X

Son dönemin dijital portre çılgınlıkları: Büyüleyici avatarların dünyası

Son zamanlarda neredeyse tüm sosyal medya hesaplarında karşımıza çıkan bir trend: Dijital portreler. Belki arkadaşlarınızda gördünüz, belki çoktan denediniz… Hele ki Instagram’da son birkaç gündür yoğun zaman geçirdiyseniz eminiz ki ustalıkla hazırlanmış bir dizi portre bombardımanına tutulmuşsunuzdur. Aile üyelerinizden arkadaşlarınıza, komşularınızdan dostlarınıza kadar dijital portrelerini gördüğünüz sanki herkes sihirli bir dünyadan gelmiş ya da sanat okulundan mezun olmuş gibi gözünüze gelmiş olabilir. İtiraf etmeliyiz ki her bir örnek, gerçekten büyüleyici!

Peki, yapay zekayla oluşturulan bu dijital portreler hakkında ne biliyoruz, bu akım ne kadar güvenilir? Adeta bir sanat eserine dönüştürülen bu fotoğrafların arkasındaki yapay zeka destekli uygulamalar çağın olmazsa olmazları arasında mı?

Teknolojinin günden güne değiştiği, hızla geliştiği ve sanal dünyaların kapısının metaverse öncülüğünde aralandığı, kendimizi somut olarak var olmayan bir dünyada ve aslında tam olarak öyle olmadığımız halimizle yansıtmak, sihirli dokunuşlarla, büyülü arka planlarla, çekici makyaj hileleriyle uyarlamak, bizi, günümüzü nasıl etkiliyor?

Elbette ki ‘çağı yakalamalı’ diye düşünüyor olabilirsiniz. Evet, teknolojiye ve sanal dünyalara ayak uydurmak, geride kalmamak, trendleri takip etmek önemli, peki bu benzersiz avatarlara erişirken, paylaşırken nelere dikkat etmeli ve özellikle çocukları bu tür akımlardan nasıl korumalı?

Telefonlarımızın, artık bizi bizden daha iyi tanıdıkları kesin, çünkü her şeyimiz onların içerisinde. Fotoğraf albümlerimizden rehberimize, notlarımızdan mesajlarımıza bize dair ne varsa hepsi orada. Haliyle kullandığımız uygulamalar da telefonlarımızdaki birçok veriye erişme imkanına sahip. Bu büyüleyici avatarları yapan yapay zeka destekli fotoğraf düzenleyici uygulamalar için de aynı durum geçerli. O nedenle, uygulamaya kaydolurken paylaştığımız bilgilere özen göstermeli, kişisel verilerimizin korunmasına ilişkin politikalarını dikkatlice okuyup gözden geçirmeli ve herhangi bir konuda güvenlik açığı endişesi duyuyorsak ona göre kararımızı vermemizde fayda var. Uygulamalarla neyi ne kadar paylaştığımız konusuna ekstra özen göstermek şart.

Öte yandan bu dijital portrelerin açığa çıkardığı bir diğer önemli konu ise çocukların maruziyeti. Günümüzde hepimizin gözlemlediği veya tahmin edebileceği üzere 3-4 yaşlarındaki küçük çocuklar bile telefondan, tabletten anlıyor ve birçok uygulamanın ne işe yaradığını, basit birkaç tıkla nasıl çalıştığını çözüyor. Dolayısıyla ebeveyn kontrolünde olmadıklarında erişebilecekleri şeylerin sayısı oldukça fazla. Üstelik, özellikle hayal dünyaları çok gelişmiş olan küçük çocukları böylesi büyüleyici avatarların olduğu bir dünyaya maruz bırakmak da gerçeklik algılarını zedeleme açısından tehlikeli.

Akademisyen Yazar Ecehan Ersöz uygulamanın çocuklar için tehlikeleri hakkında “Çocuklar için çok idealize edilmiş görseller kendi gerçekliklerinden ve fiziksel görünümlerinden kopmalara yol açabilir. Bir yetişkinin bu filtreleri kullanması ile çocukların kullanması arasında çok fark var. Çocuklar daha gelişim ve fiziksel olarak değişim sürecinde olduğundan onların kendilerinin gelecekteki görünümlerine dair farklı beklentilere ve zihinsel şemalar oluşturmalarına yol açabilir” diyerek bu konuda hassas davranmamız gerektiğine dikkat çekiyor.

Çocukların algılarını korumaya özen göstermek kadar kendi iç dünyamızı kontrol altında tutmak da önemli. Bu benzersiz avatarların, çok etkileyici oldukları ve büyüleyici bir güzellik yansıttıkları kesin ancak, tüm bu görüntülerin yapay zeka ile estetize edildiğini unutmamak gerek. Her ne kadar gerçek bir fotoğraftan yola çıksa da yapay zekanın kullandığı araçlar var olmayan bir güzellik algısını yansıtabiliyor, bu nedenle ortaya çıkan portrelere fazla kapılmamak ve özgüvenimizin zarar görmesine izin vermemek kritik bir öneme sahip.

Şimdilik bu dijital portre çılgınlığı sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarla devam etse de neler olacağı ve bu alanda ne tür gelişmelerin bizi beklediği ise merak konusu…

İlginizi çekebilir: Metaverse dünyasında empati var olabilir mi?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale