Özgeçmişe adanmış bir yaşamı reddedin ve kendiniz olmayı seçin

İnsanlık için henüz çok yeni bir kavram olan özgeçmiş, hepimizin hayatında çoktan önemli bir yer edindi bile. Aslında iş başvurularında daha önce yaptıklarınızı kısa bir şekilde anlatabilmeniz için bulunmuş olsa da, günümüz dünyasında özgeçmişin anlamı bundan çok daha fazlasını taşıyabiliyor. Örneğin; çevremize baktığımızda bireylerin sadece mesleki değil, sosyal statülerini de özgeçmişlerine referansla taşıdıklarını görebiliyoruz. Peki özgeçmiş, kendisine atfedilen önemi gerçekten hak ediyor mu? Bir başka deyişle, bireyin daha önce çalıştığı yerlerin, aldığı eğitimlerin ve hobilerinin yazılı olduğu kağıt; onun kişiliğine dair bir ipucu verebilir mi?

David Brooks, bu konuyla ilgili çokça düşünmüş bir gazeteci-yazar. Ona göre; özgeçmişimizde bulunan bilgiler, hepimizin katılacağı gibi, aslında kim olduğumuzu, ilişkilerimizin yapısını, cesur, sevecen, güvenilir, uyumlu olup olmadığımızı anlatmıyor. Ne var ki, bu meziyetlerin daha önemli değerler olduğunu hepimiz biliyoruz.

Özgeçmiş kavramı, günümüzde, ortaya çıkış amacından çok daha fazlasını ifade edebiliyor.

İlginizi çekebilir: Yaşamdaki en büyük başarı: Mutlu ve iyi hissedebilmek için kendini gerçekleştirmek

Brooks, tam da bu noktada 1965 yılında basılan The Lonely Man of Faith kitabının yazarı Joseph Soloveitchik’in görüşlerinden yararlanarak insan doğasını ikiye ayırıyor. Bu görüşe göre; bir yanımız maddeci ve hırslı iken; diğer tarafımızsa daha basit ve sıradandır. Maddeci yanımız hırsla bir şeyler yapmaya çalışırken, daha basit olan yanımızsa daha içsel bir yaşam sürüp iyi biri olmak için çabalar ve olasılıklara inanır. Hırslı yanımızın sorduğu soru işlerin nasıl yürüdüğü iken, içsel yaşam süren tarafımız “niçin buradayız” sorusuna bir yanıt arar.

Brooks insan doğasının bu iki yanının toplumdaki algısıyla ilgili de ilginç görüşler ortaya koyuyor:

“Bizler materyalist tarafımızın kabul gördüğü ve diğer tarafımızın genellikle ihmal edildiği bir toplumda yaşıyoruz. Bu ise olmasını arzu ettiğimiz “ben” ile gerçekte olduğumuz kişi arasında bir fark olmasına yol açıyor.”

Brooks’un fikirleri, modern insanın mutsuzluğunu anlamaya, hatta belki de kendi hissettiğimiz bazı açmazları açıklamaya hayli yardımcı oluyor. Şimdi isterseniz, okuduklarınız ışığında özgeçmişinize tekrar bakın. Ancak bunu yaparken mutlaka hatırlamanız gereken bir şey var: Siz o kağıtta yazılı olanlardan çok daha fazlasısınız ve sahip olduğunuz şeyler oradakilerle sınırlı değil.

David Brooks’un konuyla ilgili konuşmasını aşağıdaki videoda bulabilirsiniz: 

David Brooks: Should you live for your résumé … or your eulogy?

 

İlginizi çekebilir: Yeni yılda hedeflerinizi gerçekleştirmek için birkaç tüyo

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!