X

Tatil kafası: Şimdi, baltaları bileme zamanı olabilir

Dinlenmek…
Mola vermek…
Uzaklaşmak…
Her gün yaptığın onca işin hatta rutinlerin dışına çıkmak bir kaç günlüğüne de olsa nasıl da yenileyici oluyor…
Her sabah ettiğin kahvaltı ne saati ne de içeriği belli olmadan saat kaçta nerede ne yapacağını bilmeden. An ne getiriyorsa ona açık olarak. Planlamadan her dakikayı.
Eskiden hızı marifet sayardım. Hani şu leb demeden leblebiyi anlamayı, bir koltukta üçer beşer karpuz taşımayı.
Şu günlerde ise yavaşlamaya çalışıyorum ve aslında yavaşlamanın daha da zor olduğunu deneyimliyorum.
Yavaşlayınca ne mi oluyor?
Daha anda oluyor insan.
Kendiyle, hisleriyle, bedeniyle, ihtiyaçlarıyla daha temasta.
Aceleden eskiden vakit bulamadığım ve hatta zaman zaman kaçındığım bir temas bu. Vakit yoktu ki ben ne istiyorum , ‘ne hissediyorum’u düşünmeye..
Yanlış anlaşılmak istemem; daha mutlu, daha pozitif falan değil, sadece ne var ise onunla temasta olmaktan bahsediyorum; yani bir an parçalı bulutlu sonrasında belki yağmurlu. Eleştirmeden yargılamadan ne ise o…
Ay ne harikayım”
“Ne de iyi yaptım”
“Hah şunu da halledersem benden iyisi yok”
“Sırada ne var?”
“Ne yaparsam yapayım olmuyor”
“Amma beceriksizim”
Geçen sefer yaptığım hataları yapmamalıyım”
İç sesimi ana getirmeye çalışıyorum bir süredir: geçmişten ve gelecekten kurtarmaya niyet ederek.
Geçmişi sürekli kutlamak ya da pişmanlıklarından kaçmak ne kadar hizmet etmiyorsa geleceğe karşı kaygılar da o kadar etmiyor.
İyisi mi yavaşlayıp ana bakalım… Şimdi, şu an neredeyim? Nasılım? Ne hissediyorum?
Fark etmeye ve kabul etmeye hazır mıyım?

2019 yılında yazmışım bu yazıyı. Öğretmen olarak çalıştığım okuldan ayrıldığım yıl.

Dinlenmenin sadece yaz tatillerine özgü bir şey olduğunu düşünerek geçirdiğim 25 yılın ardından yine bir yaz günü yazıyorum.

Mola almanın, durmanın tembellik ve yetersizlikle ilişkilendirildiği, üretkenliğin taçlandırıldığı bir dönemin insanı olarak inanç kalıplarımı kırmaya niyetliyim.

Acaba neden insanoğlu üretkenliği kendi iyi olma halinin üstünde görür?

Kendi değerini ürettiğinde görüyor da ondan! Ancak bu şekilde görüldüğünü sanıyor. Durmak dinlenmek sanki o arenadan çekilmek gibi. Havlu atmak, pes etmek gibi. Mola olduğunu bilsen de iç sesinin sen durdukça devam edenler seni geçiyor, geride kalıyorsun, atı alan Üsküdar’ı geçti gibi “cesaretlendirici” fısıltıları yorulsan da sıkılsan da bıksan da seni aktif tutuyor.

Ne saçma değil mi? Hasta edebiliyor insan kendini üretemediğinde – ya da yeterli üretmediğinde. (kime göre yeterli o da ayrı konu!)

Halbuki ne kadar basit bir denklem. Gündelik sıradan işlerde molanın olumlu etkisini görebiliyoruz. Sudoku çözerken bir nefes alıp iki tur atıp tekrar eline aldığında uzun süre bakıp da göremediğin ipuçları gördüğünü fark etmişsindir. Bu sadece sudoku, yapboz gibi eğlencelikler için geçerli değildir tabii. Mola almak bakış açını değiştirmene, enerjini yeniden doldurmana, odağını güçlendirmene fırsat sağlıyor. Yine de tüm bu faydalarına rağmen huzurla mola alamadığımız oluyor.

Bilmek yetmiyor demek ki…

Üstüne gitmek gerek.

Bakış açımızı değiştirmek: mola almayı, dinlenmeyi ve hatta durmayı stratejik bir hamle olarak değerlendirsek izin vermek daha kolay olur mu?

Çok sevdiğim bu hikaye ile hem sizi hem kendimi düşünmeye davet ediyorum:

Bir zamanlar bir köyde iki oduncu yaşarmış. Aralarında hangisinin daha iyi bir oduncu olduğuna dair tatlı bir çekişme yaşanırmış. Günlerden bir gün odunculardan biri diğerine “Gel artık şu işin bir adını koyalım.” demiş. “Bir yarışma düzenleyelim. Hangimiz bir gün içinde en çok odunu keserse, o bu köyün en iyi oduncusu olsun.”

Ve ertesi gün yarış başlamış. Her iki oduncu da hızlıca işe koyulmuş. Yaklaşık bir saat durmaksızın odun kestikten sonra odunculardan biri durmuş. Baltasından gelen ses gelmez olmuş. Bu sessizliği fırsata çevirmek isteyen diğer oduncu işine devam etmiş. Belli ki diğer oduncu yorulmuş ve dinleniyormuş. 15 dakika sonra tekrar ses gelmeye başlamış. Avantaja geçtiğini düşünen oduncu yorgunluğuna rağmen tam gaz devam etmiş. Bir saat sonra yine diğer oduncudan ses gelmemeye başlamış. 15 dakikalık bir sessizlik. Belli ki bu oduncu her yorulduğunda dinlenmeyi seçiyor diye düşünmüş kan ter içindeki hiç durmadan çalışan oduncu. “Ben kazanacağım! Bu köyün en iyi oduncusu benim ve bugün bu ispatlanmış olacak.” diye düşünmüş. Bu motivasyon ile odun kesme işine devam etmiş. Gün boyu aynı şekilde bir tarafta saat başı 15 dakika sesi soluğu kesilen bir oduncu diğer tarafta durmaksızın çalışan kan ter içinde bir oduncu.

Güneş batarken yarışı bitirmişler. Ve herkesi şaşırtan bir sonuç çıkmış ortaya… Kan ter içinde durmaksızın çalışan oduncu hiç de sandığı gibi en çok odun kesen olmamış. Köyün “en iyi oduncusu” lakabını diğer oduncuya kaptırmış.

Nasıl mı?

Siz de meraklanmış olabilirsiniz… 

Bu kadar çaba, bu kadar emek, bu kadar alın teri… Boşa mı gitmiş yani?

Merakla ve hatta şüpheyle yaklaşmış diğer oduncuya ve sormuş: “Nasıl yaptın? Nasıl benden daha fazla odun kestin? Aklım almıyor… Her saat başı dinlendin. Benden çok daha az çalıştın ve kazanan sen oldun!”

Diğer oduncu sükunetle dinlemiş ve şöyle demiş:

“Sevgili kardeşim ben o 15 dakikalarda sadece dinlenmedim; bir yandan da baltamı biledim!

Tatil kafası belki de baltaları bileme fırsatıdır ne dersiniz?

İlginizi çekebilir: Nesiller arası farklara engel olamasak da çatışmayı önleyebiliriz

Aylin Geron: Ben Kimim? Yaşam boyu öğrenci, öğretmen, eğitmen, koç, danışman, mentör, yazar FMV Özel Işık Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatı Mezunuyum. Lisans eğitiminden sonra Sabancı, Harvard, Universiteit Leiden gibi seçkin kurumlardan eğitimler aldım. Detayları https://aylingeron.com/hakkimda/ bulabilirsiniz. Hayatıma yön veren en önemli değerlerden biri fayda sağlamak. Öğrenciyken arkadaşlarıma, çevremdeki çocuklara öğrendiklerimi paylaşarak başladım. Mezunu olduğum okula İngilizce öğretmeni olarak geri döndüğümde de çocuklarla ve gençlerle birlikte bu değerimi yaşatmaya çalışıyorum. Onlara fayda sağlarken ben de onlardan çok şey öğreniyorum. Her zaman öğrenmeye, değişime, yeniliğe meraklı ve hevesli oldum. Kendimi tanıma yolculuğuna çıkışım özgürlüğe verdiğim önemi ve yaşam tutkumu fark ettirdi: Öğrenme aşkı. Gençlerle öğretmenlikten öte bir yerlerde buluşma arzum ile önce 201eğitim ve öğrenci koçluğuna yöneldim. Ebeveyn koçluğu, DEHB koçluğu, mindfulness derken bilinçdışı ve Jung koçluğu ile tanıştım. Halen çocuklarla, gençlerle, ebeveynlerle ve hayatına değişim getirmek isteyen insanlarla işbirliği içinde çalışıyorum. Ben büyürken çevremi de büyütmek.. İşte mottom! İletişim: aygeron@gmail.com

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale