X

Zaman düz bir çizgi midir: Jung, nedensellik ve zaman algısı

İnsanlar, her şeyin kesintisiz olarak bir tek yöne aktığını düşünürler. Birinin geçmişten, diğerinin ise gelecekten gelerek, her şeyin nasıl sonsuza kadar buluştuğunu ve zamanın, değişik yönlerde dönen çeşitli daireler olduğunu görmezler. (Rus Ezoterikçi P. D. Ouspensky, Evrenin Yeni Bir Modeli)

Zamanın göreceli olduğunu artık hepimiz biliyoruz sanırım. Aynı zaman dilimi kişiden kişiye, içinde bulunulan bağlama hatta kişinin kendisine göre bile değişebiliyor. Bu durumda zamanın kişinin öznel algısıyla ilişkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu sebeple bu yazımda fiziksel zaman kavramından ziyade, zaman algısından bahsetmek istiyorum. Zaman algısı ise psikolojide, bilişsel dilbilimde ve sinir bilimde, birinin belirsiz olayların süresinin algılanması ve olayların gelişmesi ile ölçülen öznel deneyime veya zaman duygusuna atıfta bulunan bir çalışma alanı olarak tanımlanıyor (Evans, 2013; Friedman, 1990; Livni, 2019).

Günlük hayatta “A olayı B olayından önce oldu” gibi zamansal bir sıralandırma yapmak oldukça pratik. Zaten beynimizde bilgiyi işleyebilmek ve süre aralığı ve harekete dair bir temsil oluşturabilmek için de böyle bir nedenselliğe ihtiyacımız var. Zaman algısı literatüründe en kabul gören modelin, beyinde duyular üstü, merkezi bir saat olduğunu ve zaman algısında oluşan yanılsamaların, canlının uyarılmışlığında oluşan değişikliklerle açıklanabileceğini öne süren bir model olduğunu görüyoruz. Ancak yapılan son araştırmalar, beyinde zamanın duyulardan soyutlanmış merkezi bir sistemle değil, dalga boyu ya da hareket gibi uyaranın duyusal bir özelliğiymişçesine kodlandığını gösteriyor (Alaşhan & Ayhan 2021).

Yukarıda zaman algısı kodlamasının harekete bağlı olması, günlük hayatta da kullandığımız neden-sonuç ilişkisi içinde düşünme eğilimiyle ilgili. Bu da oldukça normal çünkü zaman kavramını zihnimizde anlamlandırmak istiyoruz. İnsan için algıladığı süreçleri, nedenleriyle birlikte yorumlamak ve neden ile sonucu hep birbirine bağlamak çok doğal. Örneğin, ben bu yazıyı yazdığım için, Uplifers bu yazıyı yayınladığı için, bu sayfayı açtığınız için siz de bu yazıyı okuma imkanına sahip oldunuz. Bu şekil bir nedensellikte düşünmek o kadar akla yakın ki çoğumuz bunu olan biteni kavramanın ön koşulu olarak görüyoruz. Böylece başımıza gelen her şeyin nedenini araştırıp duruyoruz. Ne var ki yaşamı ve zamanı nedensel olarak açıklama isteği işleri biraz karmaşıklaştırıyor. Çünkü doğa bilimlerinde oldukça açıklayıcı olan etken (fail) neden yani causa efficiens, iş psikoloji bilimine gelince yetersiz kalıyor.

Causa finalis yani etken (fail) neden, Aristoteles’in herhangi bir şeyin ve bir bütün olarak evrenin ortaya çıkmasını, varlık kazanmasını açıklamakta kullandığı nedenselliklerden biri (felsefe.gen.tr). Doğa bilimlerindeki düşünce nedenleri geçmişe doğru takip ettiği için etken (fail) neden oldukça açıklayıcı oluyor. Ancak psikoloji biliminde işin içine insan faktörü girdiği için böyle bir nedensellik bazen bir kısır döngüye yol açabiliyor. Burada söylediklerimden “neden sonuç ilişkisi hiç yoktur” gibi bir savı savunmadığımı baştan belirtmek isterim. Doğa bilimlerinde geçmişteki bir nedenin zorunlu olarak geleceği (veya şimdiyi) belirlediği nedensellik gayet işe yarayan ve lineer dediğimiz doğrusal bir nedensellik. Fakat psikoloji biliminde bu düşünüş şeklinin bir yere kadar açıklayıcı olduğunu görüyor ve daha kapsayıcı bir bakış açısına ihtiyaç duyuyoruz. İşte daha kapsayıcı olan bu nedenselliğin adı da amaç nedeni (causa finalis).

Amaç nedeninde, olayları incelemek ve tanımlamak açısından bir niyet ya da bir amacın olması önemli. Doğa bilimlerindeki etken (fail) neden geçmişin geleceğe etki etmesi şeklindeyken, amaç nedeninde gelecek geçmişe (veya şimdiye) etki ediyor. Bu kulağa biraz garip gelebilir ama aslında bunu günlük hayatta çok fazla yapıyoruz. Bu kullanımı dildeki yansımalarından kolaylıkla anlayabiliriz: “Şimdi gidiyorum, çünkü trenim bir saat içinde hareket edecek.” veya “Arkadaşıma bir hediye aldım, çünkü gelecek hafta onun doğum günü.” gibi. Tüm bu ifadelerde de gördüğümüz gibi, gelecekteki bir olay geriye, geçmişe, şimdiye etki ediyor. Günlük olayları incelersek, bazı olayların geçmişteki etken nedenlere bazı olayların da gelecekten gelen amaçsal nedenlere daha uygun olduğunu görürüz. “Bugün alışveriş yapıyorum çünkü yarın yemek yapacağım (amaç nedeni)” veya “Vazo düştü çünkü ona az önce çarptım (etken neden)”. Nedensellik bazen çift yönlü de olabiliyor, örneğin bir tartışma esnasında atılan bir vazonun kırılma nedeni birinin onu fırlatmış olması da olabilir, kişilerden birinin diğerini kızdırmak istemesi de. Sonuç olarak farklı noktalardan baktığımızda her iki nedenselliğin de yerinin ayrı olduğunu, hatta birinin olmasının diğerine engel olmadığını görürüz. İşte bu sebeple etken (fail) nedenler mekanik bir etki yarattığı için hep maddesel (veya gözle görünen) düzeye ait iken, amaçsal-sonuçsal nedenler niyet ve motivasyonla çalışır ve psikolojik düzlemdedir.

Etken (fail) nedenselliği mutlaka lineer (doğrusal) bir çizgiye oturmamız gerekir çünkü ancak bu şekilde olayların birbirlerine etkilerini “önce” veya “sonra” bağlantısıyla kurabiliriz. Doğrusallığın ön koşulu da, zaman. Burada zaman algısını da etken ve amaç nedenleri üzerinden düşünürsek, doğrusal (kronolojik, etken) zaman algısının sol beynin, amaçsal (anlamsal, döngüsel) zamanın ise sağ beynin çalışma prensibiyle ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Ama zamanın algı sürecinin bir sonucu olduğunu düşünürsek, bilincimizden bağımsız bir zamanın varlığı da şüpheli. Bu sebeple etken (fail) nedensellik üzerinden düşünmek günlük hayatta oldukça işimize yarar ve akıl sağlığımızı korumak açısından önemlidir. Ancak etken nedensellik felsefi, bilimsel veya metafizik bağlantıları kavrama yolunda maalesef eksik kalıyor. Bilimde bu tür bir nedensel dünyayı sorgulayan teori ise kuantum teorisi olmuş. Kuantum teorisine önemli katkıları olan fizikçi Werner Heisenberg ise zaman konusunda şöyle diyor: “Çok küçük zaman-mekan alanlarında olduğu gibi, temel parçacıkların düzeninde de zaman ve mekan garip bir biçimde kaybolur, öyle ki daha önce ve daha sonra kavramları, çok küçük zaman dilimlerinde doğru olarak tanımlanamaz. Büyüklük arttığında, zaman mekan alanlarında yapılan deneyler, belli olayların, nedensel sıralamalarının aksine, zamanda tersine aktığını gösterebilir.”

Günlük hayatta oldukça işimize yarayan etken nedensellik sol beynin düşünme biçimidir demiştik. Sağ beyinde farklı bir zamansallık olduğu için, olayları anlamlandırma süreci amaç ve benzerlik üzerinden işliyor. Sol ve sağ beynin anlamlandırma süreçleri birbirinin zıttı gibi görünebilir ancak birbirlerine göre daha doğru veya daha yanlış, daha iyi veya daha kötü değildir, birbirlerini tamamlarlar. Sol beyin, etken neden, yatay bağlantılara bakarken; sağ beyin, amaç nedeni, farklı olaylardaki içerik benzerliğine bakar. Sol beyinde zaman ilişkisi önce ve sonra ile ifade edilirken, sağ beyin bize bir eşzamanlılık verir. Sol beyin farklılaşmalara yönelirken, sağ beyin farklı modellerin içindeki çeşitliliği bir araya toplar ve ikisi de gereklidir. Sol beyin doğrusal düşünme sayesinde birçok kavramı parçalayıp analiz etmede üstündür, mantıklıdır, bizi gerçeklik zemininde tutar. Ancak dünyayı bir bütün olarak kavrayabilmemiz için sağ beyin devreye girer: Bu dünyadaki süreçleri yönetme kabiliyetine sahip olmasa da, bütünü, şeklin tamamını görür ve bu özelliği sayesinde gerçek anlamları öğrenir. Anlamlılık ise hedef ve mantığın ötesindedir.

Psikoloji bilimi açısından baktığımızda Analitik Psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung’un tüm bu bilgileri kapsayıcı bir kuram oluşturmaya çalıştığını görüyoruz. Zira yukarıda bahsi geçen “bütünlük”, “eşzamanlılık”, “analoji (benzerlikler üzerinden düşünme)” “zıtlıkların birliği” ile dilin ötesinde arketipsel (ilksel, ortak prototipler) ve anlamsal düşünme de Jung’un insan doğasını anlamak için dikkat çektiği kavramlardı. Bu bağlamda zaman algısının duygularla ve içinde bulunulan duruma verilen anlamlarla yani bizzat kişinin kendisiyle ilişkili olması sebebiyle, psikoterapide zaman kavramına farklı bir nedensellik üzerinden yaklaşmanın daha bütünleyici olacağını değerlendiriyorum.

Yazımı Jung’un da vurguladığı “zıtlıkların birliği” ve “bütünlük” gibi kavramları bana hatırlatan Pentagram’ın şu şarkısıyla bitirmek istiyorum: Pentagram – Bir

İletişim: ayselkeskin2004@yahoo.com

Kaynaklar:

Alaşhan, D. & Ayhan, İ. (2021). Zaman algısının nöral ve psikolojik modelleri bağlamında öznel zamanın görsel mekanizmalarına dair bir kuram. Nesne, 9(20), 396-417. DOI: 10.7816/nesne-09-20-11
Duke University (2019). “It’s spring already? Physics explains why time flies as we age – A slowdown in image processing speeds up our perception of time passing as we age”.
Evans, V. (2013). Language and Time (İngilizce). Cambridge University Press. ISBN 978-1-107-04380-0.
Friedman, W. (1990). About Time (İngilizce). Bradford Books. ISBN 978-0-262-06133-9.
Heisenberg, W. (1927), “Über den anschaulichen Inhalt der quantentheoretischen Kinematik und Mechanik”, Zeitschrift für Physik (Almanca), 43 (3–4), ss. 172-198, Bibcode:1927ZPhy…43..172H, doi:10.1007/BF01397280.. Über den anschaulichen Inhalt der quantentheoretischen Kinematik und
Livni (2019). “Physics explains why time passes faster as you age”. Quartz.
felsefe.gen.tr

İlginizi çekebilir: Daima umut vardır: Yüzüklerin Efendisi ve Jung’un arketipleri

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale