönüştüğünü fark ediyorum. Bazen, arka fonda ateşin dansına eşlik eden bir müzik duyuyorum. O anın içinde çok rahatlayabildiğim bazı günler, ateş dansı yapan kızılderililer bile giriyor o kareye. Rahatladıkça hayal gücüm de açılıyor tabi ve ben o acıdan daha büyük olduğumu hatırlıyorum.

Onunla baş başa kalabildiğim her dakika alevin yakıcılığı da giderek azalmaya başlıyor. Resmen dikkat çekmeye çalışan küçük yaramaz bir çocuk gibi içimizdeki karanlık da onunla ilgilenmemizi istiyor diye düşünüyorum.

Yaşam her saniye etrafımızda dans ediyor ve ondan daha fazla keyif alalım diye kalbimizi açmamızı bekliyor.

…Ve hiç bitmeyecek sandığım o kasvet bazen ateşin dansını izlerken duyduğum tatlı ve yol gösteren bir ses ile bir kaç saat içinde sona eriyor. Bazen birkaç gün sonra beni çok mutlu eden bir haberle bulutlar bir anda dağılıyor. Ya da karşıma biri çıkıyor ve kendisiyle ilgili bir hikaye anlatmaya başlıyor. Ben o hikayede kendimi görüyor ve beni üzen şeyin sebebini buluyorum. Peşi sıra bir rahatlık ve hafiflik hissi geliyor ve yine mutlu oluyorum. Bir süre sonra yeni bir buhran anı yaşanıyor ve yine peşinden onu dağıtmak için elinde hortumla koşan itfaiyeci bir mutluluk beliriyor…. Bu böyle sürüp gidiyor.

Ha, acıyla, üzüntüyle, kıskançlıkla, öfkeyle her karşılaştığımda karşısında bu kadar güçlü durabiliyor muyum? Hayır duramadığım ve kafamı anında çikolata kutusuna gömdüğüm anlar da oluyor. Ancak, onların kaçırılmış fırsatlar olduğunu biliyorum.

Pembe masallarla büyümüş pek çok kız çocuğu gibi ben de uzun yıllar bir gün hayatıma bir peri girecek ve sihirli değneği ile hayatımı bir anda değiştirecek diye düşündüm ve sonsuza kadar herkes mutlu yaşayacaktı. Hayat böyle değilmiş ama bu kötü değil. Bence kötü olan hayatı anlamamış olmak ve güzelim sayılı günlerimizi hiç gelmeyecek sihirli bir değneği bekleyerek heba etmek olurdu. 

Yaşam her saniye etrafımızda dans ediyor ve ondan daha fazla keyif alalım diye kalbimizi açmamızı bekliyor. Yaşadığımız her şey bu yüzden oluyor. Biz gardımızı kıralım ki yaşam içimizde serbestçe aksın diye. Bu er ya da geç  az ya da çok olacak, tüm gücümüzle dirensek de hiçbir şeyin sonsuza kadar değişmeden kalması mümkün değil. Halbuki direnmek yerine teslim olmayı seçersek hayatımız dolu dolu geçecek ve şu anda yaşadığımız mutluluktan kat be kat fazlası olduğunu keşfedeceğiz. Sizce buna değmez mi? 

İlginizi çekebilir: Acı hissetmek mutluluk seviyesini artırıyor

Diğdem Girici: İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı hafifleten bu muhteşem bilgiler daha çok insana ulaşabilsin ve daha çok insan yaşamdan keyif alabilsin diye. Sorularınız veya paylaşımlarınız için bana giricidigdem@gmail.com adresimden veya @digdemgiriciyoga Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale