X

Tarımın geçmişten günümüze evrimi: Yerel tohumlar, GDO’lular ve biz

İnsanoğlunun en temel ihtiyacı olan beslenme konusu, düşündüğümüzden çok daha karmaşık bir konu. İnsanlığın tarıma başlaması, kullandığı araçların gelişimi, tarıma bakış açısının tarihsel evrimi ilgi çekici olmasının yanı sıra, bugünümüzü de doğrudan etkileyen bir mesele.

TEDx’teki konuşmasıyla tarım konusunda ufkumuzu açan Feray Karapınar, Uplifers okurları için yerel tohumlar ve GDO hakkında etraflı bir yazı kaleme aldı. 

Yerel tohumlar, GDO’lular ve biz

İnsanlık, ekip biçmeye nasıl başladı acaba?

Neler düşünüp ne sevinçler yaşamıştı kim bilir? Tanımını bile yapamayacağımız bu üretim on binlerce yıldır sürüp gidiyor. Değişti… Gelişti, kıtlıklar, yok oluşlar yaşadı…

Her bitiş ve yok oluş, dahası yaşanmayacak tecrübeler bıraktı. İnsanlığın ataları, bunları aldı üst üste koydu, biriktirdi, bazen bir dönemin bütün bilgileri alt üst oldu, yine de vazgeçmedi bu savaştan, çünkü yemek zorundaydı. Doğa önlerine, akla gelmeyecek engeller çıkardı. Ama onlar hep ürettiler. Zamanla fazlalıklarını paylaşmaktan takasa, takastan satmaya doğru olan insansı içgüdüye kavuştular.

Bu bile onları üretme ahlakından uzaklaşmaya ve doğaya eş koşma çılgınlığına itmedi. Onlar tabiatın kendilerine verdiği yaşama şansını suistimal etmeyi, akıllarına hiç getirmediler. Kızılderililerden, Mayalardan, Mezopotamyalılardan ve daha da eskilerden bize aktarılan bu tabiata karşı haddini bilme güdüsü, bugünkü üretici köylü ahlakının temelini oluşturdu.

İnsanoğlu, değişik bölgelerde, farklı yaşam biçimlerinde ve hatta farklı çağlarda da olsa, tabiatın kendisine yaşattıklarını, sürekli kendisini yenileyerek cevapladı. Bu yanıt kendisine ve daha sonrakilere mutlak bir öğreti geliştirme şansını verdi.

İnsan, var olduğundan beri hep kendiyle iç hesaplaşma içinde oldu üretirken. Sınırlarını zorladı tabiatta ve kendini aştı. Binlerce yıl kaybetmeden fakat milyon kere ıslah edip çoğalttığı tohumlar ve bir türlü vazgeçemediği ama sürekli geliştirdiği üretim modelleri de bu güdünün bir sonucudur.

İnsanoğlu iç dünyasındaki fırtınalı yolculuğuna, üretim biçimlerinin paylaşmadan satmaya geçtiği dönemle birlikte başladı. Modern dünyada artık bu fırtına borana dönüştü. Bu çağda insan, birçok ikilem yaşayarak üretim yapmak zorunda. Doğasına da doğaya da aykırı bir kısır döngü aslında bu… Çünkü artık günümüzde ondan tek ve çok üretmesi isteniyor.

Ama aslında o doğası gereği, hem çok çeşit hem de azar azar üretmelidir ki bu biçimi aktarabilmek, gözlem yapabilmek için yeterince zamanı kalsın. Çeşitli üretmelidir ki, doğadaki daha fazla lezzete, tada ulaşabilsin ve tabiatın diğer varlıklarına alan açarak dünyanın üzerindeki hak ettiği yerden fazlasını işgal etmesin. Azar azar üretmeli ki, kıymeti bilinsin…

Geleneksel tarımdan ‘’modern tarıma’’ geçtiğimiz yıllara doğru bir yolculuğa çıkalım. İnsanlığın hiç olmadığı kadar hızlı ve sorgusuz yaşatılmaya çalışıldığı zamanlara. Doğamız gereği en meraklı yaratıklar arasındayız. Bu kaygı, bizi bir yanıyla hızlı ilerler kıldığı halde, diğer yanıyla da fazla tüketen noktasına götürdü.

Modern tarımda bize biçilen rol; bol bol üretebileceğimiz, güya çok alıp, az enerji harcayacağımız, fakat hiçbir zaman eskisi gibi doğal başrol oyunculuğu yapabileceğimiz değil, sadece figüranlıktan ibaret olan bir roldü. Birileri bize ve doğamıza sormadan birçok ürün geliştirdi. Bomba malzemeleri, kimyasallar, gazlar, zehirler ve bunlarla yıkılmış korku kentleri…

Bu yapay malzeme listelerine, doğanın içinden ve on binlerce yıllık emeğimizden devşirilmiş tohumlarımızı da eklediler. İddiaları korkutucu, umut verici, yabancıydı ama kesinlikle ikna ediciydi. En azından “acaba”cılar açısından. Bu toplanıp derlenmiş aşırılmış paket, bazen tatlı tatlı bazen merak aralarında, bazen de çaresizlik yaratılarak, yavaş yavaş kursağımızdan içeri itildi. Tabiatın göbeğine de aslı gibi bir bomba olarak bırakıldı.

Sözü dolandırmadan; Yeşil Devrimin icatçıları, temeli; üreticinin kesinlikle denetimli üretim yapacağı, tüketiciye belirlenmiş alışkanlıklar kazandırılarak bu dolabın içinden çıkamadan, sürekli yoklama altında tutulacağı, bu sayede gıdayı, doğal olarak insanlığı ve parayı da kontrol altında tutacağı bir sistemi kurmaya başladılar. Doğanın karşısında haddini bilmeden, tabiat karşısındaki 00000 mikron boylarına bakmadan…

Tek tip ürün yetiştirmekle, hızlı bir biçimde doğal çeşitliliğe ilk darbe vuruldu. Dünyanın birçok bölgesindeki farklı türler, durdurulması zor bir yok oluş hızı kazandı. Bazı bölgelerde bu kayıplar %90’lara ulaştı. Bu çeşitliliğin azalması, tabiat tarafından da fark edildiğinde tabiat milyonlarca yıldır bakıp, beslediği bu meraklı yaratıkların artık sınırları zorladığını hissetmiş olmalı ki, birçok uyarı verdi.

Daha önce bu uyarıları dikkate alarak, kendini bir nevi derleyip toparlayan, çeki düzen veren insan bu kez, sözde yeşil devrimcilere kandı ve doğanın kendisinden hiç beklemediği bir çıkış yaptı. Kendi bulduğu icat üzerinden doğaya kulak asmadan, tek çeşitli ve çok üretime devam etti. Birçok üreticinin ve tüketicinin haberi ve onayı olmaksızın açılan bu savaşta en çok zararı, yine bu onayı alınmayan ve düşüncesi sorulmayanlar görmeye başladı. Çünkü sözde devrimcilerin bu fütursuz, şuursuz gidişinin bir türlü sonu gelmedi.

İnsanoğlu, tek çeşitliliğin acısını, bir anda yayılan ve durduramadığı bitki hastalıklarıyla yitirdiği milyonlarca türdeşiyle çekecekti. İnsanlık, zaten edindiği birçok tecrübede pek çok kurban vermişti. Bu kayıplar genellikle olağan tarihsel coğrafik veya sosyolojik nedenlere bağlı olarak, içinde az da olsa bir bilinç barındırıyordu. Örneğin, uzun zaman küçücük bir alet eksikliği yüzünden binlerce insan kurban verildi. Ya da ateş bulunduktan hemen sonra tehlikeleri de başladı ve bu hale gelinceye kadar insan çok bedel ödedi.

Ama insanoğlunun bizzat kendisi tarafından oluşturulan bu senaryoda doğanın pek de yeri yoktu. Çok üretip çok kazanmak, çok kazanıp çok kontrol etmekten ibaret olan bu film olanca hızıyla insana ve doğaya darbeler vurmaya başladı. Üretim biçiminin değişmesindeki ruh hali, doğada da aynen karşılığını buldu. Çok çeşitli ve ahenkli olan ve böyle oluşan doğa da kendini bu yeni durumla birlikte konumlandırmaya çalıştı.

Ana sorun tablosu bunun üstünde ve daha binlerce ayrıntıyla süslü. Genel durum; adı üzerinde genel olduğu için daha bir sürü alt başlık, üst başlık ve “Bunlar da unutulur mu?”yu barındırmakta. İlgi ve bilgi alanlarımıza müdahale etmeden devam… On binlerce yıllık bu sınav, hala tüm acımasız haliyle sürüyor ve sürmeye de devam edecek…

Mesele, bu akışı tersine çevirip, doğa-insan ilişkisini yeniden rayına oturtmakta. Mesele öze, doğaya dönmekte yani…

Feray Karapınar

Feray Karapınar’ın Sahibinden Satılık adlı TEDx konuşması:

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale