X

Neden Bilinmeyenden Korkuyoruz?

İnsanlar, çeşitli nedenlerden dolayı değişimden ve bilinmeyenden korkmaya yatkındır. Değişim özellikle kişinin kontrolünde olmadığında bilinmeyene karşı duyulan korku daha yoğun olabilir. Değişim, kontrolümüz dışında gerçekleştiğinde kendimizi güçsüz hissetmemiz normaldir.

Bilinmeyene karşı duyulan korku, bilinmeyen veya belirsiz durumlarla ilgili olarak ciddi sıkıntıya ve kaygıya neden olabilir. Bununla birlikte bu korkuyu yönetmek ve bilinmeyene güvenle adım atıp sunulan fırsatları yakalamak için bazı stratejilere başvurarak kendimizi güçlendirmemiz mümkündür.

Bilinmeyen korkmanın belirtilerini, nedenlerini ve bilinmeyenden korkmayla nasıl başa çıkabileceğinizi bu yazıda okuyabilirsiniz.

Bilinmeyenden Korkmak Nedir?

Bilinmeyenden korkmak, kişinin sahip olduğu bilginin eksik olması nedeniyle duyduğu korkudur. Belirsizliğe ve bilinmeyene karşı duyulan tahammülsüzlük, kişinin belirsiz durumlarla başa çıkamamasına neden olabilir.

Bilinmeyenden korkmak evrimseldir ve kökeni atalarımıza kadar uzanmaktadır. Beynimiz, rutini ve tutarlılığı tercih edecek şekilde programlanmıştır. Atalarımız, değişimin çoğu zaman güvenlik zafiyetine neden olduğunu bildikleri için doğaları gereği istikrarlı olmayı tercih etmişlerdir.

Örneğin, atalarımızın hayatta kalmak için yiyecek, su ve barınak aramak üzere hareket etmeleri gerekirdi. Bilinmeyene duyulan korku nedeniyle tüm bunların tükendiği bir yerde kalmak, topluluğun aç ve susuz kalmasına ve hatta ölmesine yol açabilirdi.

Günümüzde de durumun benzer olduğu söylenebilir. Günlük hayatımızda belli bir rutine sahip olduğumuzda ruh sağlığımızın daha iyi durumda olduğunu görüyoruz. Hayat öngörülebilir olduğunda daha az stres ve kaygı hissederiz. Ancak öngörülebilirlik olmadığında ve bizi nelerin beklediğini bilmediğimizde kendimizi stresli ve endişeli hissederiz. Değişime uyum sağlayıp bunun neler getirebileceğine dair netliğe ve bilgiye sahip olduğumuz zaman bu korkunun hafifleme eğiliminde olduğunu görürüz.

Bilinmeyenden Korkmanın Belirtileri

Bilinmeyenden korkmak, pek çok insanın sahip olduğu bir duygu olsa da bazı kişilerde bu korku fobi haline gelebilir ve ciddi fiziksel, duygusal ya da zihinsel belirtilere neden olabilir. Bilinmeyenden korkmanın, kişinin günlük hayatını etkilediğini gösteren belirtilerden bazıları şu şekildedir:

  • Kendini bunalmış veya mutsuz hissetmek ancak olumlu hiçbir değişiklik yapmamak
  • Kötü bir ilişkiye rağmen partnerden ayrılmamak
  • Mevcut işte mutsuz olunmasına rağmen iş değiştirmeyi denememek
  • Gelecekte olacaklara dair aşırı kaygı duymak
  • Kontrol dahilinde veya dışında gerçekleşen değişiklikleri kabullenememek
  • Ne olacağı belirsiz olduğu için günlük rutinin dışına çıkmayı reddetmek
  • Etkinliklere, kutlamalara, aile üyelerinin veya arkadaşların evlerine yaptıkları davetleri kabul etmemek
  • Değişimi düşününce mide bulantısı ve rahatsızlık hissetmek
  • Değişimi düşününce kalp çarpıntısı hissetmek
  • Hayatta bir değişiklik gerçekleştiğinde titremek veya terlemek

Bilinmeyenden ve değişimden korkma aynı zamanda başarısızlık, kayıp, kendinden emin olmama veya başkalarını üzme korkusuyla ilişkili olarak da görülebilir.

Korku temelde yapıcı ve yıkıcı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Yapıcı korku, gerçek tehditlere karşı tetikte olmamızı ve tehlikeden korunmamızı sağlar. Yıkıcı korku ise gerçekte var olmayan bir tehdide karşı uyarılmamıza neden olur. Bilinmeyene duyulan korku, şiddetine bağlı olarak yıkıcı olabilir ve aşağıdaki sorunlara yol açabilir:

  • Depresyon
  • Kaygı
  • İzolasyon
  • Kaçınma
  • Stres
  • Madde kullanım bozuklukları
  • Sağlıksız ortamlarda kalma
  • Toksik ilişkide kalma
  • İntihar düşüncesi

Bilinmeyenden Korkmanın Nedenleri

Korku, çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir. Pek çok korkunun kökeninin ise çocuklukta yaşanan travmatik denebilecek olumsuz deneyimlerden kaynaklandığı söylenebilir. Bunun yanı sıra korkuyu öğrenmek de mümkündür. Örneğin, bilinmeyene karşı kaygılı bir ebeveyne sahip olan çocuğun kendisi de bilinmeyene karşı korku geliştirebilir.

Genetik ve beyin kimyasının da korku ve fobiler üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir. Kişi, bilmediği bir durumla karşılaştığında vücudu birtakım değişikliklere uğrayarak tepki gösterir. Bu tepkiler arasında şunlar görülebilir:

  • Beyin aktivitesinde değişiklikler
  • İnsülin salınımı
  • Kortizol salınımı
  • Büyüme hormonlarının salınımı
  • Kalp atış hızında artış
  • Kan basıncında artış
  • Adrenalin salınımı

Yukarıdaki tepkilerin gerçekleşmesiyle kişide terleme ve kalp atış hızında artış gibi belirtiler görülebilir. Bu belirtilerin tünü gerçektir ve bilinmeyene duyulan korkuya karşılık verilen biyolojik tepki sonucu gerçekleşmektedir.

İlginizi çekebilir: Kortizol seviyenizin doğru olmadığını gösteren işaretler

Bilinmeyenin Korkusu Nasıl Yenilir?

Bilinmeyene karşı duyduğunuz korkunun aslında hayatınız boyunca devam edecek bir süreç olduğu söylenebilir. Ancak bilinmeyenin korkusunu kontrol altına almak ve hayatınızı olumlu yönde etkileyecek adımlar atmak için bazı stratejilere başvurabilirsiniz. Bu sayede hayatınızı, bilinmeyenin korkusuna yenik düşmeden dolu dolu yaşayabilirsiniz.

1. Korkunuzu anlayın

Korku, insan olmanın bir parçasıdır. Bu nedenle bilinmeyene doğru adım atarken korkmanız normaldir. Beynimiz olumsuz sonuçları, bilinmeyen sonuçlara tercih edecek şekilde programlanmıştır ve bilinmeyene adım atmamızdan hoşlanmaz. Bilinmeyene duyulan korku, gerçekliğe dayalı değildir. Bilinmeyenin korkusu, kendi kendine sınırlayan birtakım inançlardan ibarettir. Bu nedenle korku dolu düşünceleriniz olduğunu kabul edin, ancak bunların hayatınızı felç etmesine izin vermeyin.

2. Korkunuzun nedenini bulun

Bilinmeyenden korkma, olumsuz deneyimlerden kaynaklanan çeşitli düşünceler ve inançlardan meydana gelir. Örneğin, daha önce bir işte başarısız olduysanız veya hayatta başarısız olduğunuzu hissediyorsanız, bilinmeyene duyduğunuz korku artacaktır. Konfor alanınızın dışına çıkma fırsatı bulduğunuzda bilinmeyene duyduğunuz korkunun nedenini anlamaya çalışın. Nedeni bulduğunuz zaman riski en aza indirgemenin yolları üzerine düşünün.

3. Korkunuzu sorgulayın

Korkularımızın gerçeğe dayanmadığının hepimiz farkındayız. Bilinmeyenden korkmamızın nedeni, gelecekte olabileceklere dair algımızdan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bilinmeyene duyduğunuz korkuyu destekleyen kanıtlar olup olmadığını sorgulayın, bilinmeyenle başarılı bir şekilde başa çıktığınız birkaç örneği sıralayın ve bilinmeyen karşısında başarısız olacağınıza dair hangi kanıtlarınız olduğunu düşünün. Korkunuz üzerine düşünürken aklınıza çok fazla soru gelebilir. Bunları düşünürken bilinmeyene duyduğunuz korkunun gerçekliğe dayalı olmadığını unutmayın.

4. Başarısız olabileceğinizi kabul edin

Bilinmeyene duyulan korkunun altındaki neden, başarısızlık korkusudur. Özellikle konfor alanımızın dışına çıkmamızı gerektiren bir durum söz konusuysa başarısızlık korkusu duymamız normaldir. Ancak başarısız olma olasılığınızın bulunduğunu kabul etmeseniz, bilinmeyene duyduğunuz korku nedeniyle konfor alanınızda kalmaya eğilimli olursunuz. Bu durumda hiçbir şey yapmayabilir ve pişmanlık hissedebilirsiniz. Başarısızlığı ders alınacak bir deneyi olarak görmeniz, hayatınızın herhangi bir döneminde olumlu sonuçlarla karşılaşmanıza yardımcı olacaktır.

İlginizi çekebilir: Kabullenmenin gücü: Teslim olmak vazgeçmek değildir

5. Korkunuzu kabul edin

Hayatta denediğimiz ve konfor alanımızın dışına çıkmamıza neden olan her şey, beraberinde pek çok rahatsızlık ve belirsizlik duygusu getirir. Değişimin hayatınızda neden olacağı etkilerin önüne geçemezsiniz. Ancak değişimden duyduğunuz rahatsızlığın zamanla azalacağını kabul ettiğinizde korkunuzun üstesinden daha rahat bir şekilde gelebilirsiniz. Bunun için duygularınızla ilgili olarak birileriyle konuşabilir veya düşüncelerinizi yavaşlatmanıza ve şimdiye odaklanmanıza yardımcı olması için meditasyon yapmayı deneyebilirsiniz.

6. Değişimi kucaklayın

Bazen yapıcı bazense yıkıcı değişikliklerin meydana geldiği bir dünyada yaşıyoruz. Değişime ne kadar direnirsek değişimin etkisi hayatımızda o kadar kalıcı olacaktır. Bu nedenle değişimden kaçamayacağınızı ve değişimin korkmanız gereken bir şey olmadığını kabul edin. Değişime ne kadar açık olursanız, o kadar cesur olursunuz. Değişime direnmeniz, konfor alanınızda kalmanıza ve bilinmeyenden korkmanıza neden olur. Değişime adım atmanız ise büyümenize ve gelişmenize yardımcı olacak bir dünyaya açılmanıza yardımcı olur.

İlginizi çekebilir: Değişimin kilidi: Yapmak istemediğiniz şeyleri alışkanlık haline getirin

7. Bilinçli farkındalık uygulamaları yapın

Bilinmeyene karşı duyduğunuz korku, zihninizdeki düşüncelerden ve inançlarınızdan kaynaklanır. Bazılarımız için düşüncelerimiz ve inançlarımız, hayatımız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Bu düşünce ve inançları ortadan kaldırmamız mümkün değildir. Ancak bunları kontrol altına almak ve zihnimizi eğitmek için yapabileceğimiz bazı şeyler bulunmaktadır. Bilinçli farkındalık, aşırı çalışan ve meşgul olan bir zihni yönetmek için çok iyi bir egzersizdir. Bilinçli farkındalık egzersizleri ile zihninizi korkularınızdan ve olumsuzluklardan uzaklaştırarak şimdiye odaklanabilirsiniz.

İlginizi çekebilir:

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Hayatın küçük tatlı sürprizlerini L’Occitane Almond Shower Oil ile yakalayın

Hayat, beklenmeyen güzelliklerle dolu bir dans gibi; eğer görmeyi, fark etmeyi bilirsek hayatın şaşırtıcı güzellikteki tatlı anlarını sık sık yakalayabiliriz. Bazen uzun zamandır görmediğimiz bir arkadaşımızla yolda karşılaştığımız, bazense tatlı bir yağmurun ardından çıkan gökkuşağını gördüğümüz o ‘an’da gizli olabilir mutluluk. Bu, beklenmedik ama her zaman iyi hissetmemizi sağlayan hoş sürprizler, hayatın şaşırtıcı güzellikteki anlarından yalnızca birkaçı olsa da tüm gün yüzümüzü güldürmeye yetebilir.



Yakalamak için istekli olursak hayatın monoton akışına biraz olsun ara vermemizi sağlayan ve yaşamın ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlatan pek çok tatlı sürpriz bulabiliriz. Tıpkı L’Occitane Almond Shower Oil’in su ile buluştuğunda yağ kıvamından köpüğe dönüşen sürprizli formu gibi.

Sürprizlerle dolu keyif veren bir deneyim

Mutluluk veren, keyif dolu ve sürprizli anlar dediğimizde şüphesiz ki kendimize ayırdığımız zamanların önemi ve yeri çok büyük. Çünkü, günlük hayatın koşturması içerisinde kendimizi şımartabildiğimiz, bedenimizin ve zihnimizin ihtiyaçlarını karşılayabildiğimiz bu özel anlar, monotonluğun içinden bize göz kırpan küçük sürprizler gibi. Özellikle de kişisel bakım ritüellerini taçlandıran L’Occitane Almond Shower Oil ile sürprizlerin hiç sonu yok. Bu özel duş bakım yağı, suyla buluştuğu anda değişen formu ile bize sıradan görünen anları bile özel kılan küçük sürprizler sunuyor.

Almond Shower Oil’in içeriğindeki badem yağı, su ile birleştiğinde anında yoğun keyif verici bir köpüğe dönüşüyor, bize de tatlı küçük sürprizlerle dolu dokunuşların cildimizde bıraktığı o yumuşacık etkinin keyfini sürmek kalıyor. Tabii, o tatlı ve küçük sürprizler Badem Duş Yağı’nın yalnızca köpüren özel formülünde saklı değil, kokusu da bambaşka bir heyecan.

Kokuların duyuları harekete geçiren büyülü dünyası

Bazen sizin de bir kokunun esintisiyle geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığınızı hissettiğiniz oluyor mu? Kabul edelim, hayatın içindeki tatlı sürprizli anlarda kokuların da etkisi oldukça büyük. Belki çocukluğunuzdan keyifli bir anı hatırlatan nostaljik bir koku, belki gençliğinizde kullandığınız eski bir parfümün rüzgarla karışmış hali, belki de taze biçilmiş çimlerin havada dağılan dansı… Kokular da sürprizli anların başrol oyuncusu olabiliyor.



Tıpkı, Almond Shower Oil’in tatlı bademin mis kokusunu cildimizde bırakması gibi. Üstelik vegan içeriği ile tüm cilt tiplerine de uygun olan bu bakım yağı, duyuları harekete geçiren büyülü bir dünyanın da kapısını aralıyor. Hayatın bitmeyen telaş ve karmaşasında her şeyden biraz da olsa uzaklaşıp, o büyülü dünyaları keşfetmek hepimizin ihtiyacı değil mi? Daha fark edilmeyi bekleyen onca tatlı sürpriz varken…

Şaşırtıcı üçlü etki

Köpüren özel formül, büyülü dünyalara açılan mis badem kokusu, tabii bir de şaşırtıcı üçlü etki. L’Occitane Almond Shower Oil ile hayatın sürprizlerle dolu anlarını yakalamak çok kolay. Özel vegan formülü, cildi hem temizliyor hem nemlendiriyor hem de onarıyor. Bu üç etkiyi bir arada bulabilmek de en tatlı sürprizlerden biri.

Badem Duş Yağı, özel köpük yapısı ile cildi temizliyor, içeriğindeki omega 6 ve 9 bakımından zengin tatlı badem yağı ve üzüm çekirdeği yağı ile ilk kullanımda nemlendirme etkisi sağlıyor ve cildi besleyerek ışıl ışıl bir görünüme kavuşturuyor.

Elbette, hayatta daha yakalanmayı bekleyen pek çok şaşırtıcı tatlı an var. Bazıları, bir anda karşımıza çıksa da bazen de bu anları biz yaratabiliriz. Bakım rutinlerimize L’Occitane Almond Shower Oil’i eklemek, tanımadığımız birine iltifat etmek ya da sevdiğimiz birine uzun zamandır istediği bir şeyi satın almak, hayatımızda o tatlı sürprizleri artırmaya ve yaşamın keyfini doyasıya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Hiç vakit kaybetmeden birinden başlamak istiyorsanız hemen tıklayıp sürprizlerle dolu L’Occitane Almond Shower Oil dünyasını keşfedebilirsiniz.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.



Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale