X

Sevginin şifalı gücü ile iyileşip dönüşmek

6 yıldır birçok farklı öğreti ve metot aracılığıyla, ruh-beden-zihin seviyelerinde kendinle çalışan biri olarak öğrendiğim en önemli şey; ancak sevgiden iyileşip, dönüşebileceğimiz. 

Kişisel dönüşüm yoluna ilk girdiğim zamanlarda motivasyonum daha çok kendini düzeltmek üzerineydi. Hayatımda yolunda gitmeyen şeyler vardı ve bunların içindeki kendi payım ile yüzleşmeye başlamıştım. Buna sebep olan zayıf bulduğum parçalarımdan kurtulup, daha iyi ve güçlü bir versiyonuma ulaşma çabasındaydım. Fakat planladığım gibi olmadı. 

Daha güçlü olabilmek, ancak güçsüzlüğümü tam anlamıyla kapsadığımda mümkün olabilecekti. Yaşadığım her bir zorluk, eninde sonunda kendimi bütünüyle -zayıf ve incinmiş parçalarımı da kapsayarak- daha fazla sevebilmeyi gerektirdi.

İlişkilerimde üst üste yaşadığım hayal kırıklıkları, yıllarca dışarıda aramış olduğum sevgiyi içimde bulmaya yöneltti. Yaşadığım kronik sağlık problemleri, hayattaki yıkıcı var oluş biçimimi kökten değiştirerek, kendime daha fazla şefkat gösterebilmeyi ve bedenime -ve onun sınırlarına -saygı duymayı öğretti. Tükenmişliğim sebebiyle bir süre iş hayatına ara verebilmek, kendi değerimi kimliklerimden ayrıştırabilmeyi ve kim ne derse desin, kendime sahip çıkıp, ihtiyacım olanı kendime vermeyi gerektirdi. Çıkış yolu hiçbir zaman madde seviyesinde olmadı. Hiçbir zaman daha fazla ‘dışsal’ çabayı, mücadeleyi ve disiplini gerektirmedi. Çıkış yolu her zaman, derin bir içsel çalışmada ve daha fazla sevgiye erişebilmekteydi. 

Marianne Williamson’ın mucizeler kursu öğretilerini anlattığı Sevgiye Dönüş kitabı, bu konudaki en büyük destekçilerimden oldu. Willimson kitabında şöyle ifade ediyor; 

“Pşisik acımız ister ilişkiler alanında, ister sağlık, kariyer vb. alanlarda olsun, sevgi etkili bir kuvvet, bir şifa ve yanıttır. Biz sevgiyle doğduk. Korkuyu ise burada öğrendik. Spiritüel yolculuk aslında korkunun bırakılması ya da unutulması ve sevginin kalplerimize kabul edilmesidir.”

Buradaki sevgi kavramı, bir tür kişisel gelişim klişesinden ya da kapitalizmin bize öğrettiği şekilde, çeşitli ürünleri ve deneyimleri satın alarak kendini şımartmaktan çok öte. Gerçek özümüzü oluşturan; kutsal, koşulsuz ve sonsuz bir sevgiye geri dönmeyi ifade ediyor.

Elbette ki yazıldığı kadar kolay değil. Çünkü sevginin olmadığı yerde korku var. Ve biz egoların yönettiği, dolayısıyla korkunun baskın olduğu bir dünya düzeninde yaşıyoruz. Ego değişime direnç gösterir çünkü çok korkar. Bu sebeple ne kadar zorlayıcı olursa olsun konfor alanında kalmak ister. Dolayısıyla, sevgiye (yani otantik benliğimize) giden yol, hem kendi egomuzu/gölgelerimizi hem de sosyal yazılımı aşabilmeyi gerektiriyor.

Willimson şöyle devam ediyor: “Bize rekabet, mücadele, sınırlı kaynaklar, suçluluk, kötülük, kıtlık ve kayıp gibi düşünceler öğretildi. Bize derecelerin, unvanların, yeterli olmanın, paranın ve işleri doğru yapmanın sevgiden daha önemli olduğu öğretildi. Diğer insanlardan ayrı olduğumuz, olduğumuz halimizle yeterince iyi olmadığımız öğretildi. Fakat sevgi esas varoluşsal olgu. Temel realitemiz ve dünya üzerindeki amacımız.” 

Bize çocukluğumuzdan beri öğretilen ve dayatılan her türlü olguya karşı, kendimizi koşulsuz olarak sevmeye niyet etmek, radikal bir varoluş biçimi. Alt çakraları (korkuyu ve bize iyi gelmeyen inanç kalıplarını) aşıp, kalbe ulaşmayı ve cesaretli olmayı gerektiriyor. Burada; otantik benliğimizi, yaratım gücümüzü ve sonsuz olasılıklar evrenini keşfetmeye başlıyoruz. Hayatta kalma modundan, yaratım moduna, yıkıcı bir mücadeleden, çabasız bir varoluş şekline geçiyoruz. 

Bir süredir, kendimi bir çıkmazda/zorluk içinde hissettiğimde, kendime sorduğum ilk şey şu; sevgi ne yapardı? 

Williamson’ın belirttiği gibi, yaşadığımız problem ne olursa olsun, sevgi en kuvvetli yanıt ve şifa kaynağı. Ve korkunun egemen olduğu dünyamızda, her türlü koşul ve durumda kendimizi sevebilmeye cesaret etmek, sadece kendimize değil, dünyaya verebileceğimiz en değerli armağan. 

Bu yazı karşına çıktıysa, hayatında şu sıralar seni zorlayan şeyi düşün ve kalbine sor; sevgi ne yapardı? 

Cevap, sen duymaya gönüllü olduğunda, mutlaka gelecek.

İlginizi çekebilir: ‘Sorunlarımızı, onları yarattığımız düşünce seviyesiyle çözemeyiz’

Kübra Keleş: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale