X

Sezgilerinizi ne kadar dinliyorsunuz: 4 sezgi türünü tanıyın

Sezgi açıklanması çok kolay olmayan, doğası gereği bilimsel olarak çalışılması kolay olmadığından çok da rağbet görmeyen bir konu belki de. Hem soyut hem metafiziksel.

Günümüz toplumunda her zamankinden daha fazla seçenekle karşı karşıya kalıyoruz ve bu seçenekler arasında çoğu zaman karar vermekte zorlanıyoruz. Kolay karar verememenin ötesinde, zamanla da yarışıyoruz aslında. Kısa zamanda kendimiz için en uygun ve işlevsel olana ulaşmak istiyoruz ve buna ek olarak verdiğimiz kararlardan mutlu olmak istiyoruz. Bu koşullar sezgisel muhakemeyi oldukça önemli bir hale getiriyor aslında. Günlük dilde sezgiyi hissikablelvuku, içe doğma, basiret, altıncı his gibi sözcüklerle de dile getiriyoruz.

Sezgi doğuştan mıdır, kas geliştirme gibi geliştirilebilir bir beceri midir?

Sezgilerimizde haklı çıkmamız, sezgilerimizin güçlü, yani doğru ve iyi çalışıyor olması bize ne kazandırır ?

Sezginin ne olduğu konusunda hemfikir olmak oldukça zor aslında. Fakat literatürde sezginin ne olduğunu anlamıza yönelik birçok disiplinden farklı çalışmalar yer almakta.

Nisbett ve Wilson (1977) sezgi için, bilinçte bir çözüm belirene kadar, kişiler bu sürecin bilinçli olarak işlemekte olduğunun farkına bile varmazlar derken; Vaughan 1979’da sezgiyi “nasıl bildiğimizi açıklayamadan bilmek” olarak tanımlıyor.

Beklenen faydayı en üste çıkarmak için maliyet ve faydaları hesaplamanın çok fazla zaman alması, birçok alternatif arasında karar vermenin zorluğu sezginin kullanılmasının ne kadar faydalı olabilceğini bize anlatıyor. Ayrıca dikkat süresinin kısa olması ve çalışma belleğinin kapasitesinin çok fazla olmaması nedeniyle insan çok fazla hata yapmaya açık bir varlık. İşte sezgiler tam da burada devreye girmektedir.

Zaman zaman hepimizin “Ne yapmam gerektiğini hissetmiştim, keşke onu yapsaydım” dediği yerler olmuştur. Damasio (1994) duygusuz bir rasyonellikle karar vermenin birçok zorluğuna dikkat çekiyor çalışmalarında. Bu durumu prefontal lob hasarı olan kişiler üzerinde gösteriyor. Bu hastalarla yaptığı çalışmalarda, duygu eksikliğinin karar vermede nasıl zorluk çıkardığına ve sonucunda nasıl yanlış kararlar verildiğine işaret ediyor.

Peki, buradaki duygu nasıl bir duygu?

Damasio’ya göre, karar verme sürecinin başlangıcındaki insan zihni “boş bir sayfa” değildir. Zihin, deneyimlerden derlenen sayısız imge içerir. Buna göre, kararı çevreleyen koşullara bağlı olarak, mevcut görüntülerin bir alt kümesi otomatik olarak etkinleştirilecektir. Bunu beynin yeni bir sekme açması gibi düşünebilirsiniz. Aslında deneyimlerden (geçmiş bilgisi) gelen bilgiyle zihin örüntüyü tanır ve ona en uygun yanıtı vermeye çalışır.

Damasio, böyle bir anda akıl yürütme gerçekleşmeden önce bile, zihin, sonucu kötü olacak seçeneği sezdiğinde, kişinin vücudunda hoş olmayan bir bağırsak hissi yaşandığından bahseder. Diğer yandan, seçenek olumlu bir sonuç içeriyorsa, bağırsak hissi hoştur. Aslında dikkatlice düşündüğümüzde hepimiz bu karın bölgemizdeki garip hissi hatırlarız, biliriz. Bu durum bize, o sezgiye güvenmemiz konusunda yoğun bir his verir.

Bu noktada araştırmacılar her sezginin doğru olup olmadığı konusunda hemfikir olmamakla beraber, sezgi konusunda kişisel farklılıkların olabileceğini düşünmektedirler.

Vaughan (1979) ve Basstick (1982) sezgilerin doğru olduğunu belirtirken; Basstick (1982) sezgiyi “… güçlü bir insan yetisi, belki de sahip olduğumuz en evrensel doğal yetenek” olarak tanımlamaktadır.

Her gün tam veri olmadan veya çelişkili görünen bilgilerle kararlar vermek zorundasınız. Ne yaparsınız?

Ray ve Myers’ın (1989), bu sorunun cevabını “tahmin, iç görü, önsezi, spekülasyon, hayal gücü, yargılama (suçlama ve eleştiri türü değil), içgüdüsel his, altıncı his, kemiklerde bir his, iyi tahminler-sezgi” kullanımı olarak yanıtlıyor. Ayrıca karar alırken sezgilerine güvenen kişilerin, kullanmayanlara göre daha karlı karar aldıklarını öne sürüyorlar.

Sezgi tipleri

Fiziksel sezgi

Vaughan (1979), “Fiziksel sezgi, olağandışı bir şeyin meydana geldiğini düşünmek için hiçbir nedenin olmadığı bir durumda karşılaşılabilecek bedensel duyumlarla ilişkilidir” der. Kişi, nasıl öğrendiğini bilmeden, bilmesi gereken bir şeyi bilir, böylelikle sezgi bilinç düzeyine çıkar. Rahatsız edici bir durum ya da olay; kişinin baş ağrısı, mide ağrısı veya gerginlik gibi bedensel duyumları fark etmesine neden olabilir.

Fiziksel ipuçlarını algılamak için bedensel duyumların farkında olunması oldukça önemlidir. Aslında bu noktada bedensel farkındalığın fiziksel sezgiden ayrı şeyler olmadığını söyleyebiliriz. Araştırmalar, bireylerin çevredeki olaylara fizyolojik olarak tepki verdiğini ve bu tepkilerin bilinç eşiğinin altında kalabileceğini göstermiştir. Bu nedenle, fiziksel sezgilerine hassas olmayan kişiler, bedensel duyumlarını acı verici hale gelene kadar fark etmeyebilir bile. Örneğin, bir kişinin bir anda çok ciddi baş ağrısı hissetmesi ortamda rahatsız edici bir bilginin çok geç algılanmasının bir sonucu olabilir. Vaughan (1979), bir kişinin vücuduna uyum sağlaması durumunda, vücudunun farklı insanlara ve durumlara farklı tepkiler verdiğini tespit edebilceğini öne sürer.

Duygusal sezgi

Vaughan (1979) bu düzeyde, sezgilerin duygular aracılığıyla bilince girdiğini söyler. Örneğin, diğer insanların duygularına karşı hassas olma, birinin bir şeyi yapması gerektiği konusunda belirsiz bir his ve görünürde bir sebep olmaksızın anında hoşlanma veya hoşlanmamayı duygusal sezgi olarak açıklamaktadır.

Bu noktada, annelerin sezgileri ve çoğunlukla haklı çıkmaları aklınıza gelebilir! Araştırmacılar popüler olan kadın sezgisi kavramını, toplumda kadınlara kendi duygularını bastırmasının daha az öğretilmesinin bir sonucu olarak açıklıyor, buna karşılık erkeklere duygularıyla hareket etmemesi öğretilir. Üstelik bazı toplumlarda duygularla hareket etmek zayıflık olarak nitelendirilir.

Buna göre kadınların duygusal sezgiyi erkeklerden daha fazla deneyimleme olasılığı yüksek olabilir. Ancak kadınların erkeklerden daha sezgisel olduğu fikri araştırmalarla desteklenmemiştir. Bununla birlikte Ekman (1992), duyguları tanıma yeteneğinin doğuştan ve kültürler arası olduğunu, bu nedenle duygusal sezginin belirli bir cinsiyet veya ırkta farklı olmayacağını öne sürer. Ayrıca Ekman (1992), her duygunun sinyali, fizyolojisi ve öncül olaylarıyla kendine özgü özellikleri olduğunu ve bu paylaşılan ortak ve benzersiz özelliklerin evrimin bir ürünü olduğu söyler.

Zihinsel sezgi

Vaughan’a (1979) göre bir başka sezgisel farkındalık düzeyi zihinsel sezgidir. Zihinsel sezgi, sıklıkla imgeler, görüntüler veya bazen “iç görü” olarak adlandırılan şey aracılığıyla farkındalığa gelen bir sezgi türüdür. Bu sezgi türü; yeterli bilgi olmadan doğru sonuçlara varma eğilimini ifade etmektedir. Bu tür sezgilere örnek olarak problem çözme, bilimsel araştırma ve matematik verilebilir. Başarılı iş insanlarının ve yöneticilerin genellikle bu sezgisel farkındalıkta olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, bu sezgisel düzeyde iyi gelişmiş bir birey, duygusal düzeyde mutlaka eşit derecede iyi gelişmiş olmayabilir (Vaughan, 1979). Buna, zihinsel sezgileri kuvvetli insanların bazen duygusal yoksunluk yaşamalarını örnek verebiliriz.

Ruhsal sezgi

Vaughan’ın (1979) ruhsal sezgi seviyesi, mistik deneyim ile ilişkilidir ve duyumlardan, hislerden ve düşüncelerden bağımsız olduğu varsayılır. Ruhsal sezgi, rasyonel bilme yollarını aşar. Ruhsal sezgi, yaşamın özünde yatan birliğin, ben-ötesi bilginin bütünsel bir gerçeklikte kavranış şekli olarak tanımlanır. Vaughan’a göre kişi ruhsal sezgiyi canlandırmak için kişisel olana değil ego ve kişiliğin sınırlarını aşan ben-ötesi deneyime odaklanmalıdır. Buna göre psişik yaşanan deneyimlerin bir tür ruhsal sezgi farkındalığı olduğunu düşünebiliriz.

Kendini koruma, gelecek için hazırlanma, enerjimizi tasarruflu kullanma, problem çözme, örüntü tanıma, stratejik karar verme, öz düzenleme becerilerimizi geliştirmede sezgilerden yararlanmamız oldukça önemli.

Aslında baktığımızda mevcut gerçeklerin ötesine bakabilen, sezgisel kaşiflerin keşifleriyle çağımızı geliştirdiğimizi, dönüştürdüğümüzü söyleyebiliriz.

Düşünsenize, sezgisel kapasiteyi geliştiren okullar olsaydı mesela nasıl olurdu?
Ekonomik, politik, sosyal değişimlere etkisi nasıl olurdu?
Günlük sorular, sosyal problemler nasıl yön değiştirirdi?
Maddenin bilinebilir yelpazesinden nasıl çıkardık, bu kişiler arası ilişkimizi ve yaratıcılığımızı nasıl etkilerdi mesela?
Sezgisel kapasitesine güvenen liderler, öğretmenler nasıl bir kültür yaratırdı?

Peki, biz sezgilerimizi bilinçli olarak nasıl daha çok aktive edebiliriz?
Midemizdeki o hissinin peşinden ne kadar gidebiliriz?

Goldberg (1989), “sezgisel keşif, ikilemin gerçek doğasına dair bir iç görüdür” der.

Belki bu, insanlığın en büyük ikilemine -biz kimiz, ne yapıyoruz ve neredeyiz sorusuna- basit bir yanıt olamaz. Fakat Goldberg’ün de dediği gibi, cevabını bulmak istediğimiz herhangi bir sorunun, hazırlık aşamasında gereken motivasyonu sağlayan ham bilgiyi bize verebilir. Bu bilgi bazen anında, bazen aşamalar halinde bize gelebilir.

Bedensel, duygusal, zihinsel ve ruhsal sezgilerin bilinç düzeyinde farkındalığı, yaratıcılık, keşif, gerçek mutluluk ve bağlantısallığın yolunu bize açabilir.

Bir sonraki yazıda sezgi ve yaratılık ilişkisine ve sezginin nasıl çalıştığına bakacağız.

Görüşmek üzere…

Kaynak
Bastick,T. (1982). Intuition:how we think and act. New York: Wiley.
Damasio, A. R. (1994). Descartes’ error and the future of human life. Scientific American, 271(4), 144-144.
Ekman, P., (1992) An argument for basic emotions. Cognition and Emotion, 6, 169-200.
Goldberg,P. (1989) The intuitive experience. In W. H. Agor (Ed.), Intuition in organizations:
leading and managing productively. Newbury Park, CA: Sage. Pp. 121-134
Nisbett, R, E., & Wilson ,T. D. (1977) Telling more than we can know: verbal reports on mental processes. Psvchological Review, 84, 23 1-259
Ray, M. & Myers, R. (1989) Practical intuition. In W . H. Agor (Ed.), Intuition in organizations: leading and managing productively. Ncwbury Park, CA: Sage. Pp. 142-156
Shirley, D.A.,&Langan-Fox, J.(1996).Intuition: A review of literature. Psychological reports, 79(2), 563-584.
Vaughan, F, E. (1979). Awakening Intuition. Garden City, NY: Anchor Press/Doubleday.

İlginizi çekebilir: Özgür irade 1: İnsanlar için özgür irade ne ifade ediyor?

Gülbalca Çakıroğlu: İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji bölümünü bitirdikten sonra beyin ve çalışma prensipleri alanında Dokuz Eylül Üniversitesi Klinik Sinirbilimleri (Neuroscience) Master programına kabul edildi. Yüksek lisansını yaparken Multidisipliner Beyin Dinamiği laboratuvarında TÜBİTAK 112S459 NO’lu 1001 proje bursiyeri olarak çalışmaya başladı. Bu dönemde 2 sene Alzheimer ve Hafif Kognitif Bozukluğu olan hastalarla çalışmalarını sürdürdü. Tezini tamamladıktan sonra uzman olarak sektörde çalışmaya başladı. 6 sene özel okullarda aileler ve çocuklarla çalıştı. Pandemi döneminde ikinci yüksek lisansı olan Klinik Psikoloji uzmanlığını Rumeli Üniversitesi Klinik Psikoloji programından aldı. Aynı üniversitede, Nöropsikoloji alanında öğretim görevlisi olarak çalıştı. Alp Karaosmanoğlu’ndan Şema Terapi, Emre Konuk’tan EMDR (göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ve yeniden işleme modeli) 1. Düzey eğitimlerini tamamladı. İstanbul Psikodrama Enstitüsünde Psikodrama Temel Eğitimini aldı. Halen Yetişkinlerle bilişsel ve yaşantısal teknikler ile çalışmaktadır. Mezun olduğu üniversitede, 3 kuşak usta-çırak projesinde gönüllü olarak psikoloji öğrencilerine destek vermektedir. Çeşitli platformlarda Bağlanma ve Psikolojik Sağlamlılık ile ilgili eğitimler düzenlemektedir. Alanıyla ilgili çeşitli yazıları Psikeart Dergisi ve uplifers.com sitesinde yayınlanmaktadır.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale