X

Siz de oluruna bırakamayanlardan mısınız?

Şimdi başlığı okudunuz, içinizden ilk geçenin “sanki kendisi çok bırakabilen bir insan da bize bu soruyu sormuş” olduğuna eminim… Evet, ben de “oluruna” bırakamayan bir insanım. Önceleri çok çok daha derinden bir kontrol inancım ve hatta inançtan da öte her şeyin organize olmasına gerek duyan “derin” (ve şu an oldukça anlamsız gelen) bir yaradılışım vardı diyebilirim.

Kurallarım, standartlarım ve mutlaka “olduracaklarım” vardı. Çabalamadan hiçbir şey olmuyor bilinci ile didindikçe didinmek, gece yarılarına kadar mutlaka çalışıyor olmak, özel hayatımda “en mükemmel” kız arkadaş olmak, evde tüm işleri tek başına yapabilen bir “eş” olabilmek… Yani başkalarını çok mutlu ederken, bu standartları hep diğer şahıslar için hayatıma alırken, diğer bir açıdan “başkası” için her şeyi oldurmaya çalışırken, kendim için meğer ne kadar çok “oluruna” bırakmaktaymışım aslında… Bir açıdan kendim için bir isteğim de olmadığından her şey olduğu gibi olmaya, bana korkularımı veya “değersizlik” inancımı yansıtacak ne varsa getirmeye devam ediyormuş… Aslında tam olarak olması gereken oluyormuş diyebiliriz…

Peki nedir bu beceremediğimiz, “şöyle bir kez oluruna bıraksam olacak ama hep müdahale ediyorum, bozuyorum, acele ediyorum, olmasına bile izin vermiyorum” dediğimiz? İşte bu nokta kritik, bir kere konunun temeline inmemiz gerekir; akışa güvensizliğimiz. Güven duymamak güvenmemek bir şey veya insan için söz konusu değildir evrendir burada… Olduran evren bir tek bizim için “oldurmamaktadır” da biz onun da önüne geçer “ben yapacağım” deriz, müdahale ederiz, aceleye getiririz ve olgunlaşmasına yani gerçekleşmesine “olmasına” izin vermeyiz…

Güven, aslında “evrene güven” kavramı hayatımızın birçok farklı noktasında karşımıza çıkar. Örneğin iş aramaya başlarız “ben iş bulamıyorum” bakış açımızla aylarca iş bulamayız. İnanmayız, bize evrenin en uygun işi getireceğine mutlaka bir kısmetimiz olduğuna bir yolumuz olduğuna bu dünyaya zaten bolluk ve bereket ile geldiğimize. Zorladıkça zorlar hatta önümüze çıkan olasılıkları bile “beğenmeyiz” çünkü o “oldurmak” üzere odaklandığımız olasılıklar kesinlikle bizler için “en iyisidir”. Her şeyi de bu kesinlikte biliyoruzdur…

Sadece burada kalmaz tabi ki, özel ilişkilerimizde de vardır bu. Hemen hoşlandığımız kişi de aynı derecede aynı duygular ile bize bağlansın isteriz. Bizi tanımasına, zaman geçirmesine belki test etmesine alışmasına “izin vermeyiz”… Neyin ne zaman en iyi şekilde olacağını biz biliriz… Oysaki sadece akışa bıraksak zaten bu duygular kendiliğinden gelecek ve belkide hayatımızın en güzel aşkını yaşayacağız ama işte bu ısrarcılığımız ile bu şansımızı da kaybederiz… Neden diye sorduğumuzda sonra “olmadı” deriz değil mi? Aslında olmayan gerçekten olmamış mıdır, akışa güvenseydik neler olabileceğini veya olmayacağını gerçekten görmek üzere bir şans verdik mi hem kendimize hem o çok sevdiklerimize?

Bakın sevgili Penney Pierce, güzel eseri Frekans isimli eserinde oluruna bırakabilmeyi nasıl anlatıyor;

“…İşleri oluruna bıraktığımda kendimi o kadar iyi hissediyorum ki! Gerçek benliğimi her yerde hissedebiliyorum ve bu duyguya bayılıyorum! Hatta aslında bunu tercih ediyorum ve bundan sonra bu deneyimi asla başka hiçbir şeye değişmem. Bu görece durgunlukta önceliklerinizin, inanç sisteminizin ve moleküllerinizin yeniden bir düzene oturduğunu, “tesisatınızın yeniden döşendiğini” hissediyor olabilirsiniz. Hayatınızdaki saçmalıklardan ve sahte olanlardan arta kalan son kırıntıları görürsünüz ve dünyayla hakiki olmayan bir ilişki kurmaktan vazgeçmeye kararlısınızdır.

…Bu aşamanın olumlu sonuçları; bir kez bu tercihi yaptığınızda dalga kırılır ve hayatınız ve sağlığınız büyük ölçüde iyileşme gösterir, daha da mutlu olursunuz. Kendinizi duygusal ve fiziksel olarak ne kadar iyi hissettiğinizi, yaratıcı ve başarılı olmanızın ne kadar kolaylaştığını görürsünüz. Sezgilerinize duyarlı olur, uzun zamandır kendinizle ilgili aklınıza gelmeyen gerçekleri hatırlarsınız ve birdenbire kavrayışınız artar, bütün bunlar da aynı anda oluverir.”

Bir süreci oluruna bırakabilmek, elimizden gelen çabayı göstermemek anlamına gelmez. Burada görmemiz gereken “olmak”, tek bir anda gerçekleşmeyen bir süreçtir. Konumuz, dileğimiz, amacımız her ne ise bir “yol” yani oluş süreci mutlaka gerekecektir. Bizler müdahaleci yaklaşımlarımız ile emek verdikten sonra oluruna bırakmayarak, “olgunlaşmaya” izin vermeyiz.

Güneşin doğması için nasıl bir zaman gerekiyorsa, bir çiçeğin erik olarak evrilmesi için nasıl zaman gerekiyorsa, bir tırtılın kelebek olmak için nasıl dönüşmesi gerekiyorsa, bir çocuğun yürümeyi öğrenmesi, ilk defa koşan birinin maraton koşacak kadar kondisyona ulaşabilmesi veya bugün konuşabildiğimiz tek bir kelimeyi öğrenmek için harcadığımız zaman gibi bu örneklerin hepsi dünyamızda tüm diğer akışlar gibi belirli bir olgunlaşma dönemi gerektirir.

Evrene güvenerek, en iyinin, en muhteşemin, en güzelinin en doğru zamanda bize her daim sunulduğuna kalpten inanarak “olmasına” izin vermek büyük bir bilinç atlamasıdır. Bunu yapabildiğimizde karşımıza çıkan olayların ve sonuçların da değiştiğini görürüz. Bugün hayatınızda neyi kısıtlıyor, neyin olmasına izin vermiyor ve ne için sürekli müdahalede bulunuyorsunuz? Farkında olmadan sırf sizin istediğiniz şekil ve zamanda “olgunlaşmadığı” için ve bunu görebilecek kadar sabrınız bile olmadığından bu “sizin olmaz” dediklerinizin olmayacağı anlamına mı gelir?

Sadece “olmasına” izin verin yeter… O doğru zamanda, doğru şekilde, doğru mekanda ve doğru aracılarla mutlaka size gelecektir, güveniniz olsun…

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale