X

“The Best Job On The Planet” finalisti Emir Dino Günel’in ilham verici serüveni “imkansız” diye bir şey olmadığının ispatı

Düşünün ki başarılı bir girişimcisiniz, güzel işlere imza atıyorsunuz ve bir anda hayatınızda öyle büyük bir değişiklik yapıyorsunuz ki kendinizi bambaşka ülkelerde, bambaşka hayatlara dahil olurken buluyorsunuz… 

Sizin hayatınızda unutamadığınız bir dönüm noktası oldu mu? Hayalleriniz ve tutkularınız uğruna nelerden vazgeçtiniz? “İmkansız” diye düşünüp ertelediğiniz hayalleriniz var mı? Sizce “imkansız” diye bir şey var mı?

Sizinle “imkansız” diye bir şey olmadığını gösterecek, ilham verici bir hikaye paylaşacağız. 

Genç ve başarılı bir girişimci olan Emir Dino Günel, tüm hayatını ve düzenini geride bırakıp, sahip olduğu her şeyi satıp, tutkulu bir maceraya adım attı ve tüm dünyayı gezmeye başladı.

İş yoğunluğu, şehir yaşantısı ve Celine’in yaşadığı ciddi hastalık sonrası hayatı bir kez daha sorgulayan çift, istediklerini gerçekleştirmek için bir dakika bile beklemek istemediklerini, zamanın yeterince hızlı aktığını, bu yüzden kaybedecek vakitleri olmadığının farkına varıp kendileri uzun süredir gerçekleştirmek istedikleri bir macerada buldular. 

Yaklaşık 10 yılı aşkın süredir birlikte olduğu kız arkadaşı Celine’e tiroid kanseri teşhisi konulduktan sonra, Celine’in iyileşme süreci sırasında sürekli dünyayı gezme hayalleri kuran çift, bir gün aniden karar verip evlerindeki tüm eşyaları satılığa çıkardı ve aynı gün içerisinde ilk durakları Bangkok’a gitmek üzere Atatürk Havalimanı’na doğru yola çıktı. 

Emir Dino Günel ve Celine

Ocak 2016’dan bu yana, Tayland, Filipinler, Malezya, Avusturalya, Türkiye, Hollanda, Belçika, İsveç, Macaristan ve Yunanistan gibi pek çok farklı ülkede belli zaman aralıklarıyla yaşayan Emir Dino Günel ve kız arkadaşı Celine’in, ilerleyen zamanlarda yapacağı seyahat planları ise şimdiden hazır. ABD, Kanada, Tunus, Sicilya, Malta, Yunanistan, Türkiye, Hollanda, Belçika, Filipinler ve Endonezya ise önümüzdeki 3 ay için planladığı yeni rotaları olacak. En favori ülkesinin Filipinler olduğunu söylerken, kız arkadaşı Celine’in tercihinin Avusturalya olduğunu dile getiriyor.

Emir Dino Günel / Instagram

Emin adımlarla ilerledikleri bu yolda Emir Dino Günel benzersiz bir başarıya daha imza attı. Ne mi? 

Dünyanın en prestjili seyahat yarışmasında finale kalan tek Türk oldu.

Tüm dünyada yankı uyandıran yarışmalardan biri “The Best Job on the Planet”ta 17.000 yarışmacı arasından 14. olarak finale kalan Emir Dino Günel, hayallerinin peşinden gitmek isteyenler için adeta bir ilham kaynağı.

Ayrıca çift, seyahatlerini son bir senedir YouTube ve Instagram sayfalarından devamlı olarak paylaşıyorlar. Hedefleri ise hem gezmek, hem çalışmak!

Yarışmaya başvururken paylaştıkları videolar ise şöyle:

Ancak bir şeyler ters gitti, ve başarıyla ilerledikleri The Best Job on the Planet yarışması planlanan tarihten çok daha erken bitirildi ve birinciliğe doğru giden çiftin hayalleri bir anda suya düştü. Peki ne oldu, neler ters gitti? Cevaplarını Emir Dino Günel’den dinleyelim:

  • Öncelikle seni biraz tanıyalım. Kimdir Emir Dino Günel?

1987 yılında Zürih, İşçivre’de doğdum. 9 yıl İsviçre’de yaşadıktan sonra 6 yıl Ankara’da, 2 yıl güney Fransa’da ve sonrasında üniversite eğitimim için 6 yıl Hollanda’da yaşadım. Erasmus Üniversitesi’nde uluslararası işletme okudum.

2011’de kendi işimi kurmak içim İstanbul’a taşındım. Ortaklarımla beraber Mobicar adında bir araç paylaşım şirketi kurduk. Ciddi bir yatırımımız oldu. Kendi teknolojisini üreten, 15 ekip arkadaşı ile tıkır tıkır işleyen bir girişimimiz vardı. 3 yıl operasyonumuzu sürdürdükten sonra, işimizi ölçeklendirmek için gerekli finansmanı bulmakta zorlanınca operasyonumuzu sonlandırma kararı aldık.

2016 yılında ise, Türkiye’nin önde giden bir filo kiralama şirketine teknolojimizi sattık. O günden beri, daha büyük ölçekte devam ettirecekleri iş modelimizi uygulamalarında danışmanlık veriyorum.

İstanbul’daki işimizi sonlandırdıktan sonra, Ocak 2016’da seyahat ederek yaşamaya başladık . O günden beri evimiz yok, internet üzerinden çalışıyoruz, ve ortalama olarak her ay yeni bir ülkede yaşıyoruz.

  • Seni son zamanlarda yarışmaya hak kazandığın The Best Job on the Planet yarışmasıyla duyduk. Bizlere biraz yarışmaya katılma sürecinden bahsedebilir misin?

Yarışma, seyahat yarışmaları arasında gelmiş geçmiş en popüler yarışmalar arasındaydı. Yarışmanın kazananı 3 ay boyunca dünyanın dört bir yanında bulunan 12 lüks evde konaklayacak, ve tecrübelerini video paylaşım ile aktaracaktı. Karşılığında da, aylık 10.000 USD (Toplamda 30.000 USD) para kazanacaktı.

İlk videomuzu paylaşıp, ikinci tura kaldığımızı öğrendiğimizde 17.000 kişinin bizimle birlikte başvurduğunu öğrendik. 2. tur için toplamda 20 sayfalık bir rapor hazırlamamız istendi, ve sonunda yarışmada son 14’e yani finale kaldığımızın haberini aldık. Finalde ise, her yarışmacıdan son bir video paylaşılmasını istediler. Videosuna en çok oyu toplayan yarışmacı da ödülün sahibi olacağını belirttiler.

Yarışma 15 – 30 haziran süresince devam edecekti. Her yarışmacı, oy verenlerine bir teşvik veya ödül sunmadan istediği gibi (organik veya paralı) promosyon yapabileceği söylendi. Biz de buna göre kendimizi hazırladık.

  • Yarışma senin acından nasıl ilerliyordu, sence artıları ve eksileri nelerdi?

Yarışmanın çok popüler olması ve uluslararası medyada büyük yankı görmesi, katılımcıların yarattığı içeriğin kalitesini ciddi derecede yukarı çekmesine sebep oldu. Bu yönden pozitifti.

Yarışmanın son bölümünün sadece oylama ile yapılması bence bir hataydı. Hileye çok açık olduğu gibi, içeriğin kalitesinden çok, en çok takipçisi olan yarışmacının kazanma şansının herkesten fazla olduğu bir finaldi.

Neticede de, yarışmanın ilk 5 gün beklenildiği gibi 14 finalistten, en çok takipçi sayısı olan yarışmacı birinciydi.

  • Yarışma sürecinde senin için bir kırılma noktası yaşandı, bize biraz o aşamadan bahsedebilir misin?

Toplamda 15 günlük bir yarışma olduğunu biliyorduk. 5. günde 12 sıralamada olsak da, doğru strateji ile yarışmayı kazanma şansımızın olacağına inanıyordum. Takipçi sayımız diğer yarışmacılar ile kıyasla daha kısıtlı olduğu için, çok daha geniş bir kitlenin desteğine ihtiyacımız vardı. Yarışmanın 5. gününde uzun vakit geçirip, iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz Filipinler halkından destek rica eden bir video yayınladık. Çok kısa bir sürede videomuz Filipinlerde viral oldu, ve oylar adeta yağmaya başladı. Yarışmanın kırılma noktası kesinlikle buydu. Hem kendimiz için hem de yarışmanın organizatörleri için.

  • Filipinler halkı için hazırladığınız video 48 saat içinde 350.000 kez izlendi. Bu sonuç seni şaşırttı mı?

Videomuz 48 saatte toplamda 350.000 kez seyredildi. 3000 defa paylaşıldı, on binlerce kez beğenildi ve binlerce yorum topladı. Facebook’dan aldığımız verilere göre sadece Filipinlerde 900.000 kişiye ulaşmışımız. Bu da ülke nüfusunun %1’ine yaklaşan bir kitle demek.

36 saat içerisinde oylarımızı 550’den 8100’e çıkardık ve 1. sıraya yerleştik. Ortalama olarak saat başı 300 oy alıyorduk, ve aradaki farkı hızla acıyorduk. 1. sıraya yerleştikten 2 saat sonra, ikinci ile aramızdaki fark 1000 oy olmuştu bile.

Filipinler’e yönelik çektiğimiz video’da herhangi bir teşvikte bulunmadık. Sadece ülkelerine ve insanlarına olan sevgimizi anlattık. Binlerce insan sadece ülkelerine olan sevgimizden dolayı bizi desteklediler. Aldığımız binlerce mesaj ve yorum arasında 1 tane bile negatif yorum yoktu.

Hayatımda gördüğüm en büyük destek ve sevgi gösterisiydi. Dünya etrafında böyle bir dayanışmanın kolay kolay görülemeyeceğine inanıyorum. Bu dayanışma ruhunun Filipinlerde “Bayanihan” olarak adlandırıldığını sonradan öğrendim.

  • Yarışmayı planlanan tarihten erken bitirdiler, sence bunun nedeni neydi?

1. sıraya yerleştikten sonra şirketten e-mail geldi. “Filipinlere yönelik bir promosyon mu yaptınız, sizinle ilgili bir çok pozitif mesaj alıyoruz” dediler. Ben de olan biteni anlattım. E-mailimden 1 saat sonra, bazı yarışmacıların şikayetçi olduğunu, ve geçmişe dönük yarışmayı 9 gün erkenden sonlandırıp ikinci olan yarışmacıya ödülü verdiklerini açıkladılar.

Amerika CDT saati ile saat 12’de bana bu bilgilendirme e-mailini yolladılar, ve saat 8’i baz alarak oylamayı sonladırdıklarını açıkladılar. Biz ise CDT saati ile saat 9’da birinci olmuştuk. Yanlış herhangi bir şey yapmadığımız için diskalifiye edemediler, ama bize oy veren binlerce insanı yok sayıp, emeğimizi çaldılar. Karşılığında da muhtemelen alınan karara karşı çıkmamamız için platformlarında kullanmam için 15,000$’lık kredi vermek istediklerini söylediler.

14 finalist arasından kazanmasını tercih ettikleri yarışmacılar vardı diye düşünüyorum. Tamamen “organik” ve durdurulamayacak bir hızla ilerlediğimizi gördüklerinde, yarışmayı kazanacağımızı anladılar, ve hızla sonlandırma kararı aldılar.

  • Bu süreçte seni en çok zorlayan şey ne oldu?

Bizim en zorumuza giden, bize oy veren ve destekleyen on binlerce insana yapılan saygısızlık.

Bizi destekleyen insanlar arasında, son derece zor şartlarda yaşayan insanlar vardı. Kontörü bittiği için kontör satın alıp oy verdiğini söyleyen insanlardan, evlerinde internet olmadığı için komşuların bilgisayarından oy veren insanlara, veya aile bireylerini tek tek arayıp bize toplayan insanlar vardı.

Sadece biz kazanalım diye büyük bir dayanışma içerisine girdiler. Herhangi bir beklentisi olmayan insanlar bunlar. Bu kişilere yapılan haksızlık en büyük üzüntümüz oldu bu süreçte.

  • Yarışma devam etseydi ve kazansaydın neler yapmayı planlıyordun?

Yarışma esnasında, herhangi bir ödül veya teşvikte bulunmamız yasak olduğu için bizi destekleyen kitlelere olan planlarımızı tam olarak açıklayamamıştık.

Ödülü kazandıktan sonra, amacımız ödülün büyük bir bölümünü Filipinler’de inandığımız eğitim ve sağlık kuruluşlarına bağışlamak olacaktı. Bunu sadece bağış yaparak değil, bire bir aktif olarak yapmaktı planımız. Aynı zamanda, tecrübelerimizi video ve blog içerik ile paylaşarak aktarmak istiyorduk.

  • Gerçekleşen bu talihsiz olaydan sonra sıradaki adımın ne olacak?

Yarışmayı artık geride bıraktık. Etik dışı davranış gösteren bir şirket ile herhangi bir profesyonel bağımız olmasını zaten istemezdik.

Filipinler ile ilgili belirtmiş olduğum planlarda da herhangi bir değişiklik yok. Önümüzdeki aylarda ülkede bulunup hedeflediğimiz plan ve projeleri gerçekleştirmek için çalışacağız.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale