X

Mutlu çocuklar yetiştirmenin temel noktaları

Ebeveynler olarak en büyük arzularımızdan birisi çocuklarımızın keyifli ve tamamlanmış bir yaşam sürmeleri. Peki bunu nasıl yapabiliriz? Tahminlerime göre bu süreç onlara “amaç” konusunu öğretmekten geçiyor. Yeterince basit görünüyor ancak bunun biraz özen istediği de bir gerçek. Hatta çocuklarımıza amacı ve bunun sonucunda mutluluğu öğretmek için üç temel yaklaşım var fakat bunlardan sadece bir tanesi doğru şekilde çalışıyor. Bunlara bir göz atalım ve bir tanesinin neden diğerlerinden daha güçlü olduğunu görelim.

Didaktik yaklaşım: Çocuğa ne yapacağını söylemek

Amacı öğretmenin ilk yolu didaktik yaklaşımdır. Yani çocuğunuzla oturursunuz ve ona amaç sağlayacak şeyin ne olduğunu düşündüğünüzü söylersiniz. Bu yaklaşım genellikle kendi hatalarınız üzerine düşünmek ve onların da aynı hatalara düşmesini engellemeye çabalamayı içerir. Tavsiye, hikaye, ders formatında olabilir.

Yapılacak doğru şey gibi görünebilir ancak bu yaklaşım pek etkili değildir. Çocuklar neyi yapacaklarının söylenmesinden hoşlanmazlar. Özellikle amaç gibi çok kişisel bir konu söz konusu olduğunda bu şekilde konuşulmak istemezler. Tavsiyeyi benimsemek yerine daha da kenara koyacaklardır. Bilgeliğimizi aktarmak isteriz ancak çocuklarımız bunu bizim istediğimiz şekilde takdir etmeyebilirler.

Didaktik öğretme çocuklara bilgi verebilir ancak deneyim, motivasyon gibi şeyler vermez. Bir talimatlar girdisi gibidir ve çocuklara amaç öğretme konusunda en başarısız yöntemdir.

Model olma yaklaşımı: Örnek olma

Çocuklara amacı öğretmenin ikinci en başarılı yolu model olmaktır. Çocuklar çok iyi gözlemcilerdir ve sadece söylediklerimizi duymazlar, aynı zamanda ne yaptığımızı da izlerler. Çocuğunuza amacı öğretmek istiyorsanız, bunu yaşayarak göstermeniz gerekir.

Sizi canlandıran aktivite ve tutkular olduğunda, yani size amaç veren bir şeyler olduğunda, çocuğunuz bunu fark edecektir. Size keyif ve tamamlanmışlık sunan bir şeyle derinden ilgilendiğinizi gördüğünde, kendi merakını da ateşleyebilir. Örneğin sizinle aynı tutkulara sahip olmayabilir ancak kendi tutkularını kovalayacak bir cesaret bulabilir. Bu onlara anlamlı gelen şeyleri kovalamaları gerektiği konusunda ciddi bir gerçeklik sunacaktır.

Buna jenerasyonel büyüme demeyi tercih ediyorum. Jenerasyonel travmaları aktarmak veya sınırlayıcı inançları aktarmak yerine amacın aktif olarak yaratılan bir şey olduğu fikrini benimsetirsiniz. Amaçlı bir yaşamın örneği olarak çocuğunuza da büyüdüğünde aynısını yapma konusunda izin vermiş olursunuz.

Bu yaklaşım çok güçlüdür çünkü çocuğunuza sadece nasıl yaşayacağını söylemezsiniz, bunun nasıl olacağını da gösterirsiniz. Eğer yolu sizinkinden farklı görünüyorsa, kendi amacını kovalama konusunda güvene sahip olacaktır.

Deneysel öğrenme yaklaşımı: Çocuğun güvenli riskler ile amacı keşfetmesini sağlamak

Çocuğunuza amacı öğretmenin bir diğer yolu deneysel öğrenmedir. Bu yöntem çocukların amacı deneme ve yanılma ile öğrenmelerini sağlar ve çok büyük sonuçların korkusu yoktur. Onlara keşfetme, hata yapma, güvenli bir ortamda öğrenme fırsatı sunar.

Deneysel öğrenme çocukların rezilyans kazanmalarını sağlayacak şekilde hem başarıyı hem de başarısızlığı deneyimlemelerini sağlar. Onları heyecanlandıran, özen gösterdikleri ve heveslendiren şeyleri keşfetmelerini sağlar ve hemen “doğrusunu” yapma baskısı da yoktur.

Bu noktada kişisel bir örnek vermem uygun olur. Çocukken arkadaşlarım ve benim evlerimiz arasındaki boş bir yerde yüzme havuzu inşa etme hayalimiz vardı. Pratikteki zorlukların ayırdında değildik ve sadece bir şey yaratmak istediğimizi biliyorduk. Alanı hazırlamak için günler harcadık. Bizim için amaç doluydu ve heyecanlıydı.

Ancak bu büyük fikrimi ebeveynlerimle paylaştığımda bizi devam etmemiz için cesaretlendirmediler ve bunun yerine beni içeriye alıp, bilgisayarın başına oturttular ve neden bir havuz inşa edemeyeceğimin sebeplerini anlattılar. Amaçları beni başarısızlıktan korumaktı ancak bunu yaparak beni bunu deneyimleme fırsatından mahrum bıraktılar.

Devam etmeme izin verilseydi, havuz inşa etmenin sandığımdan daha zor olduğunu zaten kendim keşfedebilirdim. Önümdeki zorlukların farkına varabilir, zamanla hedeflerimi değiştirirdim. Ancak burada temel nokta, o zaman deneyimle öğrenmiş olurdum ve bu da ansiklopediden bir şeyler okumaktan daha etkili bir öğrenme süreci olurdu.

Deneysel öğrenmenin güzelliği şuradadır: işleri düşük riskli bir ortamda denersiniz. Çocuk neyin işe yaradığını, neyin yaramadığını öğrenir ve en önemlisi de onu heyecanlandıran şeyi öğrenir. Başarısızlığın korkulacak bir şey olmadığını ve bunun amacı bulma sürecinin bir parçası olduğunu fark eder.

Amaç, mutluluk için neden önemlidir?

Bu amaç konusu neden bu kadar önemli merak ediyor olabilirsiniz. Aslında amaç mutlu ve doyurucu bir yaşamın temel bileşenlerindendir. Amaç hissi çocuğa yön, motivasyon ve yaptığı her şeyde bir anlam hissi verir. Eylemlerinin bir fark yarattığını anlamalarını sağlar ve böylece dünyaya kendi değer ve ilgi alanlarına göre katkıda bulunabilirler.

Çocuklarımıza amacı öğrettiğimizde, onlara neyi yapacağını öğretmeyiz, ona keyifli ve mutlu bir yaşam için temel kazarız. Amaç tutkuyu besler ve tutku da mutluluğu besler. Çocuklarımızın gerçekten doygun bir yaşam sürmesini istiyorsak, onların kendi amaçlarını keşfedip kovalamalarını sağlamalıyız.

Sonuç olarak: Model olun, ders vermeyin

Çocuklarımıza amaç verme söz konusu olduğunda en etkili yaklaşım model olmaktır. Örnek olarak liderlik etmek ve çocuğun amaç dolu bir yaşamın nasıl olduğunu kavramasını sağlamak gerekir. Ayrıca onlara kendi ilgilerini keşfetmeleri için güvenli ve deneysel bir öğrenme ortamı sağlayın. En önemlisi de kendi amaçlarını yaratacak bir alan yaratmalısınız, belli bir yöne doğru ittirmek için baskı kurmamalısınız.

Ebeveynler olarak bizim amacımız yolculuğu dikte etmek değildir, onlara gereken araçları vererek kendilerinin bulmasını sağlamaktır. Amaç basitçe konuşulabilecek bir şey değildir, onların kendi kendilerine deneyimleyip bulmaları gereken bir şeydir. Böylece doygun ve keyifli bir yaşam inşa etmelerine yardımcı olabiliriz.

Kaynak: psychologytoday

İlginizi çekebilir: Sevgi mi otorite mi: ‘Nazi parenting’ nedir?Sevgi mi otorite mi: ‘

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale