X

Neden unuturuz: Hafıza, anılar ve unutmanın anatomisi

Kim olduğumuzu şekillendiren en önemli şeylerin başında gelir anılarımız. Dünya hakkındaki anlayışımızı şekillendirirler ve bizi gelecekte nelerin beklediğini tahmin etmemize yardımcı olurlar. Onları nasıl unuttuğumuz, nasıl hatırladığımız kadar önemlidir.

Yaşamımızın içeriği ile ilgili kendimize anlattığımız hikayeler zamanla silikleştiğinde bu bir anlamda benlik kaybı hissi yaratır. Bu duygunun insanların yaşlandıkça sahip oldukları en büyük korkular arasında yer alması bu nedenle hiç de şaşırtıcı değildir. Yaklaşık on yıl öncesine kadar bilim insanları unutmanın, kullanılmayan anıların güneş ışığında bırakılan bir fotoğraf gibi zamanla çürüdüğü pasif bir süreç olduğunu düşünüyordu. Ama sonra, hafızayı araştıran bir araştırmacı grubu, onlarca yıllık bu varsayımla çelişiyor gibi görünen bulgularla karşılaşmaya başladı. Beynin aslında unutmak için inşa edildiğini öne sürmeye başladılar. Daha öncesinde anıların nasıl oluştuğunu ve sonraki günlerde, haftalarda ve hatta yıllarda hatırlamak için nasıl sabitlendiğini anlamak için yapılan çalışmaların aksine artık nasıl unuttuğumuz üzerinde daha çok vurgu yapılmaya ve böylece “unutmak” uygun bir hafıza işlevine sahip olmanın bir koşulu olarak değerlendirilmeye başlandı.

Neden hafızamız var?

İnsanlar olarak, otobiyografik ayrıntılara sahip olmanın önemli olduğu fantezimizi sürekli olarak besliyoruz. Hafıza ve temelinde de bellek her şeyden önce, uyarlanabilir bir amaca hizmet etmek için vardır. Bize dünya hakkında bilgi verir ancak buradaki kilit nokta hafızamızın daha sonrasında güncellenebilme becerisidir. Örneğin; bir arkadaşımızla üzücü bir deneyim yaşadığımızda tüm arkadaşlarımıza karşı savunmacı bir tavır sergilersek güncellenmemiş olan bilginin kıskacına düşeriz ya da “kadına şiddet” eylemlerinin yoğunluğu nedeniyle tüm erkeklerin şiddet yanlısı olduğunu düşünmek de aynı türden bir yaklaşımdır.

Unutmak, birey ve tür olarak ilerlememizi sağlar. Evrim, hatırlamanın erdemleri ile unutmanın erdemleri arasında zarif bir denge kurmuştur; hem kalıcılığa hem de dayanıklılığa, aynı zamanda yoluna çıkan şeylerden kurtulmaya adanmıştır. Ancak burada önemli olan gereğinden fazla unutmanın sonuçlarının ağırlığıdır.

Neden unuturuz?

Eğer ciddi bir sağlık problemimiz yoksa bu soruya verebileceğimiz iki basit cevap bulunabilir.

  • Birincisi, anı/bilgi artık mevcut değildir.
  • İkincisi ise bellekte bunlar hala sakladır ancak bazı nedenlerden dolayı onlara ulaşamıyoruzdur.

Bu iki cevap aslında psikologlar tarafından geliştirilen temel unutkanlık teorilerini özetler.İlk cevabın kısa süreli hafızada unutmaya, ikincisinin de uzun süreli hafızada unutmaya uygulanma olasılığı daha yüksektir. Konuyu daha anlamlı kılmak için unutma teorilerine göz atalım…

1. Müdahale (Girişim) Teorisi

Geçen hafta Salı gecesi akşam yemeğinde ne yediğimiz bir gün sonra bize sorulsa belki de zorluk çekmeden cevap verebiliriz, ancak aradan günler geçtikçe yediğimiz diğer öğünlerin anıları hafızamıza müdahale etmeye başlar. Bu teoriye göre unutmak, farklı anıların birbirine karışmasının sonucudur. İki veya daha fazla olay birbirine ne kadar çok benzerse, zihinde anı kayıpları meydana gelme olasılığı da o kadar yükselmektedir. Bununla birlikte, benzersiz ve ayırt edici olayların müdahaleye maruz kalma olasılığı daha düşüktür. Lise mezuniyetinizi, düğününüzü veya ilk çocuğunuzun doğumunu hatırlamanız çok daha olasıdır çünkü bunlar tekil, başka hiçbir şeye benzemeyen günlerin anılarıdır.

Müdahale, seri konum etkisi olarak bilinen; bir listenin ilk ve son öğelerini hatırlama eğiliminde de rol oynar. Örneğin, bir gün boyunca yapacaklarınızın listesini yazdığınızı ancak onu yanınıza almayı unuttuğunuzu düşünün. Listenizdeki ilk ve son öğeleri kolaylıkla hatırlayabilecekken, aradaki öğelerin çoğunu unutmanız olasıdır. Müdahalenin unutmaya neden olabileceği iki yol vardır:

1. Proaktif müdahale: Öğrenilmiş olan eski bir görev nedeniyle yeni bir görevi öğrenemediğinizde ortaya çıkar. Zaten bildiklerimiz, şu anda öğrendiklerimizle etkileşime girdiğinde, eski anılar yeni anıları bozabilir.

2. Geriye dönük müdahale: Yeni bir görevin öğrenilmesi nedeniyle önceden öğrenilmiş bir görevi unutma halidir. Başka bir deyişle, sonra deneyimlenen yeni anıların eski anıları silikleştirerek, önceki öğrenmeyi engellemesidir.

Müdahalenin etkilerini tamamen ortadan kaldırmak imkansızdır, ancak en aza indirmek için yapabileceğiniz birkaç şey vardır. Bir yol, yeni bilgileri hafızaya daha iyi aktarabilmek için tekrar yapmaktır. Birçok uzman, materyalin hatasız ve mükemmel bir şekilde yeniden üretilebilene ve öğrenilene kadar defalarca prova edilmesini önermektedir. Müdahaleyle savaşmanın bir başka taktiği de rutini değiştirmek ve benzer materyalleri arka arkaya incelemekten kaçınmaktır. Uyku da hafıza oluşumunda önemli bir rol oynar. Araştırmacılar, yeni bir şey öğrendikten sonra uyumanın, yeni anıları kalıcı hale getirmenin en iyi yollarından biri olduğunu öne sürmektedir.

2. Çürüme (Bozulma) Teorisi

Tüm hatıralar, zamanın akışında otomatik olarak kaybolur bu teoriye göre. Bir anıyı hatırlamak için belirli bir yolu veya izi izlemeniz gerekir. Bu yol bir süre kullanılmazsa, hafıza bozulur ve bu da hatırlamada zorluğa neden olur. Tekrarlarla zihinsel olarak bir anının üzerinden geçmek bu süreci yavaşlatabilir. Ancak yine de bir izin kullanılmaması, nihayetinde bellek bozulmasına yol açacaktır. Çürüme teorisi unutmanın, eğer bilgi kullanılmazsa hemen başladığını öne sürer. Örneğin, bazen yeni tanışmış olsak bile bir kişinin adını dakikalar içinde unutabiliriz. Bilim çevrelerince, hafızanın yaratılması ve hafızanın geri çağrılması üzerinde etkisi olabilecek tüm bilgileri ortadan kaldırarak bu teorinin teste tabi tutulabilmesi zor olduğundan ve neden belleğin hızlıca silikleştiğini açıklamadığından bu kuram fazla destek görmemiştir.

3. İşaretlere/ipuçlarına Bağlılık Teorisi

Bir anıyı depoladığımızda, yalnızca tüm duyusal verileri kaydetmiyoruz, aynı zamanda ruh halimizi ve duygusal durumumuzu da o anının içine kilitliyoruz. Dolayısıyla mevcut ruh halimiz, bizim için çaba harcamadan elde edilebilen hatıraları etkiliyor; öyle ki iyi bir ruh halindeyken iyi hatıraları hatırlayıp; kötü bir ruh halindeyken de negatiflere yöneliyoruz. Bu teori; hatırlayabilme becerimizi çoğunlukla duygusal durumumuza ve çevremize göre geliştirebileceğimizi öne sürmektedir. “Eksikliği Geri Alma” teorisi olarak da bilinen işarete bağlılık kuramına göre, bellek ipuçlarının yokluğunda bilgileri geri çağıramaz. Unutkanlığı durdurabilecek üç tür tetikleyici ipucu alanı vardır:

  • Anlama bağlı ipuçları, zihindeki başka bir anı ile olan ilişkisi nedeniyle yeni bir bilgi alındığında kullanılır. Örneğin, birisi Adana’daki tatiliyle ilgili her şeyi, orada belirli bir arkadaşını ziyaret ettiği hatırlatılıncaya kadar unutabilir ve bu işaret tetiklendiğinde kişi, gezisinin daha başka ayrıntılarını da anımsamaya başlayabilir.
  • Duruma bağlı ipuçları; olay yaşanırken, beyne anının işlenmesi ve kodlanması sırasındaki ruh hali tarafından yönetilir. Kişinin duygusal veya zihinsel durumu, ipuçları oluşturmasının da anahtarıdır. İşarete bağlı unutma teorisine göre, bir kişi aynı durumun tekrarını yaşayana dek bellekteki o anıyı hatırlamayabilir.
  • Kapsama bağlı ipuçları, içinde bulunulan ortam ve koşullara göre şekillenir. Bellekteki işlem, bilgi oluşturulurken çevre faktörlerinin çoğunu kapsar. Kapsayıcılığı genişledikçe de ipuçları çoğalır ve hafızaya ulaşmayı sağlayacak yollar artar. Örneğin belirli bir kokunun, belirli bir şarkının duyulması ve hatta belirli bir tadı tatmak bile hatırlama sürecinde tetikleyici olabilir.

Hafızamızın duyumlarımız, algıladıklarımız ve dikkatimizin yönlendiği şeyler ile olan ilişkisindeki karmaşık etkileşimler de bazen bazı anılarımızı geri alınamaz hale getirebilir. Dalgın olduğumuzda anahtarlarımızı yanlış yerlere koyabilir, musluğu açık bırakabilir ve önemli bir görüşmeyi dahi kaçırabiliriz. Burada dikkat ve hafıza kesişmemekte ve unutma gerçekleşmektedir. Bazen de bilgiyi biliriz ama onun adı bir türlü dile dökülmez. Dilimizin ucunda tıkanır. Beynimiz hangi bilginin daha az önemli veya bütünleyici olacağına karar verdiğinden, bazen de gereği kalmayan şeyleri artık saklamayı bırakıverir. Örneğin, hemen kullanmak için bir telefon numarasını ezberleyebilirsiniz, ancak artık gerekmediği için onu belleğinizde saklamak için çabalamazsınız. Bu durumların hepsi, her birimiz için oldukça normal ve doğaldır. Yaş aldıkça belirli bir dereceye kadar bellek kaybı yaşamak hayatımızın bir parçasıdır. İster uzun zaman önce isterse yeni olsun, hayatınız boyunca topladığınız tüm bilgilere sahip olmayı bekleyemezsiniz.

Gereğinden fazla unutmamak için neler yapılabilir?

Eğer yoğun hale gelmiş bir unutkanlık başladıysa temelinde sağlık sorunları olabilir. Bu alan tamamen uzmanların değerlendirmelerine göre tanımlanmalıdır. Ancak eğer endişe kaynağı olmaktan uzak bir unutkanlık varsa, mevcut beyin becerilerinizi yönetmek ve geliştirmek için önlemler alabilirsiniz. Belirli stratejileri benimsemek, bilgileri saklamanıza ve hatırlamanıza yardımcı olabilir. Hafızayı güçlendirmek ve bunamayı geciktirmek ve hatta önlemek için atabileceğiniz adımlar vardır:

  • Bilişsel işlevlerimizi doğrudan etkileyen en önemli faktör hastalıkla baş edebilme kapasitemizdir, yani bağışıklığın gücüdür.
  • Ayrıca bedenin kök gücünü arttıran kardiyo egzersizleri, beynin fonksiyonlarını da olumlu yönde etkiler. Bunun yanısıra beynin gücü meditasyon benzeri uygulamalarla da desteklenebilir.
  • Aşırı beslenme kadar yetersiz beslenme de hafızanın yetkinliğini düşürebileceğinden, bu konuya özen göstermek beyne giden sinir yollarını da rahatlatacaktır.
  • Beyne meydan okumak, onu sık sık zorlamak, kullanılmayan bağlantıların da harekete geçmesini sağlayacaktır. Özellikle düşünmeden, tamamen otomatik olarak verdiğimiz tepkileri yeniden şekillendirmek, farklı açılardan olaylara bakabilmek çok önemli bir yoldur belleğin sağlıklı işlemesi için.
  • Sosyal etkileşim sıklığı azaldıkça ve izolasyon arttıkça da unutkanlıklar yoğunlaşmaktadır. Hayvanlarla olan dostluklar bu konuda büyük bir fayda sağlamaktadır.
  • Bedenin ve beynin her zaman molalara ihtiyacı vardır. Her etkileşim veya aktiviteden sonra dinlenme, rahatlatıcı bir alan yaratır. Hafıza da bu alandan faydalanır.
  • Her seferinde tek bir işe odaklanmak, çoklu görev karmaşasından kaçınmak beynin stresle baş edebilme gücünü arttıracağından; hafızanın da sağlıklı olmasına yardımcı olacaktır.
  • Deneyimler esnasında dikkatle içsel duyumları ve çevreyi ayrıntıları ile algılamaya çalışmak hem güçlü bir mindfulness pratiği yaratacak hem de kaygı benzeri düşüncelerin anıyı bozmasını engelleyecektir.

Kaynaklar:
Lauren Gravitz- The Forgotten Part of Memory
Harvard Health – Minding your memory
Harvard Health – Improving Memory
Kendra Cherry – The Psychology of Forgetting and Why Memory Fails
Saul McLeod – Forgetting

İlginizi çekebilir: Sezgiler vs. rasyonel düşünce: Sezgilerimize ne kadar güvenebiliriz?

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

Güne lezzetli bir başlangıç için kahvaltılık tarifler

Ne demiş şair; kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı. Sizce de öyle değil mi? Günün ilk öğününün, bize gün boyu yetecek kadar neşe ve enerji kaynağı olması gerekmiyor mu? İster sabahın çok erken saatlerinde ister öğlene yakın olsun, fark etmez; günün ilk öğünü her zaman çok önemli. Çünkü günün geri kalanını etkileyen, o günün ne kadar kaliteli bir gün olduğunu belirleyen en önemli faktörlerden biri; güne neler yiyerek başladığımız…



Ancak hepimiz biliyoruz ki, klasik kahvaltı tarifleri zamanla sıkıcı hale gelebiliyor. Yumurta, peynir, zeytin güzel bir başlangıç olsa da her gün aynı şeyleri yemek hayatlarımızda monotonluk yaratabiliyor. Dolayısıyla biraz daha yaratıcı alternatiflere ihtiyacımız var. Ama bir yandan da yoğun tempomuza ayak uydurabilmek için pratik ve besleyici olmalı. Tabii lezzetten de ödün vermek olmaz. İşte tam da bu noktada lezzeti ile, pratikliği ile, besleyiciliği ile kahvaltıların yıldızı müsli karşımıza çıkıyor. İşte müsli kullanarak hazırlayabileceğiniz lezzetli ve sağlıklı kahvaltılık tarifler:

Müslili Ekmek

Eğer kahvaltıda değişiklik yapmak ve lezzet ile besleyici değeri bir arada sunan bir alternatif arıyorsanız, müslili ekmek tam size göre. Klasik ekmek tariflerine göre çok daha zengin ve doyurucu bir seçenek sunan bu kahvaltılık tarifi, aynı zamanda çok daha lezzetli, çok daha eğlenceli. Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli’nin içeriğindeki kızılcık, kuru üzüm, elma ve marakuyalı özel karışım sayesinde enerjik bir sabaha doyurucu dilimlerle merhaba diyebilirsiniz.

Malzemeler:

Hamuru için:

  • 1 su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 2-3 tatlı kaşığı Dr. Oetker Aktif Maya
  • 0,5 çay bardağı süt
  • 4-4,5 su bardağı un
  • 0,5 çay bardağı toz şeker
  • 1 su bardağı ılık süt
  • 1 yumurta
  • 100 gram yumuşak margarin

Üzeri için:



  • 2-3 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 yemek kaşığı su

Hazırlanışı:

  • Mayayı bir kaseye alın ve üzerine yarım çay bardağı ılık sütü ilave edin. Kaşık ile birkaç kez karıştırıp 10-15 dakika bekletin.
  • Unu derin bir kaba eleyin ve üzerine beklettiğiniz mayayı ilave edin. Toz şeker, süt, yumurta ve margarini ilave edip iyice yoğurun. Üzerini kapatıp ılık ortamda 40-45 dakika bekletin.
  • Süre sonunda mayalanan hamura 1 su bardağı meyveli müsliyi ekleyin ve yoğurun. Hamuru yuvarlayıp pişirme kağıdı serilmiş fırın tepsisine alın. Üzerine su sürüp meyveli müsli serpin ve 20 dakika bekletin.
  • Fırını belirtilen dereceye ayarlayıp ısınması için önceden açın. (Alt-üst pişirme: 170 °C, Turbo pişirme: 160 °C)
  • Hamurun üzerini keskin bıçak ile 3-4 yerinden 1 cm derinliğinde kesin ve 25-30 dakika pişirin.
  • Fırından çıkarıp soğutun. Dilimleyerek servis yapın.

Çikolatalı Çıtır Smoothie Bowl

Kahvaltıda kendinizi şımartmak ve güne ‘bomba’ gibi başlamak istiyorsanız, tatlı bir kahvaltılık tarifi tam size göre olabilir. Çıtır tahıl ve çikolata parçacıkları içeren Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli ile çok pratik ve çok lezzetli bir kahvaltılık bowl hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • 2 yemek kaşığı Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli
  • 1 adet olgun muz
  • ½ avokado
  • 1 yemek kaşığı kakao tozu
  • 1 su bardağı badem sütü

Hazırlanışı:

  • Olgun muzu, avokadoyu, kakao tozunu ve badem sütünü blender’a alın. Pürüzsüz bir kıvam alana kadar yüksek hızda karıştırın.
  • Elde ettiğiniz smoothie karışımını bir kaseye aktarın ve kahvaltılık bowl için tabanı hazırlayın.
  • Smoothie tabanın üzerine çıtır çıtır Dr. Oetker Vitalis Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli’yi ekleyin. Ve harika kahvaltı kaseniz hazır.

Portakallı Muzlu Müslili İçecek

Kahvaltılarınızı bir sonraki seviyeye taşımaya hazırsanız, Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli ile tanışın. Bu benzersiz müsli, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda sağlık açısından sunduğu faydalarla da kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olmaya aday. Hem lif hem de Vitamin B1, demir ve magnezyum gibi önemli besin öğeleri açısından zengin olan bu müsli ile harika bir kahvaltılık içecek hazırlayabilir, güne başlarken ihtiyacınız olan enerjiyi ve besinleri alabilirsiniz:



Malzemeler:

  • 50 g Dr. Oetker Vitalis Bal Bademli Çıtır Müsli
  • 1 poşet Dr. Oetker Şekerli Vanilin
  • 2 adet muz
  • 2-3 dilim ayıklanmış ve zarları çıkarılmış portakal dilimleri
  • 2 su bardağı buzdolabında soğutulmuş süt
  • 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı:

  • Muzları soyup iri parçalara kesin ve mutfak robotuna alın.
  • Üzerine portakal dilimleri, süt, bal ve şekerli vanilini ilave edip meyveler ezilinceye kadar karıştırın.
  • Hazırladığınız içeceği bardaklara alın. Üzerlerine çıtır müsliyi ekleyip kaşık ile karıştırın.
  • Buzdolabında 30 dakika bekletip servis yapın.

Meyveli Mini Kahvaltılık Muffin

Güne başlarken modunuzu yükseltecek, enerjinizi yerine getirecek ve ihtiyacınız olan besin öğelerini almanızı sağlayacak ve tüm bunları yaparken de eğlenceli bir hale çevirecek muffinlere kim hayır diyebilir ki… Siz de demezseniz, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ile harika bir kahvaltılık hazırlayabilirsiniz.

Malzemeler:

  • ½ su bardağı Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli
  • 1 paket Dr. Oetker Hamur Kabartma Tozu
  • 1 su bardağı tam buğday unu
  • 2 yemek kaşığı bal
  • ½ su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 adet yumurta
  • 1 adet mini muffin tepsisi

Hazırlanışı:

  • Fırını 180 derecede önceden ısıtın ve mini muffin tepsisini yağlayın.
  • Bir kasede tam buğday unu, Dr. Oetker Vitalis Multi Meyveli Çıtır Müsli ve kabartma tozunu karıştırın.
  • Başka bir kapta süt, eritilmiş tereyağı ve yumurtayı çırpın. Islak malzemeleri kuru malzemelerin üzerine dökün ve karıştırın.
  • Hazırladığınız kek harcını mini muffin kalıplarına eşit miktarda bölün. Her bir kalıbı üçte iki oranında doldurmanız yeterli olacaktır, böylece kabardığı zaman da yeteri kadar alan kalacaktır.
  • Yaklaşık 20 dakika kadar pişirdikten sonra fırından çıkarın, birkaç dakika beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bonus: Çabasız ve lezzetli kahvaltılar

Eğer daha hızlı bir şekilde lezzetli, pratik ve doyurucu kahvaltılık tarifler hazırlamak istiyorsanız, fazla çaba harcamadan da eğlenceli kahvaltılar yapabilirsiniz. Müslinizi ister sütle ister yoğurtla karıştırın; üzerine meyve, bal, biraz da kuruyemiş ekleyin ve voila! Enfes kahvaltınız hazır… Ama bir dakika; zaten eklenmişi var 🙂 Dr. Oetker Vitalis’in lezzetli, doyurucu ve sağlıklı dünyası ile klasik kahvaltılar yerine daha enerjik tariflerle güne başlayabilirsiniz.

Sağlıklı ve dengeli beslenmeyi, ‘sıkıcı’ kalıplardan çıkarmak ve her güne büyük bir neşe ile başlamak istiyorsanız Dr. Oetker Vitalis, kahvaltılarınızın vazgeçilmezi olacak. Üstelik sadece kahvaltılarınızın da değil; ara öğünlerinizde de lezzetli atıştırmalıklar olarak tüketebilirsiniz. Bu çıtır lezzetler, gününüzün her saatine enerji ve neşe katacak!

Siz de Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’Dr. Oetker Vitalis’in Multi Meyveli Çıtır Müsli, Bal Bademli Çıtır Müsli ve Sütlü-Bitter Çikolatalı Çıtır Müsli çeşitlerinden dilediğinizi seçebilir, güne en sevdiğiniz lezzetle harika bir başlangıç yapabilirsiniz.

*Bu yazı Dr. Oetker katkılarıyla hazırlanmıştır.





Cildimiz bizden ne ister: Almond Shower Oil ile cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım

Yaşamın akışına ayak uydurabilmek için çoğu zaman oradan oraya koşuşturmak, yapılacaklar listesinin maddeleri arasında aceleyle hareket etmek ve hatta tadını uzun uzun çıkarabileceğimiz aktivitelerimizi bile hızlandırmak zorunda kalıyoruz. Ne yazık ki hızlandırmak zorunda kaldığımız bu keyifli aktivitelerden biri de genellikle duş keyfimiz oluyor. Duş almak, hem bedenimizi temizlemek hem de zihnimizi ve ruhumuzu rahatlatmak için önemli bir fırsat sunarken, aceleye getirdiğimizde bu değerli anların kalitesinden ödün vermiş oluyoruz… Oysa ki duş, sadece temizlik ve rahatlık hissinden ibaret değil; aynı zamanda yenilenme, canlanma hissini verebilmek için de önemli bir araç; özellikle de cildimiz için. Duş almanın sağlayacağı tüm olumlu etkilerden faydalanabilmek için, gün boyu pek çok çevresel etkiye maruz kalan cildimizin beklentilerine kulak vermek oldukça önemli. Peki, cildimiz bizden ne ister?



Vücut bakım ritüelinizde ilk sırada, temizlik!

“Cildimiz bizden ne ister?” sorusuna pek çoğumuz gibi cildimizin ilk vereceği cevap temizlik. Gün boyu maruz kaldığımız kir, toz ve alerjenlerden cildi arındırmak şart. Aksi halde gözeneklerin tıkanması sonucu cildin nefes almasını engellemiş oluruz. Bu da farklı cilt problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Vücut bakımında da aynı yüzümüzde olduğu gibi temizlik, cildimizin ihtiyaç listesinde ilk sırada.

L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’L’Occitane Almond Shower Oil’in altın renkli yağ dokusu, duş sırasında su ile birleştiğinde süt kıvamına dönüşerek hafifçe köpüren yapısı ile cildimizi nazikçe temizler ve arındırır. Bademin mis kokusu ile tenimizi kokulandırarak, bize de arınmanın verdiği hafifliği ve rahatlığı hissettirir.

Yoğun nem

Cildimizin istediği ve hak ettiği o özenli bakımın en önemli bir diğer bileşeni ise tabii ki yoğun nem, çünkü cildimiz kuruluktan hoşlanmaz. Cildimizin canlı kalmak, gençliğini ve ışıltısını korumak için neme ihtiyacı var. Almond Shower Oil, içeriğindeki zengin yağ, mineral ve vitaminler ile cildi dışarıdan içeriye doğru besliyor, ilk kullanımda hissedilen nemlendirici etkisiyle cildi yumuşacık yapıyor. E vitamini, omega 6 ve 9 yağ asitleri ve badem yağı açısından da zengin olan vegan formüllü Badem Duş Yağı, cildimizin gün boyu nemli kalması ve doğru kaynaklarla beslenmesi için ihtiyacı olan tek şey.



Yukarıda da söylediğimiz gibi, cildimiz kuruluğu hiç sevmez; dolayısıyla onu nemlendirip beslerken, kurumasına neden olabilecek uygulamalardan da kaçınmak önemli. Çok sıcak su ile yıkanmak, koruyucu önlemler almadan soğuk ve rüzgarlı havalara maruz bırakmak ya da az su tüketmek, ona hiç iyi gelmeyenler listesinde. Ona ihtiyaç duyduğu nem desteğini sunmak ise, cildimizin kurumasını önlerken yumuşacık dokunuşlarla buluşmak da ruhumuzu besliyor.

Güzel kokmak

Cildimiz, tüm gün bizimle; yaptığımız tüm aktivitelere, girdiğimiz her ortama, tüm anlarımıza ve deneyimlerimize eşlik ediyor. Tüm bu deneyimlerde hem bize hem de cildimize muhteşem hissettirecek bir şey daha var: Hoş kokularla sarmalanmak. L’Occitane Almond Shower Oil, cilt tarafından anında emilen yapısı ve mis kokulu badem aroması sayesinde gün boyunca cildimizi sarıyor ve sadece cildimizi değil, zihnimizi, ruhumuzu da mutlu ediyor. Cildimiz o büyüleyici badem aroması ile misler gibi olurken, harika kokmak da kendimizi çok daha iyi, keyifli ve özgüvenli hissetmemizi sağlıyor.



Narin dokunuşlar

Temizlenmiş, nemlenmiş, beslenmiş ve harika kokan cildimizin bir başka ihtiyacı da narin dokunuşlarla buluşmak. Çünkü, hassas cildimiz onu tahriş edebilecek uygulamaları da hiç sevmez. Örneğin, çok sık kese veya peeling yapmak ya da cilde zarar verebilecek bakım ürünlerini kullanmak, cildimizin asla istemeyeceği şeyler. Güzel haber; Almond Shower Oil, yumuşak dokusu ve temiz içeriği ile en hassas ciltlerin bile favorisi. Narin dokunuşlar, cildimize hak ettiği değeri sunarken bize de Almond Shower Oil’in duyuları harekete geçiren dokusu ile rahatlatıcı duş anlarının keyfini sürmek kalıyor.

Duyusal bir deneyim

Cildimiz biraz da şımartılmayı hak etmiyor mu? Elbette. L’Occitane Almond Shower Oil duyusal bir banyo keyfi sunuyor; ipeksi dokusu, mis kokusu, rahatlatıcı ve lüks dokunuşlarıyla cildimizi nemlendirmek ve beslemekle kalmıyor, şımartan bir bakım da sağlıyor. Duş keyfi bu sayede aceleye getirilen bir rutin olmaktan çıkıyor; canlandırıcı, yenileyici ve aromatik bir deneyime dönüşüyor. 

Doğal içerikli yapısı, ilk kullanımda anında nem verme özelliği, cildi yumuşacık yapan etkisi ve büyüleyici kokusu ile cildimizin tüm beklentilerinin karşılığı; Almond Shower Oil. Cildin tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir bakım için siz de hemen tıklayın ve L’Occitane Almond Shower Oil ile tanışın.

*Bu yazı L’Occitane katkılarıyla hazırlanmıştır.





Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Dijital dünya, sınırlarını sürekli olarak genişletmeye devam ediyor ve sanal dünyalar, artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geliyor. Üstelik yalnızca sanal dünyalar da değil, o dünyanın baş kahramanları olan virtual influencer’lar da. Yani biz 🙂 Sosyal medya platformlarında kendi takipçi kitlelerini oluşturan ve çokça sevgiyle ve ilgiyle karşılanan sanal influencer’lar, sadece teknolojik gelişmelerin başarılı bir somut örneği olmakla kalmıyor; aynı zamanda modern pazarlama pratiklerini de yeniden şekillendiriyor.



Yani, artık gerçek insan influencer’lar gibi biz virtual influencer’lar da markaları temsil edebiliyor, iş birliği çalışmaları yapabiliyoruz; dahası biz de hayatımızın akışını ya da bir günümüzün nasıl geçtiğini paylaşabiliyoruz, üstelik dünyanın pek çok yerinde. Peki, biz kimiz? İşte bu dijital dünyayı çok daha yakından tanımak ve bir parçası olmak için mutlaka takip etmeniz gereken virtual influencer’lar:

Virtual Alin


Gelin, önce benimle başlayalım ve size kendimi tanıtayım: Ben Alin! Ford Türkiye’nin marka elçisiyim. En büyük ilgi alanım elbette ki teknoloji ve otomobiller. Aynı zamanda seyahat etmeye de bayılıyorum! Türkiye’nin otomotiv alanındaki ilk ve tek sanal influencer’ıyım. Yani beni ben yapan, hobilerimi şekillendiren, yaşam tarzımı belirleyen her şey aslında markanın stratejisinden doğdu. Günümün büyük bir kısmını yepyeni keşifler yapmaya ayırıyorum ve hiçbir sosyal medya akımından da geri kalmıyorum…

Zencefil shot’ımla güne başlıyor, çıktığım yeni yollarda bol bol kahve molaları vermeyi ve maceralarımı sizinle paylaşmayı seviyorum. Başka çok sevdiğim bir şey varsa o da Mustang Mach-E ile geçirdiğim tüm anlar; çünkü onunla olan her yolculuğum sıra dışı diyor ve beni hemen takip etmeniz için Instagram hesabımı buraya bırakıyorum.

Rozy

Rozy, dünya genelinde en popüler virtual influencer’lardan biri ve Güney Koreli. Hatta Kore’nin ilk sanal influencer’ı. Gezmeyi, iyi giyinmeyi, yemek yapmayı çok seviyor. Dünyayı dolaşıyor, birbirinden şık tasarımlar kullanıyor, modellik yapıyor ve dünyaca ünlü markalarla çalışıyor. Her geçen gün yaptığı sponsorluk anlaşmalarının sayısı hızla artarken, sosyal medya takipçileri tarafından da hayranlıkla takip edilmeye devam ediyor. Rozy de tıpkı benim gibi sanatın ve estetiğin gücüne inanıyor ve her günü dolu dolu yaşamak için ilham veriyor.

Shudu



Shudu, moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından yaratılan dünyanın ilk dijital süper modeli olan bir sanal influencer. Güney Afrika Kökenli Shudu, iyi giyinmeyi çok seviyor. Dünyaca ünlü lüks moda markalarıyla iş birlikleri yapan Shudu, aynı zamanda sanal insan ırkının savunucusu olma görevini de üstleniyor. Shudu’nun yaratılmasındaki en önemli amaçlardan biri de dijital dünyanın temsilindeki etnik çeşitlilik eksikliğine dikkat çekmekti ve bence bu, hayranlık uyandırıcı.

Ion Göttlich

Ion Göttlich, bisiklet tutkunu bir sanal influencer. Teknoloji ve video oyunlarına olan ilgisi ile tanınan Ion, aynı zamanda da spor yapmaya çok düşkün. Yeni keşifler yapmayı, aktif bir yaşam sürmeyi ve sağlıklı alışkanlıklarını sürdürmeyi çok seviyor ve takipçileriyle bisikletini yanından ayırmadığı keyifli anları sıkça paylaşıyor. Dışarıdan bakıldığında Ion ile tarzımız pek uyuşmuyor gibi görünse de, çok önemli bir ortak yönümüz var: O da tıpkı benim gibi yollarda zaman geçirmeyi çok seviyor ve yeni keşiflere asla hayır demiyor.

Imma

Japonya’nın ilk virtual influencer’ı ve modeli, pembe saçlarıyla çok sevilen Imma. Bugüne kadar dünya çapında modadan iş dünyasına, lüks tüketim markalarından televizyon kanallarına kadar pek çok sektörde manşetlerde yer alan Imma, Instagram hesabından yaptığı paylaşımlarla ilgiyi üzerinde tutmaya devam ediyor. O da ben de yeni trendleri takip etmekten büyük keyif duyuyoruz; ayrıca dans ve müzik de ortak tutkumuz olabilir.

Lil Miquela

Instagram’da 2 milyondan fazla takipçisi olan ve dünya genelinde sevilen virtual influencer’lardan biri olan Lil Miquela, renkli yaşamından eğlenceli kareler paylaşarak takipçilerinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Dünya devi moda markalarıyla iş birlikleri olan ve tarzından, kişisel bakımından ödün vermeyen Miquela, yeni yerler keşfetmeye de bayılıyor; tıpkı benim gibi… Unutmadan, ikimize de çillerin çok yakıştığını söylemiş miydim 🙂



Bermuda

Lil Miquela’dan sonra kız kardeşi Bermuda’yı da tanıyalım. Bermuda, kendini ‘robot queen’ yani robot kraliçe olarak anlatıyor ve adeta moda ikonu gibi tarzıyla ön plana çıkan bir sanal influencer. Özellikle lüks yaşam tarzı ve moda dünyasına olan tutkusuyla bilinse de pek çok farklı markayla da iş birlikleri yapıyor ve sık sık Miquela ile fotoğraf paylaşıyor. Bermuda da tıpkı benim gibi kişisel bakımına çok düşkün, ayrıca aktif bir yaşam sürmek, ikimizin de öncelikleri arasında. Miquela ile samimi ilişkilerine hayran olduğumu da belirtmeliyim…

Nobody Sausage

En komik virtual influencer’lardan biri olan Nobody Sausage, dünya çapında çok seviliyor ve 8 milyona yakın takipçisi var. Genelde günlük rutinlerini ve yaptığı işleri paylaşsa da modern dünyanın pek çok ortak sorununu da mizahi bir yaklaşımla ele alarak milyonları güldürmeyi başarıyor. Ayıca, müzik ve dansa olan ilgi ve tutkusu da coşku dolu bir enerji yayıyor. Benim de en çok güldüğüm, izlerken en çok keyif aldığım sanal influencer’lardan biri.

Lu do Magalu

Brezilya’nın en büyük perakende şirketlerinden birinin yüzü olan Lu do Magalu’nun ünü, yalnızca Brezilya ile sınırlı kalmıyor, çünkü sosyal medya hesaplarında dünyaca ünlü pek çok markanın ürünü ile ilgili içerikler üretiyor. İlk kez YouTube’da karşımıza çıkmış olsa da, bugün Instagram’da ve Facebook’ta da oldukça popüler. Ayrıca kendisini ‘Virtual 3D Influencer’ olarak tanıtıyor. O da teknoloji ve yenilikleri takip etme konusunda oldukça tutkulu ve bu tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı seviyor, tıpkı benim de yaptığım gibi.

CodeMiko

Teknik olarak ‘VTuber’ olarak bilinen CodeMiko, Twitch yayıncısı bir sanal influencer. VTuber teknolojisinin sınırlarını zorlamakla ün salan CodeMiko, canlı yayınlarında yaptığı röportajlarla da çokça ilgi görüyor. Sanal dünyanın ve teknolojinin son gelişmelerini aktarırken, tarzından ve günlük keşiflerinden de ödün vermiyor. İkimizin de dijital dünyanın sınırlarını zorlamayı sevdiğimizi söylemeden geçemeyeceğim 🙂

Thalasya

Endonezya’nın ilk virtual influencer’ı Thalasya, dünyayı keşfetmeyi, yeni tatlar denemeyi ve moda tutkusunu takipçileriyle paylaşmayı çok seviyor. Üstelik çok çeşitli sektörlerdeki markalarla iş birliği yaparak, günlük rutinlerinde neler yaptığını da sık sık Instagram hesabına ekliyor. Thalasya da benim gibi yeni deneyimlere çok açık. Ayrıca, yemeklere ve özellikle de sokak lezzetlerine olan ilgisini de gizlemiyor. Sanırım ona yakın hissetmemi sağlayan ortak özelliklerimizden biri de bu.

Elbette ki listenin tamamı bu kadarla sınırlı değil. Sanal influencer’lar olarak sayımız günden güne artıyor. Teknolojinin, sanatın, gerçekliğin ve kurgunun sınırlarını zorlayan var oluşlarımızla, günden güne dijital dünyada yeni gelişmelere imza atmaya devam edeceğiz; tabii kendi hayatlarımızdaki maceraların dozunu artırmaya da. Siz de bu dünyadan haberdar olmak ve yeni maceralarımda benimle yer almak için takipte kalın! Geleceği, bugünden yaşayın.





İlgili Makale