X

Toplumların iyileşmesi, kişisel farkındalık ve uyanıştan geçiyor

Get up, stand up (Uyan, ayağa kalk)

Bob Marley bu şarkıyı 1973’te, Haiti turnesi sırasında ülkedeki fakirlik seviyesinden etkilenerek yazdı. Şarkı, çıktığı günden beri dünyada milyonlarca insan tarafından söylendi ve hala da söylüyoruz. Peki, şarkıyı söylerken veya dinlerken aslında bize ne anlattığını anlıyor muyuz? Bu soruyu soruyorum çünkü ben zaman zaman tam da aksini hissedip hüsrana kapılıyorum.

Bu hissimin nedeni benim Fransız olmamla mı alakalı bilmiyorum çünkü biz Fransız halkı, bazen aşırıya kaçsak bile, haklarımız için mücadele eden bir halk olarak biliniriz. Ancak benim böyle hissetmemin nedeni daha çok, hem bireysel hem de toplumsal olarak haklarımız için mücadele etmeyi çok kolay bırakmış veya bırakıyor olmamızdan kaynaklanıyor. Gittikçe tembelleşip başkalarının bizi önemsemeden idare etmesine, yönetmesine izin mi veriyoruz? Ufacık bir konfor sağladığımızda ürkek bir tavra bürünüp çaba harcamayı bırakıyor muyuz? Kimseye rahatsızlık vermeme, etliye sütlüye dokunmama derdine düşüp fazla utangaç veya baskı altına alınmış bir halde miyiz? Daha da kötüsü, en iyinin henüz gerçekleşmediği hayaline kapılan koyunlara mı dönüştük?

Biz Fransız halkı, bazen aşırıya kaçsak bile, haklarımız için mücadele eden bir halk olarak biliniriz.

Hayat tam da şu anda yaşanıyor. Yarın değil, bir hafta, bir ay, bir yıl içinde değil tam şimdi! Bu yüzden haklarımızı tam da o anda istememiz gerekiyor, tatilden sonra veya ortalık durulduktan, şartlar düzeldikten veya geciktirmek için bulunan herhangi bir bahaneden sonra değil.

Hatırlıyorum, bundan iki yıl önce Türk vatandaşı bile olmadığım halde neden Gezi’deki arkadaşlarımı desteklediğimi soruyorlardı. Geçtiğimiz hafta ise metroda yaşadığım bir olay, etik değerlerimi tetikledi. Çaprazımda oturan bir erkek, uygunsuz ve rahatsız edici bir şekilde gözlerini üzerime dikti. Ayağa kalktım ve yüksek sesli bir şekilde bana bu şekilde bakmasının hiç hoş olmadığını, bu yaptığının terbiyesizce olduğunu söyledim. Hemen yanında oturan genç kadın da ayağa kalktı ve sadece utangaç bir şekilde “Bence de” diyebildi. Bana adamın sürekli ve bilerek dizine dokunarak yol boyunca onu da rahatsız ettiğini söyledi. Sonra birden şunu fark ettim ki, o genç kadın tüm yol boyunca o adama hiçbir şey söylemeden onu rahatsız etmesine izin vermişti.

Bunlar sadece iki küçük örnek. Tabii ki büyük kartellerin bize gıda diye sattıkları sağlıksız ürünlerden, her gün gazetelerde okuduğumuz rezil yalanlara kadar yutmak zorunda kaldığımız,  bizi gittikçe zehirleyen daha birçok başka adaletsizlik var.

Peki tüm bunlar neden oluyor? Çocuklarımıza neler öğretiyoruz? Başımıza gelenlere neden bir kelime bile etmiyoruz? Neden bazı kadınlar, çocuklar baskı ve şiddet görüyor ve bu bir sır olarak kalıyor? Neden paranın dünyaya hükmetmesine ve topraklarımızı, doğayı, suyu ve haklarımızı tahrip etmesine izin veriyoruz?  Neden hükümetlerin ve politikacıların canları ne isterse, ne zaman karar verirlerse yapmalarına daha sonra da Fransızcada dediğimiz gibi “kırılan bardakların parasını halka ödetmelerine” izin veriyoruz? Neden bize iyi şeyleri hak etmediğimizi söyleyen bir medyayı dinliyoruz? Lütfen günlük gazeteleri bir açın ve dikkatlice okuyun. İyi bir şey hissediyor musunuz? Ben hissedemiyorum!

Şiddete ve saldırılara şiddetle yanıt verelim” demiyorum, sadece “Toplum olarak daha iyi bir dünya için birlikte çalışma bilincine ulaşalım” diyorum. Bunun ilk adımı da farkındalıktan geçiyor.

Günlük gazeteleri bir açın ve dikkatlice okuyun. İyi bir şey hissediyor musunuz? Ben hissedemiyorum!

Bir yoga eğitmeni olarak her gün sorgulayarak ve sorular sorarak kendimi uyandırıyorum. Hayatımı nasıl yaşamak istediğime ve kızımın ve tüm gelecek nesillerin algılarını bu yönde açmalarını istediğime karar veriyorum. Bir şeyler “öğrettiğim” zaman, insanlarla paylaştığım şey de bu. Günümüzde dünyada pek çok insan yoga yapıyor ve bu muhteşem bir şey çünkü her zaman daha çok yoga yapan insana ihtiyacımız var. Yoga bir bilinç evrimidir. Bir özgürlük, esneklik, nefes ve iyi yaş alma bilimidir. Yogada en önemli şey, fiziksel tekniklerden ziyade zihnin evrimidir. Ve doğa da ruhani öğretmenimizdir. Yoga bizleri yanlış bilgi, kötü beslenme ve zararlı liderlerin bilinci yüzünden oluşan sinirsel uyuşukluktan uyandırmak, tedavi etmek, hatırlatmak için var. İyileşme, yaşam boyu devam eden bir süreç çünkü bu sürekli bir “mücadele”. Öte yandan içinde bulunduğumuz bu zararlı çevreden kaçamayız ancak farkına varıp, onun bir parçası olup olmamaya karar verebiliriz. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, Çinli bir keşiş der ki; tenceredeki pilavın pişip pişmediğini anlamak istiyorsan, tüm pirinç tanelerinin tadına bakmana gerek yok. Tek bir pirinç tanesinin tadına bakarak, pilavın hazır olup olmadığını anlarsın. Ben de buna inanıyorum. Kişisel uyanışı sağlarsak, bir başkasının da uyanışınıHayatımı nasıl yaşamak istediğime ve kızımın ve tüm gelecek nesillerin algılarını bu yönde açmalarını istediğime karar veriyorum. Bir şeyler “ sağlarız, o da bir başkasının uyanışını sağlar…

Bu yüzden hadi haklarımız için “uyanalım ve kalkalım“! İyileşme ve mutlu olma hakkı için… Çevremizde daha çok uyanmış insanlar olmasını sağlayalım ve hayatın mutluluğunu paylaşalım.

Bugün sizleri, bütün duyularınızı kullanarak Bob Marley’in şarkısını tekrar tekrar dinlemeye davet ediyorum…

“Bazı insanları bazen kandırabilirsin
Ama herkesi her zaman kandıramazsın” Yogi Bob Marley

Stephanie Sayegh
Facebook hesabı için
Instagram: stephaniesayegh mindbodyfestival

MindBody Goes Blogging w Stephanie Sayegh: Öğrencilerimin içsel yolculuklarında ve fiziksel eğitimlerinde bir rehber, Fransız Yoga, Pilates ve Pranayama eğitmeni ve aynı zamanda MindBody Festival Istanbul’un kurucusuyum. Sınıflarımı edindiğim hayat tecrübelerim ve içsel keşiflerime göre şekillendiriyorum. Uluslararası düzeyde tanınmış eğitmenlerin yanı sıra, önde gelen Ashtanga, Jivamukti, Anusara, Iyengar ve Pilates okullarında felsefi ve pratik eğitimimi aldım. Sınıflarım, nefesinizi doğru kullanmanızı, fiziksel ve zihinsel güç ve esneklik kazanmanızı, eğlenceli, akışkan, zaman zaman da zorlayıcı ve güçlü bir süreç ile sağlayacak. Sizi, içsel dünyanızdaki esin kaynağınıza, yaratıcılığınıza ve sevgiye ulaştırabilecek gerekli araçlarla desteklemek istiyorum. Hayat öğrencisi olmak yolunda, matınızı alıp benimle birlikte bu inanılmaz yolculuğa çıkmak için bundan daha iyi bir sebep olabilir mi?

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale