X

Yemeği insan hikayeleriyle birleştiren şefin öyküsü: Anthony Bourdain

Hayatta hem duruşları hem kafaları hem de tüm yaşadıkları ve biriktirdiklerine rağmen özgür olabilmeye cüret etmiş insanların çoğu ilham kaynağım oldu ve bu insanları hep anlamaya çalıştım.

Bir hafta önce, 61 yaşında Alsace Kayserberg’te kaybettiğimiz Anthony Bourdain şüphesiz bunlardan belki de en başta gelenlerden oldu.

Yemekler, kültürler ve insan hikayeleri ile kurduğum ilişkiyi Bourdain’in yaptıklarıyla çok benzetirdim. Bu nedenle Bourdain hakkında bir şeyler yazmak istedim.

Bourdain’i bugün Bourdain yapan 60 yaşına kadar biriktirdikleri, yaşanmışlıkları ve gastronomi dünyasının “enfant terrible”ı (yaramaz çocuğu) olmasıydı. Mutfağı ve yemeği gastronominin “elit” algısından çıkartıp insanlarla yemekler arasında bir bağ yarattı ve bunu oldukça sarkastik bir biçimde hayata geçirdi.

Bourdain, 25 Haziran 1956’ta New Jersey’de doğdu. Babası Columbia Records’ta klasik müzik yöneticisi; annesi ise New York Times’ta metin yazarıydı. Yani Bourdain çocukluğundan itibaren kültür, sanat ve yazının içindeydi. Bu durum doğal olarak Bourdain’in yaşamını, zihniyetini ve tavırlarını etkiledi. Bourdain’in yemek tutkusunun farkına varması, babaannesini ve dedesini Fransa’da ziyaret ettiği bir dönemde oldu. Fransa’nın sonsuz yemek ve şarap kültürüyle tanışan Bourdain için yemek ve mutfakla iç içe geçecek bir hayatın temelleri atıldı.

Liseyi bitirdikten sonra Bourdain’e Vassar’dan kabul geldi. 2 sene burada okuduktan sonra okuldan ayrıldı ve 20’li yaşlarının başındaki bu genç adam New York’un çeşitli lokantalarının mutfağında bulaşık yıkadı. Yine bu yıllarda Brooklyn çehrelerinde uyuşturucu ile tanıştı ve bu alışkanlığı yaşamının hiçbir döneminde onu rahat bırakmadı.

Vassar’ı bıraktıktan birkaç sene sonra yemeğe olan tutkusunun peşinden gitti ve Culinary Institue of America’da gastronomi eğitimine başladı. 1978’te buradan mezun oldu ve 30-40’lı yaşlarına kadar New York’un çeşitli restorantlarında çalıştı. 1997 yılında New Yorker’da yer alan makalesi “Don’t Read Before Eating This” New York’un ünlü restoranlarının mutfaklarında olan bitenlere değiniyor ve gizli kapaklı kuralları açıklıyordu. Bourdain’in bu makalesi oldukça ses getirdi ve Bourdain’in diğer yazıları ve projeleri için tetikleyici oldu. Bu arada makalesi yayımlandıktan bir sene sonra (Bourdain 42 yaşındayken) Manhattan’ın ünlü brasserie’si “Brasserie Les Halles”ta executive şef oldu.

2000 yılında ise New York’taki mutfak deneyimleri ve Les Halles’ta yaşadıklarından da yola çıkarak Kitchen Confidental: Adventures in the Cullinary Underbelly kitabını yayımladı ve kitap 2000 senesinde bestseller oldu.

Kitabın kapağı da oldukça ses getiren ve o güne kadar tüm mutfak hiyerarşilerini ve gastronomik dayatmaları yıktı hatta sarkastik bir tavırdaydı. Kapakta Bourdain, 2 çalışanı ile cool, bohem bir tavırla Brooklyn sokaklarında çöp kutularının önünde yer alıyordu.

Bourdain bu kitabıyla pek çok kalıbı kırdı ve dünya yemek+içki ve mutfak endüstrisinde kendine has tarzıyla bir yer edinmeye başladı. Kitabı, ona pek çok projenin kapısını açtı ve Travel Channels’ta 2005 yılında “No Reservations” programına başladı ve program 9 sezon sürdü. 2012 yılına kadar dünyanın farklı bölgelerinde pek çok restoran gezdi, tadım yaptı ve dünyayı önümüze getirip farklı insan hikayeleri ile bizi tanıştırdı. Programın sinematografisi Bourdain’e 2 Emmy Ödülü getirdi. 2011 yılında ise bu sefer izleyenlere önerilerini de sunduğu “The Layover” programı yayınlanmaya başlandı. Bourdain’in ünlü “Foodie” söylemi ise yanlış hatırlamıyorsam bu programda oluştu. 2013 yılına kadar süren bu programdan sonra onunla özdeşleşen “Parts Unknown” programı şefin ölümüne kadar CNN’de yayınlanıyordu. Parts Unknown 4 sene üst üste Emmy Ödülü aldı.

Bu arada Manhattan’da Bourdain Market adında devasa bir market açtı. 2000’lerin ortası Bourdain için oldukça verimli ve girişimcilikle geçti.

Parts Unknown’a ayrı bir parantez açmakta fayda var ki, Bourdain hikaye anlatıcısı bir gazeteci ve hatta bana göre bir sosyolog edasıyla bu programında yediği ve içtiği yemekleri ve içkileri o bölgenin kültürü, sosyal ekonomik ve politik durumlarıyla açıklıyor ve farklı disiplinlerden yararlanarak programı popüler bir gezi ve yemek programından çok dolu dolu bir tarih ve kültür programı haline getirdi.

Parts Unknown’a tesadüfen rastlamış biri olarak Bourdain’de beni etkileyen ve üzerinde düşündüren bu özelliği oldu. Bu nedenle Bourdain şef ve gastronomi yazarlığının yanı sıra benim için iyi bir de sosyologtu. Gazetecilik, hikaye anlatıcılığı ve sosyolojik gözlemleri çok iyi harmanlıyordu. Onu gastronomi ve seyahat alanında farklı kılan da buydu bana kalırsa. Yemeğin bir kültürü yansıtan en önemli öge olduğunu dile getirmekten çok onu apaçık bir şekilde gösterebiliyor ve yorumlayabiliyordu. Bu yorumlamaları ise hiçbir zaman popüler medya yapımlarında gördüğümüz yüzeysellikte değil, samimi, derinlemesine ve gerçekçiydi.

“İyi yiyecek ve iyi yemek her zaman risktir.”

Bourdain programları aracılığıyla yolculuğa farklı bir anlam kattı. Seyahat etmeyi ve yolda olmayı, bilinmeyenin içinde bocalamanın muhteşem bir duygusu olarak çoğu zaman tasvir etse de yolda olmanın her zaman sevimli olmadığını söylüyordu. Yolculuk rahatlık da değildir. Hayatın her döneminde risk alarak yaşayan biri olarak Bourdain aldığı risklere güveniyordu. Bazen acıtır, kalbini kırar ama yolculuk ve riskler seni değiştirir. Değiştirmesi gerekirdi onun için. Hayata ve yolculuğa biraz bu pencereden bakıyordu. Bu nedenle “20’li yaşlarda seyahat edebildiğiniz kadar seyahat edin, insanların kendi yaşadıkları bölgede neyi nasıl yediğini görün” diyordu.

“Biriyle yemeğinizi paylaştığınızda o kişi hakkında çok şey öğreniyorsunuz.”

Bourdain belki hepimizin çoğu kez deneyimlediği şeye çok güveniyordu: Yemek ve sofra paylaşımı, bir insanı tanımanın en güvenilir yoluydu Bourdain için. Sosyal statü, sınıf farklılığı veya farklı düşüncelere sahip olunsa bile yemek masası insan ilişkileri için önemli bir köprüydü. Bourdain yaşamında her kesimden, kültür ve sınıftan insanın masasına konuk oldu, onları dinledi ve onlara kendini anlattı. Samimi, açık ve politik olmadan.

Uzun lafın kısası, Bourdain’in ölüm haberi gastronomi dünyasında bir deprem etkisi yarattı ama; dünya yaratıcı, kırılgan ve bohem bir yazar ve gazeteceyi de kaybetti. Arkasında ise bize pek çok mutfak, yemek ve insan hikayesi mirası kaldı.

 

İlginizi çekebilir: Sevdiğimiz bir işi bulma şansını nasıl arttırabiliriz?

Natali Oral: 2014 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya, İletişim Sistemleri ve Sosyoloji bölümlerini bitirdim. Aynı üniversitenin sosyoloji bölümünde yüksek lisans eğitimine devam etmekteyim. Farklı kültür alanlarının toplumla ve bireyle olan ilişkileri, yaratıcı alanlar ve şehir hayatına dair gözlem ve araştırmalar yapıyorum ve bunları farklı dijital mecralarda yazılarla paylaşıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale