X

Sıkı sıkı sarıldıklarımız hayatımızdan çıkıp gittiklerinde bunu kabul etmek mümkün mü?

Hep bizimle kalsınlar isteriz, tüm hayat yolumuzda bize eşlik etsinler… Anne veya babamız olabilir onlar. Ne de olsa bu sıfatlarla hayatımızda bulunmaktadırlar değil mi? Anne olmuş olduğu için bir kere bir “kadının” farklı bir hayat yolu mümkün bile değildir bizim tezahürümüzde… Baba olduğu için bir adam başka bir kadına aşık olamaz örneğin, hakkı yoktur. Anne veya baba olununca hata yapmak ta imkansızdır; bir kere anne veya baba olmak sıfatına yakışmaz değil mi? İnsan olduklarını da unutuveririz işte anne ve babamızın. Hata yapabileceklerine, bırakıp gitmelerine, kendi hayat yollarını yürümelerine izin yoktur. Yer yoktur… Hele ki “hakları” hiç yoktur…

Sonra sevgililerimiz vardır, nişanlılarımız ve eşlerimiz… Bir hayat boyu yanımızda olmalarını bekleriz. Yıllar geçse de aynı kalmalarını isteriz… Artık çoktan tükenmiş ilişkilerimizi; kendi bileklerimiz kadar onların da bileklerine sıkı sıkı vurduğumuz kelepçelerle böyle “yürütmeye” çalışırız… Sıkı sıkı sarıldıklarımızdır onlar… Onlara baktığımızda (ne yazık ki) sadece yanımızda kalması gereken insanlar görürüz. Ne yazık ki onların da insan olduklarını ve bizim hayat yolumuz kadar özel bir hayat yolları olduğunu göremez olur gözlerimiz. Hep bizimle kalsınlar isteriz…

İşte ben bugün sizlerle birlikte, o sıkı sıkı sarıldıklarımız hayatımızdan çıkıp gittiklerinde “nasıl kabul ederiz, kabul edebilir miyiz, kabul etmezsek ne olur, kabul edebilirsek nasıl olur” biraz bu derin sorulara bakalım istiyorum. Bu konu çok zor bir konu ve biliyorum ki sadece bir yazıya 1000 kelimeye 1500 kelimeye sığamayacak bir konu. Fakat yine de bu hafta yaşadığım bazı durumlar bana bu soruyu sordurdu. Duyduğum nefret kokusu, kurban inancı ve diğerinin gitmiş olmasına yansıtılmış kasıp kavuran bir öfke… Bakalım, gerçekten kızacak, sinirlenecek veya affetmemiz gerekecek bir durum var mıdır ortada?

Bu konuyu aslında en iyi ilişkilerimizle yorumlarız. Bir ilişkiye başladığımızda sonsuza kadar süreceğini düşünürüz. Evet bu niyet mükemmeldir. Fakat zaman geçer. Zaman bizi ve o sevdiklerimizi büyütür, değiştirir ve öğütür. Sonunda “an” gelir çatar… Karşımıza dikilir ve ben artık hayatında yokum derler… O an hayat durur bizler için. Nasıl olur, bir kere hayatımızın sonuna kadar bu adam veya bu kadınla birlikte olacağımızı hayal etmişizdir. Hayallerimiz yerle bir olur… Suçlarız, evet hem de olağanüstü başarılı bir şekilde “beni mağdur etti,” “beni kandırdı,” “benim en güzel yaşlarımı kullandı,” “beni aldattı,” “benim neyimi beğenmedi,” “benimle daha fazla yaşayacak bir şeyi kalmamış,” “ben bu hale düşecek adam mıyım / kadın mıyım” diye sorar dururuz. Günler ve hatta yıllar geçer biz bu eski hikayeyi anlatmaya devam ederiz… Hikayemiz hiç değişmez, hep aynı yerden bakarız; “bırakıp gidendir”…

Oysaki “yol” yani hayat devam etmektedir. Ve bir yön vardır ki tüm kurban olmayı, tercih edilmemeyi ve suçlamaları eritip götürür. İşte bu çare teşekkürden gelir. Hayatımızdan çıkan herkes ama herkes bize bir şeyler katmak için gelmiştir. Yani kaderin en muhteşem hediyeleridir. Anlamamız gerekir ki, hepimizin “tek” bir hayat yolumuz vardır, bu yolu o diğeri bizim için yürüyemez. Ve evet bu yüzden bizler de o kişi için onun yolunu yürüyemeyiz… Yine de birlikte geçen tüm yıllar boyunca muhteşem şekilde yoldaşlık etmek imkanı buluruz. Bu bazen bir saat olur, bazen bir gün, bazen bir yıl ve bazen bir an… Daha da geniş bir açıdan baktığımızda geçen zamanının önemini yitirdiğini, bazen bir an yanımızda olan bir kişinin belki otuz yıldır bizi tanıyan başka birinden çok daha farklı bir etkisi olur tüm hayatımızda. İşte bu yüzden biz her ne kadar sıkı sıkı sarılsak da önce bilmemiz gerekir ki, hayatımızda olanlar bizimle sonsuza kadar kalmaya mahkum oyuncak bebeklerimiz değildir. Evet, eğer hayat çizgimizde bu varsa, ne mutlu ki yıllarımızı birlikte geçireceğiz… Fakat hayat yolumuz o kişiye en güzel şekilde aşkla sevgiyle arkadaşlıkla içtenlikle hoşça kal diyebilmeyi gerektiriyorsa, “muhteşem” yolumuz bizi yeni adımlar için “tek” başımıza çağırıyor demektir… Ve o can-ım sevgilinin, aşkın, nişanlının, eşin bir yerlerde kendi muhteşem yolunu yürümekte olduğunu bilmek ve buna gönülden minnet duyabilmek bize düşen en derin görevdir…

Bir diğer konumuz da anne ve babalarımızdır. Anne ve babalarımızın hayatımızdan çıkışını “kendi açımızdan” yorumlarız. Bırakıp gitmiş olmalarını “sevmedikleri” ile bağdaştırırız. Bunu gerçekten anne veya baba olmadan, onların yaşadığı hayatın tüm şartlarını yaşamadan sadece yargılayarak yapıveririz… Eğer ki biz aynı hayat yolunda yürümüş olsak aynı seçimleri yapar mıydık bunu bilmeden sadece tek bir bakış açısından yönelerek onları haksız ilan ederiz, terk eden ilan ederiz, anne veya baba olamamış olan ilan ederiz, sevmeyen olarak ilan ederiz, hakkını vermemiş olan olarak nitelendiririz… Bu ne kadar doğrudur? Anne veya baba olmak demek, hayatı bir yana koymak demek midir? Eğer annelik veya babalık bu kişiye sorumluluklarını gerçekten kaldıramayacağı bir noktada gelmişse, bu kişi hayatında bazı kararlar almış ve çocuğundan uzaklaşmışsa bunu yargılamaya, affetmemeye muhakeme etmeye ve hatta annemizi veya babamızı öylece mahkum etmeye hangimizin gücü yeter? Bir kez daha hayata geldiğinde, belki bir şansı daha olduğunda yaşadığı her şeyi değiştirmek isteyecek bu kişileri sadece bırakıp gittikleri için böyle nefretle anmak gerçekten doğru mudur? Bu onların bizim en kıymetli annelerimiz ve babalarımız oldukları gerçeğini değiştirebilir mi?

Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız, bugün hayatınızda olmayan ve sırf olmadığı için sizi bıraktığı için bir noktada bir şekilde ayrı düşmüş olduğunuz için öfkeli, sinirli, kin dolu duygular beslediğiniz herkese bir kez daha bakmanızı dilerim… Gerçekten bu hisleriniz bu kişilerin muhteşem hayat yollarını yürümek özgürlüğünden üstün müdür? Aynı şekilde sizin bu özgürlüğünüz elinizden alınmış olsaydı nasıl hissederdiniz? Anne olmayı kaldıramayıp bir çocuğu bıraktığınızda bu çocuğun sonsuz öfkesi ile karşılaşmış olsaydınız nasıl cevap verebilirdiniz? Sizin başınıza gelenleri tam olarak anlayabilmesi bu tercihinizi açıkça görebilmesi mümkün müdür?

Bu yüzden gelin siz tüm gidenleri sevgiyle kucaklayın bugün ve bugünden sonra onları her andığınızda kocaman sevgilerinizi gönderin… Size eşlik ettikleri muhteşem zamanlar için, size öğrettikleri için ve bu dünyada yolunuzda yoldaşınız oldukları için onları bir kez daha kalbinizle kucaklayın… Şimdi bugün, onların varlığını da her an hissederek, bu güzel hayat yolunuzda yürümeye hazır mısınız?

 

İlginizi çekebilir: Sevdiklerimizi yargılamadan gerçekten oldukları gibi sevebilmek mümkün mü?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale