Şehirde dinginliği bulmak mümkün mü: ‘Urban stillness’ı keşfedin

Günümüz şehirleri, bir yandan modern yaşamın olanaklarını sunarken diğer yandan insan doğasına yabancı bir tempo dayatıyor. Hızlı tüketim, dijital aşırılık, kalabalıklar, sesler, reklamlar, bildirimler, planlar… Tüm bunlar bedenimizi şehirde bırakıp zihnimizi sürekli başka yerlerde dolaştırıyor. Bir düşünün toplantılardan başınızı kaldıramadığınız ya da bildirim seslerinin arasında boğulduğunuz bir anda çok daha sakin bir yaşantının, sessizliğin, dinginliğinin hayalini kaç kez kurdunuz? Muhtemelen pek çok kez… İşte tam da burada yeni bir wellness akımı var karşımıza çıkıyor: Urban stillness.

Urban stillness nedir?

Urban Stillness, şehir hayatının tam ortasında, küçük ama anlamlı sessizlik anları yaratmaya odaklanan bir mikro wellness pratiğidir. Bu, yalnızca bir dinlenme biçimi değil, aynı zamanda bir zihinsel netlik, odaklanma ve içsel uyum arayışıdır. Felsefesi ise oldukça basit: Kaosun ortasında bile dinginlik mümkün. Hatta gerekli. Urban Stillness bir “kaçış” değil; şehir içinde bilinçli duraklar yaratmak demek. Türkçe karşılığına ise ‘kentsel durgunluk’ diyebiliriz.

Belki dağlara, tepelere kaçmanız gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz bir tutam sessizlik için… Ya da Bali’ye gitmeniz gerektiğini, belki de bir inziva kampına yazılmayı… Ama urban stilness ile bulunduğunuz anda, bulunduğunuz yerde bile bir kaçış yaratabilir, aradığınız o sessizliği, sakinliği bulabilirsiniz. Tabii yine de bir sessizlik kampına yazılmak isterseniz siz bilirsiniz 🙂

Geleneksel meditasyon ya da mindfulness pratikleri genellikle zaman, disiplin ve alan gerektirir. Ancak urban stillness bunları biraz daha mikro boyutlara indiriyor. Örneğin;

  • Toplu taşımada gözleri kapatıp yalnızca sesleri dinlemek
  • Ofisteyken öğlen arasında telefonsuz 3 dakika pencereye bakmak
  • Market kuyruğunda sabit durup nefese odaklanmak
  • Asansörde aynaya değil, boşluğa bakarak sadece orada ‘olmaya’ odaklanmak, urban stillness pratiklerini şehir hayatının temposunda uygulamanıza yardımcı olabilir.

Urban Stillness, büyük iddialar peşinde değil. Zaten mesele büyük olmak değil; gerçek olmak. Bu akım, şehir hayatının hızlı ritmine karşı bir başkaldırı değil, onun içinde var olmanın alternatif bir yolu. Gürültünün içinde sessizliği duyabilmek, en büyük yeteneklerden biri haline geliyor. Ve bu yeteneği geliştirmek için ihtiyacımız olan tek şey aslında birkaç dakikalık farkındalık.

Dünyada da bu uygulamanın örnekleri giderek artıyor. Örneğin, Tokyo’da sessiz kabinler yer alıyor. Bazı tren istasyonlarında özel olarak tasarlanmış sessizlik kabinleri bulunuyor. İçeri giren kişi yalnızca birkaç dakika kalabiliyor. Tek ekran, tek sandalye. Sessizlik satın alınmıyor, sadece sunuluyor. Bir diğer örnek ise Londra’dan. Londra’da quiet cafeler yani gürültüsüzlük vaat eden kafeler yaygınlaşıyor. Wi-Fi yok, müzik yok, konuşma ise çok düşük sesle. Menülerde özel olarak sessiz kahve seçenekleri bile var.

Aslında dünyanın pek çok yerinde son zamanlarda yaygınlaşan telefonsuz kafeler de örnek verilebilir. Ülkemizde de birçok yerde dijital dünyadan uzak birkaç saat geçirmek isteyenlerin tercih ettiği yerler bulunuyor. Şehir hayatının ve günümüzün dijital karmaşıklığının içinde kısa süreliğine de olsa her şeyden uzaklaşabilmek, hem bedensel hem zihinsel hem de ruhsal iyilik hali için yapılabilecek en iyi şeylerden biri.

İlginizi çekebilir: Tatile çıkmadan tatilde hissetmek için evde ve şehirde yapabilecekleriniz

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!