X

Mutfaklarda kışa hazırlık dönemi: Turşu tarifinden sirke yapımına yiyecekleri saklama yöntemleri

Kış mevsimi yavaş yavaş yaklaşıyorken, çoğumuzun mutfağında hummalı bir çalışma başladı… Hasat mevsiminde toplanan en olgun, en lezzetli, en taze ve en besleyici meyve-sebzeleri kış mevsiminde de tüketebilmek için hazırlık zamanı geldi de geçiyor bile. Bizden önceki jenerasyonlardan bizlere aktarılan bilgilerle, hasat zamanında bolca bulunan meyveleri ve sebzeleri bozulmadan kış mevsiminde de tüketmemizi sağlayan, yiyecekleri saklama yöntemleri olduğunu biliyoruz. Ancak söz konusu uygulamaya geldiğinde, belirli püf noktalarına dikkat etmek hem yediklerimizin besin değerlerinin korunmasına hem de bozulmadan uzun süreler muhafaza edilebilmesine yardımcı oluyor. Çıtır çıtır turşular, taptaze domates kokan salçalar ve daha nicesinin sofralarımızı şenlendirebilmesi için hazırlıklarımıza pür dikkat odaklanmamız gerekiyor. Aslında kolaymış gibi görünse de, taze meyve ve sebzeleri bir dizi işlemden geçirerek uygun şekilde saklamak oldukça zahmetli bir iş. Bu yüzden hem keyifli zaman geçirmek, hem eski nesillerin yaptığı gibi imece ruhunu yaşatmak, hem de işe yarar püf noktalarının daha fazla kişiyle buluşmasını sağlamak için arkadaşlarınızı, aile bireylerinizi, hatta komşularınızı bile hazırlık sürecinize dahil edebilirsiniz.

Taze meyve-sebzeleri bozulmadan saklamanın yolları

Geçmişten günümüze aktarılan bilgiler ışığında, farklı coğrafyalarda, iklim ve çevresel koşullara bağlı olarak sık ya da az kullanılan onlarca farklı yiyecek saklama yöntemi bulunuyor. Bunların en yaygın olanlarıysa hiç şüphesiz turşu, konserve ve reçel yapımı. Bu yöntemlere ek olarak bamya, patlıcan, biber, nane gibi taze besinleri kurutmak, dondurmak, mayalamak (turşu ve sirke gibi) ve şekerlemek (reçel, pekmez, marmelat gibi) en bilinen saklama yöntemleri arasında. Tüm bu saklama yöntemleri tek başlarına kullanılabildiği gibi, bir ya da birkaçının birleşimiyle de saklamaya uygun hale getirilebiliyor. Örneğin, tarhana yapımında hem mayalama hem de kurutma yöntemleri bir arada kullanılıyor.

Yiyecekleri kışa saklarken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri, yiyeceklerin hiçbir şekilde hava almamasını sağlamak ya da hava alacaksa da temas ettiği havadan etkilenmeyecek duruma getirmek. Zararlı mikroorganizmaların ve küf sporlarının oluşmaması için buna dikkat etmek gerekirken, sadece mayalama yönteminde hava alacak şekilde bırakılması önemli. Lafı daha fazla uzatmadan, gelin yiyecek saklama yöntemlerine, uygulama sırasında dikkat edilmesi gereken püf noktalarına ve en lezzetli sonuçları elde etmenizi sağlayacak tariflerimize yakından bakalım.

1. Kurutma yöntemi

Özellikle yeşilliklerin, sebzelerin ve meyvelerin kurutulması oldukça yaygın olan saklama yöntemlerinin başında geliyor. Havası nemli olan bir bölgede yaşıyorsanız kurutma yönteminden beklediğiniz sonucu alamayabilirsiniz. Ancak yine de kuru, nemsiz ve güneş ışığı alan bir ortamda bazı yeşillikleri ve sebzeleri kurutabilirsiniz.

Defne, biberiye, nane, kekik, adaçayı, fesleğen, reyhan gibi yeşilliklerin yanı sıra; bamya, patlıcan, kırmızı biber gibi sebzeleri ve elma, armut, çilek, dut gibi meyveleri de kurutarak saklayabilirsiniz. Unutmayın, en iyi sonucu almak için dikkat etmeniz dereken en önemli şey kurudukları yerde minimumum nem olması. Aksi takdirde sebzeleriniz ve meyveleriniz kısa sürede küflenecek ve bozulacaktır. Havanın nem oranının yüksek olduğu bir yerde yaşıyorsanız, besin kurutucu makinelerle de yiyeceklerinizi güvenle kurutabilirsiniz.

2. Salça yapımı

Salça genelde domatesin ve biberin bol olduğu Ağustos sonu – Eylül başında yapılıyor olsa da, tezgahlarda hala taze ve olgun olanlarını bulabilmek mümkün. Salça yapımının en önemli püf noktası tuz oranını iyi ayarlayabilmek.

İri dilimlere ayırdığınız domates ve biberleri geniş bir bidona ya da kovaya bastırarak yerleştirin ve her katta domateslerin aralarına 2-3 tatlı kaşığı kadar tuz serpin. 4-5 gün içinde suyunu salan ve eriyen domatesleri ve/veya biberleri kevgirden geçirerek kabuklarını temizledikten sonra suyunu iyice süzün ve biraz daha katı hale getirmek için hafifçe kaynattıktan sonra geniş bir borcama yayarak güneş alacak şekilde kurutun. Hem tuzlama hem de kurutma aşamasında fermente olan domateslerin ve biberin muhteşem kokusu ve ekşiliği yemeklerinize kış boyunca lezzet katacak. Dilerseniz biraz baharat ve zeytinyağıyla lezzet verip kahvaltılarda da afiyetle tüketebilirsiniz!

3. Turşu 

Fermente bir gıda olması ve zengin probiyotik içeriği nedeniyle bağırsakların en iyi dostu olan turşu, yapması oldukça kolay, lezzeti de bir o kadar zengin besinlerin başında geliyor. Hemen hemen her türlü meyvenin, sebzenin, hatta yenilebilir tüm mantarların turşusunu yapabilmek mümkün. Turşu yönteminde besinler, fermantasyon yoluyla daha da asidik hale geliyor ve bu yolla kendiliğinden zararlı mikroorganizmaların oluşması engellenebiliyor.

Turşunun limon suyuyla mı sirkeyle mi kurulması gerektiği tartışmaları süredursun, çıtır çıtır turşular yapmak için bizim en sevdiğimiz turşu bazı şöyle: 1 su bardağı sirke + 3 yemek kaşığı kaya tuzu + 1 tatlı kaşığı limon tuzu + 1 tatlı kaşığı şeker + 2 litre kaynamış ve soğumuş su + 4-5 adet nohut. Bu baza herhangi bir sebzeyi attığınızda ve 1 hafta kadar kapağı sıkıca kapatılmış şekilde beklettiğinizde lezzetli ve çıtır çıtır turşular yapabilirsiniz. Bamya, yeşil erik, yeşil fasulye, lahana, havuç, kornişon, biber, yeşil domates gibi sebzelerden kurduğunuz turşulara sarımsak ya da maydanoz ekleyerek aromalarını zenginleştirebilirsiniz.

4. Konserve

Turşu yapımından çok daha detaylı, zahmetli ve ayrıntılı bir yöntem olan konserveleme, yaz ve sonbahar aylarında bol bulunan yiyecekleri, lezzetlerini ve besin değerlerini en iyi şekilde koruyarak kışları da tüketmenin en iyi yollarından biri. Kullanılan ürünün ne olduğuna bağlı olarak konserve yapım süreci farklılıklar gösterebilse de, konserve yapımı genelde şu 3 aşamayı içeriyor: Yiyeceklerin soyulması, dilimlenmesi, doğranması, çekirdeklerinin çıkarılması gibi süreçleri kapsayan işleme süreci, işlenmiş olan besinlerin teneke kapaklı kavanozlara koyulmasını içeren kapatma süreci ve zararlı mikroorganizmaların öldürülmesini ve bozulmayı engellemeyi sağlayan pastörizasyon süreci.

Kapya biber, yeşil fasulye, bamya, domates gibi sebzelerle hazırlayabileceğiniz konservelerin yanı sıra; üzüm, erik, kayısı, şeftali gibi meyveleri de suda azıcık şekerle kaynatarak komposto olarak da konserveleyebilirsiniz.

İlk olarak yiyecekleri tüketmek istediğiniz şekilde işleyin. Örneğin, domates konservesi yapacaksanız domatesleri küp küp doğrayıp tuzlayarak kavanoza yerleştirin. Biber konservesi yapacaksanız biberleri közleyin, kabuklarını soyun ve üzerine yağ ve kaynamış tuzlu su ekleyerek kavanoza mümkün olabildiğince sıkışık şekilde yerleştirin. Kapaklarını sıkıca kapadığınız kavanozları büyük bir tencereye dizerek kapaklarının hizasına gelecek kadar suyla doldurun ve 2-3 saat boyunca kaynatın. Kavanozun kapağı kaynama işlemiyle birlikte kendiliğinden vakumlanacak ve zararlı mikroorganizmaların üremesi engellenecektir. Kaynatma işlemi bittikten sonra kavanozları ters şekilde (hava alma riskini ortadan kaldırmak için) bir bezin üzerine dizerek soğumalarını bekleyin. Soğuyan konservelerinizi 1 yıl boyunca, oda sıcaklığında güvenle saklayabilir ve dilediğiniz zaman tüketebilirsiniz.

5. Reçel ve marmelat

Reçel ve marmelat yaparak yaz ve sonbahar meyvelerinin muhteşem lezzetini kış aylarında da sofranıza taşımaya ne dersiniz? İncecik bir dilim kızarmış ekmeğin üstüne labneyle birlikte sürülen reçelin ve marmelatın muhteşem lezzeti bizim için tartışmaya kapalı.

Reçel yaparken meyveleri dilediğiniz büyüklükte dilimlere ayırabilir, portakal, bergamot, limon gibi narenciyelerin kabuklarını kullanabilirsiniz. Marmelat yapımında ise meyveleri rendeleyerek kullanabilirsiniz. İşin püf noktası şeker oranını ayarlayabilmekte. 1 kg meyveyi 1 su bardağı şeker ekleyerek tencerede bir süre beklettikten sonra suyunu çekmesi için kaynatmaya başlayın. Kaynadıkça kıvamını alacak olan reçel ya da marmelatınızın kıvamını koyulaştırmak için şeker ekleyebilir, kıvam kontrolü için beyaz bir tabağa damlatarak yayılıp yayılmadığını kontrol edebilirsiniz. Tabakta damla şeklinde kalmayı başardığında, reçeliniz ya da marmelatınız hazır hale gelecek. Küçük kavanozlara koyup kapaklarını kapatarak dilediğiniz zaman tüketebilirsiniz.

5. Sirke

Üzüm ve elmaları değerlendirmenin ve kış aylarında da tüketmenin en güzel yollarından biri hiç şüphesiz sirkeye dönüştürmek. Sadece salatalara ya da yemeklere lezzet vermek amacıyla değil, temizlik ve sağlıkla ilgili konularda da geniş bir kullanım alanı olan sirkeyi boğaz enfeksiyonları için gargara yapmak, evinizdeki her türlü yüzeyi temizlemek, sebzeleri yıkamak ve yağ yakımını desteklemek gibi farklı amaçlarla kullanabilirsiniz. Sirke yapımının püf noktalarına gelecek olursak:

  • Meyveleriniz mayalanacağı için plastik ya da metal değil, derin ve geniş cam bir kavanoz kullanmaya dikkat edin.
  • Sirke kurarken kullandığınız kavanozların, tahta kaşıkların ve ince tül bezi deterjan yerine sirkeli suyla temizleyin. Kimyasallar sirke mayasının yapısını bozacağı için istediğiniz sonucu elde edemeyebilirsiniz. Ekipmanları kullanmadan önce sirkeli suda kaynatabilirsiniz.
  • Metal kaşık ya da kapak kullanmayın. Sirkeyi karıştırırken de bekletirken de kesinlikle metalle temas ettirmeyin. Metal ya da plastik yerine tahta kaşık kullanın.

Elma ya da üzümleri kavanozun yarısını dolduracak şekilde yerleştirin. Üzerine temiz içme suyu ile birlikte 1 çay bardağı kadar organik sirke ekleyin. Kavanozun ağzını hava alacak ancak toz geçirmeyecek incelikte, temiz bir bez ya da tülbentle kapatın. 15 ila 20 gün içinde sirkeniz hazır! Sirkeyi kullanmadan önce üzerinde biriken beyaz tortuyu üzerine sirke ekleyerek buzdolabında, kapalı bir kapta saklayabilir, bir sonraki sirke yapımında maya olarak kullanabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Meyve ve sebzeleri daha uzun süre saklamanın yolları

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler

Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale