X

Sağlıklı beslenmede en çiğ akım: Raw Food  

Son dönemlerin en trend beslenme akımlarından biri olan raw food; sebzeler, meyveler, tahıllar, otlar, baklagiller, kuruyemişler, filizlenmiş tohumlar, çekirdekler ve deniz bitkilerinden oluşan bir dünyaya sahip. Yaşayan, ham ve canlı besinleri, doğanın bize sunmuş olduğu en saf haliyle, ateş bulunmadan önceki insanlar gibi yaşamamızı söyleyen bir beslenme biçimi. Doğal olarak bu beslenme tarzında hayvansal gıdalar (arı poleni hariç), işlenmiş ürünler, kimyasal ürünler, un ve şeker asla tüketilmiyor.

Her geçen gün dünyada ve ünlüler arasında popülerleşmeye başlayan raw food bir diyet değil, aslında yaşam biçimidir. Aynı zamanda zayıflamaya da çok yardımcı olan bir akımdır. 40-45 derecenin üzerindeki bir ısıya asla yer yoktur, besinler ya çiğ olarak ya da kurutularak tüketilir; çünkü 47 derecenin üzerinde; çiğ sebze, meyve ve diğer besinlerin içerisindeki çoğu vitamin, mineral, enzimlerin ve yararlı bakterilerin kaybedilir. Çiğ gıdalar; vitamin, mineral, besin değeri ve enzim açısından çok zengindir ve vücut tarafından tamamen sindirilir. Yiyeceğinizi pişirdiğinizde, ne yazık ki enzimleri öldürüp bağışıklık sisteminizi de tehlikeye atar hale geliyorsunuz.

Çiğ beslenme kilo verdirir mi?
Çiğ olan her şey vücutta sindirildiği için çiğ beslenirken kalori hesabı yapmanıza gerek kalmaz ve hep fit görünürsünüz.

Raw food akımında kalori hesabına gerek yoktur; çünkü çiğ olan her şey vücut tarafından tamamen sindirilir. Glisemik indeksi yüksek olan her şey kan şekerinizi arttırır ve sürekli yemek yeme ihtiyacı duyarsınız. Sebze ve meyveler glisemik indeksi en düşük besinlerdir. Ayrıca tüketilmesine izin verilen besinlerin alkali seviyeleri de yüksektir. Yani çiğ beslenen bir insan, doğal olarak alkali besleniyor olacaktır. Yaşam biçimi sayesinde hem uzun ömürlü, hem sağlıklı, hem de fazla kilolarından kurtulmuş olacaktır.

Çiğ beslenmenin faydaları nelerdir?

Pişirilmiş yani enzimi öldürülmüş besinler tam olarak parçalanamaz. Bu yüzden vücutta sindirimi zorlaşır ve bağırsaklarımızda çürümeye başlar, parazitlere alt yapı oluşturulur.

Vücudun sınırlı enzim üretme kapasitesini ölü besin tüketerek harcamazsanız ve çiğ beslenirseniz, yaşlanmayı da geciktirebilirsiniz.

Ayrıca çiğ beslenerek vücunuzun alkali-asidik dengesini korursunuz. Sağlıklı beslenme sonucu vücudun pH dengesi 7.36 ile 7.44 arasında alkali seviyede yer alır. Asidik gıdalarla beslenme sonucu vücut tekrar denge sağlamaya çalışırken potasyum, kalsiyum, magnezyum, sodyum gibi hayati önem taşıyan bazı minerallerin kaybı meydana gelir. Bu da asidoz yani asidik pH seviyesine yol açar ve asidoz, başta kanser olmak üzere bir çok ölümle sonuçlanabilecek hastalığa neden olur. Asidize olmuş besinler kronik hastalıkların birçoğuna da sebep olur. Öte yandan çiğ beslenme; ise kanser riskini büyük oranda düşürür, kolestrol ve yüksek tansiyon için çok faydalıdır, obeziteyi önler ve Parkinson riskini ortadan kaldırır.

Çünkü çiğ beslenen insanın hücreleri tam anlamıyla doyar, enerji seviyesi ciddi anlamda yükselir, hormonları düzene girer, uyku ve yaşam kalitesi değişir. Cildi güzelleşir, genel sağlık durumları güzelleşir, anksiyete ve depresyondan uzaklaşırlar. Bol lifli beslenmeleri sonucu sindirim sistemleri de düzene girer.

Vegan beslenme ve raw food farkı

Aslında ikisi de diyetten ziyade bir yaşam biçimidir. Veganlar, et endüstrisine tamamen karşıdır. Hayvanlar üzerinde deney yapılarak kullanan ilaç, makyaj ürünleri, kürk, deri ve yün gibi ürünleri asla kullanmazlar. Raw food ise, ateş ve ısıya karşıdır. 47 derecenin üzerinde pişirilen hiçbir besini tüketmezler, mümkün olduğunca organik olan her şeyi tercih etmeye çalışırlar. Genel anlamda raw beslenen bir kişi de bu akımı yaşam tarzı olarak benimsediğinde, diğer toksinlere karşı daha hassas bir bünye sahip olur. Diş macunu, parfüm gibi ürünlerin de kimyasal olanını kullanmak yerine daha doğal ve organik olan ürünleri tercih ederler.

Çiğ beslenmeye nasıl geçiş yapmalıyım?

Her ne kadar çiğ beslenme vücut için mükemmel bir detoks olsa da, ani bir geçişte vücutta; kabızlık, sindirim problemleri, baş ağrıları ve şişkinlik gibi yan etkiler görülebiliyor. Dolayısıyla başlamadan önce isterseniz bir detoks programına girebilirsiniz ya da gün gün pişirilmiş besinlerinizi azaltarak bunu 1 haftalık sürece yayabilirsiniz.

İlgili yazı: Kış ayları için en yararlı 20 detoks besin

Çiğ beslenmeye geçmeden önceki hafta detoks programı uygulayarak, ani beslenme değişiminin yaratacağı olumsuz etkileri ortadan kaldırabilirsiniz.

Yapacağınız en büyük hata sebze, yeşillik ve meyve ile beslenmek olacaktır; çünkü vücudunuzun sağlıklı yağlara ve daha yoğun protein kaynaklarına ihtiyacı vardır. Chia tohumu, haşhaş, kenevir tohumu, avokado, hindistan cevizi, badem ve kaju hem sağlıklı yağ hem de protein açısından kesinlikle tüketmeniz gereken gıdalardandır. Şeker bakımından problemli olduğundan meyve tüketimini çok abartmayın, onun yerine yeşillik ve sebzeler ile tohumları tercih edin. Eğer meyve tutkunuysanız düşük şekerli çilek, ahududu, kivi, greyfurt, avokado ve hindistan cevizini tercih edin.

Son olarak şunu eklemek isterim ki; diğer beslenme akımları gibi çiğ beslenme de dengeli ve düzenli beslenmeyi vurguluyor. Meditasyon ve egzersizi de hayatınıza dahil etmeniz gerekmektedir. Size düşense; bedeninize kulak verip sizin için en doğru olanı bulmak ve bunu dönemsel diyetten ziyade yaşam biçimi haline getirmektir. Sağlıklı yaşamı benimseyen insan eninde sonunda ruh, beden ve zihin bütünlüğünde kendini buluyor. İşte en büyük başarı o noktaya erişebilmekte zaten.

Dilşat Erdil: Sağlıklı Yaşam Danışmanı ve Bütünsel Bilinçaltı Değişim Uzmanı. Koç Üniversitesi İşletme Bölümü mezun olduktan sonra hayatını sağlıklı yaşam ve beslenmeye adamıştır. The BodyMind Institute’dan Nutritionist eğitimini aldıktan sonra Human Anatomy & Phsiology, The 90 Day Renewal Program sertifikalarını almıştır. Bir şeyi insanlar üzerinde uygulayabilmek adına önce işin mutfağına inmenin gerekli olduğunu düşünen Dilşat Erdil, raw akımın önde gelen isimlerinden olan David Wolfe’den Raw Nutrition eğitimi almış ve raw şeflik kurslarına katılmıştır. Kendi deneyimleri, aldığı eğitimler ve spor tutkunu kişiliği ile insanların hayatlarına dokunup onların hem fiziken hem ruhen hafiflemesinden mutlu oluyor. Dilşat Erdil, değişimin sadece fiziksel değil aynı zamanda bilinçaltı ve farkındalık ile birleşmesi gerektiğini düşünerek bütünsel değişim programını tasarlamıştır. Maslak’takı ofisinde birebir sağlık ve bilinçaltı seanslarını sürdürmektedir.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale