X

Soğuk havalarda neden daha sık hasta oluruz?

Havalar azıcık soğuduğunda ya da mevsim geçişlerinde anında burnu akmaya başlayanlar, boğazı şişenler ve üst solunum yolu hastalıklarından kurtulamayanlar… Neden soğuk havalarda hasta olmaya daha yatkın olduğunuzu hiç düşünmüş müydünüz?

Pek çoğumuz havalar soğuduğunda ‘Sıkı giyin, yoksa hasta olursun.’ sözünü çocukluğumuzdan beridir duyuyor, hasta olmamak için bere-atkı-eldiven üçlüsünü çantamızdan eksik etmiyor, nedenini anlayamasak da özellikle kış aylarında dondurma yememeye dikkat ediyoruz. Hasta olmamızdan direkt olarak hava koşulları sorumlu olmasa da, soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu hastalıklarına sebep olan virüsler daha düşük sıcaklıklarda daha kolay yayılabiliyor. Kış aylarında özellikle bu virüs ve mikropların daha yoğun olarak bulunduğu üst solunum yollarını soğuk havaya maruz bırakmak, vücudun bağışıklık sistemini olumsuz etkileyerek hastalıkların oluşmasına zemin hazırlayabiliyor. Gelin, üşüdüğümüzde neden üşüttüğümüzü, soğuk havalarda neden daha sık hasta olduğumuzu biraz daha detaylı inceleyelim.

Rinovirüsler ve soğuk algınlığı

Her ne kadar Covid-19 nedeniyle maske takmak zorunda olduğumuz için görülme sıklığı azalmış olsa da, yalnızca ülkemiz sınırları içinde bile her yıl milyonlarca insan soğuk algınlığı semptomlarıyla baş etmeye çalışıyor. ABD’de bulunan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi verilerine göre yetişkin bir birey her yıl ortalama iki ya da 3 kez soğuk algınlığı yaşıyor.

Üst solunum yollarına yerleşerek soğuk algınlığı yaşanmasına neden olan ve en yaygın olarak görülen virüsler rinovirüsler olarak biliniyor. Öyle ki, tüm soğuk algınlığı ve soğuk algınlığına benzer (grip, nezle, faranjit gibi) hastalıkların yarısından fazlasından rinovirüsler sorumlu. Rinovirüsler genelde üst solunum yollarında kalarak boğaz ağrısı, ateş, burun akıntısı, halsizlik gibi semptomlara neden olsalar da , bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde alt solunum yollarına da ulaşarak bronşit ve zatürre gibi daha ciddi hastalıklara neden olabiliyorlar.

Rinovirüsler tipik olarak küçük damlacıklar ya da aerosoller halinde solunan hava aracılığıyla ya da taşıyıcı kişiyle doğrudan temasla bulaşabiliyor ve bir kez solunduklarında, kendilerini nazal boşluklardaki hücrelere bağlıyorlar. Kendini kopyalamaya başlayan virüsler çoğaldıkça, bağışıklık sistemi tepkileri de ortaya çıkmaya başlıyor ve bağışıklık sistemi hücreleri ve virüsler arasındaki bu savaş ‘soğuk algınlığı’ olarak adlandırdığımız hastalık durumunun ortaya çıkmasına neden oluyor.

Soğuk havalarda neden daha fazla hasta oluyoruz?

Rinovirüsler, insan vücudundaki ortalama sıcaklık olan 37°C veya daha düşük sıcaklıklarda daha verimli çoğalabiliyorlar. Virüslerin üst solunum yollarında daha yoğun şekilde bulunmasının sebebi de, burun boşluğundaki sıcaklığın yaklaşık 33°C olması ve bu nedenle de rinovirüsler için ideal bir üreme alanı sunması. Hava sıcaklığı düştüğünde aldığımız nefesle birlikte üst solunum yollarındaki sıcaklık da düşüyor ve bu bölgelerin sıcaklığı atkı, şal, kazak gibi yalıtıcılarla korunamadığında ya da vücut ısısı herhangi bir sebeple düştüğünde bu bölgedeki virüsler de daha fazla çoğalma fırsatı buluyorlar. Soğuk havalarda özellikle üst solunum yolu hastalıklarına karşı daha savunmasız olmamız da tam olarak bu ısı düşüşünden kaynaklanıyor. 

Rinovirüsler üzerine yapılan pek çok çalışma, vücut sıcaklıklarındaki değişimlerin virüslerin üreme yeteneğini nasıl etkilediğini incelemeye odaklanıyor. Bununla birlikte yeni araştırmalar, hava sıcaklığındaki değişimler gibi çevresel faktörlerin de rinovirüse bağlı enfeksiyon geliştirme riskini artırabildiğini gösteriyor.

Soğuk algınlığına neden olan virüslerin büyük bir çoğunluğu soğuk ve kuru havada hayatta kalabiliyor ve daha kolay yayılabiliyor. Bunun yanı sıra, vücutta hali hazırda var olan ‘latent virüsler’ olarak adlandırılan virüsler de, hava sıcaklığı düştüğünde solunan havanın üst solunum yollarının ısısını düşürmesiyle birlikte çoğalmaya başlıyor ve dışarıdan bir enfeksiyon almasanız bile, hasta olmanıza neden olabiliyor.

Soğuk hava bağışıklık sistemini nasıl etkiliyor?

Birçok araştırma, soğuk havaya maruz kalmanın kişinin bağışıklık tepkisini olumsuz yönde etkileyerek vücudun enfeksiyonlarla savaşmasını da zorlaştırabileceğini gösteriyor. Günlerin kısalması ve güneş ışığının daha az olması nedeniyle D vitamini seviyelerindeki azalma, kapalı mekanlarda daha fazla vakit geçirdiğimiz için başkalarındaki virüslerin soluduğumuz hava aracılığıyla vücudumuza geçmesi ve vücudumuzdaki patojenlerin artması, soğuk havalarda kan damarlarının daralması ve kan dolaşımının yavaşlaması, dolayısıyla mikroplarla savaşan bağışıklık hücrelerinin (akyuvarların) mukoza zarına ulaşamaması ve mikroplarla savaşamaması gibi pek çok sebep soğuk havaların bağışıklık sistemimizi zayıflatmasına ve bedenimizin hastalıklara daha açık hale gelmesine zemin hazırlıyor.

Soğuk havalarda soğuk algınlığını önlemenin yolları

Soğuk algınlığına neden olan virüslerin soğuk havalarda daha verimli üreyebilmesi, üst solunum yollarında hali hazırda var olan virüslerin çevresel ısının düşmesiyle daha hızlı çoğalabilmesi ve bağışıklık sistemi fonksiyonlarının soğuk havalarda zayıflaması nedeniyle hasta olmamak için sağlığımıza soğuk havalarda, yani kış aylarında ekstra bir özen göstermemiz şart. Kış aylarında soğuk algınlığına bağlı hastalıkların önüne geçmek için:

  • D vitamini takviyeleri alabilir veya yağlı balıklar, mantar ve yumurta gibi D vitamini yüksek gıdalarla beslenmek, D vitamini ihtiyacını karşılamak için güneşin olduğu her an dışarıda güneşlenmek,
  • Bağışıklık sistemini destekleyen vitaminlerce zengin yiyecekler tüketmek,
  • Ellerinizi düzenli olarak yıkamak,
  • Karbonatlı suyla gargara yaparak boğazınızı temizlemek,
  • Neti pot kullanarak sinüslerinizde biriken fazla mukusu ve zararlı mikroorganizmaları vücuttan uzaklaştırmak,
  • Soğuk algınlığı veya grip gibi hastalıkları olan kişilerle yiyecek, içecek, tabak ve mutfak eşyalarını paylaşmamak,
  • Üst solunum yollarını virüslerin üremesine uygun hale getirmemek için göğüsten buruna kadar olan bölgeyi kış aylarında kapalı tutmak,
  • Hasta olduğunuzda sauna, buhar odası, hamam, sıcak banyo yapmak, sıcak su torbası kullanmak ve sıkıca giyinerek yorganın altında yatmak gibi vücut ısısını artıran yöntemlerle dolaşım sistemini harekete geçirmek gibi sağlıklı yaşam pratikleriyle soğuk algınlığı ve üşütme semptomlarını azaltabilirsiniz.

Sonuç olarak, kış aylarında hem vücudumuzda hem de dışarıda, soğuk algınlığına neden olan virüslerin verimli üreyebilmesi için muhteşem bir ortam varken vücut ısımızı dengeleyerek virüslerin üremesinin önüne geçmemiz ve bağışıklık sistemimizi destekleyerek vücudumuzun kendini koruma kapasitesini güçlendirmemiz şart. Kış aylarında soğuk algınlığıyla baş etmek için diğer yapabileceklerinizi Kış aylarında soğuk algınlığı ve gripten korunmanın yolları yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale