X

Rasyonel Duygucu Bilişsel Davranışçı Terapi: Sorumluluk sadece sana ait

“Hayatınızın en iyi zamanı sorunların size ait olduğunu kabullendiğiniz zaman olacaktır. Onlar için hiçbir şeyi veya hiç kimseyi suçlamayacaksınız. Ve o zaman kaderinizi kontrol edebildiğinizi fark edeceksiniz.”
Albert Ellis

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada “Holistik Psikolog” olarak da tanınan Dr. Nicole LePera’nın bir paylaşımına denk geldim. Nicole LePera paylaşımında, uyanmak için bazı gerçekleri kabul etmemiz gerektiğinden bahsediyordu. Söylediği bu gerçekler ise şunlardı:

  • Seni kurtarmaya kimse gelmeyecek.
  • Hiçbir sevgili seni “onaramaz.”
  • Senin dışındaki hiçbir şey sana kalıcı bir mutluluk veremez.
  • Ebeveynlerinin yetişkinlik dönemine dair sana hiçbir borcu yoktur.
  • Yaşam kolay “olmak” durumunda değildir.
  • Hiç kimse sana bir şey borçlu değil.
  • Kendi iyi olma halinden yalnızca sen sorumlusun.

“Kendi iyi olma halinden, yalnızca sen sorumlusun” maddesi, benim de yıllardır yazılarımda vurguladığım bir konu. Aslına bakarsanız bu, günümüzdeki tüm psikoterapi yaklaşımlarının vurguladığı bir şey. Bir süredir almayı sürdürdüğüm, uluslararası Rasyonel Duygucu Bilişsel Davranışçı Terapi (RDDT) de bu görüş üzerine temellenmiş, kanıta dayalı bir psikoterapi yaklaşımı. RDDT temel olarak insanların olayları ve yaşadıklarını yorumlama biçimlerinin yaşadıkları psikolojik güçlüklerin oluşumunu belirlediğini savunuyor.

RDDT düşüncelerin, duyguların ve davranışların önemli ölçüde birbirlerini etkilediği ve karşılıklı bir neden-sonuç ilişkisine sahip olduğu varsayımına dayanıyor. Buna göre insanlar olarak bizler hem akılcı ya da “mantıklı”, hem de mantık dışı (irrasyonel) ya da “hatalı” düşünme potansiyeliyle doğuyoruz. Kendimizi korumaya, mutluluğa, düşünme ve dile getirmeye, sevmeye, diğerleriyle ilişki kurmaya, büyümeye ve kendimizi gerçekleştirmeye karşı doğal bir yatkınlığımız olduğu gibi, yıkıcılığa, düşünceden kaçınmaya, ertelemeye, hataları sürekli tekrarlamaya, hurafelere, hoşgörüsüzlüğe, mükemmeliyetçiliğe, kendini suçlamaya ve büyüme potansiyelimizi gerçeğe dönüştürmekten kaçınmaya da eğilimli olabiliyoruz. RDDT, yanılabilme ihtimalimizi göz önünde bulundurarak, bir yandan barış içinde yaşarken diğer yandan kendimizi hata yapmaya devam eden varlıklar olarak kabul etmekte yardımcı olmaya çalışıyor.

RDDT’nin kurucusu Albert Ellis, iç konuşmalarımızın olduğunu, sürekli olarak kendimizi yargılayarak kendimize bir değer atfettiğimizi ve böylelikle yine kendimizi etkilediğimizi vurguluyor. Sevme, onaylanma, başarı isteği gibi temel tercihlerimizle ihtiyaçlarımızı birbirine karıştırdığımızda duygusal ve davranışsal güçlüklerle karşılaşıyoruz. Ellis, büyümeye ve kendimizi gerçekleştirmeye doğuştan eğilimimiz olduğunu, ancak öğrendiğimiz bazı alt etme yöntemleriyle büyüme yolundaki ilerleyişimizi sabote ettiğimiz görüşünü ileri sürüyor (Ellis, 1999). Bazı otomatik ve mantık dışı (irrasyonel) düşünceler de bu sabote edişin kaynağı. Mantık dışı inançları çocukluğumuzda bizim için önemli kişilerden öğreniyor, mantık dışı dogmalar ve batıl inançlar yaratıyor sonra da bu inançları kendi kendine telkin ve tekrar yoluyla ve sanki bunlar yararlıymış gibi davranarak destekliyoruz. Dolayısıyla bu durum, işlevsel olmayan ve önceden kendimize aşıladığımız mantık dışı düşüncelerin tekrarlanmasına ve bir döngüye girmemize sebep oluyor.

Ellis, çoğu duygusal rahatsızlığın kendini suçlamaktan kaynaklandığını söylüyor. Dolayısıyla bir nevrozdan ya da kişilik bozukluğundan kurtulabilmek için kendimizi ve başkalarını suçlamaktan vazgeçmenin, bunun yerine kusurlarımıza rağmen kendimizi kabul etmeyi öğrenmenin işe yaradığını vurguluyor. İstek ve tercihlerimizi zorunluluk ifade eden “yapmalısın”, “yapmak zorundasın” gibi -meli, -malı ifadelerle söylemek aşırı beklentiye girmemize sebep oluyor. Bu sebeple üzüldüğümüzde sahip olduğumuz dogmatik “yapmak zorundasın”larımıza ve mutlakçı “yapmalısın”larımıza bakmak iyi bir fikir. Bu aşırı talepkarlık (beklenti) durumu, zorla araya giren duygular ve işlevsel olmayan davranışlara neden oluyor. İşte bu bilgiler doğrultusunda RDDT bazı otomatik düşünme alışkanlıkları tespit etmiş:

  • “Hayatımdaki tüm önemli insanlar tarafından sevilmek veya kabul edilmek zorundayım.”
  • “Önemli görevleri mükemmel biçimde yerine getirmek zorundayım.”
  • “İnsanların bana saygılı ve adil davranmalarını çok istediğim için bana kesinlikle böyle davranmak zorundalar.”
  • “İstediğim olmazsa bu korkunç olur, buna dayanamam.”

İşte bu tür tahrip edici inançları içselleştirmek ve sürdürmek hemen hemen bütün psikolojik rahatsızlıkların kaynağı. Psikolojik sağlığa sahip olmanın ve bunu korumanın bu kadar zorlaşmasının asıl sebebi bu gibi esnekliğe izin vermeyen, zorlayıcı düşünce ve beklentiler. Bu işlevsel olmayan düşünceleri değiştirmek için gerekli olan yaşam biçimini getiren yapılanma ise şu adımları içeriyor:

  • Duygusal problemlerin yaratılmasında kendimizin sorumlu olduğunu kabul etmek,
  • Bu rahatsızlıkları değiştirebileceğimiz düşüncesini kabullenmek,
  • Duygusal problemlerimizin büyük ölçüde mantık dışı (irrasyonel) inançlarımızdan kaynaklandığını anlamak,
  • Bu inançları açıkça kavramak,
  • Bu tür inançlarla mücadele etmenin, tartışmanın önemini anlamak,
  • Eğer değişmek istiyorsak, inançlarımızı ve onları takip eden işlevsel olmayan davranışları önlemek için duygusal ve davranışçı biçimde çalışmamız gerektiği gerçeğini kabul etmek ve,
  • Rasyonel Duygucu Bilişsel Davranışçı Terapinin kötü sonuçları kökünden yok etme veya değiştirme yöntemlerini yaşamımızın geri kalan kısmında uygulamak.

Ellis duygu ve davranışlarımızı sadece “iyi” ya da “kötü”, “değerli” ya da “değersiz” olarak değil, kendimizi bütün bir insan olarak görmenin psikolojik iyi oluşun kaynağı olduğunu söylüyor. Şeyleri “iyi” ya da “kötü”, “değerli” ya da “değersiz” olarak değerlendirme biçimi, psikolojik rahatsızlıkların başlıca kaynağı. Dolayısıyla davranış ile kişiliği ayrıştırmak, eksik yanlarımıza rağmen kendimizi bir bütün olarak görmek çok önemli. Zaten RDDT’nin ana amacı da danışanın bunu öğrenmesi. Yani iyi oluşun yolu, kendini, diğerlerini ve hayatı olduğu gibi kabul etmekten geçiyor. Zaten kendini olduğu gibi kabul etmeye başlayan birinin, diğerlerini ve hayatı olduğu gibi kabul ermesi de kolaylaşıyor.

Özetleyecek olursak RDDT, düşünmeyi, yargılamayı, karar vermeyi ve eyleme geçmeyi vurgulayan kapsamlı ve bütünleştirilmiş bir yaklaşım. Terapi problemli davranışlar ve duyguları ele alarak başlıyor ve bunları doğrudan oluşturan düşünceler tartışılıyor. Tahrip edici düşünceler fark ediliyor, mantık dışı inanç sistemleri akılcı mantık sistemleriyle değiştiriliyor, danışan bunu nasıl yapacağını içselleştirerek kendi hayatının sorumluluğunu almaya başlıyor. Bu süreç bize aslında duygularımızdan ve iyi oluş sürecimizden yüzde yüz kendimizin sorumlu olduğunu gösteriyor.

Online psikolojik danışmanlık/psikoterapi süreci hakkında bilgi almak isterseniz bana ayselkeskin2004@yahoo.com e-posta adresinden ulaşabilirsiniz.

Sevgiyle kalın…

Kaynaklar:

Corey, G. (2008). Psikolojik Danışma Kuram ve Uygulamaları (T. Ergene, Çeviren). Ankara: Mentis Yayıncılık. (Orjinal eser 2005 yılında basılmıştır).
Ellis, A. (1999). How to make yourself happy and remarkably less disturbable. Atascadero, CA: Impact.

İlginizi çekebilir: Bağlantısal bütünsellik ve Gestalt psikolojisi: Bütün, parçaların toplamından fazladır

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale