X

Soyu tehlikede olan bir tür: Doğadaki Son Çocuk

Yatışmak, şifa bulmak ve duygularımı akort etmek için doğaya giderim. – John Burroughs

Richard Louv’un öğüt niteliğinde başucu kitabı olabilecek eseri: Doğadaki Son Çocuk. Kitap,  günümüz çocuklarının doğadan ne kadar uzaklaştığını, doğa ile aramızdaki bağın giderek koptuğunu, gerçek örneklerle, geçmişteki çocukluk ile şimdilerde yaşanan çocukluğun doğa ile ilişkisindeki farklar ile gözler önüne seriyor. Bunun sebeplerine değiniyor, aynı zamanda anne-babalara, öğretmenlere, okullara çok geç olmadan neler yapabileceklerini dünyadan olumlu örnekler sunarak anlatıyor.

Yazarın anlattıklarından, kendi çocuklarıyla doğada geçirdiği geçmiş zamanlar için ne kadar şükran duyduğunu, kendi çocuklarına doğayı yaşamayı, sevmeyi, deneyimlemeyi öğretebildiği için çok şanslı hissettiğini çıkarmak mümkün. Her ne kadar günümüz çocuklarının doğayla iç içe geçirdiği zamanların azlığını, bunun önündeki engelleri sunsa da güzel örnekleri ve önerileri ile de umut verici bir duygu yaratabilmeyi başarıyor.

Doğa yoksunluğu

Doğada Oynamanın Suç Haline Gelişi ve Doğanın Önünde Bir Engel Olarak Eğitim başlıkları aslında konunun özü ile ilgili en çarpıcı gerçekleri anlamaya yardımcı. Çocukların, özellikle televizyon ve bilgisayar karşısında geçirdikleri zamanların artması, ailelerin doğaya karşı bir çeşit korku duygusu barındırmaları ve bunu çocuklarına da aktarmaları, çalışan anne babaların zaman sıkıntısı yaşamaları gibi sebeplerle çocukların doğayla geçirdikleri zaman ciddi oranda düşmekte. Bunu da yazar doğa yoksunluğu kavramı ile açıklamış. Doğada plansız bir şekilde geçirilen zamanın çocuğun birçok duyusunu harekete geçirdiği, stres seviyesini azalttığı ve terapi etkisi yarattığını aktarmış. Bu durum hem çocuklar hem de yetişkinler için geçerli. İçimizdeki o zaman zaman anlamlandıramadığımız boşluğun sebebi belki de doğa yoksunluğu. Uzun, sakin bir yürüyüşün verdiği dinginlik kadar başka ne zihni bu denli rahatlatabilir ki?

Alternatif tedavi: Doğa

Yazar, safra kesesi ameliyatı olmuş hastaların hastanede yatakları cam tarafında olup da ormanı gören hastaların diğer hastalara göre daha hızlı iyileşip taburcu oldukları örneğini vermiş, doğayı sadece görebilmek bile insana bu kadar iyi etki edebiliyorsa, gerçekten deneyimlemenin neler yaratabileceğini düşündürüyor. Aynı zamanda, otizm tanısı olan çocukların doğayla zaman geçirdiklerinde semptomlarının azaldığı, daha sakin, huzurlu davrandıkları birçok ebeveyn tarafından aktarılmış; doğayla tedavinin mümkün olabileceğine de sıkça yer verilmiş.

Bir anne, okula karşı olumsuz tutum sergileyen çocuğunu okula götürmeden önce bahçede biraz oynattıktan sonra zaman içerisinde çocuğunun okula gitmek de daha istekli davrandığını anlatmış. Eğitim ve doğanın ilişkisine bakıldığında ise akademik kaygılarla çocukların doğadan daha da uzaklaştırıldığı gözlemleniyor. Oysa ki, her doğal alan sonsuz bir bilgi kaynağıdır, yeni keşifler için tükenmeyecek bir potansiyel içerir. Doğa; yaratıcılığı besler, çocuğa sonsuz deneyimler sunar, duyularını besler, gözlem yeteneğini geliştirir, çocuk çevresini tanır, kendine güveni artar. Örneğin, Waldorf, Montessori gibi bazı yaklaşımlar deneyimleyerek, doğayla öğretmeyi savunsa da ya da orman okulları gelişmeye başlasa da ne yazık ki çok yaygın değiller.

Doğa Zekası’na, kitapta Sekizinci Zeka olarak yer verilmiş. Doğa zekasının temelinde insanların bitkileri, hayvanları, doğal çevre öğelerini tanıma yeteneği yatsa da bundan çok daha fazlasını içermekte. Yazar, sekizinci zekaya sahip çocukların özelliklerini bir liste ile aktarıyor ve bunlardan bazıları: görme, işitme, koklama, tatma ve dokunmayı içeren güçlü becerilere sahip olmaları, çevrede başkalarının gözden kaçırdığı şeyleri fark etmeleri, çevreyle ve soyu tehlikedeki canlılarla ilgili yüksek farkındalık göstermeleridir.

Doğa bir çok yeteneği keşfetme fırsatı da sunar: problem çözme becerisi, yorumlama, betimleme, inşa etme, deney yapabilme vb. Kitabın ilerleyen bölümlerinde eğitiminin ileriki seviyelerinde de doğadan faydalanılabileceği, örneğin ekolojik okuryazarlık ile üniversitedeki öğrencilerin termodinamik yasalarını, ekolojinin temel ilkelerini, enerji bilimini, sürdürülebilir tarım ve ormancılığı, çevre etiğini öğrenebileceklerinden de bahsediliyor. Doğanın kendisi zaten her şeyi sunmaya hazır bir öğretmen. Üstelik tüm duyulara hitap ederek öğrenmeyi daha da kolay ve kuvvetli hala getiriyor. Kitapta ayrıca doğada yapılabilecek sonsuz etkinlikten bahsediliyor: Kampçılık, balıkçılık, avcılık, kelebek yakalama, kaplumbağa bulma, izcilik, nehirleri/dereleri keşfetme, farklı bitki ve hayvan türlerini öğrenme, bahçecilik, sebze-meyve yetiştiriciliği, toplayıcılık, kuş gözlemciliği ve daha bir çoğu…

Şehirler doğallaşıyor

Kitaptan etkileyici bir diğer başlık  da Şehirler Doğallaşıyor. Bu başlıkta yer alan yeşil şehircilik kavramı, sürdürülebilirlik ve çocuk dostu ortamlar ile de özdeşmekte. Amerika, Hollanda, İsveç gibi ülkeler başarılı örneklere sahip. Örneğin, Het Groene Dak’ta çocukların oynayabileceği ve sakinlerin sosyalleşebileceği, doğal, yeşil, arabasız bir alan yaratılmasından bahsediyor. Sağlıklı bir şehir çevresi için hareket serbestliği ve genetik çeşitlilik sunan doğal koridorlar olması gerektiğini, böylece çocukların büyüyebileceği, yetişkinlerin yaşlanabileceği, doğa yoksunluğunun yerini doğa bolluğunun alacağını aktarıyor. Yine burada geçen ilginç bir kavram: Yeşil Çatı. Yazar, çimenle veya ağaçlarla kaplanan bu çatıların morötesi ışınlardan koruduğunu, havayı temizlediğini, kuşlara ve kelebeklere yardımcı olduğunu, evleri yazın serin kışın sıcak tuttuğunu paylaşıyor. Ne kadar güzel olurdu gerçekten çoğu şehirde çimenden çatılar yaygınlaşsa. Umalım ki eko-ütopya gerçekleşsin ve Dünya’daki tüm şehirler yeşillensin, doğayla birleşsin. Eğer doğal yaşam vitrinin ardında kalır, sadece mercekler ya da ekranlar aracılığıyla görülürse, hiçbir çocuk doğayı gerçek anlamda tanıyamaz ve değer veremez. Zaten hepimiz toprağa bağlı değil miyiz, içimizde zayıflamış olsa da doğayla hep var olan bir bağ var, dış etkenler onu kesmeye çalışsa da bizler güçlendirmek için çabalamalıyız. Kitapta da geçtiği gibi Microsoft henüz doğaya rakip bir kod üretemedi, teknolojiyi doğada lehimize olacak şekilde kullanmalıyız; doğayla bağımızı kesmek için değil.

Özellikle son bir yıldır içerisinde bulunduğumuz pandemi, evlere kapanma,  geçmeyen can sıkıntısı, ruh daralması gibi duygular aslında tamamen doğaya olan özlemden, o eksik kaldığımız temiz havadan, yeşillikten. Yazarın dediği gibi, çevreciliği ve çevreyi korumak istiyorsak, soyu tehlike altında olan bir gösterge türünü de korumalıyız: Doğadaki Çocuk.

Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.

Ecem Şenyurd Efecan: Selam, ben Ecem! Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra çeşitli özel kurumlarda çalışıp akademi özlemiyle soluğu yine üniversitede aldım, daha öğrenilecek çok şey vardı! Mindfulness üzerine tez yazıp 'an'da kalmayı hala başaramayan biri olarak insana iyi gelen ne varsa bulmaya, uygulamaya, hayatımın bir parçası haline getirmeye çalışıyorum. Tam bir kahve severim, günlük sınırsız doz alımıyla hayatımın olmazsa olmazı. Üretmeye bayılıyorum! :)

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale