UNESCO Dünya Mirası listesinde bir şehir: Bruges

‘In Bruges’ filmini izleyenler Bruges’a kesinlikle hayran olmuştur. Belçika’da yer alan bu şehir, Orta Çağ’dan bu yana, yani 2. Dünya Savaşı’nda zarar görmeden kalmayı başarmış ve olduğu gibi korunarak UNESCO Dünya Mirası listesine girmiş. Film de, şehrin güzelliğini konuyla ilginç bir şekilde harmanlayarak izleyenlere turistik gezi imkanı sağlıyor.

in-bruges-poster

Ben de, şehri ziyaret etmeden önce filmi kesinlikle izleyip gezime öyle başlamak istedim. Evet, filmin şehri gezerken ilgimi daha da artırmasına neden olduğunu itiraf etmeliyim. Şehir tabii ki masallar diyarını aratır cinsten, başarılı bir şekilde çok güzel korunmuş. Ama Almanya’da Hamburg’a bağlı Stade şehrinde ve Bremen’de benzer dokuları görmüş olmam beni bir üst seviyeye çıkarmaya yetmedi diyebilirim.

Eylül başında gittiğimiz seyahatte, tren garından çıkıp şehir turumuza başladık. Önümüze ilk çıkan, Katolik Manastır oldu. Beyaz evlerin bulunduğu bu duvarlarla çevrili geniş alanda Haçlı Seferlerinde ölenlerin dul eşleri ile diğer bekar kadınlar burada yaşar ve tekstille uğraşarak para kazanırlarmış. Bu alanda en çok dikkat edilmesi gereken şey ise sessiz olmak.

bruges 1

Buradan çıkarak ara sokaklara daldık ve leziz görüntüleri olan çikolata ve dantel dükkanlarını geçerek Bruges’da en çok sevdiğim yer olan Markt Meydanı’na geldik ve filmin de vazgeçilmez yeri olan, Belfort Saat Kulesi’ne vardık. Kulenin olduğu kompleks, arka tarafında bir avluya sahip. Kulenin zirve noktasına ulaşmanızı sağlayan merdivenler ise kesinlikle çok dar. Çıktıkça daralan ve bitmek bilmeyen merdivenler, tepe noktasına ulaştığınızda aklınızdan siliniyor. Göreceğiniz şehir manzarası ile masal diyarı bir yerde olduğunuza bir kez daha tanık oluyorsunuz.

Şehrin huzurlu ve sakin görüntüsüyle dinlendirici niteliğe sahip kanallarını da, kesinlikle es geçmemelisiniz. Sonrasında şehir meydanına dönerek küçük bir mola verebilirsiniz.

bruges 2

Bruges şehrinde çok sayıda müze bulunuyor. Zamanımız olmadığına sevindik diyebilirim, zira insan hangisinden vazgeçeceğine asla karar veremiyor. Biz şehir turumuzu kimi zaman binaların iç kısmından, kimi zaman da kapısının önünden geçerek, dantel ve çikolatalarından biraz biraz alarak tamamladık, bir de ağabeyimin çok sevdiği şövalye heykellerinden bir miktar edindik.

Akşam, hava kararmaya yakın gara geri döndük ve Paris’e gidecek olan trenimize binip yolumuza devam ettik.

Gökçen Gökyer Sehir Plancı-Blogger
Gökçen Gökyer - Gündüzleri bir Yüksek Şehir Plancısı, geceleri ise bir blogger, bir köşe yazarı. İYTE'de lisans, ODTÜ'de master, HafenCity Universitat'da Erasmus yaptı. Birçok ... Devam