X

Tekneyle masmavi bir yolculuk: ‘Tea Party’ Gökova seferi 1.Kısım

Arkadaş çevremizde çay kültürünün azalmasına tepki olarak kurduğumuz ‘Tea Party ‘ adlı grubumuzla uzun zamandır bir yelken gezisi yapmayı planlıyorduk. Sonunda bu sene ‘Vira demir’ dedik! 10 kişilik ekibin yarısı ilk kez tekneye çıkıyordu ve hepsi çok heyecanlıydı. Ben de heyecanlıydım!

Bu yelken gezisinin yorucu olmayan, kısa seyirli ve bol muhabbetli olmasını istedik. Ege’deki diğer körfezleri birçok kez gezdiğimiz için, bu sefer daha fethedemediğimiz Gökova Körfezi’ni gezmeye karar verdik. Bu yüzden tekneyi Bodrum’dan teslim aldık.

Tesadüfen 25. doğum günüm olan 2 Temmuz’da yelkenli teknemizi teslim aldık. 2014 model Bavaria 45, bizi gezi boyunca oldukça memnun etti. 

2 Temmuz Cumartesi: Turgutreis-Karaada

Tekneyi cumartesi günü saat 13:00 gibi teslim aldık. Teknenin check list’ini yap, tekneye bir haftalık erzak alışverişi yap, alışverişi tekneye yerleştir derken ancak saat 18:00’da Turgutreis D-Marin’den ayrılabildik. İlk gün kısa bir seyirle Karaada’ya bağlanmayı planlıyorduk. Karayel estiği için pupa ve geniş apaz seyirleriyle balonsuz seyre başladık. Yolda ana yelken makarası kırıldığı için cenova seyriyle devam ettik. Planladığımız gibi 21:00 civarında kendimizi çok yormadan adaya bağlandık. İskele veya marinası olmayan yerlerde her zaman yaptığımız gibi demir atıp kıç halatlarını kayalara ve sağlam duran ağaçlara bağladık. O geceden aklımda kalanlar hafif uzaktan gelen domuz homurdanmaları ve sallanan teknenin beşik etkisiyle uyuyakalışım.

3 Temmuz Pazar: Karaada-Çökertme Koyu

Tea party üniformalarımız ile Rose Mary restorandayız.

Ben uykuyu biraz fazla kaçırdığım için pazar sabahını ekibin bana anlattıklarını size aktararak anlatacağım. Ekip 08:00 gibi uyanmış ve basan rüzgârdan korunmak için demir alırken, çıpa yuvasından çıkıp araya sıkışmış. Tecrübeli denizci Erdem’in uğraşlarıyla sıkıntı hallolmuş ve tekneyi koyun daha derin bir yerine demirlemişler. Bizimkiler hazır sağlam bağlanmışken önce denize girmişler, sonra da karaya gidip dün geceki küçük domuz(cuk)ları görelim demişler. Ben yavaş yavaş uyanıyorum ve Polat’la Pınar harika bir kahvaltı hazırlayarak puanları toplamaya başlamışlar bile. Birazdan tamamen uyanıp yukarı çıktım ve herkes denizde uyanmanın verdiği keyif ve etraftaki manzaranın etkisiyle baya memnun gözüküyordu. Kahvaltımıza, tatlı koyların vazgeçilmezi şişme botla servis edilen fırından taze çıkmış bazlamalar da eşlik ediyor. Kahvaltıdan sonra tam demir alıyorduk ki, başımıza bir şey daha geldi. Biz zinciri toplarken, bizden sonra demir attığını tahmin ettiğimiz guletin zincirine dolandık. Benim yelken gezilerinin kabusu dediğim bu olayın çözülmesi için önce sorunun çok doğru şekilde anlaşılması, sonra da profesyonel ellerce halledilmesi gerekiyor. Biz ikisini de yarım yarım yapabildik, ancak guletçiler botla yardıma gelince el birliğiyle çözebildik. Kısaca, bizim çıpa guletin zincirinin etrafında bir tur dönmüş ve biz çıpayı çektikçe onların zincirini de çekiyoruz, buna da ırgat motorunun gücü yetmiyor ve zorlanıyor tabi.

Neyse, biz yine yola koyulduk. Ana yelken makarasını tamir ettirmek için Milta Marina’ya gidiyorduk. Bu arada teknenin motoru çok iyi performans gösteriyor, rahatça 12 knota kadar çıkıyordu, hem de zorlanmadan. Ana yelken makaramızı hızlıca değiştirdik ve hem tekne hem ekip kendine güvenini geri kazandı. ‘Hisa ana yelken’ ve ‘Fora cenova’ dedik, tekne geniş apaz seyrine yerleşti ve gezinin ikinci koyuna doğru yola çıktık. Hedefimiz Çökertme Koyu ve akşam yemeği için öneriler üzerine Rose Mary Restoran’dayız. Yine kendimizi çok yormadan hedefimize vardık. Restoran korsan bayrakları ve diğer masalardaki sempatik ziyaretçileriyle karşıladı bizi. İnanmayacaksınız ama ekibin değerli üyesi Gökhan iskeleden restorana yürüyordu ki, Gökhan geçtikçe arkasında kalan iskele birden kırıldı. Biz de ona Mario Gökhan demeye başladık.

4 Temmuz Pazartesi: Çökertme koyu-İngiliz Limanı

Keyifli ve yavaş bir gezide olduğumuz için Çökertme’den öğleden sonra 13:30’da demir aldık. Çökertmeyi arkamızda bırakırken, teknede Çökertme Türküsü çalmaya başlamıştık bile. Rüzgâr 3-4 knot esiyordu. Biz de yelkenleri indirip kendimize başka aksiyonlar bulduk. Biraz denize girdikten sonra şişme botumuzla watersports oyunları yaptık. Bu arada ekipten birkaç kişi biraz hırpalandı. Akşama doğru İngiliz Limanı’na girdik, planımız alargada kalıp biraz yüzmekti ama burayı çok sevip, tanıdıklarla karşılaşınca bu koya bağlanmaya karar verdik. Diğer teknelerle diplomatik ilişkilerde bir usta olan Gökhan çoktan koyda görüşmelere başlamıştı. Zaten kısa süre sonra yandaki motoryatın paddleboard’unu ödünç almıştı ve arkasında o teknenin kaptanını çekerek bize getiriyordu. Biz de hemen diplomatik ilişkilere başladık, kaptanı teknemize davet ettik ve soğuk bir şeyler ikram ettik. Biraz sonra Boğaziçi Yelken’den Cansu ve kardeşiyle karşılaştık, onlarla biraz paddleboard yaptık ve koyu gezdik. Pazartesi gününü böyle keyifli bir yorgunlukla bitirdik.

5 Temmuz Salı: İngiliz Limanı-Okluk koyu-Akyaka

Sabah kahvaltı öncesi biraz denize girdik. Güne başlamanın en güzel yolu bu olsa gerek. Daha herkes uyanmadan ‘Vira demir’ dedik ve İngiliz Limanı’ndan çıktık. Hemen yanı başımızdaki Okluk Koyu’nda büyük denizci Sadun Boro’yu andık, deniz kızı heykelini selamladık ve yolumuza devam ettik. Bugün hedefimiz Akyaka!

Yolda gerçek bir denizci içkisi olan romlarımızı yudumladık. Birkaç saat sonra Akyaka yavaş yavaş ufukta gözükmeye başladı. Yanaştığımız yerde derinlik salmanın altından 1 metre bile yoktu, demir atmaya başladığımız yerin hafif ilerisinde deniz, insanların diz kapağına kadar geliyordu, üstelik rüzgâr bizi diğer teknelere doğru basıyordu. Irmakla ellerimiz titreyerek tekneyi yanaştırdık, yandaki motoryatın deli dolu kaptanı, botla palamarlık yapmasa büyük ihtimalle tekneyi kuma oturtmuştuk. Bir daha Akyaka’ya yelkenli ile yanaşmayı düşünmeyiz sanırım.

Akşam Azmak’ta bir rezervasyon yaptırdık. Restorana denizden bir transfer teknesiyle gittik, hem transfer hem akan çay, hem de restoranımız çok güzeldi.

6 Temmuz Çarşamba: Akyaka-Kargılı Bükü-Tuzla Koyu

Çarşamba sabahı yine öğleden sonra yola çıktık, açıkta keyifli bir kahvaltı edelim dedik. Saat 12:30 gibi, orsa seyriyle Kargılı Bükü’ne denize girmeye gittik. Ekibe trapez yapmayı öğrettik, herkes dışarı sarkıyor ve tekne 8-9 knotlara kadar çıkıyordu. İlk kez bir Bavaria kullanıyoruz ve teknenin yelken performansı da motor performansı kadar memnun edici. Biraz denize girdikten sonra bugünün nihai hedefine Gökova Körfezi’nin güney doğu tarafında kalan Tuzla Koyu’na devam ettik. Saat 17:30’da, yanaşmaya çalışıyorduk; ancak rüzgâr ve dalgalar tekneyi kayalara doğru bastığı için yanaşmak çok uğraştırıyordu. En az 5-6 kere demir attık, son denemede iki elime de deniz kestaneleri battığı için ben işlevimi kaybettim. Hatta beni özel denizaltı ekibimizden Sarp ve diplomatik ilişkiler başkanı Gökhan pansuman için tekneye aldı.

En sonunda yanaştık ama hafif tedirginiz, çünkü dalgalar tekneyi sürekli kıyıya basıyordu. Demir biraz tarasa karaya vuracaktık. Bir süre dalgaların azalmasını bekledik ve geceye doğru ortalık duruldu. Bu sırada karanlığın içinden bir motor sesi duyuluyor ve hafif yakından ‘Buraak, Buraak’ sesleri duyuluyordu. Kaç yıldır görmediğim lise arkadaşım Gökçe ile karşılaştım. Kimsenin olmadığı koyda uzunca bir süredir görmediğim bir arkadaşım karşıma çıktı. Ne hoş! Uzunca bir sohbetten sonra vedalaştık.

7 Temmuz Perşembe: Tuzla Koyu-Küfre Koyu-Saklıkoy

Sevgili Papaz ile Cennet Restoran’da.

Perşembe sabahı artık dönüş yolculuğuna başladık. Yol üstünde yedi adaların yakınındaki Küfre Koyu’na ve Cennet Restoran’a girdik. Bizi tüm sempatikliğiye “Deli Bayram” ağabey karşıladı ve kayığıyla restorana götürdü. Bir şeyler atıştırıp restoranın papazıyla selamlaştıktan sonra yine yola koyulduk. Ama son birkaç saat içinde dalgalar ve rüzgâr bayağı artmış olduğu için, tekneyi ve ekibi zorlamamak adına geri döndük ve adaların oradaki Saklıkoy’da demirledik. Teknenin harika sesi Ecem bizi şarkılarıyla büyüledi, biz de eşlik ederek işin büyüsünü bozduk.

8 Temmuz Cuma: Saklıkoy-Akyarlar-Turgutreis

Cuma günü erken uyanmak zorundaydık, çünkü dün yol yapamamıştık ve önümüzde uzun bir dönüş yolu vardı. Tekneyi de akşam teslim etmemiz gerekiyordu. Rüzgâr olmadığı için motorla Orak Adası’na yol aldık, alargada hafif ve hızlı bir kahvaltıdan sonra hedefimiz Akyarlar’da kısa bir deniz molasıydı. 3-4 saatlik yelken motor karışık bir seyirden sonra Akyarlar’ın doğusundaki koyda biraz denize girdik. 16:00 civarında demir aldık ve tekneyi teslim etmek üzere marinaya döndük. Benzin almamız, pis su tankını mavi kart ile boşaltmamız ve tekneyi pontona yanaştırmamız gerekiyordu.

Yasemin’i istemeden teslim ederken Turgutreis Limanı’nda.

Turgutreis Marina’nın girişinde teknenin altında çok kalın bir halat fark ettik, bir tuzak gibi marinanın girişinde bizi yakalamış ve pervaneye takılmıştı. Hemen motoru durdurup, telsizle palamar istedik. Bizi iki palamar boş bir pontona bağladılar ve bir dalgıç halatı pervaneden kurtardı. Neyse ki pervaneye çok dolanmamış. 300-400 liralık mazot harcamıştık, bizce fena değil. Mavi kart işlemlerini tamamladık ve tekneyi aldığımız yerde bizi bekleyen görevlilere geri bıraktık. Bir haftalık deniz maceramızdan sonra bütün ekip karadaki rutin hayatlarımıza döndük. 

Tekne kiralamada çok memnun kaldığımız Golden Yachting ve Gena Yachting’e tekrar teşekkürler.

Burak Dikmenoğlu: Burak’ın kimliğinde Trabzonlu yazıyor ve bundan gurur duyuyor ama hayatını Ankara ve İstanbul’da geçirmiş. Ted Ankara Lisesinden mezun olup, İstanbulda üniversite okumaya gelmiş. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünde okurken kendine olabildiğince hobiler edinmiş. Üniversiteden sonra atıldığı profesyonel hayatıyla birlikte hobilerini devam ettiriyor. Yelken yapmak ve dünyayı anlamaya çalışmak onun için vazgeçilmez. Şimdiye kadar birçok sporla ilgilenmiş ama yelkenin yeri başka. “Hava buz gibi bile olsa dışarıda otururum, bu da benim huyum.”

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.



Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?



Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale