X

Ütopya gibi görünen distopya

23 Ekim’de giyinip süslenip Büyükada’dan karaya inmeme neden olan bir basın özel gösterimi vardı. Yıllardır mütemadiyen Bkz. İletişim’in davetlerine bayılırım. Hep özenli, hep eli açık olan bu davetlerden biri bu kez Demi Moore’u uzun yıllar sonra beyaz perdede izleyecek olma heyecanıyla birleşince de şehre geçmem hiç zor olmadı. Altını çiziyorum, adadan karaya, pişman olunan etkinlikler için inmek gerçekten onca yola değdi mi şimdi sorgulamasıyla baş ağrısı yaratabiliyor.

Ama bu etkinliğe değdi..

Üstelik daha sonra Mubi Film Festivali’nde de gösterileceği duyurulmuş The Substance (Türkçe’ye Cevher olarak çevrilmiş) festival programındaki Queer filminin Kaymakamlık tarafından yasaklanmasının ardından komitenin sansüre karşı festivali de durdurmasıyla, beyazperde de sadece bizimle buluşmuş oldu. Haliyle biz bu şansı yakalayanlardık, yine de üzülmeyin, festivalin sansürle karşılaşmasının son derece sinir bozucu olmasına rağmen, en azından film şu an Mubi platformundan izleniliyor.

Gelelim filmin konusuna, toparlamaya çalışıyorum. Çünkü bu film eleştirisini, bir öncekini kaydetmeden bilgisayarımda kaybettiğim için, ikinci yazışım. O yüzden film sırasında yazdığım notları kaybetmiş durumdayım. O zaman baştan:

Film bir kadın filmi mi değil mi çıktığında sorguluyorsunuz. Çünkü feminist bir film gibi başlayıp, yaş almaya başlayan bir kadının, gençlik ve güzelliğin pompalandığı bir sektörde nasıl gaddarca işten çıkarıldığı ile başlıyor. Hem de tam doğum gününde.

Görsel ve kapak görseli: mubi.com

Ama sonra ütopya gibi görünen bir dünya sunuluyor baş karakterimize. Hep genç ve güzel kalmak biraz da mümkün gibi… Tabi başta ütopik görünen bu dünya, gittikçe daha dehşet verici ve gerçekleşirse ne kadar korkunç olurdu düşüncesiyle aslında bir distopya olduğunun kokusunu daha çok vermeye başlıyor.

Bu süreçte bizi sorgulatan şey finale doğru giderken kadın karakterinin Ölüm Kadına Yakışır komedisi vari bir tavırla karikatürize edilmesiydi. Ama Demi Moore’un cesur sahneleriyle kendini çırılçıplak ortaya koyduğu bu filmi, o bu kadar sahiplenmişken bizim burun kıvırmamız ne kadar doğru onu bilemedim.

Filmin çıkışında kıymetli Atilla Dorsay ile asansörde ufak bir konuşma fırsatı buldum. O da filmin bu ataerkil ve erkeklere hizmet edip, kadını aşağılar gibi ele alan halinden şikayetçiydi. Tüm bunlara rağmen, Demi Moore’un senaryodaki, yaş almanın sektörde iş kaybettiren halini ifade eden tarafı ile anlaşıp, kendi yaşlanmasına bir başkaldırı olarak bu filmde olmasını tercih edişini anlaşılır buluyorum.

Bir de beni ılımlı hale getiren, filmin psikolojik tarafı. Yani filmin sonunda “İkisi de sensin” denmesine rağmen, diğer tarafını reddeden karakterlerimiz, hayatı ve benliğimizi tüm zıtlıklarıyla kabul etmedikçe bizi nasıl bir cehennemin beklediğine işaret etmiş oluyorlar.

Hatta ve hatta finale doğru kameraya ve seyirciye doğru atılan kanlarla biz de sanki olanlara seyirci kaldıkça yönetmen tarafından cezalandırılıyoruz ve bu şekilde kendi pasif, gaddar tarafımızla yüzleştiriliyoruz. Bu bilinçli bir tercih ise filmi gittikçe bir kadın okumasından erkek okumasına çeviren tarz, en azından derinlemesine insanlık incelemesi ile hoş görülebilir.

İşte tüm bu sorgulamalar ve düşünceler içinde filmden ayrılıyorum. Şimdi de sizin filmi Mubi’de yakalayıp izleme vaktiniz… Bu yılı diğer tarafınızla tanışmadan tamamlamayın derim, naçizane… Keyifli seyirler!

İlginizi çekebilir: Küller Küllere ikinci sezonda

Günsu Özkarar: 1987 Ankara doğumluyum. 2008 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Viyola Ana Sanat Dalı’ndan mezun oldum. Ardından İsviçre’de Hocshule der Künste Bern’de yüksek lisansımı tamamladım. Yüksek lisansım sırasında Orchester der HKB, Schweizer Jugend Sinfonie Orchestra, The Women Orchestra of Switzerland’da çalarak, Christopher Warren­Green, Bruno Weil, Daniel Klajner, Jos van Immerseel, Kai Baumann gibi orkestra şefleriyle Avrupa’nın farklı şehirlerinde konserler verme deneyimi edindim. Tatjana Masurenko, Michael Kugel, Ruşen Güneş, Çetin Aydar, Danel Quartet, Marco Misciagna, Michel Michalakakos, Apple Hill Quartet, Siegfried Führlinger gibi hocaların ustalık sınıflarına katıldım. The World Youth Orchestra, The World Orchestra, Greek Turkish Youth Orchestra, Bilkent Youth Symphony Orchestra, Bilkent Youth Virtuosos, Jungenc Philharmonic Orchestra, AIMA Festival Orkestrası gibi ensemble/ orkestralarda ve Young Euro Classic, Schloss/Beuggen International Music Fest, Schlern International Music Fest, Bayreuth Youth Talented Artists ́s Music Fest, The Turco-British Association Bach Günleri, Datça Uluslararası Müzik Akademisi, T.R.N.C. Malta Dostluk Günleri, Klasik Keyifler Oda Müziği Festivali, Uluslararası Istanbul Müzik Festivali, Uluslararası D - Marin Klasik Müzik Festivali, AIMA Ayvalık Müzik Festivali ve Cervo International Music Fest gibi etkinlik ve festival konserlerinde yer aldım. İstanbul’a taşındıktan sonra CRR, AIMA Orkestrası, Orkestra Sion’da çalıştım. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Doçent Beste Tıknaz Modiri ile Sanatta Yeterlilik çalışmalarımı tamamlayarak, Okan Üniversitesi’nde öğretim görevliliğine başladım. Bitirme tezim “Tarihsel Süreçte Gelişen Viyola Ekolleri” kitap olarak yayınlandı. Trio Pax, Trio Tını gruplarının yanı sıra Okan Üniversitesi Orkestrası’nda üç yıl öğretim görevlisi olarak çalıştım. Psikoloji ve edebiyat her zaman ilgi alanım oldu. Çeşitli yaratıcı yazarlık kursları ile birlikte psikanaliz de gördüm ve bu sürecin ardından farklı dergilerde yazılarım yayınladı. Şimdi Milliyet Sanat, SanatAtak dergilerinde düzenli yazmaktayım ve Mayıs'ta İkinci Adam Yayınları’ndan çıkacak Küflü Virgül isimli ilk öykü kitabımı beklemekteyim.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale