X

Abidin Dino eserleri, sanatseverlerle buluşuyor: “Kara İçinde Ak Bir Umut”

“Kara İçinde Ak Bir Umut.” Bugünlerde sanatla buluşmak için harika bir başlık değil mi? Abidin Dino’nun eserleri de, içinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde “karanın içinde ak bir umut” gibi bizlerle buluşuyor. Dino’nun eserlerinin sergilendiği ”Kara İçinde Ak Bir Umut” sergisi 17 Eylül-30 Ekim tarihleri arasında Abdi İpekçi No:38 Nişantaşı Galeri Selvin’de sanatseverlerle buluşuyor.

Galeri Selvin ve Harmonyhip iş birliğiyle gerçekleşen sergide, ömrü boyunca öfke, sevgi, hüzün her bir duygunun resmini yapan, mutluluğu da resmetmeyi deneyen ressam, karikatürist, yazar ve film yönetmeni Dino’nun yaşam öyküsünden pasajlar gösteren desenleri sergileniyor. Seksene yakın eserden bir çoğunun ilk defa gün yüzüne çıkacağı sergide, Dino’nun çeşitli dönemlerden, çeşitli temalarla yaptığı seçkin desenler bulunuyor.

Öldükten sonra yaşamayı sürdüren ender insanlardan olan Dino, desenlerinde kurguyu hem resimsel hem de düşünsel boyutlarıyla ele alıyor. Çünkü amacı, salt mesajla bağımlı değil. Bu mesajın sanatsal değerlerle bütünleşebildiği oranda gerçek yerini bulacağına inanıyor, bu inancı da Dino’nun sanatını belirleyen en önemli etken.

Galeri Selvin Kurucusu ve Küratör Selvin Gafuroğlu; ” Çok sevdiğim saygıdeğer sanatçımız Türkiye’nin ilk avangard ressamı Abidin Dino’nun eserlerini sergilemek beni çok heyecanlandırıyor. Yaşadığı süre boyunca elinden sadece fırçası değil; kalemi de eksik olmamıştır. Her tema işleyişinde, dolaysız bir şekilde yaşadıklarını resim yoluyla aktaran Dino, insanlığı yakından ilgilendiren yöresel ve evrensel felaketler ve acılar karşısında duyduğu tepkileri eserlerine aktarmış. Hepimizin içinde yaşadığı sıkıntılı pandemi günlerinde hepimize tertemiz bir umut olacağını düşündüğümüz için sergimize ”Kara İçinde Ak Bir Umut” ismini verdik ”dedi.

Ferüt Edgü Abidin Dino’nun eserleri için; “Abidin’in resimleri açık resimlerdir. Dünyaya açık resimler. Abidin resimlerinde dünyayı yorumlamıyor. Var olan dış dünyayı oluşturan biçimlerden yola çıktığında da dünyayı yorumlamıyor. O yorumunu çoktan yapmış. Resimde yeni bir dünya yaratıyor. Kendi dünyasını, bizim olan, bizim, herkesin olmasını istediği, saf, renkli, duyarlı, coşkulu, insancıl bir dünya…” diyor.

”İz bırakmak… Bundan başka ne ki resim yapma dürtüsü? Her şey ellerle başladı, ellerle bitecek” Abidin Dino.

Abidin Dino, ”Kara İçinde Ak Bir Umut”’ sergisi 17 Eylül-30 Ekim 2020 tarihleri arasında Abdi İpekçi Caddesi No:38 Nişantaşı’nda ziyaret edilebilir.

(Galeri Pazar günü hariç diğer günleri 11.00-19.00 saatleri arasında açıktır. Randevu alınarak mesai saatleri dışında ve pazar günü de sergi gezilebilir.)

Abidin Dino hakkında

Abidin Dino 1913 yılında İstanbul’da doğdu. Çocukluğunu Cenevre ve Paris’te geçirdi. 1927’de ailesi ile birlikte Türkiye’ye döndü. İlk çalışmaları 1931 yılında Artist dergisinde yayınladı. 1933’te D Grubu’nu, 1939’da da Liman Grubu’nu kurdu. 1934’te ünlü Rus sinemacısı Sergey Yutkeviç’in girişimiyle Sovyetler Birliği’ne çağrıldı. Burada film ve tiyatro dekorları yaptı. 1937’de Paris’e geçti. Bu dönem çalışmalarında Tristan Tzara, Picasso, Malraux, Gertrude Stein, Babel ile yakın ilişkilerde bulundu. Daha sonra Türkiye’ye dönerek resim ve yazı çalışmalarını burada sürdürdü. 2. Dünya Savaşı yıllarında Adana’ya sürgüne gönderildi. 1951 de yurtdışına çıktı ve yaşamının sonuna kadar Paris’te yaşadı.

Abidin Dino, çağdaşı olan diğer sanatçılar gibi akademik yapının içinden gelmiyordu; yaygın değimle bir otodidakt idi. (Yani, herhangi bir mesleği, ilmi, konuyu bir öğreticinin yardımı olmaksızın öğrenmiş kendini yetiştirmiş kişi.) Gerek bu yönü, gerekse sanat-toplum ilişkilerine yönelik düşünsel çabalarının yoğunluğuyla, kendi kuşağının sanatçıları arasında özel bir yer işgal etmiştir.

Abidin Dino, ”Kategorik Sınıflamanın Dışında Bir Sanatçı” evet, ”akademik” bir eğitimden geçmemiştir. Kübizm ve kübizm sonrası akımlara da pek fazla eğilimi yoktu. Türk minyatürlerinden, Bizans sanatından ve halk sanatından etkileniyordu. Abidin Dino’ya özgü entelektüalizmin, Batı dünyasında o dönemde geçerli olan ve giderek bir tür ”moda”ya dönüşen modernizmin uzağında, daha çok da yerel kültür kaynaklarına dayalı olduğunun göstergesiydi.

Sanata başlaması

1925’te ailesiyle birlikte İstanbul’a döndü. Robert Kolej’de öğrenim görmeye başladı. Önce babasının ve ardından annesinin ölümünden sonra sanata olan ilgisinin ağır basması nedeniyle öğrenimini yarıda bıraktı ve ağabeyi şair Arif Dino’nun desteğiyle resim, karikatür ve yazı alanında kendini geliştirmeye başladı.

1930’lu yıllarda Dino, röportajlar yaparak, karikatür çizerek her şeye sonsuz bir merak içinde yönelmektedir. Çevresinde ünlü şairler, yazarlar, gazeteciler vardır. Nazım Hikmet, onun odak noktası olacaktır. Nazım’ın ”Sesini Kaybeden Şehir” adlı kitabını resimler. Daha sonra ”Kuvayi Milliye”adlı eserini resimlemiştir.

“Türkiye’nin ilk avangard resim grubu” olarak tanımladığı ”D Grubu”nun kurucuları arasına katılır. Halkın ve sanat çevresinin önüne çıkması, bu grupla gerçekleşir. Grubun ilk toplu sergisi, Narmanlı yurdunun altındaki Mimoza Şapka Mağazasında açılır.

”D Grubu” Türkiye’de resmi kurumların dışında o zamana kadar süren Batı kökenli akımların uzağında kalmayı başarmış bir grup olarak Dino’yu içine almış olmakla beraber, Dino, grubun öteki üyelerinden farklı olarak sanat sorununa sosyal ve siyasal bir cepheden bakmakta, özellikle de Sovyetler’de Stalin döneminin sanat alanında uyguladığı güdümlü politika karşısında sorunlu tavrını ortaya koymakta, sanat tartışmalarına aktif bir üye olarak katılmaktadır.

Sinema yılları

1933’te ”Türkiye’nin kalbi Ankara” adlı filmi çevirmek üzere İstanbul’a gelen Sergey Yutkeviç, ilk iş olarak Türk resmiyle ilgilenmiş, Dino’nun çizdiği parmak desenlerini görünce, bu desenlerdeki hareket duygusu nedeniyle onun sinema yapması gerektiği üzerinde durmuş ve onu Rusya’ya davet etmiştir.

1937’de II. Dünya Savaşı nedeniyle Sovyetler Birliği tüm yabancı öğrencileri ülkelerine geri gönderme kararı alınca Leningrad’dan ayrılmak zorunda kaldı.

Dino, Sovyetler Birliği’nden sonra Londra’ya ve oradan da Paris’e gitti. İspanya’daki iç savaşta Cumhuriyetçiler safındaki uluslararası gönüllü tugaylar bünyesinde savaşmak için Paris bürosuna başvurduysa da, cumhuriyetçiler açıkça kaybetmek üzere olduğundan kabul edilmedi. 1937’de yerleştiği Paris’te ressam ve dekoratör olarak film çekim çalışmalarında bulundu. Gertrude Stein, Tristan Tzara, Eisenstein, Andre Malraux ve Pablo Picasso gibi dönemin önde gelen sanatçılarıyla dostluklar kurdu.

Abidin Dino 1939’da Türkiye’ye döndü, 1941’de arkadaşlarıyla Yeniler Grubu’nu oluşturdu. Grubun açtığı ve liman çevresindeki balıkçıları konu alan sergi, büyük ilgi uyandırdı.

Dino, çizgi ve desenlerin ön plana çıktığı resimlerinde işçi ve köylü tiplerini özgün bir üslupla işledi. Başlangıçta Picasso’nun etkisinde kalan sanatçı, daha sonraları yapıtlarında özgün ve yerel bir senteze ulaştı.

Çeşitli dergilerde çizgi ve yazılarıyla halktan yana, gerçekçi bir sanat görüşünü savundu. İlk sayısı 18 Kasım 1938’de çıkan S.E.S (Sanat.Edebiyat.Sosyoloji) adlı derginin çıkmasına büyük katkı veren sanatçı, bu derginin kapanmasından sonra pek çok başka dergi çıkardı. Amacı, faşizm ile mücadelede mümkün olduğunca çok kişiyi harekete geçirmekti. Türkiye Komünist Partisi’nin önemli üyelerinden birisi oldu.

Ressamın 1995 senesinde yapılan heykeli Kadıköy’deki Özgürlük Parkı’nda yer almaktadır.

Sürgün yılları

Liman Sergisi’nin açıldığı 1941 yılında Abidin Dino, siyâsî nedenlerle önce Mecitözü’ne (Çorum), sonra Adana’ya sürgüne gönderildi. Adana’da Türk Sözü gazetesini yönetti. Kel adlı bir oyun yazdı, ancak oyun hemen toplatıldı. Çukurova’nın pamuk işçilerini konu alan resimler yaptı ve heykel ile ilgilenmeye başladı. 1943 yılında yazar ve dilbilimci Güzin Dikel ile evlendi. Sürgün sona erince İstanbul’a döndü. 1950’de Çingeneler adlı filmin senaryosunu yazdı, senaryo yasaklandı.

Paris’e yerleşmesi

1952’de yurt dışına çıkış yasağı kalkınca kesin olarak Paris’e yerleşti. 1954’ten itibaren sekiz yıl boyunca Paris’teki Mayıs Salonu sergilerine katıldı. Fransa, Cezayir, Amerika gibi değişik ülkelerde sergiler açtı. Fransa Plastik Sanatlar Birliği onur başkanlığı New York Dünya Sanat Sergisi danışmanlığı gibi görevlerde bulundu.

“İşkence”, “Atom Korkusu”, “Savaş ve Barış”, “Çıplaklar”, “Dört Kent”, “Dağ-Deniz” gibi birçok yapıtı çeşitli galeri, müze ve koleksiyonlarda yer aldı.

1966’da yönettiği Dünya Futbol Kupası’nı konu alan “Gol” adlı belgesel filmle İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi tarafından yönetmen Robert Joseph Flaherty anısına verilen belgesel film ödülünü aldı.

1968 öğrenci olayları sırasında Paris sokaklarında yürüyüşlere, toplantılara katıldı, sokaklardaki etkinlikleri çizdi. Türkiye’deki ilk kişisel sergisini 1969’da açarak Paris çalışmalarının bir bölümünü gösterdi.

1979 yılında Fransız Plastik Sanatlar Birliği”nin Onursal Başkanlığı’na seçildi, 1989’da Fransız Kültür Bakanlığı’nın Sanat ve Edebiyat Altın Şövalye Nişanı ile ödüllendirildi.

Fikret Mualla, Hakkı Anlı, Remzi Raşa, Selim Turan, Avni Arbaş, Nejat Devrim, Mübin Orhon ve Albert Bitran ile beraber Paris Türk Ekolü pentür sanatçılarındandır.

Zaman zaman Türkiye’de kişisel sergiler açan Abidin Dino’nun sergileri arasında “Eller, Parmaklar, Acılar, Acayipler, Tedirginler, Domatesler” başlıklı sergisi (1984, İstanbul) ve “Bu Dünya Sergisi” (1987, İstanbul) vardır. El motiflerinden oluşan heykeli 1993’te Maçka’ya yerleştirildi. Aynı yıl, “Biçimden Öte” ve “Acıyı Çizmek” adlı kitaplarını yayımladı.

Ölümü

1990’da tiroid kanseri teşhisi konan sanatçı, 7 Aralık 1993 günü Paris’te yaşamını yitirdi. Cenazesi İstanbul’a getirilerek Aşiyan’daki aile mezarlığında toprağa verildi.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale