X

Zihnin sınırlarını görmek iyileştirir: Şikayet etme hali bizi nasıl etkiler?

Şikayet aklını, aklın bedenini, bedenin hayatını yoruyor… En çok duyulan şikayetler arasında “İnsanları anlamakta zorlanıyorum veya beni kimse anlamıyor” cümlesi yer alıyor.

Peki, hiç düşündünüz mü insanları neden anlamadığınızı veya kimsenin niye sizi anlamadığını. Hatta bir de şuradan bakalım; herkes siz ne deseniz yanlış mı anlıyor veya konuyu hep çarpıtıyor mu? Ben çok düşündüm, hatta çok araştırdım çünkü hayatımın temel sorusuydu. Ya çok aptaldım ya da çok zekiydim gibi iki olasılığın içine kendimi sıkıştırdım. Çok sonraları fark ettim ki insanlarla ilgili bir durum yoktu, hatta benim zekâ seviyemle da hiç alakası yoktu. Tüm mesele şuydu: Ben gibi olmayanlardan ben gibi olmadıkları için şikayetçiydim.

Hayatımın keşfiydi bu, içimde karanlık, dramatikleşmiş ne varsa bir anda tuz buz olmuştu. Öyle ya hayatımda sorun olarak gördüğüm, düzeltmeye çalıştığım, kendime sahte sahte kendim olmayan alışkanlıklar kazandırdığım ve asıl olan bana körleştiğim her şeyin sebebi “ben olmayanlardan ben gibi olmadıkları için şikayet etmekmiş”, her şeyi dramatikleştirip hayatımı zindana çeviren tüm meseleler bu bakış açımın bende yarattığı sahte benliğimin eseriymiş. Midemin yanmaları, böbreklerimin ağrımaları, hatta sivilcelerim bile bu sahte benliğimin şikayetleriyle bedenime uyguladığı baskıdan kaynaklanıyormuş.

Şimdi 51 yaşındayım ve tek bir hastalığım yok, sivilcem dahi yok çünkü şikayet eden bir tarafım yok. 35-40 yıl ilmek ilmek ördüğüm sahte benliğimden her gün biraz daha kendime uyanışa yönelik yaşıyor olmak, bedenimi özgürleştirdi. Bazen omzum ağrıyor, bazen bacağım ya da midem ara ara yine tutuyor ve hemen sahte benliğimden bir parça daha bulup kendime yöneldiğimde geçip gidiyor ağrılar. Hiçbir rahatsızlık bende kalıcı olmuyor; en kısa sürede sadece kendimi gözlemleyerek nerede kendim olmayan bir alışkanlık varsa onu bulup kendimi iyileştiriyorum.

“Her şey iyi güzel de, bunu nasıl yapıyorsun?” derseniz, daha büyük bir keşfimi sizinle paylaşabilirim. Üstelik benim yıllarımı alan ve sayısız insanı gözlemleyerek, küçük küçük deneme yanılmalarla keşfettiklerimi artık pratikleşmiş haliyle paylaşabilirim.

Bu tanımı bana Human Design yapıyor. Önceleri çok anlamasam da şimdilerde kabule geçtiğim benliğimle örtüştüğünü görüyorum. Human Design benim yaşam yolumum “deneme yanılmalarla nelerin yapılmayacağını öğrenip pratikleştirerek öğretmek”tir.

Nasıl ki her ülkenin kendine has bir dili var, her bölgenin kendine has bir aksanı varsa, her insanın da kendine has bir dili ve aksanı var. Bunu fark etmek aklımdaki şikayet yapbozundaki tüm parçaları tamamladı. Kendi alışkanlıklarımla, kendime dair oluşturduğum dil ve aksanla yaşam içinde hareket ederken, diğerlerinin de kendilerine has bir dili ve aksanı olduğunu kabul etmek ilk büyük adımımdı. Çünkü her insan çocukluk itibarıyla zihnin ezberlettiği sınırlarda sıkışıyor. Zihnin sınırlarıyla diğerleriyle aynı gibi olmaya çalışırken ne kadar farklı olduğumu böylelikle öğrendim.

Mesela, çok bilindik bir örnek üzerinden gideceğim. Menemen soğanla yapılır veya yapılmaz tartışması. Birini düşünün çocukluğunda bahçesinde soğanlar yetiştiği için her şeye soğan doğruyor. Bir diğeri de çocukken soğanlı yediği bir yemekten kusmuş ve bunun üzerine soğanın kendisine iyi gelmediği sonucunu çıkartıp soğanlı yemekleri yemiyor. Bu iki kişinin de evlendiğini var sayalım ve soğan seven kişi, evin yemeklerini yapan kişi olsun. Soğan seven, alışkanlığı doğrultusunda eşinin soğan sevmediğini unutup soğanı doğruyor. Sevmeyense şikayete başlıyor: “Bana hiç değer vermiyorsun, beni sevmiyorsun, sevmediğimi hala öğrenemedin mi?”

Seven de diyor ki: “Asıl sen beni sevmiyorsun, insan sevdiği için çiğ tavuk yer!” Bu şekilde süregelen bir tartışma o kadar büyümüş ki artık toplumun tartışacağı bir mesele olmuş gibi geliyor bana. Ardından eşler hasta, toplum hasta, hayat hasta; sebep soğanlı olur, soğansız olur.

Ne kadar basit şeylerin ne kadar büyük sonuçları olduğunu görememek ise “o üzülmesin, bu kırılmasın, şu yanlış anlamasın, bu sevsin, onun iyiliği için” gibi sözde iyi niyetlerden kaynaklanıyor. Sözde iyi niyet diyorum çünkü bu alışkanlıkların sürekliliğinde gelişen sahte benlikler buna gerçekten ikna oluyor ve ikna etmeye çalışıyor.

Böyle gelişmiş bir toplum alışkanlıklarının bağımlıları olarak da hiç kendini sorgulamayan insanların çaresizliklerini dinlemek bana artık hiçbir şey hissettirmiyor. Şikayetlerimin artıkça arttığı dönemlerde ise ahlarım vahlarım bitmezdi.

Kıssadan hisse: Ne oluyorsa zihnin sınırlarında oluyor. “Ben yapmadım o yaptı. Onun yüzünden. Onun için. O böyle olsaydı… O bunu yapsaydı…” diyen sınırları aşmak, sınırların arkasındaki kendini keşfetmek, benim bildiğim bedeni ve hayatı iyileştirmenin günümüzdeki tek çözümü. Çünkü bendeki iyileşmeler sadece bu sınırların ardını görünce başladı. Kontrolüm dışında gelişen tüm denklemleri zihnimin sınırlarını aşmaya başladıkça çözdüm.

Zihnin sınırlarını görmek hayatınızı iyileştirir; yoksa şikayetlerle aklınızı, aklınızla bedeninizi, bedeninizle hayatınızı yorarsınız. Sahte benliğinizi fark edip öz benliğinizle var olmanız dileğim.

Hayat sanıldığı kadar zor ve acımasız değil. Hayatı zor ve acımasız yapan sahte benliklerin bitip tükenmek bilmeyen beklentileri.
Kontrolünüz dışında gelişen denklemleri çözmenin püf noktası zihnin sınırlarını aşmak. Zihninizin sınırlarını aşmanın püf noktası ise beklentilerinizi kendi dilinizde ve aksanınızda ifade ettiğinizi, diğerlerinin de kendi dilleri ve aksanları doğrultusunda algıladığını kabullenmek. Algıladığınız gibi algılanmadığınızı çözmenin püf noktası ise şikayetlerinizde saklı.

Gelişim sürecine dair günlük püf noktalar almak isterseniz @nalan_kahraman Instagram sayfasını takip edebilirsiniz.

Sevgilerimle…

İlginizi çekebilir: Doğru zamanda, doğru yerde, doğru soruyu sormak hayat kurtarır

Nalan Kahraman: Merhaba, Ben kimim? – Neden varım? – Önemli olan akıllı olmaksa hissettiklerim niye var? türünden bitmek bilmeyen sorularımın cevaplarını 2008 yılında tanıştığım Human Design sisteminde bulmaya başladım. Tam bir adanmışlıkla sistemi öğrenme yolculuğuna adım atarak 2018 yılında Uluslararası Human Design okulundan mezun oldum. 3 yıldır Human Design okulundan aldığım profesyonellik lisansımla online Human Design eğitimleri ile “Zihni Anlamak” üzerine atölyeler düzenliyorum. Yaşam deneyimlerimle edindiğim kazanımları sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyorum. Aynı zamanda “EUREKA Yorumunu değiştir hayatın değişsin” kitabının yazarıyım ve yeni kitaplarım yolda. Kendini bilmek üzerine yola çıkanlar için elimden ne geliyorsa…

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale