X

Yarıyıl tatilini çok daha keyifli hale getirecek film önerileri

Yarıyıl tatiliyle birlikte, sinemada çocuklara ve gençlere yönelik filmler de ardı ardına girmeye başladı. Sinemalarda öğrenci indirimleri, küçük mısır artı içecek 5 lira gibi kampanyalar mevcut. Bizde durum “Enes Batur” iken, yabancı sinema “Labirent” serisinin son filmi ve animasyon filmi “Coco” gibi iddialı projeleri seyircinin beğenisine sunuyor. Ufaklığı elinden tutup sinemaya götürmek istediğinizde fikir vermesi açısından şöyle bir kuş bakışı göz atalım dedim.

“Coco” yılın animasyonu. Pixar yine döktürmüş.

“Enes Batur”dan zaten geçen hafta bahsetmiştik. Büyüklerin çok aşina olmadığı YouTube dünyasının ünlülerini bir araya toplayan film, hatırı sayılır bir gişe de yaptı. Oyunculuk, reji açısından çok hikaye açısından değerlendirdiğimizde; yaptığı videoları beğenmeseniz bile film, arkadaşlık ve gençlerin gelecekleriyle ilgili düşüncülerine güzel bir ışık tutmuş doğrusu. Bu filme siz çocuğunuzu değil, çocuğunuz sizi götürecektir.

“Labirent: Son İsyan” filminde, “Açlık Oyunları” serisinin atmosferinde, üç film içerisinde hem fiziksel hem de karakter olarak büyüyen ve gelişen gençlerin yaşam mücadelesi ortaya konuyor. Labirentten kaçmaya çalışırken kahramanlar labirenti yıkacak galiba bu sefer. Kendini büyük gören, daha “cool” gençler, filme giderken sizi yanlarında istemezlerse şaşırmayın.

“Labirent: Son İsyan” filmine giderken gençler sizi yanlarında istemezse şaşırmayın.

“Coco” ise yılın animasyonu. Pixar yine döktürmüş. Şimdiden çıktığı bütün yarışmalarda ödülleri topladı. Animasyon dünyamız bu kez ölümün ötesine geçiyor ve atalar diyarı ile gençlerin hayal güçlerini genişletiyor. Muhteşem müzikler, gözünüzden yaş getirecek harika bir hikaye ve animasyon dünyasının yarattığı muhteşem atmosfer sizi büyüleyecek. İşte bu film, çocuğunuzu alıp sizin gideceğiniz, hatta belki de çoktan gittiğiniz film.

Bir de vizyondan kalkmak üzere olan bir film var ki, ilk bakışta çocuk filmi gibi durmasa da mutlaka izlenmesi gereken, animasyon olmamasına rağmen en az “Coco” kadar zihin açıcı bir yapım. Hugh Jackman’ın başrolünde oynadığı “The Greatest Showman” ya da Türkçe adıyla “Muhteşem Showman” mutlaka izlenmesi gereken bir film.

İki farklı filmin bakış açısından Hollywood öğütleri
Hugh Jackman’ın başrolünde oynadığı “The Greatest Showman” de ailece izlenecek filmler arasında.

“Muhteşem Showman” ve “Coco”, ilk bakışta ne kadar birbirinden farklı duran filmler olsa da aslında pek çok ortak yönleri mevcut. Zaten ‘Karınca Z’den ‘Vol-i’ ye, ‘Inside Out’tan ‘Aslan Kral’a kadar bütün ana akım animasyon filmlerinin teması aynıdır ve her zaman kusursuz işler. Çünkü bambaşka büyülü bir ambalajla sunulur. Kimi zaman yerin altındaki küçük bir karınca, kimi zaman uzayın derinliklerinde bir robot; bazen ormanların kralı bir aslan bazen de beynimizin içerisindeki duygulardır kahraman. Ama her zaman aynıdır hikaye. Bir topluluk içerisinde farklı olmak isteyen, toplumun ona direttiği kuralları reddedip kendi yolunu çizmek isteyen kahraman vardır. Bu kahraman, sürüden ayrıldığı zaman başına bin bir bela gelir, maceradan maceraya atılır. Genellikle bu yolculukta tıpkı onun gibi dışlanmış fakat iyi yol arkadaşı vardır. Ve baş kötü, aslında toplum içerisinde kamufle olmuş ve kendini iyi gibi göstermeyi başarmıştır. Kahramanımız, yol arkadaşlarıyla birlikte kötünün ipliğini pazara çıkarırken bir yandan hiç önem vermediği ailesinin, arkadaşlarının, evinin kıymetini öğrenir ve pişman olur. Ailesi ve toplum ise ona haksızlık yaptığını kabul eder ve olduğu gibi kabullenmeyi öğrenir.

Tanıdık geliyor değil mi? “Coco” da bu akışın dışarısına çıkmıyor. Müzisyen olmak isteyen ayakkabıcı ailenin oğlu Miguel, büyüklerinin sözünü dinlemiyor ve kendisini ölüler dünyasında buluyor. Ailenin önemini anlatan, büyüklere saygı ve gençlere hayallerinin peşinden koşması için cesaret veren film, ölüm olgusunu son derece naif ve güzel biçimde anlatıyor. Muhteşem görsel şovlar ve müzikler arasında, gözünüz yaşlı eliniz telefonda annenizi babanızı aramak istiyorsunuz.

Coco filminde, müzisyen olmak isteyen ayakkabıcı ailenin oğlu Miguel, büyüklerinin sözünü dinlemiyor ve kendisini ölüler dünyasında buluyor.

Buraya kadar her şey güzel. İşin enteresanı, “Muhteşem Showman”in de aynı yapıda olması. Sirkin mucidi P.T. Barnum’un gerçek yaşam hikayesinden esinlenilen filmde Hugh Jackman’ın canlandırdığı Barnum karakteri; fakir ama hayalleri olan bir genç. Sevdiği kadınla evlenir ve güzel iki kız çocuğu olur ama bunlar Barnum’a yetmez. Yapılmayanı yapmak, herkesin beğeni ve takdirini kazanmak, fakir çocukluğunu geride bırakıp zengin bir adam olmak ister. Bin bir zorluk sonunda Barnum’un fark edeceği şey, tıpkı animasyonlarda olduğu gibi ailenin önemi ve kutsallığı olacaktır. Animasyon olmamasına rağmen yine bolca müzik, bolca dans ve muhteşem bir görsel dünya sunan film izleyenlerin büyük beğenisini kazanıyor.

Her ne kadar beğenmesek de, tüketim toplumu, ‘Amerikan Rüyası’ desek de; internetin ve bireysel sonsuz video içeriğinin olduğu dünyada ana akım, çocuklara doğru olanı temel olarak göstermeye devam ediyor. İyilik, hayallerinin peşinden koşmak ama asla aileni bırakmamak, her zaman adil ve erdemli olmak nesillerdir bu filmlerin konusu. “Halk bunu istiyor” kolaycılığına kaçmadan, biraz da sinema ve televizyonun ne gösterdiğinin halkı şekillendirdiğinin bilinciyle küçük çocuklarımıza güzel erdemleri aşılamak, onların geleceklerine ümitle bakmasını sağlamak en doğru olan değil mi? Belki de bizim sinemamız ve televizyonlarımız; en azından genç izleyici içeriklerinde bunlara dikkat etseler iyi olur. Ve kabul etmek gerekiyor ki, çocuk ve yetişkin izleyicinin arasında, ikisinin beklenti ve alışkanlıklarından da uzak, yeni ve ara bir kuşak mevcut. Onları kalıplara sokmadan, istedikleri ve ihtiyacı olan şeyleri yansıtmak gerekmekte…

 

İlginizi çekebilir: Türk sinemasının sanal alemle imtihanı: Enes Batur

Arif Valizade: İzmir Bornova Anadolu Lisesi Almanca bölümünün ardından Ege Üniversitesi Radyo Tv Sinema Bölümü’nü bitirdi. Sektörle ilk tanışması TRT’de seslendirme sanatçılığı ile oldu. Karşıyaka Belediye Tiyatrosu ve Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’nda 5 yıl yer aldı. 2002 – 2004 yılları arasında aylık kent kültürü dergisi İzmir Plus’ın genel yayın yönetmenliğini üstlendi. 2008 yılından itibaren Plato Film’de; başta “Kağıt” olmak üzere pek çok reklam, uzun metraj filmde ve tv projesinde reji ekibi içerisinde yer aldı. 2011 yılında TMC film bünyesinde senarist Neşe Şen’in ekibinde “Bizim Yenge” ve “Koyu Kırmızı” dizilerinde senaryo yazarlığı yaptı. Neredeyse tüm projelerde birlikte çalıştığı ağabeyi ile birlikte pek çok klip, reklam ve tanıtım filminin yönetmenliğini yaptı ve şimdi de birlikte kurdukları Dark Town Pictures’ta projelerine devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale