X

Sevmeyi anlamak için: Önce her şeyi “sevmek”

Aşık olmakla, sevmek arasındaki farkı sormuşlar… Cevaplamış Şems:

“Senin baktığına herkes bakar; ama senin onda görebildiğini herkes göremez. Herkes aşık olabilir; ama hiç kimse senin gibi sevemez. Tek fark sensin. Seni özel kılan, sevdiğin değil, sevgin…”

Daha fazlasını bekleriz, hep daha ve daha fazlasını… Bizi görsünler isteriz, bizi sevsinler. Bize ilgi göstersinler ve tabii ki en önemlisi bizi beğensinler. Sonra herkes bizi takdir etsin isteriz. İsteklerimiz bu kadarla da bitmez. Önemsenmek vardır, o diğer kişinin bizi her daim bir numaralı önem sırasına koymasını bekleriz. Annemiz veya babamız veya nişanlımız veya eşimiz fark etmez ama biz hep bekleriz. Yıllar geçer ve hep aynı şekilde çok sevilmeyi çok birinci olmayı hep önemsenmeyi, hep ilgi görmeyi, hep merkezde olmayı…

Hiçbir şey vermeden hep almayı diğer bir deyişle… Emek vermeden hep önemli olabilmeyi. Emek verip de yorulmadan o kişiyi tanımadan, hayatına katılmadan değişimine ayak uydurmadan ve hatta ona bakmaya bile gönüllü olmadan (bakmak burada içine bakmak kişiliğini tanımak nasıl bir insan olduğunu anlamaya çalışmak anlamında kullanılmıştır) hep bir numaralı uğraşı olalım isteriz.

Hayatınızda bir an için olsun karşılık beklemeden sevgi verebilir misiniz?

Peki, bu ne kadar mümkündür? Ben bugün sizlerle birlikle “önce sevmek” diyelim istiyorum. Yani umarsızca beklemek yerine, istemek yerine, hep ben demek yerine önce vermek konusuna bir bakalım… Hayatımızda bir an için olsun karşılık beklemeden o diğer kişinin bize ne sağlayacağından, bir numaralı önem sırasına oturmaktan ve hatta kim olduğumuzdan bağımsız olarak sevgi vermek… 

Öncelikle ilişkilerimizde ele alacağız (ki bu açı aslında hayatımızda bizi çokça mutsuz edebilen bir kavramdır. Fakat burada ‘beklenti’ tuzakları yollarımızı dikenleriyle kapladığında yani bizler sevgi vermeye değil de ne ‘alabildiğimize’ odaklandığımızda veya bir verirken ‘iki almak’ hesabına düştüğümüzde işte beklentilerle çevreleniriz). Sonunda asla ve asla mutlu olamayız çünkü her ne seviyede olursa olsun, bu derece büyük ve karşılıklı şarta bağlanmış beklentileri karşılamak ne bir insan için mümkündür ne de bizden de beklendiğinde karşılayabileceğimiz bir durumdur.

Bu ancak kalbimizde bir ateş yakmakla olur, bu ateş ise sevgi vermektir.

Öyleyse sevgi vermek neden bu kadar zordur, gelin bir detaylıca incelemeye çalışalım… “Seviyorum ya yetmiyor mu” deriz. Biz burada bu cümlede gönülden sevmeyi kullanıyoruz aslında. İkili ilişkilerimizden de bağımsız olarak, bir konuda yaptığımız; işte, arkadaşlıklarımızda veya sadece ilgilendiğimiz bir hobiyi sevmek, orada olmaya ona vakit ayırmaya sevgi vermek nedir? Asla vazgeçmemeyi gerektirir, acı da çeksek yanlış yola da girsek devam etmeyi örneğin… Sevmek gönülden adanmayı gerektirir. Örneğin, arkadaşlarımla geçireceğimiz vakitlerden feragat edip çalışmayı, belki saatlerce çalışıp spor salonundan en son çıkmayı gerektirir… İşte bu ancak kalbimizde bir ateş yakmakla olur, bu ateş ise sevgi vermektir.

Bu ateşi nasıl yakacağız diyeceksiniz; cevabım (kendimce) ancak beklemeden olacak… Karşılık beklemeden bir sonuca ulaşmayı evet isteyerek fakat şart koşmayarak, tamamıyla tertemiz bir kalple eğer bir ilişkideyseniz onu gerçekten gönülden severek, karşılık görmeseniz bile dünyada var olmasına, karşılaşmış olmanıza, size bakabilmiş olmasına bile şükrederek, sevmek… Ve karşılıklardan bağımsız olarak bu sevginin kaynağı olmak. Bunu yapabildiğimizde kalbimizde yanan ateşin gücüne akıl bile erdiremeyiz. Ve tüm şampiyonlar aslında çok daha öncesinde, henüz ışıkların altına gelmeden, henüz kimsenin karşısına çıkmadan işte bu gönüllerindeki ateşle kazanırlar; karşılık yoktur, sadece bilirler, sevmek yapmaları gerekeni yapmalarını gerektirir…

Bu yüzden başkasından beklemeden önce bir şeyi sevmenizi öneririm, bu her şeyi sevmek de olabilir. Onu, olduğu gibi değiştirmeden belki size dönüp tek cümle söyleyemeyecek olsa bile beyaz bir gülü sevmek gibi, bir çocuğu sadece uzaktan kucaklamak gibi veya bugün kalbinizi dolduran kocaman bir aşkı tüm ruhunuzla o kişiye sessizce göndermek gibi… Sadece sevin, bir kişinin en iyisi, en birincisi, en merkezde tuttuğu, en çok dikkat verdiği ve en çok sevdiği olmayı beklemeden önce bunun ne anlama geldiğini anlayabilmek için sevin…

Beyaz bir gülü sevmek gibi, bir çocuğu sadece uzaktan kucaklamak gibi veya bugün kalbinizi dolduran kocaman bir aşkı tüm ruhunuzla o kişiye sessizce göndermek gibi…

İşte bunu anladıktan sonra, ne beklediğimizi görmüş oluruz. Hani hayata isyan ettiğimiz anlar vardır “beni istediğim gibi sevmiyor’” veya “beni olduğum gibi beğenmiyor” diye… Bunun ne kadar boş bir isyan hali olduğunu anarız. Sevgi bizim istediğimiz kalıplara sokulamayacak kadar büyüktür. Kaldı ki diğer bir kişiyi biz daha sevmek nedir anlamadan bu şekilde yargılamamız, onun sevmek haline, sevebilmek şekline, verebileceklerine karışmamız ne kadar doğrudur?

Hayatımızda en büyük şükür kaynağıdır bize sevgiyi anlatanlar… Bazı hikâyeler mutlu biter, bazıları bizlere derslerle gelir. Bu sevgili bir iş de olabilir bir aşk ilişkisi de… Fakat sevgi almak önceliğimizdir. Her an birinci merkezde olan, sevgisiz bırakılmamak isteyen ilgi bekleyen oluruz… Bu bizi hoşnut eder fakat bunu anlamak için de (bunun her an böyle olmayacağını idrak edebilmek için de) öncelikle “her şeyi sevmek’” gerekir… 

Bugün sevilmeyi bekliyorsanız, hayatınıza yeniden bakmanızı dilerim… Siz, kendiniz, oluşunuzla, bugün olduğunuz kişi olarak, o çok beklediğiniz sevmek halini vermeye hazır mısınız? Ne almak istediğinizin idrakinde misiniz? Eğer cevabınız gerçek bir evet ise, en güzel sevilmek halinin sizi bulması dileklerimle…

 

İlginizi çekebilir: İlişkilerimizde bitişten önceki son çıkış: Sevgi talep etmek

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale