Sağlıklı iletişim nedir: İletişimin 4 boyutu ve etkili iletişim stratejileri

Saatlerce hiç susmadan konuşmak, üstesinden gelemediğimiz zorlu duyguları paylaşarak hafiflemek, ihtiyaçlarımızı karşılamak, hikayelerimizi nesilden nesile aktarmak, bazense sadece güvende olduğumuzu hissetmek… İnsan, doğası gereği hem diğer insanlarla hem de bütün doğayla etkileşimde olan, sosyal bir varlık. Hem kendimizle hem de diğer insanlarla kurduğumuz ilişkinin en önemli parçasını, sözlü ya da sözsüz iletişim araçları oluşturuyor. Bu nedenle sağlıklı iletişim kurabilmek, insanın en temel ihtiyaçları arasında yer alıyor.

Diğer insanlarla bağlantı kurmaya olan sınırsız isteğimiz ihtiyaçlarımızı karşılamanın yanı sıra, mutlu bir yaşam sürdürmenin ve potansiyelimizi gerçekleştirmenin gereklilikleri arasında yer alıyor. Tam 75 yıl süren ve mutlu bir hayatın sırlarını keşfetmeyi amaçlayan “Grant and Glueck Study”, hepimizin bildiği adıyla ‘Harvard Mutluluk Araştırması’, mutlu ve anlamlı bir hayatın ancak kaliteli ve anlamlı ilişkiler kurarak mümkün olabileceğini söylüyor. Başarılı bir sosyal hayatın kilidini açan anahtar ise: Sağlıklı ve etkili iletişim becerileri!

Peki, özellikle sosyalleşmenin çok daha zor hale geldiği pandemi döneminde sağlıklı iletişim becerilerini canlı tutabilmek mümkün mü? Sağlıklı iletişim ne demek ve bazı insanlarla, bazı durumlarda sağlıklı iletişim sürdürebilmemiz neden çok daha zor? İletişimde yaşanan zorlukların ne kadarına biz sebep oluyoruz, ne kadarı karşı tarafın ‘suçu’? Çok fazla iletişimde olmak ya da hiç iletişim kuramamak arasındaki dengeyi sağlamanın formülü ne? Romantik ilişkilerimizde diğer ilişkilerimize kıyasla daha fazla iletişim problemi yaşamamızın sebebi ne olabilir?

Bu haftanın temasında, sağlıklı iletişimin oluşum mekanizmasını, sağlıklı iletişim kanallarında tıkanıklık yaratan ‘iletişim blokajlarını’, romantik ilişkilerde iletişimin neden önemli olduğunu ve nasıl farklılaştığını tüm detaylarıyla inceledikten sonra; bilimsel araştırmalarla desteklenmiş sağlıklı ve etkili iletişim stratejilerini sizlerle paylaşacağız.

Ancak öncesinde sağlıklı iletişim nedir, neden önemlidir, neden bazılarımız için zorken bazılarımızda kaygıya neden olabilir yakından inceleyelim.

Sağlıklı iletişim neden önemli?

Biliçdışımızın en derinlerini araştıran Sigmund Freud’tan bağlanmanın temellerini inceleyen John Bowlby’e, insanın en temel ihtiyaçlarını hiyerarşik bir düzende kavramsallaştıran Abraham Maslow’dan insanın yaşamda ilerlemesinin merkezinde ‘sosyal ilgi’nin olduğunu savunan Alfred Adler’e; geçmişten günümüze insanın doğasını araştıran tüm psikoloji ekollerinin en önemli ortak noktası insanın sosyal bir varlık olduğu, kişiliğinin dış dünyayla kurduğu iletişimle şekillendiği ve bağlanmaya, bir gruba ait olmaya ihtiyaç duyduğu gerçeği. Kurduğumuz anlamlı, kaliteli ve samimi sosyal etkileşimlerin öznel iyi oluşumuzu artırmasının, kendimizi mutlu ve güvende hissettirmesinin ve yaşam tatmini sağlamasının nedeni de bu temel ihtiyacın karşılanmasıyla ilgili.

Farkında olmasak da, hemen hemen tüm davranışlarımız gün içinde bu ihtiyaç etrafında şekilleniyor. Yoldan geçen birine gülümsemek, hiç konuşmasak bile birinin telefonunu çaldırmak, sevdiğimiz biri zarar gördüğünde yüzümüzde oluşan korku ifadesi, duygularımızı sözle aktarmak, sarılmak, el sallamak, birinin yüzüne bakmak, dinlemek için öne eğilmek gibi sözlü ve sözsüz pek çok davranışımız dış dünyayla bağlantı kurmamızı sağlayan iletişim araçları. Peki, birinin gözlerinin içine bakmak rahatsız edici olamaz mı? Konuşurken seçtiğimiz her kelime karşı taraf üstünde gerçekten bu kadar etki bırakıyor mu? Bağlanma ihtiyacını karşılayabilmek için herkese sarılmak ya da dokunmak, sağlıklı iletişim kurduğumuz anlamına mı geliyor? İletişimin neden önemli olduğunu anlayabilmek, iletişim becerilerini geliştirmek ve iletişim blokajlarının farkında olmak için öncelikle sağlıklı iletişimin ne demek olduğunu zihnimizde netleştirmemiz gerekiyor.

Sağlıklı iletişim nedir?

İletişim denildiğinde hepimizin ilk aklında beliren ilk şey karşılıklı konuşan iki kişi ve bu basit çıkarımımızda çok da haksız değiliz. İletişimle ilgili tüm modeller, iletişimin genellikle bir verici ve bir alıcı arasında gerçekleştiğini, gönderen tarafından kodlanan (genelde sözlü/yazılı dil ve beden dili) ve alıcı tarafından kodu çözülen bir mesajı içerdiğini temel alıyor. Ayrıca alıcının mesajımıza verdiği yanıtlar, iletişim kurulan kanalı tıkayabilecek olası blokajlar ve dikkat dağıtıcılar da iletişimin bir parçası olarak kabul ediliyor.

İletişimin ilk adımı olan mesajın kodlanması süreci, mesajı iletenin düşüncelerini iletilebilir mesajlara dönüştürmesini ifade ediyor. İletişimin ikinci basamağındaysa alıcı, gönderen tarafından iletilen sözlü ya da sözsüz tüm mesajları yorumluyor ve bu döngü böyle devam ediyor.

Teoride iki cümleye sığan ve anlaşılması son derece basit gibi görünen iletişim süreci, söz konusu uygulamaya gelindiğinde insana dair tüm kompleks süreçlerin süzgecinden geçerek, karmaşık bir hal alabiliyor. İletilen mesajın okunması kişisel değerlerle, yargılarla, kalıplaşmış inançlarla ve alıcının dünyayı nasıl algıladığıyla yakından ilgili olduğu için başka birinden gelen hiçbir mesajın kodunun önyargılardan arınmış şekilde çözümlenebilmesi mümkün değil. Dolayısıyla bize iletilen mesajları nasıl okuduğumuz, teoride anlatılan nesnel gerçeklikten çok uzakta. Hepimizin, kendi gördüğümüz dünya resmini oluşturan özgün filtreleri ve eşsiz algılama stilleri var. İletişim sürecini çok daha karmaşık hale getiren şeyse, alıcının değerlendirmesinin öznelliği kadar, gönderenin mesajının da neredeyse hiçbir objektiflik taşımıyor oluşu. Oliver Sacks’ın da dediği gibi ‘Yalnızca başkalarına ne düşündüğümüzü söylemek için değil, aynı zamanda ne düşündüğümüzü kendimize de söylemek için konuşuyoruz.” Yani konuşma ve iletişim düşünme sürecimizin ayrılmaz bir parçası ve düşünmenin kompleks süreci, iletişim sürecimizde de geçerli.

Sağlıklı iletişimin temelleri: Dört Boyutlu İletişim Modeli

En bilinen iletişim modellerinden biri olan Dört Boyutlu İletişim Modeli’nde, iletişime dahil olan mesajların dört farklı yönü olduğu ifade ediliyor:

  1. Gerçek: Ne hakkında bilgi veriyorum? (veriler, gerçekler, olgular, ifadeler)
  2. Kendini açığa vurma: Gerçek bilgiye eklediğim, kendimle ilgili bilgiler.
  3. İlişki: Alıcı hakkında ne düşündüğümüz (alıcıyla aranızda nasıl bir bağ olduğu hakkında bilgiler)
  4. Çağrı: Alıcıya yaptırmak istediğimiz (alıcıyı etkileme girişimi)

İletişime dahil olan her bir mesajın bu dört farklı boyutu birbirinden çok farklı süreçler izleyerek karşı tarafa iletiliyor. Örneğin, partnerinize ‘şeker kavanozu boş’ dediğinizde, kavanozda şeker kalmadığı mesajını iletmekten çok partnerinize kavanozu boşaldığı zaman doldurması için bir uyarı yapıyor olabilirsiniz.

Tıpkı ilettiğimiz mesajlarda olduğu gibi, aldığımız mesajlarda da vericinin ilettiği şeyi bu dört boyuttan birinde daha baskın şekilde algılama eğilimi gösterebiliyoruz. Yukarıdaki örnekten ilerlemek gerekirse, eğer partnerinizin ‘ilişki kulağı’ daha iyi eğitilmişse, sizin ‘şeker kavanozu boş’ mesajınızı ‘Kavanozu doldurmayı unuttuğun için güvenilmez birisin!’ şeklinde duyma eğiliminde olabilirsiniz. Yaşamın ilk yıllarından beri deneyimlerimizle gelişen iletişimin bu dört boyutunun tümünde yetkinlik kazanmak, aldığımız mesajları çok daha hızlı analiz etmemize ve amacını saniyeler içinde anlamamıza olanak tanıyor. 

Ancak bir taraftan da, hem gönderenin hem de alıcının bu dört yöndeki temel vurgusu, sağlıklı iletişim için bir engel oluşturabiliyor. Bu noktada, duyduğumuz şeyin karşımızdaki kişinin anlatmaya çalıştığı şey olmayabileceğinin farkında olmak ve hiçbir zaman kesin değerlendirmeler yapmamak oldukça önemli. Kendinizi yaşamınızdaki farklı insanlarla iletişim kurarken biraz gözlemlerseniz, iletişimin bu dört boyutundan hangisinin sizde daha baskın olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. Karşınızdakinin her cümlesine itiraz ediyor musunuz? Kendinizi sık sık sorgulanmış gibi hissediyor musunuz? Verilen mesajların imalarla dolu olduğunu mu yoksa net bir şekilde iletildiğini mi düşünüyorsunuz?

Sağlıklı iletişim kurabilmek için iletişimin bu dört yönün, her an farkında olmamız gerekiyor. Bundan sonraki süreçte, size iletilen herhangi bir mesajı iyi anlayamadığınızı düşündüğünüzde bu dört yönden değerlendirmenizi yapabilirsiniz. ‘Bana iletilen bu mesajı başka biri duymuş olsa nasıl yorumlardı?’ sorusunu aklınızda bulundurarak, mesajla iletilmek istenen objektif gerçekliğe odaklanmaya çalışın ve karşınızdaki kişinin size anlatmaya çalıştığı şeyi doğru anlayıp anlamadığınızı netleştirmek için soru sormaktan çekinmeyin.

İlişkinizde hiç iletişim yoksa…

En önemli ve en temel iletişim becerilerinden biri dinlemedir. Derin, anlamlı ve pozitif ilişkiler ancak tüm tarafların birbirini dinlemesiyle mümkün olabilir. Aile ilişkisi, arkadaşlık ilişkisi ya da romantik ilişki… Herhangi bir ilişkinizde iletişimin olmadığını düşünüyorsanız, iki taraftan birinin ya da her iki tarafın da birbirini dinlemiyor olması olasıdır. Bazen iki tarafın da haklı olduğunu kanıtlama çabası, bazen de konuşurken başka şeylerle ilgilenmek ve ilgiyi mesaj iletmeye çalışan kişide tutmamak etkili dinlemenin, dolayısıyla sağlıklı iletişim kurmanın önündeki en büyük engel olabilir. İletişim konusunda dinlemeyle ilgili yapılan en yaygın hatalar:

  • Karşınızdaki kişi konuşurken zihninizde farklı düşüncelerin olması ya da hayal kurmak,
  • Karşı tarafın söylediklerinden sonra ne söyleyeceğinizi planlamak,
  • Karşı tarafın size ilettiği cümlelerdeki olası mesajları tahmin etmeye çalışmak,
  • Akılda önceden belirlenmiş, belirli bir hedef ve gündemle ilerlemek.

Aktif dinleme, karşımızdaki kişi bir şeyler anlatırken konuşmamaktan çok daha fazlasıdır. Karşımızdaki kişiye gerçekten ilgi göstermeyi, merak etmeyi ve yönelmeyi gerektiren bir sanattır. Aktif dinleme en temelde şu davranışları içermelidir:

  • Beden dilinizle, bakışlarınızla, oturuşunuzla ve postürünüzle dikkatinizin karşı tarafta olduğunu gösterin.
  • Kendi düşüncelerinize değil, karşınızdaki kişinin aktardığı düşüncelere odaklanın.
  • Yargılamayın, eleştirmeyin, anlatılanları sadece kendi değerleriniz çerçevesinde değerlendirmeyin.
  • Sessizliğe tolerans gösterin. Kendinizi sürekli konuşmak zorundaymışsınız gibi hissetmeyin.

Sağlıklı iletişim kurmanın yolları

İletişim becerilerini geliştirmenin oldukça etkili stratejileri var. Özellikle Marshall B. Rosenberg tarafından geliştirilmiş olan Şiddetsiz İletişim Modeli, sağlıklı ilişkiler oluşturmak için yapmanız ve yapmamanız gerekenlerle ilgili yapılandırılmış bir çerçeve sunmak konusunda son derece başarılı. Yaşanan iletişim problemlerine yargıdan uzak ve objektif bir bakış açısıyla yaklaşmanın yollarını sunan bu yaklaşım, karşımızdakini değil kendi algımızı değiştirmeye odaklanıyor. Gözlem ve yorumlama, duygular ve düşünceler, ihtiyaç ve strateji, talep ve istek olmak üzere dört boyutlu bir farkındalık çerçevesi sunan Şiddetsiz İletişim Teknikleri’ni ilerleyen günlerde sizlerle detaylı olarak paylaşacağız.

Ancak özet olarak, tüm ilişkilerinizde daha sağlıklı iletişim kurmak için dikkat etmeniz gereken en önemli şeylerin başında, iletişimin ne kadar karmaşık bir süreç olduğunun farkında olmanız ve bu farkındalıkla hem karşı tarafa mesaj iletirken hem de aldığınız mesajları okurken daha dikkatli olmanız geliyor.

İletişim hatalarının farkında olun

Hepimiz, başkalarına kafa karıştırıcı mesajlar gönderebiliyor ve karşımızdaki kişinin gönderdiği mesajları olduğu gibi almakta zorlanabiliyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz karmaşık süreçler, iletişimlerimizde hiç hata yapmadan ilerleyebilmenin mümkün olmadığının en önemli göstergeleri. Dolayısıyla iletişim sırasında hiç hata yapmamaya çalışmaktansa, gönderdiğiniz ve aldığınız mesajların tamamında hata payı olabileceğini göz önünde bulundurarak konu her ne olursa olsun anlayışlı, nazik ve hoşgörülü bir tutum sürdürmeniz sağlıklı iletişim kurabilmeniz açısından son derece önemli.

Kullandığınız dile dikkat edin

Karşı tarafa iletmek istediğiniz mesajın içeriği kadar o mesajı nasıl ilettiğinizle de son derece önemli. İletişimin 4 boyutunu göz önünde bulundurarak, her bir kelimenizi ve cümlenizi alıcıya göre şekillendirin. Çoğu zaman en yakın dostlarımızın, ebeveynlerimizin, partnerimizin ya da çalışma arkadaşlarımızın ihtiyaçlarımızı, duygularımızı biz söylemeden anlamalarını ve buna göre davranmalarını beklesek de, düşünce okuma gibi bir becerileri yoksa bunu yapabilmeleri mümkün olmayacaktır. Bu nedenle sağlıklı iletişim kurabilmek için mesajlarınızı karşı tarafa nasıl iletmeniz gerektiği konusunda stratejik davranmalısınız.

Karşı tarafın ilettiğiniz mesajı iletmek istediğiniz şekilde algıladığından emin olun

Herhangi bir konuşmanızda, karşınızdan duyduklarınız sizi şaşırttıysa ya da beklemediğiniz bir tepkiyle karşılaştıysanız doğru anlayıp anlamadığınızı/doğru anlaşılıp anlaşılmadığınızı test etmeniz gerekir. Soru sormak, karşı tarafın cümlelerini tekrar etmek gibi çeşitli yöntemler, birbirinizi doğru anlayıp anlamadığınızı netleştirmeniz konusunda size yardımcı olacaktır. Eğer anlamadığınız, zihninizde havada kalan bir nokta varsa, boşlukları kendi kendinize doldurmaya çalışmayın.  

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!