X

Senin hikayen ne: Kendi hikayenizi anlatırken nelere dikkat etmelisiniz?

Birkaç ay önce yeni bir hayat kurmak üzere başka bir şehre taşındım. Farklı bir kültür, başka bir dil ve daha bir sürü engelleyici faktöre rağmen sosyalleşmek, yeni insanlarla tanışmak için kendi hobilerimle de örtüşen toplulukların etkinliklerine katılmaya başladım. Yine bu buluşmalardan birine benimle birlikte katılan arkadaşım B.’nin “Sen ne iş yapıyorsun?” sorusuna verdiği cevap sonrası soruyu soran kişinin bir saniye duraklayıp “Olsun ya…” (bakınız: Yiğit Özgür “Yoo bence güzel” karikatürü) tepkisi sonrası düşünme sürecim başladı.

B. aslında burada kendi şirketini kurmuş, start-up’lara strateji ve pazarlama vb. alanlarda hizmetler vererek, yapmaktan çok keyif aldığı ve hatta yaşadığımız çağa hizmet eden bir işle uğraşıyor olmasına rağmen karşısındaki durumu kötü bulmuştu. Çünkü B. de kendi hikayesinin gücünün, işinin güzelliğinin farkında olarak değil de sorunlu taraflarına odaklanarak tanıtımı yapmıştı. İlk başta kendi inanmamıştı bunun başarılı ya da ilgi çekici bir hikaye olduğuna.

İnsanların kendini tanıtma sürecini izlerken, konuşma tonunun, vücut dilinin ve o tanıtımdaki öykünün önemini bu aralar çok daha fazla fark ettiğim için bu ay yazımı kendi hikayesinin farkında olmayan, hikayesini sahiplenemeyen ya da daha da güzelleştirmek isteyenler için yazıyorum.

Günümüz dünyasında yaşadığımız hayatlar birbirine çok benzer bir akışta ilerliyor. Doğduğumuz günden itibaren iyi okullara gidip kaliteli bir eğitim almaya çalışıyor, yolda çeşitli hobiler ya da entelektüel uğraşlar ediniyoruz. Lise sona kadar belki de ilgimizi çekmeyen bir yarışa sürükleniyor, en iyi üniversitelere yerleşmeye çabalıyoruz. Mezuniyet sonrası da farklı değil. Öncelikle, bizim gerçekten istediğimiz değil de en azından bir açıdan bizi tatmin eden bir iş buluyoruz ki bu iş; para, kariyer, statü, mesleki doyum, gelişim gibi etmenlerle de şekilleniyor. İlerleyen yıllarda ciddi bir ilişki, aile kurma, ev sahibi olma vb. adımlarla benzer bir örüntü devam ediyor. Bunları yaparken de sıradan biriymiş gibi hissedip her yaşadığımızı normalleştirebiliyoruz. Hatta son dönemlerde bu akışı alabildiğine kötüleme hali de popülerleşti.

Halbuki hayatımızın akışında her birimizi farklı yapan bir sürü hikaye var. Anlamsız gelen yaşanmışlıkların içerisinde bile çok güçlü bir hikaye yatıyor olabilir. Burada bu hikayelere hangi açıdan baktığımız çok önemli.

Şahsen ben, doğam gereği genelde olumsuza ve en kötü senaryolara yönelmeye meyilli olsam da daha rasyonel düşünerek olumlu ve olumsuz dengesinde kalma taraftarıyım. Buna rağmen hikayelerimizi oluştururken olumlunun ağır bastığı tarafta konumlanmanın gücüne inanıyorum çünkü bu, o hikayenin yeni bölümlerinin olumlu yönde gerçekleşmesine katkı sağlar. Çünkü beynimiz duyduğuna inanır; hatta duyduğunu gerçekleştirmek için arka planda hikayeyi güçlendirecek destekleyici kararlar vermemize yardımcı olur. Bu nedenle hikayemizin her öğesi bir sonraki bölümün gerçekleşmesi için hayati önem taşır.

Hikayenizi şekillendirirken başka nelere dikkat edebilirsiniz?

Herkesin hayatında işlerin iyi gitmediği, güçlüklerle mücadele ettiği dönemler vardır. Kimi zaman bu zorlukları aştıktan sonra yaşanan bu durumu değersizleştiririz. Özellikle sorumluluk sahibi olanlar bunu “yapılması gereken buydu” diye yorumlayabilir. Halbuki bu aşılan zorluklar hikayemizin önemli bir parçasını oluşturur çünkü her aşılan zorluğun ardında bir başarı hikayesi vardır. Denemek bile başlı başına bir başarıdır. Örneğin B.’nin en büyük başarılarından biri 33 yaşında her şeyini geride bırakıp sadece birkaç ay geçimini sağlayacak bir parayla başka bir ülkeye yerleşme kararını alması ve hatta bunu gerçekleştirmesidir ve bu, B.’nin hikayesinin güçlü bir öğesidir.

Hikayemizi şekillendirirken hitap ettiğimiz hedef kitlesi de denklemin önemli bir parçasıdır. O kişilere bunu neden anlatıyor olduğumuzu, ana amacımızı, bu konuşmanın sonucunda nasıl hissetmek istediğimizi irdelememiz gerekir. Burada hesapçı ya da içten pazarlıklı bir tavırla değil de daha stratejik düşünerek hikayeyi gerçekten yaşanmış doğrularla hitap ettiğimiz kişiye göre uyarlamaktan bahsediyorum.

Hikayemiz ancak kişisel değerlerimizle örtüştüğü takdirde bir bütün oluşturabilir. Kişisel değerlerimiz tutum ve davranışlarımızı şekillendirirken gelişimimize ve hayatımızı istediğimiz şekilde yaşamamıza katkı sağlar. Bu, hayatta bizi tatmin edecek gayeyi bulmamıza yardımcı olduğu gibi karar verme süreçlerimizi de etkiler. Örneğin özerklik değerine önem veren birinin her adımını bilmek isteyen bir yöneticiyle huzurlu çalışabilmesi mümkün olamaz çünkü bu durum kişinin temel değeriyle uyuşmaz ve özünde onu mutsuzluğa sürükler. İşte bu gibi kişisel değerler hikayemizi şekillendirirken, hikayenin detaylarında mutlaka yer almalıdır. Bu, hikayemizi daha da sahiplenmemize ve hikayemizin yeni bölümlerinde daha etkin olmamıza yardımcı olur.

Nietzche’nin dediği gibi: “Temelde her insan, bu dünyada yalnızca bir kez var olan, benzersiz bir varlık olduğunu yeterince iyi bilir ve böylesine fevkalade canlılıkta bir ‘birlik içinde çeşitlilik’ örneği, hiçbir sıra dışı tesadüfün eseri olarak asla ikinci kez bir araya getirilemez.”

Eşsiz hayat hikayenizin farkına varmanız dileğiyle…

İlginizi çekebilir: İdeal benlik: Olmanız gereken değil, olmak istediğiniz kişi kim?

Ayşe Nazar Çoban: ODTÜ Kimya Mühendisliği bölümünden 2008 yılında mezun olduğumdan beri petrol sektöründe çalışıyorum. 3 yaşında başladığım spor ise hayatımın merkezinde. Bugün hala aktif olarak antrenman yapıyor ve rüzgarı yakaladığım her an büyük bir tutkuyla uçurtma sörfü (kitesurf) yapıyorum. Öğrenmek, kendimi geliştirmek ve öğrendiklerimi çevremdekilerle paylaşmaktan oldukça keyif alıyorum. Peki, Upwind hikayem nasıl başladı? Çalışmakta olduğum şirketin yetenekli kadınlar programına seçildim ve bu programda bir koç ile çalışma fırsatı bulduğum zaman, bu işi profesyonel olarak yapmaya karar verdim. ICF onaylı koçluk, NLP eğitimlerinin yanı sıra Toronto Üniversitesi ve Yale Üniversitesi Psikoloji bölümünden eğitimler aldım. Şu an kurucusu da olduğum Upwind çatısı altında yaşam, kariyer ve nefes koçluğu desteği veriyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale