X

“Özüne güvenen” bir adım öne çıksın

Sorulduğunda hepimiz kaplan kesiliriz değil mi? Adeta “özgüven patlaması yaşıyorum” diye bir tabir de vardır, evet patlama yaşamaktayızdır da bu muhteşem egomuzun patlaması mıdır, kendimizi saklamaya çalıştığımız korkularımızın önüne çektiğimiz duvarların haykırışı mıdır, yoksa dokunsan yıkılacak olan savunma mekanizmamızın ateşlenmesi midir? İşte bu sorularımızı hep birlikte değerlendirelim istiyorum bu yazımda sizlerle.

Öncelikle kendi açımdan da oldukça zor bir konuya giriş yaptık. Özgüven, kısacık bir kelime, basit, anlamı açık ve direk. Peki algımızda böyle mi? Yani yoldan geçen bir beş kişiye sizce özgüven nedir diye sorsaydık nasıl tanımlarlardı bize? Örneklerimiz ile başlayalım; “utanmamak” diyen olurdu. Ne yaparsa yapsın nerede olursa olsun sözünü ve kendini sakınmayan, utanmayan. Belki bir diğer kişi “korkusuz” derdi, karanlıktan, yabancı bir ortamda bulunmaktan ve hatta tehlikelerden bile hiç korkmayan. Bir diğeri şöyle bir tanım yapabilirdi; “ne istediğini çok iyi bilen, direk olarak söyleyen, ima etmeye gerek duymayan ve istediğini alan”. Peki son bir farklı cevap ise kararlılık diye yorumlardı belki, sonuna kadar durduğu noktayı hiç değiştirmeyen, tüm fırtınalara karşı dimdik durabilen, ve hayata gerçekten emek vererek tutunan…

İşte şimdi bu yazımda bana eşlik eden sen, sana soruyorum, sence özgüven nedir? Ben sizin yerinize cevaplamak istiyorum, özgüven aslında yukarıda belirttiğimiz tüm kavramları içeriyor görüşümce evet. Fakat bunların hepsinin temelinde adeta bir ağacın gövdesi ve yapıyı taşıyan o dimdik kısmı gibi işte “kendi gibi olmak” halini yani özüne dönük olmak halini içeriyor… İşte bu nokta aslında “ego” ve “özgüvenin” ayrıldığı nokta oluyor.

Örneğin bir balerini ele alalım. Uzun süredir dans ile uğraştığı için mesleğinde kendine büyük bir özgüven duymaktadır. Diğer yandan halen hazır olmadığı bir gösteride yer almak üzere ısrar etmektedir. İçten içe fizik durumu ve çalışmalarının ileri bir noktasında bu süreci daha başarılı gerçekleştirebileceğini biliyor olsa da yine de mesleki özgüveni dolayısı ile ısrarına devam etmektedir. Bu aslında egosunun yani “tabii ki yapabilirim” bakış açısının bir örneğidir. Oysaki özü “henüz hazır olmadığını” açıkça bilmektedir. Fakat özünden uzaklaştığında ve gerçekten bu gösteride yer aldığında, daha uzun sürebilecek ve mesleğinde önemli bir engel oluşturabilecek bir sakatlık ile karşılaşması büyük olasılıktır.

İşte bizler de aslında “özgüven” tanımına, özümüze en yakın halimizi aldığımızda ve iyi veya kötü olarak nitelendirdiğimiz tüm sonuçları ile oluşumuzu kabul edebildiğimizde aslında tüm akışlarda elimizdeki en güzel kaynağa yani “özümüze” gerçekten değerince güvenmiş oluruz. Bunu en çok etkileyen bir diğer kavram “başkası ne der” düşüncesi veya diğer kişinin düşünceleridir. Özümüz ile aramıza giren ve bir kere girdiği durumda çıkartılması oldukça zorlu bir kavramdır. Balerin örneğimize geri dönecek olursak, hazır olmadığı bir gösteride yer almayı çok büyük ihtimalle bir diğerinin yer alması, diğer dansçıların ne diyeceği veya bunu arkadaşlarına, ailesine “açıklayamayacağı” gibi endişeler dolayısı ile istemektedir. Her ne kadar özü bunu engellemek için gerçeği haykırsa da, o bu sesleri bastıracaktır…

Sevgili Sam Horn dünyaca ünlü eseri 30 Adımda Özgüven ile bakın o muhteşem özgüven duygusunu uyandırmayı ve hayatımızda sadece özümüze güvenebilmek ile neler yapabileceğimizi nasıl açıklıyor:

“…Güveni oluşturan unsurları anlamak ona sahip olmanıza yardımcı olabilir:

  1. İletişim Becerileri: Lee Iacoca, “eğer insanlarla anlaşamıyorsanız, o zaman bu iş size göre değil, çünkü nereye giderseniz gidin onlarla karşılaşacaksınız” demiştir. Yüzleşin. Eğer insalarla anlaşamazsanız, hiçbir yere ait değişmiş gibi hissedebilirsiniz… Siz istediğinizi, istediğiniz kişiye, istediğiniz şekilde söyleyebiliyor musunuz? Ya da sıkça diliniz tutuluyor ve hissettiklerinizi dile getiremiyor musunuz?
  2. Bakış açısı: Kendinizi nasıl tanımlarsınız? Siz nasıl birisiniz?… Louis Auchincloss, “bir insanı ayakta tutan enerjidir. Ve enerji hayatı sevmekten başka nedir ki?” demiştir. Güven kendinizi sevmekten başka nedir ki?
  3. Yetkinlik: Ne yapmakta iyisiniz? Bir mesleği, sporu veya hobiyi iyice öğrendiniz mi?… Eğer yeteneklerimizi kullanmıyorsak, özgüvenimiz aniden düşüşe geçmiştir çünkü artık yeteneklerimizin kanıtı yoktur elimizde.
  4. Katılımcı olma: …Leo Rosten, “Hayatın amacı mutlu olmak değil, etkili olmaktır, yaşadıklarımızın fark yarattığını hissetmektir” diye düşünüyordu… Etkili olduğunuzu hissediyor musunuz? Bir fark yaratıyor musunuz?
  5. Kontrol: Zamanı istediğiniz şekilde mi geçiriyorsunuz? İstediğiniz yerde, istediğiniz insanla mı yaşıyorsunuz?… Kendinize ne kadar saygı duyarsanız, o kadar güvenle kendinizi savunur, hayattan istediğinizi, ihtiyacınız olanı ve hak ettiğinizi aldığınızdan o kadar emin olursunuz.
  6. Cesaret: Komedyen Steven Wright’a “nasıl hissediyorsunuz?” diye sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Bilirsiniz, sandalyede oturduğunuzda sadece iki ayak üzerinde duracak şekilde arkanıza yaslanırsınız ve biraz daha yaslanarak geriye doğru giderseniz düşecek olursunuz ve kendinizi tutarsınız. Her zaman aynen böyle hissediyorum’’Siz cesur bir insan mısınız? Sorunlarınızdan kaçmak yerine onların üzerine gitmeye karar verdiniz mi?”

Bugün bu yazımı okuyan sen, her ne olursa olsun, karşına ne çıkarsa çıksın, tek yapman gereken sana verilmiş muhteşem hediyene yani “kendi özüne” bakman ve tüm kalbinle güvenmen… Özgüven ego değildir, özgüven başkasını küçük görmek değildir, özgüven olmadığı gibi görünmeye çalışmak değildir ve özgüven olmadığın birşey için kendini gizlemek değildir… Özgüven cesur olmak, kendin olmak, kendin olmanın güzelliğinde kaybolmaktır… Özgüven inanmaktır, başkası ne diyecek diye düşünmeden itiraf edebilmektir, yüzleşebilmektir, gerçekliğini kendi tanımında bilebilmektir. Bu bilinç ile kendini yine çok sevebilmektir…

Tüm “özüne güvenenler” bir adım öne çıksın…

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale