X

Üstünlük krizi duvarına çarpmadan yol almak mümkün

Ahlaki ve politik inançlarımızı paylaştığımızda, bunu bizimle aynı fikirde olmayan insanlara onlardan daha iyi olduğumuzu göstermek, bizimle aynı fikirde olmayanları kötü hissettirmek ve onları utandırmak için yapıyor muyuz? Gerçekten inandığımız ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için herkesle paylaşmak istediğimiz amaçlarımızın olması elbette önemli. Ancak üstünlük kurmak için kendimizi bu amaçlarla bir başkasına dayatmamızda da bir gariplik olduğu su götürmez bir gerçek.

Üstünlük hırsı bugünlerde tüm benliğimize bulaşmış durumda. Klinik psikolog Joshua Grubbs’un anlamlı bir tespiti var; “Belki, sadece belki, çoğumuzun birbirimize karşı bu kadar kötü davranmasının bir nedeni de burada geçirdiğimiz zamanın büyük bir kısmında, bizimle benzer şekilde düşünen diğerlerine gösteriş yapma arzumuzla ilgilidir. Özünde, bazen bizim gibi insanların saygısını ve itibarını kazanmak için karşıt görüşteki insanlara kötü davranışlar sergiliyoruz.”

Bu fenomenle bilimsel olarak ilgilenen Grubbs, 6.000’den fazla katılımcı genelinde araştırma yapmış ve sonuçta edindiği temel bulguları şunlar:

  • Ahlaki üstünlük anketinde yüksek puan alanlar ayrıca narsisistik özelliklerde de yüksek puan alma eğilimindedir ve aynı zamanda statü arayışını temel sosyal güdüleri olarak bildirmektedirler.
  • Ahlaki üstünlük ile siyasi kutuplaşma arasında bir bağlantı vardır: görüşlerini tek doğruymuş gibi savunan insanların, daha ılımlı olanlara göre ahlaki üstünlük özelliklerinde daha yüksek puan alma olasılığı vardır.
  • Ahlaki üstünlük eğiliminde olanların günlük yaşamlarında daha fazla ahlaki ve politik çatışma yaratma olasılığı vardır. Örneğin; “Politik/ahlaki inançlarım nedeniyle arkadaşlarımı kaybettim.” cümlesini sıklıkla kurabilirler ve sosyal medyada siyasi veya ahlaki görüşleri nedeniyle başkalarıyla daha fazla kavgaya girdiklerini söylerler. 
  • Sanal ortamda başkalarına saldırmayı veya farklı ahlaki veya siyasi inanca sahip olanları alenen utandırmayı ve insanlara düşmanca davranmayı daha sıklıkla yaparlar.

Öfkemizin toplumsal anlamda bulduğu yer elbette ki her zaman üstünlük arayışı ile ilgili değildir. Ancak hiçbirimiz de mükemmel değiliz. Bu nedenle öfkemizi dile getirirken kullandığımız yöntemler hızlıca kontrolden çıkabilir ve çözüm arayışı arzumuz arttıkça başkalarını karalamaya veya onlara kaba davranmaya başlayabiliriz. Bu üstünlük krizinin yaratacağı histeri ise gerçekten savunduğumuz şeylerle olan bağımızı kopartabilir. Üstünlük hırsına giden yol kibir ve saldırganlıkla döşenir. Oysa gerçek zafer başkalarıyla bağlantı kurabilme yeteneğimizin sağlıklı bir çizgide olmasıyla gelir. Bu yazı boyunca değinilen insanlara, asla insanlığa karşı suç işlemiş olanlar dahil değildir; sadece dünyanın daha iyiye ve bütüncüllüğe kavuşması için ortak paydada buluşması gerekenleri anlatma gayesindeyim. Ortak paydamız ise hesap sorabilen insan aklı ve vicdanıdır.

Siyaset çok önemli olmasına rağmen toplumsal kutuplaşmanın hem nedeni hem de sonucudur. Politik olarak aşırılık dilini kullananlar, “karşı taraf” olarak etiketledikleri kişilere karşı nesiller boyu olduğundan daha fazla düşmanlık ve daha az güven duyarlar. Sosyal medyanın kendisi de çatışmayı hızlandırır ve bu, benzer düşünen insanların diğerlerine karşı harekete geçen yankı odaları yaratmasını kolaylaştırır. Bu döngünün tekrarıyla da önemli konuların konuşulmasına halkın katılımı azalır. Oysa belki de bir bütün olarak ihtiyacımız olan şey, siyasetin yeni bir dil ile kullanılmasıdır. Çünkü her nefes alış verişimiz bile siyasetle ilgilidir ve her birimizin kolaylıkla nefes alıp vermesi gerekiyor. Oysa yaşadığımız bu acı dolu günlerde soluduğumuz hava sadece ciğerlerimizi yakıyor.

Bu döngüyü nasıl kırarız?

Başkalarına neyi neden söylediğimizi değerlendirmemiz gerekiyor. Farklı görüşlere sahip biriyle konuşmaya başladığımızda bunu gerçekten bağlantı kurmak için mi yoksa ondan daha iyi biri olduğumuzu kanıtlamak için mi yapıyoruz? Çünkü unutulmaması gereken karşıdakinin de bizden daha iyi olduğunu düşünmesi gerçeğidir. Bu gerçeğe rağmen bağlantı kurabilmek için samimi ve dürüst davranışlar sergilemek vazgeçilmez yollardır. 

Sadece sosyal medyanın getirdiği kolay ahkam kesmeciliğin şemsiyesi altında toplanmamalıyız. Günlük yaşamımızda çevremizdeki herkesle samimi ve şefkat dolu bir dil ile bağlantıya geçmeliyiz. Adil, güvenli, özgür ve sağlıklı günlere kavuşmanın çevremizdeki herkesin ortak isteği olabileceğini unutmamalıyız. Saygı elbette sadece karşılıklı olduğunda bu bağlantı kurulabilir ama kişisel olarak toplumda gördüğüm duyarlılığı asla sosyal medyada ya da siyaseti aşırılığın diliyle kullanan çevrelerde göremiyorum. Büyük insani kazanımların, farklılıkların özgürce ifade edilebilmesinin önündeki engellerin kalkmasıyla geleceğine emin olsak ve kimsenin bir diğerinden daha az insan olmadığına kendimizi ikna etsek başka türlü bir toplumsal hayatın yaşanmasına da katkı sağlayacağız. Başka türlüsü mümkün…

Kaynaklar:
Brian Resnick- Moral grandstanding is making an argument just to boost your status
Brandon Warmke- The psychology of moral grandstanding
Scott Barry Kaufman- Are You a Moral Grandstander?

İlginizi çekebilir: Damıtılmış bilgelik: Aforizmalar

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale