X

Süpermen nerede: Kurtarıcı beklemek mi, rasyonel terapi mi?

Düzenli olarak yazmaya başladığım 2016 senesinden beri ardı arkası kesilmeyen travmalara maruz kalıyoruz. Darbe girişimi, terör saldırıları, savaşlar, şiddet ve istismar olayları, ekonomik kriz, depremler, yangınlar ve seller gibi olayların baş etme kapasitemizi iyice aşması ve bir öncekinin yaralarını saramadan üst üste gerçekleşmesi sebebiyle oldukça zorlanıyoruz. Güvenlik duygumuz zeminden sarsılmış durumda. Bir de üstüne devlet büyüklerinin güven duygusunu hiç de beslemeyen, açıkça kutuplaştıran söylemleri öfke uyandırıyor. Psikanalitik açıdan bakacak olursak hükümet ve devlet, bilinçli düşüncemizden bağımsız olarak zihnimizde anne-baba imgelerine karşılık geliyor. Devlet kavramı zihnimizde hem besleyici, bakım veren bir anne hem de koruyucu bir baba. İşte devleti temsil eden figürler bu koruyuculuk işlevini yerine getiremediğinde, narsisist ebeveynleri tarafından ihmal ve suistimal edilmiş çocuklar gibi çaresizlik içinde bir kurtarıcı, belki de bir Süpermen gelmesini bekliyoruz.

Travmatize olmuş bir zihnin bilinçdışı olarak böyle bir beklentiye girmesi oldukça anlaşılır. Çünkü zorlayıcı yaşam olayları sebebiyle güvenlik duygusunun bozulması regresyona (gerileme) yol açarak gelişimsel olarak ilk dönemlerdeki savunma mekanizmalarını devreye sokuyor. Tüm bunlara çözüm olarak savunmaların getirdiği irrasyonellikten sıyrılıp, olan bitene daha rasyonel (akılcı) bakmak faydalı olabilir. İşte bu sebeple bu yazımda yine bir öceki yazımda anlatmış olduğum Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapiden (RDDT) bahsetmek istiyorum. Yazı boyunca RDDT’ye kısaca Rasyonel Terapi diyeceğim.

Rasyonel Terapi, insanların isteklerini veya arzularını mutlaklık içeren talebe dönüştürdüklerinde sorunlar yaşadığını varsayıyor. Genelde insanlar psikolojik olarak zorlandıklarında isteklerinin mutlaka olmak zorunda olduğunu düşünürler ve arzu etmek ile gerçekte olan arasındaki farkı ayrıştıramazlar. Duygusal uyum kişinin talep ettiği şey ile evrenin (veya dünyanın) bunu sağlamak zorunda olmaması gerçeği arasındaki ayrımın farkına varması ile ilgili. Yani uyum sağlamak, arzular ve gerçekler arasındaki ayrımı yapmaktan geçiyor.

Rasyonel Terapinin kurucusu Albert Ellis kuramını George Kelly’nin Bireysel İnşa Terapisi (Personal Construct Therapy) kavramına dayandırdığını söylüyor. Buna göre dünyanın nasıl işlediğini anlamak, zorluklarla baş çıkma ve hayatta kalma stratejilerinin geliştirilmesinde ilk adımı oluşturuyor. Bunda danışanların dünyayı yeterince açıklamakta başarısız olan ve uyumsuz davranışlara sürükleyen kurgulardan vazgeçip esnek hale gelmelerine yardım etmek esas. Kelly’nin kuramı aynı zamanda yapılandırmacı yöntemlere de öncülük etmiş ki bunlar terapinin, bir kişinin epistemolojisini anlamak ya da dünyayı anlamasındaki felsefesini ortaya çıkarmak gibi bir görevinin olduğunu söylüyor.

Rasyonel Terapi birtakım felsefi varsayımlara dayanıyor. Bunların ilki bilimsel yönteme bağlılık. Ellis’e göre bilimsel yöntemi bir kişinin hayatına uygulamak duygusal rahatsızlığın ve fayda sağlamayan davranışların azalmasına yardımcı oluyor. İnsanlar şayet tüm inanışlarının, şemalarının, algılarının ve sıkı sıkıya tutundukları doğruların yanlış olabileceğini fark etselerdi daha iyi bir durumda olabilirlerdi. Rasyonel Terapinin dayandığı ikinci felsefi varsayım, diyalektik yani akıl yürütme becerisi. Diyalektiğin tersi olan mantıksız (hatalı) akıl yürütmeye ilişkin tipik bir örnek ise şöyle:

Mükemmel olmak zorundayım.
Şu anda bir hata yaptım, bu çok korkunç!
Bu benim kusurlu olduğumu ve dolayısıyla işe yaramaz biri olduğumu kanıtlıyor.

Böyle bir akıl yürütme “kendini değersizleştirme” dediğimiz irrasyonel inanışa yol açıyor. Şimdi bu mantık yürütmeyi bir sorgulayalım: Hata yapmış olmam kusurlu olduğum anlamına gelebilir ama bu yargı değersiz ve işe yaramaz biri olduğum sonucuna götürüyor mu? Elimizdeki veri pek götürür gibi görünmüyor. Ancak iki uçlu ve esnekliğe mahal vermeyen dikotom düşünce şekli böyle bir sonuca ulaştırabilir. Dikotom düşüncede sadece iki kategori vardır: “Mükemmel” ve “işe yaramaz”.

Rasyonel Terapinin dayandığı diğer bir felsefi varsayım da, Genel Anlam Bilim, yani Semantiktir. Genel Anlam Bilim bir felsefeden çok, dil çalışması olup dilin yapısı ve kullanımının insanın yaşadıklarını ve iletişimini nasıl şekillendirdiği ve hatta çarpıttığını inceliyor. Bu alanda ufuk açıcı kişi Alfred Korzybski olup en ünlü eseri “Bilim ve Akıl Sağlığı, Aristocu Olmayan Sistemlere Giriş ve Genel Semantik” kitabıdır. Genel Anlam Bilim (Semantik) bilişsel esnekliği, örtük varsayımların farkındalığını, hipotezlerin spesifikasyonu ve sınanmasını ve fikirlerin ampirik doğrulamasını savunan bilimsel yöntemi takip etmek suretiyle duygusal rahatsızlıklardan korunulabileceğini ve daha işlevsel hale gelineceğini savunuyor. Korzybski’nin bu kitabı, bilimsel bir düşünce yapısının insanı duygusal uyuma götüreceğine ilişkin Ellis’in hipotezine kaynak teşkil etmiş gibi görünüyor.

Yukarıda bahsetmiş olduğum insan işlevselliğinin üç ana psikolojik boyutu var: Düşünceler, duygular ve davranışlar. Bu üç yön birbiriyle iç içe ve ilişki halinde. Dolayısıyla bireyler bir olay hakkındaki düşünme tarzlarını değiştirirlerse büyük olasılıkla o olay hakkında farklı hisseder ve ona göre davranırlar. Tüm bu bilgiler doğrultusunda Rasyonel Terapi yaklaşımındaki ana fikirler yedi temel prensiple özetlenebilir:

  • Rasyonel Terapi kuramının temel prensibi düşüncelerin insan duygularının en önemli belirleyicisi olduğudur. Basitçe söylemek gerekirse düşündüğümüzü hissederiz. Bizi kötü hissettiren olaylar ve ya diğer insanlar değildir, bunu bilişsel olarak kendi kendimize yaparız.
  • İrrasyonel (mantıksız) düşünce duygusal sıkıntının önemli bir belirleyicisidir.
  • İşlevsel olmayan rahatsızlık veren duyguları değiştirmenin en etkili yolu düşüncelerin analizi ile işe başlamaktır.
  • İnsanlar irrasyonel ve rasyonel düşünmeye doğal bir yatkınlık içindedirler. Kişinin kültürü bu inançların belirli içeriklerini sağlamaktadır.
  • Duygular insana dikkat ve eylem gerektiren bir sorunu olduğuna işaret etmek için vardır.
  • Birçok çağdaş psikoloji kuramı gibi Rasyonel Terapi kuramı da davranışlar üzerinde kişinin geçmişinin etkilerinden çok, duygular ve davranışlar üzerindeki şimdiki zamanın yakınsal etkileri üzerinde durur. Geçmişteki olumsuz olaylar rahatsızlıklara neden olabilir çünkü kişi o olaylar hakkında irrasyonel bir şekilde düşünmeyi öğrenmiş ve zaman içerisinde bu düşünceleri aktif bir biçimde tekrar tekrar kullanmaya devam etmiştir. Ellis, bununla ilgili olarak Sigmund Freud’dan bir alıntıya atıfta bulunmuştur: “Geçmiş önemlidir çünkü onu dolaştığınız her yerde yanınızda taşımayı sürdürdüğünüz için.”
  • Her ne kadar bu tarz değişimler bir anda olmasa da inanışlar değiştirilebilir, irrasyonel inanışlar rasyonel inanışlara çevrilebilir, tabiki istikrarlı ve ısrarcı bir gayret ile.

Peki, nedir bizi mutsuz eden, işlevselliğimizi bozan bu irrasyonel inanışlar? İrrasyonel inanışlar depresyon, anksiyete (korku, kaygı), utanç, suçluluk ve öfke dahil olmak üzere tüm işlevsiz duygulara yol açan düşüncelere verilen isim. İrrasyonel inanışlar “kişinin pozitif bir şeye ulaşma isteği veya negatif bir şeyi önleme isteksizliğinin bilişsel dışavurumu” olarak tanımlanıyor. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak irrasyonel bir inanış, olumsuz bir sonucu ortadan kaldırmak amacıyla var olan bir gerçeğin değişmesi gerektiğine ilişkin aşırı bir talepkarlık hali. Yani irrasyonel inanışlar, gerçekte olanın olduğundan farklı olmasını talep ettiren ve olanı kabul etmeyi reddettiren, kişinin acısını artıran inanışlar. Bu tanımlamalara dayanarak bir irrasyonel inanışın aşağıdaki özellikleri taşıdığını söyleyebiliriz:

  • Mutlak, ikili çatallıdır (ya hep ya hiç gibi), katıdır ve esnekliğe mahal vermez.
  • Mantığa dayalı değildir.
  • Gerçeklik ile bağdaşmaz.
  • Kişinin hedefine ulaşmasına yardımcı olmaz.
  • Sağlıksız/işlevsel olmayan duygulara sebep olur.

Dolayısıyla rasyonel, yani işlevsel bir inanışın özellikleri bunların tam tersidir.

İrrasyonel inanışlar; aşırı talepkarlık, felaketleştirme, rahatsız olmaya katlanamama, kendini veya diğerlerini kınama/değersizleştirme şeklinde dört tanedir. Aşırı talepkarlık, olay ve durumlar hakkında gerçekçi olmayan ve kesinlik içeren bir beklentidir ya da bireyin diğerlerinin kendisinin istediği gibi olmaları gerektiğine dair yine gerçekçi olmayan ve kesinlik içeren bir beklentisidir. Felaketleştirme, bir durumun olumsuz sonuçlarının aşırı derecede abartılmasıdır, bu yaklaşım sadece hoş olmayan bir olayı “korkunç bir olay” haline getirir. Rahatsız olmaya katlanamama, kolaylığa veya rahat olmaya dair taleplerden kaynaklanır ve rahatsızlığa yönelik bir tahammülsüzlüğü yansıtır. İnsan değerinin bütünsel değerlendirmesi ise, kendisi veya başkaları olsun, bir kişinin derecelendirilebileceğini ve kendisinin veya bazı insanların değersiz olduğunu ima eden inanışlardır.

Öyleyse insanlar neden irrasyoneldir?

Peki irrasyonel düşünceler bize bu kadar zarar veriyorsa neden böyle düşünmekte ısrar ediyoruz? Burada bir dizi faktör devreye giriyor. İlk olarak dilimizdeki, hikayelerdeki, şarkılardaki ve filmlerdeki yaygın kültürel klişeler bu eğilimi güçlendiriyor. İkincisi, belki de irrasyonel olduğumuz zaman yaşadığımız bir tür heyecan bunu pekiştiriyor. Çarpıtma ve abartma gibi heyecan verici irrasyonel inanışları çevremizdeki kişilerden dikkat ve sempati toplamamızı sağladığından bırakamıyor olabiliriz.

Başka bir bakış açısı da şöyle diyor: Belki de irrasyonel düşünmek suretiyle kısa vadeli kazançlar sağlıyoruz. Örneğin kişi içten içe değersiz olduğunu düşünüyorsa, bu düşünce hedeflerine ulaşma yönünde bir çaba göstermemesini meşrulaştırabiliyor. Bununla birlikte, insanların niçin irrasyonel olduklarının belki de en temel sebebini yine Ellis söylemiş: Hemen hemen herkes kimi zaman irrasyonel düşünür, bu insani bir durumdur. Böyle bir açıklama oldukça işlevsel görünüyor çünkü danışanların irrasyonel inanışları için kendilerini suçlamayı kesmelerine olanak veriyor.

Rasyonel Terapi ismindeki “rasyonel” kelimesinden dolayı duyguları ortadan kaldırmayı amaçladığı izlenimini verebilir. Ancak kuram tüm duyguların ortadan kaldırılması gerektiğini söylemiyor. Olumsuz bir olay haliyle negatif bir duyguya yol açıyor. Ancak işlevsel negatif duygular ile işlevsel olmayan negatif duygular arasında bir fark var. Rasyonel inanışlar negatif işlevsel duygulara yol açarken, irrasyonel inanışlar negatif işlevsiz duygulara yol açıyor.

Rasyonel terapiyle ilgili eleştiri gelen ikinci argüman da, insanlar şayet olayların “korkunç” olduğuna inanmazlarsa bunları değiştirmek için harekete geçmez ve duyarsızlaşırlar düşüncesi. Ancak “rasyonel” demek olayların pasif kabulü anlamına gelmiyor. İşte bu sebeple Rasyonel Terapinin vurguladığı olaylara akılcı yaklaşım, insan ihmalinden kaynaklanan sorunlara duyarsız olmayı ve hiçbir şey yapmamayı, pasif kalmayı kastetmiyor. Aksine birbirine karışmış, olan bitene ilişkin algımızı çarpıtan duygu ve düşüncelerimizi ayrıştırarak sorunların çözümüne yönelik daha sağlıklı bir yaklaşım sunuyor.

Bizi bu durumdan kurtaracak bir süper kahraman, Kripton gezegeninden bir Süpermen gelir mi bilmem ama kendi kendimize yaptığımız bilişsel çarpıtmaların farkına vararak kendimize yardımcı olabilir ve öfkelendiğimiz sorunlara çözüm bulmak için bir adım atabiliriz. Yazımı 3 Doors Down’ın “Kryptonite” şarkısıyla bitirmek istiyorum.

Online psikolojik danışmanlık süreci hakkında bilgi almak için bana ayselkeskin2004@yahoo.com vasıtasıyla ulaşabilirsiniz.

Kaynak:
Digiuseppe, R., Doyle, K., Dryden, W., Backx, W. (2014). A Practitioner’s Guide To Rational-Emotive Behavior Therapy. Third Edition. Oxford University Press.

İlginizi çekebilir: Rasyonel Duygucu Bilişsel Davranışçı Terapi: Sorumluluk sadece sana ait

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale