X

Uzun gelincik sendromu: Başarınızı doyasıya yaşamanıza engel olan nedir ve bunu nasıl aşabilirsiniz?

“Birimizin yükseldiğini gördüğünüzde, onu yıkmak istiyorsunuz, çünkü kendinizi yetersiz hissediyorsunuz ve bu yetersizliğin mütevazılık gibi algılanması tek arzunuz…”
Adesanya (Dövüş Sanatları Şampiyonu-UFC)

Bulunduğunuz ortamda küçük ya da büyük bir gelişme gösterdiğiniz, bir konuda ışığınızın farklı tonda parladığı mutlaka olmuştur. Samimiyetli bir bütünlükle çevrelenmişseniz; her cümle, her destek, her eleştiri daha da ilerlemenizi sağlar. Ancak bazen de tam tersine sindirilmenize, gelişiminizin sekteye uğramasına neden olabilecek yaklaşımlarla karşılaşmanız olasıdır.

Örneğin işyerinizde önemli bir yükseliş sağlamışsınızdır ve tüm motivasyonunuzla bunu paylaşmak istersiniz. Tam da güzel güzel anlatırken sevincinizi; birileri, sizin konuşurken ağzınızdan yanlış çıkan bir kelimeyi düzeltiverir ya da başarınızın, sadece hiç dinlenmeden ve uyumadan çalışmanızdan kaynaklandığını; onun da uykudan feragat edebilse aynısını yapabileceğini tüm mütevazılığı ile anlatıverir. Bazen konudan uzaklaşıp size kıyafet seçimlerinizle ilgili alaycı imalarda bulunulur, bazen de başarınız tebrik bile edilmez ve sırf önemsizleştirilmek için görmezden gelinir.

Ve bu davranışlara maruz kaldıktan sonra belki de artık o yükselen değerinizi, başarınızı ya da kişiliğinizin o gelişmiş yanını daha fazla göstermeme kararı alırsınız. Hevesiniz; sistematik olarak törpülenmiş ve sıradanlaşma-vasata uyumlanma süreciniz başarı ile tamamlanmıştır. Bu döngü, belirli alanlarda çevresinden önde olan insanların; okullarda, üniversitelerde, işyerlerinde ve sosyal çevrelerinde yaşamaya devam ettiği bir olgudur.

Avustralya ve Yeni Zelanda’da sık sık kullanılan bir kavram olan “Uzun Gelincik Sendromu” (diğerlerinin arasından öne çıkmaması, daha da uzamaması için kesilen uzun gelincik metaforu “Tall Poppy Syndrome”), aslında bu sıradanlaştırılma sürecinde yaşanılanları anlatıyor ve insanların başarıları ya da öne çıktıkları yetenekleri nedeniyle saldırıya uğraması, beğenilmemesi, eleştirilmesi veya aşağılanması durumunda ifadesini buluyor. Başarı ve hırsları nedeniyle küçük görülen, sindirilen, küsülen insanlar, kendilerine olan güvenlerini kaybedebiliyor ve potansiyel alay konusu olma korkusu yaşadıklarından ilerlemeleri sekteye uğrayabiliyor.

Uzun Gelincik Sendromu, etimolojik olarak köklerini, milattan önce altıncı yüzyılda yaşanmış bir hikayeden alır. Hiddetli bir Roma Kralı olan Lucius Tarquinius Superbus’un oğlu Sextus, babasına “ne yapması gerektiğini sorması” için bir haberci yollar. Sextus, Gabii bölgesinde oldukça güçlü hale gelmiştir ve babasından tavsiye istemektedir. Haberciye sözlü olarak cevap vermek yerine, Tarquinius bahçesine gider, bir budama sopası alır ve gelinciklere doğru savurur sopayı. Böylece orada büyüyen en uzun gelinciklerin kafalarını keser. Sözlü bir cevap alamayan haberci, Gabii’ye döner ve Sextus’a gördüklerini anlatır. Sextus, babasının Gabii’nin en yetkin halkını öldürmesini istediğini fark eder ve bunu yapar. Bu hikaye; Aristotales’in (Politika) ve Heredot’un (Tarih) kitaplarında da anlatılmıştır.

1980’lerde Güney Avustralya liselerinde 1.531 öğrenci seçilerek bir araştırma yapılmış. Yüksek başarı gösteren öğrencilerin yaşadığı hezimetlerle ilgili olarak bu denek grubunun tepkileri değerlendirmeye tabi tutulmuş. Sonuçlarla, deneklerin; yüksek bir başarı gösterenlerin düşüşünden memnun olduklarını, yüksek bir başarıdan sonra ortalama ölçeğe düşülmesi ile o kişilere daha arkadaşça davranmayı düşündüklerini tespit etmiş araştırmacılar. Aynı dönemde Avustralya üniversitelerinde de yürütülen araştırmalar ile, başarılı kişilere negatif tutumlar sergileyenlerin benlik saygılarının düşük olduğu ve başarı kavramı ile ilgili değerlere daha az önem verdikleri de ortaya çıkarılmış.

Peki hangi durumlarda sindirilmeye çalışıldığımızı ya da bizim birine bu baskıyı uyguladığımızı anlarız? Aşağıdaki tepkiler çoğumuza tanıdık gelecektir:

  • Öne çıkan kişinin sadece şanslı olduğunu söylemek.
  • Küçük veya ilgisiz kusurlarını yüzüne vurmak.
  • Belirli bir gruptan dışlamak.
  • İşbirliği yapmayı reddetmek.
  • Sinsi sözlerle iğnelemek.
  • Kıskançlık yapmak.
  • Sürekli hatasını aramak.

Çoğu zaman, “uzun gelincik sendromu” yaşadığınızın farkında olmayabilirsiniz. Bazı temel göstergeler şunları içerir:

  • Yeni fikirleri paylaşmaktan çekinmek.
  • Hırs kaybı yaşamak ve hedefleri takip etmemek.
  • Başarınızın akranlarınızı rahatsız edeceği korkusu yaşamak.
  • Sürüden sıyrılmamak için hedeflerinizi bırakmak.
  • Başarılarınız hakkında, başkalarıyla ve hatta kendinizle bile olumsuz bir olguymuş gibi konuşmak.
  • Başarıyı kutlamaktan çekinmek.

Farklılıklarını, özgünlüklerini, hırslarını ve benzersiz yeteneklerini sergileyenleri eleştirmek veya zayıflatmak; korku ve kızgınlık kümesi yaratır. Bu birbirinden kopmuş nefret temelli kümeler ise toplumu parçalara ayırır. Kendimizde ve başkalarında gördüğümüz başarıya nasıl baktığımızı yeniden düşünmeliyiz. Çünkü neredeyse çoğu zaman, dönüşümlü olarak hem negatif tepkiyi yaratan taraf, hem de aynı tarz tepkilere maruz kalan taraf oluyoruz. Bir adım öne çıkan insanları bastırmak yerine, gelişmelerine nasıl yer açabileceğimizi bulmamız ve topluluğun bundan mahrum kalmadan, harika işlere tanıklık etmesini sağlamamız gerekiyor. Ne kadar çok insan içe dönüp kendi yaratıcılığını geliştirirse, o kadar işlevli bir toplum olma şansı da gittikçe artıyor.

Nasıl bir yaklaşım sergilemeliyiz?

1- Yeryüzünde, genel kanının aksine, sınırlı miktarda başarı yoktur . Bir başkasının yükselmesi diğer toplum üyelerinin pastadaki dilimini ne küçültür ne de yok eder. Tam tersine gelişme ile pasta daha da büyük hale gelir. Çevremizdekilerin başarısı, kendi başarımızı, yeteneklerimizi artırır; onları sınırlandırmaz. Bu yüzden yaratıcı işler yapmanın, insanlarda suçluluk veya utanç etkisi yaratmaması için bakış açımızı hep geniş tutabilmeliyiz.

2- “Adil Olma” halini yeniden kazanmak önemlidir. Başarı önden tanımlanmış bir kader değildir. Bazen bu kaderci anlayış sebebiyle, daha fazla terfiye ihtiyacınız olmadığına veya kalıba uymadığınıza karar verilebilir. Bu genel geçer fikirlerin dayattığı vasatlık; toplumun ezbere kabul ettiği normlara uymayan insanların; yanlış anlaşılmış veya engellenmiş hissetmesine yol açar. Daha ilerici olan yaklaşım; herkese işlerini sürdürmeleri ve kendi öz yeteneklerini ortaya çıkarabilmeleri için “adil bir yol” sunabilmekten geçer.

3- İleri bir adım atacakken, kendinizden şüphe duymaya başladıysanız, bunu “Uzun Gelincik Sendromu”nun bir semptomu olarak algılamanız yerinde olacaktır. Farkındalık, gelişiminizi aksatacak verileri ayırt edebilmenizi ve dış müdahalelerden daha az hasarla çıkmanızı sağlar. Şüpheyi tersine çevirmenin yolu, bir durumun zararınıza değil de, kendi yararınıza nasıl kullanılabileceğini anlamaya çalışmaktır.

4- Fikirleri paylaşmanın ve konuşmanın doğasında olan “değer” kabul edilmeli ve ona alan açılmalıdır. Alçakgönüllülük bir erdem olsa da; yaratıcılığı olan bir insan, fırsatları kısıtlandığı için çalışmaları hakkında konuşmamayı tercih edebilir. Bu sessizleşme türü kolektif alanda da yıkıcı etkiler gösterir. İnsanlar arasındaki iletişimin; ego savaşları olarak değil de, birbirini besleme, destek olma, beraber yükselme fikirleri etrafında akması, bütünsel anlamda toplumsal hayatı daha iyi bir noktaya taşıyacaktır.

5- Bir işi gerçekten yapmak yerine kendimizden şüphe duyarak ya da yeni ve farklı bir şey yapmaktan çekinerek zaman harcamayı bir kenara bırakmalıyız. Nihayetinde bu durum, uzun gelincik sendromu tarafından bastırılmış hissetmek, “herkes”in ne düşüneceği konusunda endişelenmekten kaynaklanır. Peki korkulan bu “herkes” kimdir? Herkesin kim olduğu sorusunu da cevabını da biz yaratırız. Sizin için gerçekten önemli olan insanların kim olduğunu içinizde çözümleyin.

Bu çözümlemeyi size verilen tepkilere ve samimiyet, iyi-niyet gibi size karşı sergilenen tutumlara göre yapmak akıllıca olacaktır. Bu kısmı kendinizi tanıyarak ve kendiniz olmaya cesaret ederek atlatırsanız, artık o iş her neyse kollarınızı sıvayıp onu yapmaya başlamanızın zamanı gelmiştir. Başka bir deyişle, işe devam etmek, endişenin en iyi panzehirdir. Gerçekten öne çıkıp kim olduğunuzu ve ne yaptığınızı söylemelisiniz. Etrafınızdan size gelen tepkilere karşı farkındalık geliştirin ve gerçek yorum ile iğneleyici yorum arasındaki farkı ayırın. Odaklanılacak tek şey “kendiniz olmak”…

Kaynaklar:

Sophie Simpson-Understanding “ Poppy Syndrome”
Madeleine Dore-How to deal with tall poppy syndrome
N. T. Feather-Attitudes towards the high achiever: The fall of the tall poppy

İlginizi çekebilir: Kırgınlık en çok size zarar verir: Yıkıcı duygularla baş etmenize yardımcı olacak 11 öneri

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale