X

Özür dileme ritüelinin incelikleri: Sağlıklı iletişim için öneriler

Pek çoğumuz özür dileme konusunda karmaşık ve birbirinden farklı duygulara sahibiz. Bazılarımız çocukken irademiz dışında özür dilemek zorunda kaldık ve bu dış müdahale nedeniyle bakış açımız belki de temelden sarsıldı, bazılarımız ise özgürce özür dileyip hemen sonrasında daha iyi hissetmeyi öğrendi. Bazıları özür diledikten sonra, bazıları ise özür dilemeden önce utanç yaşadı. Her birimizin hayatında asla özür dilemeyen insanlar da oldu mutlaka ve hatta bununla gurur duyanlar da. Onlara göre özür dilemek genellikle zayıflık ve savunmasızlıkla ilgiliydi. Yaralanmaktan büyük bir korkuyla kaçanlardı çoğu.

Çağımızda “özür dilemek”, sözlüklerdeki tanımı ile “kendi eylemlerini savunmadan bir hatayı kabul etmek ve pişmanlık duymak” anlamına gelmekte. Bu modern tanım “kabul etme”, “duygusal olarak etkilenme” ve “savunmasız kalabilme”yi özür dilemenin temel unsurları olan olarak açıklar;

1. Kabul etme

Özür dilemek tam anlamı ile “ritüeli” olan bir süreçtir. Ahlaki yönden bir yara aldığımızda veya verdiğimizde gerçek yüzümüzü kaybetmeye başlarız. Hatayı yapmış olan kişinin ve mağdurunun, dengelerini tekrar sağlayabilmeleri için yanlışa düşen tarafın kendisini alçaltabilmesi gerekir. Yanlışı yapan ile kırgınlığı yaşayan taraf arasındaki bağlara zarar veren o yaranın kabulü gerçekleşmelidir. Gerçek manası ile özür dilemek yapılan şey için bir bahane olmadan eylemin tüm sorumluluğunu alabilmek ritüelidir.

2. Duygusal olarak etkilenmek

Sorumluluğun kabul edilmesi suçlu tarafın, yaptıklarından kişisel olarak gözle görülür şekilde etkilenmesi anlamına da gelir. Sosyal bilimler alanında “özür dilemek” ile ilgili yapılan çalışmalarda bu deneyim “pişmanlık” ve “utanç” olarak adlandırılır.
Bill Clinton’ın Monica Lewinsky skandalı ile ilgili Amerikalı gazeteci Mary McGrory’nin söylediği “Yalan söylenmesi veya zina yapılması ile başa çıkabiliriz, ancak özellikle yakalandıktan ve köşeye sıkıştırıldıktan sonra üzgün ve pişman olunmamasını kabul edemeyiz” şeklindeki sözü, duygusal etkilenme unsurunu insanların tam olarak nasıl algıladığını gözler önüne sermektedir.

3. Savunmasızlık

Kişisel eylemleri savunmadan özür dileyebilmek en önemli unsurdur. Ayrıca bu savunmasızlık özrün kabul edilmemesine de saygı duyulmasını içerir. Bir özrün içtenliğinin yegâne ölçütü olan bu unsur sayesinde onarılmaya değer bir durum olup olmadığı da ortaya çıkar.

Ohio Üniversitesi’nde çalışmalar yürüten Psikolog Roy Lewicki ve Robert Lount Jr. ile Doğu Kentucky Üniversitesi üyesi Psikolog Beth Polin’in yapmış olduğu araştırmalar sonucunda tüm özürlerin aynı etkiyi yaratmadığı da bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Lewicki ve meslektaşları, en zorlayıcı özürlerin altı farklı içeriği olduğunu göstermişlerdir. Bunlar;

  • Pişmanlık ifadesi,
  • Neyin yanlış gittiğinin açıklanması,
  • Sorumluluğun kabul edilmesi,
  • Bir daha tekrarlamama sözü,
  • Onarma teklifi,
  • Bağışlanma isteğidir.

Sosyal normlara uymadığımızda, kuralları hiçe saydığımızda, hata yaptığımızda, yalan söylediğimizde özür dileyerek aslında doğru davranışın ne olduğunu bildiğimizi ve o doğrunun peşinden gitmeye devam edeceğimizi kabul etmiş oluruz. Bu şekilde karşı taraf da yeniden güvende hisseder. İncittiklerimizin itibarı da tekrar inşa edilmiş olur. Yaralanan tarafın, bunun onların değil, sizin hatanız olduğunu bildiğinizi bilmesini sağlamak, onların kendilerini daha iyi hissetmelerine ve kendileriyle ilgili güvenlerinin tazelenmesine de yardımcı olur.

Yıpranan ilişkilerin onarılması, tekrar sağlıklı hale gelebilmesi, içten bir özrün sağlayabileceği en güzel sonuçtur. Çatışma ciddi bir stres kaynağıdır. Etkili bir şekilde özür dileyebilmek, kişiler arasındaki çatışmaları ve bunların yarattığı olumsuz stres yükünü de azaltacaktır. İnsanlara, yaptığınız şeyden gurur duymadığınızı ve bu davranışı tekrar etmeyeceğinizi bildirmeniz aslında en çok da sizin kendinizle olan ilişkinizi sağlamlaştıracaktır.

Özür dilemenin uygun olup olmadığı meselesi de ayrıca önemlidir. Yaptığınız şey başka biri için acıya neden olduysa, kasıtsız da olsanız, özür dilemek iyi bir fikirdir. Ancak bu, sizin hatanız olmayan şeylerin sorumluluğunu almanız gerektiği anlamına da gelmemelidir. Örneğin, birinin duygularını istemeden incittiğiniz için pişmanlık duyduğunuzu ifade edebilirsiniz, ancak eylemlerinizin onları inciteceğini bilmenin hiçbir yolu olmadığını gerçekten hissediyorsanız, artık burada daha fazla kendinizi ezen bir alana kaymanıza gerek yoktur.

Sorumluluk almak aynı zamanda yanlış olduğuna inandığınız şeyi belirtmek anlamına da gelmelidir. Sizin açınızdan yanlış olmadığına inandığınız şeyi nazikçe belirtmek kendi sınırlarınız açısından önem taşır. Bir özrün, “Böyle hissettiğin için üzgünüm” gibi basit bir ifadeyi de içerebileceği hatırlanmalıdır. Bazen özür dilemek ille de yanlış bir şey yaptığınızı kabul etmek değildir. Bunun yerine başka bir insanı incittiğinizin kabulü ile de sınırlı olabilir. Bazen başka bir kişiyle aynı fikirde olmadığınızda, özür dilerken başka bir döngüsel çatışmaya da düşülebilmektedir. “Üzgünüm ama…” ile başlayan cümleler bu tartışmaların başlangıcında oldukça fazla duyulur. Bu stres alanından kaçınmak için sadece karşıdakinin duygularının kabul ederek yola devam etmeyi seçebilirsiniz.

Mağdur taraf için boş vaatler içeren veya hatalı tarafa yönelik manipülatif sonuçlar yaratan özürler de hayatın akışında görülebilmektedir. Sırf o andaki dengeyi ve uyumu sağlamak adına tutamayacağınız ve yerine getiremeyeceğiniz sözler vererek özür dilemek oldukça kötü bir fikirdir. Ayrıca eğer karşınızdaki kişi, hatanız nedeniyle sizden mantıksız veya imkânsız bir şey bekliyorsa ya da aslında hiçbir suçunuz olmadığı halde özür dilemeye yönlendiriliyorsanız belki de özür dileyerek gereğinden fazla sorumluluk alıyor olabilirsiniz. Yanlış bir şey yapmadığımız durumlarda veya başka birinin hatası veya neden olmadığımız veya kontrol edemediğimiz bir sorunun sorumluluğunu üstlendiğimizde tehlikeli bir alana kaymaya başlarız.

Özür dilemeye çalışmanızın altında yatan nedenleri fark etmeye başlamak, kişisel sınırlarınız ve iyiliğiniz için vazgeçilmezdir. Bazen çok fazla özür dileyen kişi konumuna geçmiş olabilirsiniz. Aşırı özür dilemek bazen bir restoranda siparişiniz yanlış geldiğinde; “Üzgünüm ama sipariş ettiğim şey bu değil” demektir. Bazense bir hastanedeki danışma görevlisine “Rahatsız ettiğim için üzgünüm. Bir sorum var” diyerek yaklaşmaktır. Belki de bir market kasasında kasiyerin hatası nedeni ile işleminiz uzun sürdüğünde, arkanızda bekleyen müşteriye beklediği için özür dilemeyi de bu örneklere ekleyebiliriz. Sürekli “Üzgünüm“, “Özür dilerim” vb. ifadeler kullanmaya yatkınsanız;

– İyi ve kibar olarak görülmek istiyor, başkalarının ne düşündüğüyle fazlasıyla ilgileniyor ve başkalarını üzmek ya da hayal kırıklığına uğratmak istemiyor olabilirsiniz. Kendinize ilgili sürekli kötü konuşan bir iç sesiniz var ise, devamlı sorunlara neden olduğunuzu, mantıksız davrandığınızı düşünüyorsanız artık tehlikeli bir bölgeye geçtiğinizi fark edebilirsiniz. Böylece daha fazla yara almadan kendinizi o alandan çıkarmanız da kolaylaşır.

– Kendiniz için o kadar acı verici ve yüksek standartlarınız vardır ki, bırakın kendinizin, yeryüzündeki hiçbir canlının bu standartları sağlayabilmesi mümkün olmayabilir. Ancak siz kendi standartlarınıza uyamadıkça sürekli olarak yetersiz hissetmeye ve kusurlu yaptığınız her küçük şey için özür dilemeye ihtiyaç duymaya başlayabilirsiniz.

– Bazen, kendimizi rahatsız veya güvensiz hissettiğimiz ve ne yapacağımızı veya söyleyeceğimizi bilmediğimiz için de özür dileriz. Aslında hem kendimizi hem de karşımızdakileri daha iyi hissettirmeye çalışıyor olabiliriz. Başkalarının hatalarından veya uygunsuz davranışlarından sorumlu hissettiğimiz anlar olabilir. Bu durum genelde bizim farklılaşamama, birey olamama halimizden kaynaklanır. İki ayrı kişi olmak yerine sanki bir birimmiş gibi hareket ediyor olabiliriz. Unutulmaması gereken yanımızdaki kişi kim olursa olsun onların davranışlarından sorumlu olmadığımızdır. Bir başkasının davranışlarını sahiplenmek ve onların yerine özür dilemek bu kişilerin sorunlu davranışlarının süreklileşmesine de neden olacaktır.

– Uzun zamandır aşırı özür diliyor ya da başkalarının da aşırı özür dilemesini küçüklüğünüzden beridir dinliyorsanız artık bu davranışı sinir sisteminiz ezberlemiş ve bilinçsizce yapar hale gelmiş ve otomatik tepkiniz özür dilemeye dönüşmüş olabilir.
Sürekli özür dileyen birisi gerçekten özre ihtiyaç duyulan anları ıskalamaya başlar. Kendisine olan güveni sarsılır ve bir süre sonra yeryüzünde yer kapladığı için bile özür diler hale gelebilir. Bu tür bir yaklaşım temelde kendinizi eleştirmenin ve daima başkalarının ihtiyaçlarına ve duygularına odaklanmanın da dolambaçlı bir yoludur.

Özür dilemek; özünüzü kaybetmek, yenilgiyi kabul etmek ya da bir diğerini kontrol etmek için kullanılan manipülatif bir araç olmakla ilgili değildir. Acıyı, yaraları ve ilişkileri onarmakla ilgilidir. Sadece üzgün olduğunuzu söyleyerek tamir edemeyeceğiniz bazı yaralar olduğu gibi, ancak bir özürle onarılabilecek başka tür yaralar da vardır. Bu özür dilemenin gücü ve aynı zamanda da gerekliliğidir.

Eğer sahtelikten uzak ve tüm içtenliğinizle yerine getirmek istediğiniz bir af dileme sürecinde iseniz;

  • “Ama” kelimesini kullanmamaya dikkat etmelisiniz. Bu kelime bir özrü otomatik olarak iptal edebilir ve neredeyse her zaman bir eleştiri veya bir mazereti ortaya koyar.
  • Diğer kişinin tepkisine değil, kendi eylemlerinize odaklanmalısınız. Örneğin, “Dün geceki buluşmada söylediklerimden dolayı incinmiş hissettiğin için üzgünüm” bir özür değildir. Bunun yerine, “Dün gece söylediklerim için üzgünüm. Duyarsız ve gereksizdi” demek kendi davranışınıza sahip çıkmanızın daha uygun bir yoludur.
  • Gerçek bir özür aşırıya kaçmaz. Kendi acınız veya pişmanlığınızla onları gölgelemeden, incinen tarafın duygularını kabul etmeye odaklanmalısınız.
  • Gerçek bir özür, kimin suçlanacağına ya da olayı başlatanın kim olduğuna takılıp kalmaz. Basitçe “Bu konudaki rolüm için özür dilerim” demek yardımcı olabilir.
  • Gerçek bir özür onarıcı eylemlerle desteklenmelidir. Açıkçası, büyük bir gösterişle özür dilemek ve ardından özür dilediğiniz davranışa devam etmek size pek de fayda getirmeyecektir. Samimi bir çaba göstermezseniz, tutkulu pişmanlık ifadelerinizin içi boş kalacaktır.
  • Gerçek bir özür başka bir kişiyi susturmaya hizmet etmemelidir. “En az 10 kez özür diledim, öyleyse neden hala meseleyi gündeme getiriyorsun?” dediğiniz anda aslında kendinizi zor bir konuşmadan ve anlaşmazlıktan kurtarmanın yollarını arıyorsunuzdur.
  • Acı çeken tarafı daha da kötü hissettirme riski varsa, sırf kendinizi daha iyi hissetmek için gerçek bir özür teklif etmemelisiniz. Tüm özürler aynı değildir. Telafi etmeye çalışmanız sizin iyileşme sürecinizin bir parçası olabilir ancak diğer kişi sizden haber almak istemiyorsa, iyileşmenin başka bir yolunu bulmalısınız.
  • Son olarak gerçek bir özrün, “Özür dilerim“in yeterli olamayabileceğini de kapsadığı unutulmamalıdır.

Kaynaklar:
Sharon Martin- Why You Over-Apologize and How to Stop
Robert Taibbi- The Art of the Apology
Elizabeth Scott- Why It’s Important to Apologize in Relationships
Harriet Lerner Ph.D.- The 9 Rules for True Apologies
Carl D. Schneider- What It Means To Be Sorry: The Power Of Apology In Mediation

https://www.psychologytoday.com/us/blog/fixing-families/201811/the-art-the-apology
https://www.verywellmind.com/the-importance-of-apologizing-3144986
https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-dance-connection/201409/the-9-rules-true-apologies
https://www.mediate.com/articles/schneiderC1.cfm
https://www.mindtools.com/pages/article/how-to-apologize.htm
https://www.psychologicalscience.org/news/minds-business/effective-apologies-include-six-elements.html
https://livewellwithsharonmartin.com/why-you-over-apologize-and-how-to-stop/

İlginizi çekebilir: Değersizlik hissinin nedenleri ve değersizlik duygusuyla başa çıkma önerileri

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale