X

Romantik ilişkilerde iletişim ipuçları: Partnerinizle ‘itişmeden iletişebilmenin’ 8 yolu

Bazen kişilik çatışması, bazen ailevi konular, bazen plansızlık, bazen düzensizlik… Romantik ilişkilerde yaşanan iletişim problemleri, yaşamımızı belki de en olumsuz etkileyen durumların başında geliyor. Sınırlarımızın net çizgilerle belirli olmaması, duygularımızı kontrol edemememiz, partnerimizi iyi dinlemememiz ya da onun anladığı dilden konuşamamamız ilişkide iletişim problemleri yaşanmasının temelini oluşturuyor.

Partnerimizle nasıl iletişim kuracağımızla ilgili en büyük yanılgımız, iletişimin konuşmak ya da sohbet etmekle aynı şey olduğunu düşünmemiz. İlişkilerde iletişim, özünde, partnerinizin ihtiyaçlarını karşılamak için sözlü, yazılı ve fiziksel becerilerinizi birbiriyle bağlantılı olarak kullanabilmenizle ilgili. Dolayısıyla partnerinizin bakış açısını anlamak, zor zamanlarında destek olmak ve koşulsuz sevginizi gösterebilmek romantik ilişkilerde sağlıklı iletişim kurabilmenin temelini oluşturuyor. Romantik ilişkilerde iletişim kurarken dikkat etmeniz ve farkındalık kazanmanız gereken 8 temel noktayı sizler için derledik: 

1. İletişim stillerinizi tanımlayın

İlişkinizde iletişiminizi nasıl geliştireceğinizi ve iyileştireceğinizi öğrenmeye başlamadan önce, herkesin aynı iletişim tercihlerine sahip olmadığını anlamanız gerekiyor. Bazılarımız konuşarak, bazılarımız dokunarak, bazılarımız duygularımızı dışa vurarak, bazılarımızsa küçük hediyeler aracılığıyla iletişim kurmayı tercih ediyoruz. Kendi iletişim tercihinizin aşağı yukarı nasıl olduğunu bildiğinizi düşünüyoruz. Peki, partnerinizinkini biliyor musunuz?

Her ilişkinin dinamiği birbirinden farklı olduğu gibi, partnerler arasındaki iletişim kanalları da birbirinden farklı olacaktır. Partnerinizle etkili iletişim kurabilmek için öncelikle, bu gerçekliği kabul etmeniz gerekiyor. Partneriniz size tam olarak neye ihtiyacı olduğunu net şekilde söylüyor olabilir, ancak bu ihtiyacı size nasıl aktardığı da en az ilettiği mesajın içeriği kadar önemli. Kurduğunuz iletişim kanalı sağlıklı değilse güven ve samimiyet inşa etmeniz de bir o kadar zor olacaktır ve ilişki iki taraf için de hayal kırıklığıyla sonuçlanabilir.

Partnerinizle aranızdaki iletişimi güçlendirmenin yollarını araştırırken, ilk aşamada birkaç gün boyunca çevresel uyaranlara nasıl tepkiler verdiğini gözlemlemeye çalışın. Görsel uyaranlara karşı mı sözel uyaranlara karşı mı daha duyarlı? Dokunmaktan ve dokunulmaktan ne kadar hoşlanıyor? Örneğin, iletişim kurarken kullanılan dile, üsluba, vurgulamalara duyarlı olan, işitsel ipuçlarına odaklanan bir partneriniz varsa göz göze bakışmak, beden dilinizi doğru kullanmak ya da hediyeler vermek istediğiniz mesajı iletmeniz için doğru iletişim kanalları olmayabilir. Bu yollar aracılığıyla gönderdiğiniz sinyaller karşı tarafa ulaşmayabilir. Diğer yandan, kinestetik ve dokunsal uyaranlara karşı hassas olan bir partneriniz varsa sadece ‘Seni seviyorum.’demenin yeterli olmayacağınızı aklınızda bulundurun. 

2. Partnerinizin ihtiyaçlarını keşfedin

Dünyaca ünlü yaşam koçu Tony Robbins’e göre her insanın 6 temel ihtiyacı bulunuyor: Tutarlılık çeşitlilik, önemsenme, bağlanma, gelişme, katkı sağlama. Ancak her birimiz bu 6 temel ihtiyacın hangisinin bizim için öncelikli olduğuna, kendi değerlerimize göre karar veriyoruz. Partneriniz için hangi temel ihtiyaçların öncelik sırasında en üstte olduğunu keşfettiğinizde, onunla nasıl iletişim kuracağınızı ve ilişkinizden karşılıklı tatmin sağlayabileceğinizi kolaylıkla keşfedebilirsiniz.

  • Tutarlılık:  6 temel ihtiyaçtan birincisi olan tutarlılık, bizi zevk aramaya ve acı, stres ve duygusal risklerden kaçınmaya iten ihtiyacımız olarak biliniyor. Kendinize şu soruyu sorarak ilişkinizde karşılıklı olarak bu ihtiyacın karşılanıp karşılanmadığını anlayabilirsiniz: Partnerim ilişkimizde kendini ne kadar güvende hissediyor? Hepimiz güvenliği ve rahatlığı farklı şeylerde buluruz. Partnerinizin kendini güvende hissetmesini sağladığınızdan; ilişkinizde, davranışlarınızda ve tutumunuzda istikrarlı hissettiren şeyleri sağlayabildiğinizden emin olun.
  • Çeşitlilik: İlişkide kurulan iletişimi etkileyen bir diğer ihtiyaçsa çeşitlilik ihtiyacı. Partnerinizle nasıl iletişim kuracağınızı biliyorsanız, belirsizlik aslında her zaman korkutucu olmayabilir. İlişkiler, iki tarafın da birlikte büyümesine ve gelişmesine izin veren, ‘sağlıklı zorluklar’a ihtiyaç duyar. Nasıl daha iyi iletişim kuracağınızı öğrendikçe, bu çeşitliliğin ve farklı şeyler deneyimlemenin partnerinizle birlikte her şeyi eğlenceli ve heyecan verici kıldığını göreceksiniz.
  • Önemsenme: Hepimiz benzersiz ve özgün olduğumuz gibi, bu eşsizliği hissetmek için de içsel bir dürtü taşıyoruz. Sahip olduğumuz özgün karakter ve kişilik özellikleri nedeniyle takdir görmek, beğenilmek ve önemsenmek istiyoruz. Özel ve önemli hissetmek, ilişkide sağlıklı bir iletişimin en önemli gerekliliklerinden biridir çünkü partneriniz ona ihtiyaç duyduğunuzu, bazı ihtiyaçlarınızı ancak onun varlığıyla karşılayabileceğinizi hissetmek isteyecektir. Partnerinize, ona değer verdiğinizi ve sizin için önemli olduğunu hissettirmek için bunu söylemenin yanı sıra dokunuşlarınızla, ihtiyaç duyduğu zamanlarda yanında olarak ve birlikte kaliteli zaman geçirmek için planlar yaparak gösterebilirsiniz.
  • Bağlanma: Her insanın başkalarıyla bağlantılı hissetmesi, sevme ve sevilme ihtiyacını karşılaması gerekir. İlişkilerde etkili iletişim, sevildiğimizi bilmemizi sağlar, buna karşın ilişkide sevginin olmaması ya da sevildiğimizi hissetmemek o ilişkinin devam etmemesi için en önemli sebeplerin başında geliyor. ‘Seni seviyorum.’ diyerek sevgimizi ifade etmek tek başına yeterli olmadığı için, sevgimizi göstermenin somut yollarını da öğrenmemiz gerekiyor. Partnerinizin iletişim şekline, kişisel tercihlerine ve ihtiyaçlarına hitap edecek şekilde, onu her gün sevdiğinizi bilinçli bir şekilde göstermeyi deneyin. İlişkide iletişimi nasıl geliştireceğinizi öğrenmek, partnerinizin hangi “dili” en iyi anladığını bilmeyi ve ona sevginizi bu dille göstermenizi gerektirir.
  • Gelişim: Hepimizin deneyimleri, ihtiyaçları, ilgi alanları ve potansiyelini gerçekleştirme şekli her geçen gün değişim gösterebiliyor. İlişkide de kişisel olarak gelişmek, ilişkinin monotonlaşmaması ve her iki tarafın da birbirini ileriye taşıması açısından son derece önemli. Duygusal, entelektüel ve manevi yönlerden kendimizi geliştirdiğimiz gibi, partnerimizin de bu gelişime ve kendini gerçekleştirmeye ihtiyacı olabileceğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. İlişkide iletişiminizi nasıl güçlendirebileceğinizi öğrendiğinizde, birlikte nasıl büyüyebileceğinizin ve birbirinizi nasıl geliştirebileceğinizin yollarını da keşfetmeye başlayacaksınız.
  • Katkı sağlama: Kendimize olduğu kadar içinde yaşadığımız dünyaya ve diğer insanlara katkıda bulunabilmek de en temel insani ihtiyaçlarımızdan biri. Yaşamımızı anlamlı kılan, hedeflerimize yön veren, hayatın zorlu yollarında ilerlememizi sağlayan, dünyadaki rolümüzü belirleyen ve kendimizi tanımamıza aracı olan en önemli şey başkalarına destek olmak, yardım etmek ve katkı sağlamak. Partnerinize ne vereceğinizi ve nasıl daha fazlasını verebileceğinizi düşünün. Zamanınız, dikkatiniz, sevginiz, ikinci bir şans, belki de kendisi küçük ama anlamı büyük hediyeler… İlişkilerde iletişim güçlü olduğunda, her iki taraf da sürekli olarak diğerinin mutluluğuna katkıda bulunmanın yeni ve daha iyi yollarını bulabilir.

3. İhtiyaçlarınızın ne kadarının karşılandığını belirleyin

İlişkinizde bu altı temel ihtiyacın karşılanıp karşılamadığını bilmenin kesin ve pratik bir yolu var: Doğru soruları sormak ve bu sorulara aldığınız yanıtları çok iyi analiz etmek. Partnerinizin sorularınıza verdiği cevapları detaylı olarak düşünün ve ne demek istediğinden emin değilseniz, anlaşılır olmayan noktaları yeniden gündeme getirerek ya da anladıklarınızın doğru olup olmadığını test ederek netleştirmeye çalışın. İlişkide iletişimi güçlendirmek ve daha sağlıklı hale getirmek için sadece ne söylendiğine değil, söylenenlerin ne kadarını dikkatle dinlediğinize ve anladığınıza da dikkat etmeniz gerekiyor.

Partneriniz ya da siz rahatsız olduğu noktaları ve sorunları olduğu şekilde, net ve açık bir biçimde anlatıyor olabilir ancak karşı taraf anlatılanları dinlemediğinde, açıklamaların ne kadar iyi olduğu önemini yitirecektir. Sakin, açık fikirli bir şekilde dinleyin ve size söylediklerini gerçekten olduğu gibi duymaya çalışın. Aktif dinleme sadece nasıl daha iyi iletişim kuracağınızı öğrenmenize yardımcı olmayacak, aynı zamanda partnerinizle daha derin bir düzeyde bağlantı kurmanızı da sağlayacaktır.

4. Açık ve dürüst olun

Dürüst ve açık olmak, ilişkide iletişimi geliştirmenin en temel adımlarındandır. Ne demek istediğinizi dolandırmadan, imalardan uzak, sade ve net bir dille karşı tarafa aktarın. Sadece düşüncelerinizi değil, duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı da net olarak iletebildiğinizden emin olun. İlişkide çatışmadan kaçınmak en güvenli ve rahat seçenekmiş gibi görünse de, çatışmasız bir iletişim sağlıklı iletişim kurmak anlamına gelmez. Çatışmadan kaçınmak, süregelen bir iletişim problemiyle başa çıkmanın geçici bir yoludur ve kalıcı çözüm sağlamayacaktır. Dolayısıyla partnerinizle aynı fikirde olmadığınız zaman, söylediklerinizin duyulacağına ve saygıyla karşılanacağına güvenebilmeniz gerekir.

Siz veya partneriniz (ya da her ikiniz) çatışmaya karşıysanız, birbirinizi memnun etmek ve sorunlardan kaçınmak için duygularınızı baskıladığınızı fark edebilirsiniz. Bu geçici yara bandı, iki yönlü olması gereken iletişiminizi tek yönlü bir yola dönüştürür ve sürdürülebilir bir çözüm sağlamaz. Paylaştığınız mutluluk ve samimiyet yavaş yavaş zedelenir ve aranızdaki bağ zayıflar. Sorunları görmezden gelmek yerine, ikinizin de birbirinizle daha iyi iletişim kurmayı öğrenmesi çok önemlidir.

5. Her zaman yanında ve onunla olduğunuzu hissettirin

İlişkilerde iletişimi geliştirmek ve partnerinizin size ne söylediğini gerçekten anlamak için orada, o anda, onun yanında olun. Zaman kısıtlamalarını bir kenara bırakın ve zihninizi % 100 partnerinizle iletişim kurmaya odaklayın. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, gerçekten tüm dikkatinizi ona verdiğinizi ve önceliğinizin sadece o olduğunu bilmeye ihtiyacı olacaktır.

Kızgın ve stresli olduğunuzda ya da diğer sorumluluklarınız üzerinde çalışırken tam olarak anda, farkında ve dikkatli olmanız zor olabilir. Sorumluluklar hayatın ayrılmaz bir parçası olsa da, ilişkinizde iletişimi ihmal etmenizin bir bahanesi olamayacaklarını anlamanız son derece önemli.

Samimiyetin, sevginin ve güvenin en zor zamanlarda inşa edildiğini unutmayın. Çatışmayla ve stresle sağlıklı bir şekilde nasıl başa çıkılacağını öğrenmek için bu zorlayıcı fırsatları değerlendirin ve bu deneyimlerin partnerinizle birlikte gelişiminize nasıl katkı sağladığını gözlemleyin.

6. Akışına bırakmayı öğrenin

Zaman zaman yaşadığınız basit tartışmaların, partnerinizle şimdiye kadar yaşadığınız her problemi, yapılan her yanlışı tekrar gündeme getirmesine izin vermeyin. Sevgi dolu ve sağlıklı iletişim kurulan ilişkilerde bunun tam tersine, basit tartışmaların daha da büyümemesi ve çok fazla uzamadan çözümlenmesi ön plandadır. Küçük tartışmalarda eski konuları açmak ve yangına körükle gitmek yerine, mevcut durumu değerlendirin ve şu anda sadece o durum özelinde neler yapabileceğinizi belirleyin. Neden konuştuğunuzu, tartıştığınızı, iletişim kurduğunuzu hatırlayın ve amacınızdan sapmayın. Nihai hedefinizin kavga etmek ya da birbirinizi kırmak değil ilişkinizi güçlendirmek, yakınlık kurmak ve mutlu olmak olduğunu unutmayın.  Hiçbirimizin geçmişte yaşananları tersine çevirmek gibi bir becerisi yok. Bu nedenle geçmişte yaşananları geçmişte bırakmaya gayret edin.

İlişkide iyi iletişim kurabilmek, doğru şeyleri söylemekten çok daha fazlasını içeriyor. İletişiminiz sırasında ayrıca vücut dilinizin de farkında olmalısınız. Partnerinize dünyadaki tüm sevgi dolu ve destekleyici kelimeleri söyleyebilirsiniz, ancak kollarınız göğsünüzün üzerinde çapraz ise ve kaşlarınız çatıksa, partnerinizin söylediklerinize olumlu yanıt vermesi olası değildir. Partnerinize doğru eğilin, yüzünüzü gevşetin ve açık tutun, ona nazikçe dokunun. Çatışmada olsanız bile ona tüm sözlerinizle, hareketlerinizle ve ifadelerinizle sevginizi göstermekten çekinmeyin.

7. Kalıplaşmış olumsuz inançlarınızı ve düşüncelerinizi kırın

Tüm bu adımlardan sonra artık partnerinizin neye ihtiyacı olduğunu biliyorsunuz ve iletişim tarzına dair bir fikriniz var. Ancak ilişkilerde iletişimi etkileyen başka bir şey daha var: Nasıl konuştuğunuz. İletişim uzmanları konuşma şeklimizi konuşma hızı, ses yüksekliği ve ses tonu olarak üçe ayırıyor. Partnerinizle anlaşmazlık yaşadığınız durumlarda, konuşma tarınıza dikkat edin ve konuşma hızınızı, sesinizin yüksekliğini ve tonunu değiştirmek için bilinçli bir çaba gösterin.

Aşırı yüksek bir ses tonu, savunmacı bir tutum izlediğiniz mesajı taşıyabilir. Mesajınızı iletmek için sakin ve anlaşılır bir şekilde konuşun. Ses düzeyine, özellikle sesinizin düşük tonda olmasına dikkat edin ve duyulmak için bağırarak konuşmaktan kaçının. Daha yüksek sesle konuşmak, söylediklerinizin daha iyi iletilmesine ve ciddiye alınmasına, dolayısıyla daha iyi iletişim kurmanıza yardımcı olmayacaktır.

Konuşmanızın kontrolden çıktığını hissettiğiniz ve negatif bir yere doğru evrildiğini fark ettiğiniz noktada konuşmaya müdahale edin. Küçük espriler yapmak, mizahi bir dil kullanmak ya da gülümsemek gibi küçük dokunuşlarla ortamın havasını yumuşatmaya çalışın. Ayrıca konuşurken ‘ben’ dilinden çok ‘biz’ dilini kullanmak ilişkide yaşanan problemlerin sorumluluğunu sadece tek tarafın üstlenmesini engelleyecektir. Olumsuz örüntüleri kırmak, tartışmaları yeniden çerçevelendirmenin ve amaçladığınız noktaya geri getirmenin etkili bir yoludur.

8. Yeniden başlama cesareti gösterin

İlişkide iletişiminiz ne kadar iyi olursa olsun, tartışma kaçınılmazdır. Negatif düşünce kalıplarınızın farkında olmanız ve bu kalıplar ilişkiniz için yıkıcı hale gelmeden yeniden başlayabilme cesareti gösterebilmeniz iletişiminizi sağlıklı kılmanın en etkili yollarından biri olacaktır.

Birbirinizi gülümsetebildiğiniz, birlikte büyüyebildiğiniz, birbirinizi destekleyebildiğiniz ve koşulsuzca sevebildiğiniz için birlikte olduğunuzu unutmayın. Sorunlar, aşılması gereken engellerdir ve vazgeçmek kolay olsa da gerçek şu ki, ilişkinizi güçlü hale getirecek olan, zor zamanlardan birlikte nasıl çıktığınız olacaktır.

İlginizi çekebilir: 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:

  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale