X

Sorumluluk üstlenmenin tam zamanı: Hayatınızın öznesi kim?

“Hayat hiçbirimiz için kolay değil. Ama bunda ne var? Sonuna kadar direnmeliyiz ve kendimize güvenmeliyiz. Bir şeyler için bize bir yetenek verildiğine inanmalıyız. Ve o şeye, neye mal olursa olsun ulaşmalıyız.”Marie Curie

Hayatımızın öznesi… Şimdi bu başlık bizlere ne anlatabilir? Aslında oldukça kısa, fakat bir o kadar derin anlamı olan bir soruya sizinle birlikte cevap bulmaya çalışacağız bugün… Cevap bulmak tam olarak yolculuğumuzu tanımlamayabilir; şöyle söyleyelim eğrisiyle doğrusuyla değerlendiriyor olacağız. Evet dikenli yollarını da yürüyeceğiz, güneş gören koylarını da fakat en çok kendi içimize bakacağız…

Özne bir cümlenin “işi yapan” yani aktif olan parçasıdır. Bizler gün boyunca birçok konuda birçok farklı cümle kurarız. Fakat bu süreçte ifadelerimizin akışına cümlelerimizin “öznesine” neyi ve kimi koyduğumuza, yaşadığımız olayları nasıl anlattığımıza ve aslında öncelikle “kendimizi” bu cümlelerin neresine, cümlenin hangi öğesi olarak koyduğumuza bu derece dikkat etmeyiz. İşte bizler bu detayı kaçırdıkça, aslında hayatımızda oynadığımız rolleri de incelememiş oluruz.

Hemen bir örnek verelim… Örneğin bir arkadaşınızla dertleşiyorsunuz ve anlatımınız şöyle gerçekleşiyor; “beni aldattı, beni kandırdı, o kişi beni tek başıma bıraktı, bana hep yalan söyledi, beni onunla birlikte olduğuma pişman etti, bana böyle söz vermemişti, beni söylediği tüm yalanlara inandırdı, beni kandırdı”… Şimdi bu anlatımda arka arkaya gördüğünüz üzere yaklaşık on farklı cümle kurduk, fakat hepsinde “edilgen” olan ben ve “etken” konumuna koyduğumuz diğer bir özne kişisi yani “her şeye neden olan”, o bizim muhteşem suçlamalarımıza maruz olan ve biz “hiçbir aksiyonda veya kabahatte bulunmuyorken” tüm gerçeği tek başına yaratan o diğer “kişi” yani bu anlatımın öznesi olan ve “ben” olmayan o diğer kişi…

Şimdi gelin sizinle birlikte aynı anlatımı bir de hayatımızın öznesine “kendimizi” koyarak yani tüm akışı gerçekten elimize aldığımızı, hayatımızda “kurban” rolünde veya o çok sevdiğimiz “edilgen” olan, “kırılgan” olan, “o başına bir şeyler gelen” fakat kendisinin nedense bu akışta hiçbir katkısı olmayan bir gözle değil de tamamıyla hayatımızın içerisinde yer alarak, hayatımızdaki tüm sürece hakim olduğumuz bir bakış açısı ile gerçekleştirelim.

Evet, o beni aldattı “ben” bunun üzerine bunu kabul edemeyeceğimi anladım. “Ben” uzun uzun düşündüm, “ben” kararımı verdim. “Ben” ayrılmak istediğimi kendisi ile paylaştım. “Ben” bu konuyu detaylıca konuşmamız gerektiğine inanıyordum. “Ben” bu ilişkinin bu noktada bitmesini gönülden istedim ve “ben” bu konuda örneğin boşanmak üzere örneğin ilişkimizi bitirmek üzere aksiyonlarımı aldım. “Ben” arkadaş kalmak istediğimi belirttim ve hayatıma başka bir şehirde devam etmeye karar verdim. “Ben” bu ilişkiyi sonlandırdım, çünkü burada “kurban” yoktu, sadece birlikte geçireceğimiz zamanımızın dolduğuna inanıyorum. “Ben” artık önüme bakıyorum, “ben” hayatımı ve kendimi seviyorum ve “ben” eski eşime veya eski sevgilime yeni hayatında gönülden başarılar diliyorum…

İşte bu iki paragraf arasında o kadar büyük fark vardır ki, iki kişinin hayat ile ilgili çıkış noktaları gün gibi farklıdır öncelikle. En büyük fark kurdukları cümlelerin “öznesi” olmaktan kaynaklanmaktadır. İkinci örnekte açık olarak görebileceğimiz üzere, ortada “suçlu olan” ve “suçlayan” gibi etken ve edilgen dağılımı yoktur. Sadece yaşanmış olan vardır. Bu tüm açıklığı ile olgunlukla kabul görmüştür. Kişi olanı kendince yorumlar ve kararını verir. Ertesinde ise bunu uygulamak üzere aksiyonlarını alır. Yeni bir hayata başlayabilecek noktaya çok daha hızlı bir şekilde ulaşabilir, çünkü geçmişe “kurban” olmak gibi bir niyeti yoktur.

Bakın sevgilin Sam Horn 30 Adımda Özgüven isimli güzel eserinde hayatımızda “özne” olarak belirlediklerimizi nasıl yorumluyor:

“…Eğer hayatınızın bir tahterevalli gibi olduğunu düşünüyorsanız, inmek ve çıkmak için başka bir insana bağlısınız demektir.

Bugünden itibaren, ‘’Başkaları ne düşünür?’’ diye endişelenmeye başladığınız anda soruyu ‘’Ben ne düşünüyorum?’’ sorusuyla değiştirin. Mutlaka diğer insanların düşüncelerini ve geri bildirimlerini dikkate alın ve kendinizinkilerle dengeleyin. Artıları ve eksileri tartın ve karar vermeden önce elinizdeki tüm verileri göz önünde bulundurun. Başkalarının görüşleri kadar, belki biraz daha fazla kendi görüşlerinize önem verin. Sürekli bir onaylanma ve kabul görme arayışında olmak yerine içinizde huzur merkezinizi yaratın.”

Life’s enjoyment

Hayatımızın öznesine “diğer” kişiyi koyduğumuzda yani “edilgen” olan olmaya gönüllü olduğumuzda aslında hayatımızın bu can-ım akışını da başkalarının tercihlerine, önceliklerine, “ne düşünürler, neyi önceliklendirirler ve en önemlisi ne için kalpleri çarpar”larına bırakmış oluruz. Aslında tüm bu soruları tüm cesaretimiz ile cevaplamamız gereken kişi sadece zileriz.

Hayatımızın “öznesi” olması gereken yine bizleriz. Bugün bu yazımı okuyorsanız ve hayatınızda küçük de olsa bir değişiklik yapmayı isterseniz, işte size kısacık bir öneri; bugün kurduğunuz her cümleye dikkatle bakın, kelimlerinizi çok çok dikkatli bir şekilde seçin, tüm öznelere “kendinizi” koyun, başkasının “edilgeni” olmayın…

Siz “özne” olmaya gönüllü olduğunuzda hayat da size yönelecektir; doğrudan “isteyen” doğrudan etkileyen doğrudan “etken” olan size istediklerinizi, düşlediklerinizi ve arzularınızı gerçekleştirmek üzere size gelecektir…

Bugün bu kelimelere gözleri değmiş olan “sen”; cümlelerinin, hayatının ve en önemlisi  sahip olduğun mükemmel “bugününün” öznesi olmaya gönüllü müsün?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale