X

Moda dünyasının yeni ikonları: Sanal modeller

“Stil ikonu” denince aklınıza kimler geliyor? A) Film yıldızları B) Şarkıcılar C) Süper modeller D) “Influencer”lar. Son şıkkı işaretlediyseniz, kapsamı biraz genişletmek gerek. Çünkü şimdi sanal modellerin zamanı!

Sizi modanın yeni oyuncağı, tamamen dijital modellerle tanıştıralım. Bahsedeceğimiz isimler, ayrı birer personaya sahip ve sanal gerçeklik çağının sosyal medyadaki moda uzantısı. Sadece birer görüntüleri değil; ilgi alanları, siyasi duruşları ve yüz binlerce takipçileri var. Dolayısıyla, para kazanıyorlar. Nasıl mı?

 

Her şey 2013 yılında, Marc Jacobs Louis Vuitton’un tasarımcısıyken başladı. Jacobs, şarkılarının sözleri ve müziği bilgisayar ortamında sentezlenen Hatsune Miku isimli bir sanal şarkıcı için sahne kostümü tasarladı. 2015 yılında ise, bu kez markanın yeni tasarımcısı olan Nicolas Ghesquière, Louis Vuitton’un İlkbahar-Yaz 2016 koleksiyonunu manga referanslarıyla sundu. Tasarımcının bu kültüre ola hayranlığı ve sıkı bir “gamer” olması; Final Fantasy oyunundaki Lightning karakterinin, markanın kampanya çekimlerinde yer almasını sağladı. Böylelikle Louis Vuitton, görsel iletişim çağındaki evrime öncülük etmiş oluyordu.

2016 yılının Nisan ayında, dünya yeni bir dijital “influencer”la tanıştı. Bu sanal karakterin adı Miquela Sousa ya da bilindik adıyla Lil Miquela. O, Los Angeles’ta yaşayan bir Brezilyalı. Black Lives Matter, Black Girls Code gibi etnik köken ayrımcılığı karşıtı kampanyalara, LGBTİ çalışmalarına ve kadınların eşitlik haklarına destek veriyor. Spotify’da yayınlanmış hit şarkıları ve 1 milyonu aşkın takipçisi var. Fotoğraflarının altında gerçekliği tartışıladursun; moda tutkunu oluşu ve devasa takipçi kitlesi, lüks markaların onunla çalışmak için sıraya girmesine sebep oldu. Californialı bir teknoloji şirketi Brud’un yarattığı Lil Miquela, sanal varoluşun gerçek ve en büyük kanıtı niteliğinde.


Nisan 2017’de hayatımıza giren Shudu, kusursuz kapkara teni ve çok şey anlatan ifadesiyle ayrı bir hayran kitlesi edinmiş durumda. Kendini “dünyanın ilk dijital süpermodeli” olarak tanıtan Shudu Gram, Britanyalı fotoğrafçı Cameron-James Wilson tarafından tasarlanmış. Wilson onu, koyu tenli güzel kadınların sanal bir “kutlaması” olarak görüyor. Rihanna kendi Instagram hesabında, kozmetik markası Fenty Beauty’nin yeni rujunu tanıtmak için Shudu’nun fotoğrafını paylaştığına göre; onun güzelliği konusunda hemfikir olan kişi sayısı oldukça fazla. Peki, sanal bir model, makyaj yüzü olabilir mi dersiniz?


Şubat 2018’de ise, 1,5 metrelik boyuyla podyumda süpermodellerin önünde yürüyen Noonoouri’yle tanıştık. Bu sanal karakter, ortaya çıktığı andan itibaren büyük çaplı bir PR projesi olma hükmünü sürdürüyor. Givenchy, Tom Ford, Versace, Chanel gibi markaların defilelerine gidiyor; makyajını efsanevi makyaj artisti Pat McGrath’e yaptırıyor ve Cruise 2019 defilesinde Dior’un Instagram hesabını devralıyor. Hemen her yüzü eskiten moda camiası, böylelikle kendine yeni bir ilham perisi bulmuş oluyor.

Lil Miquela ile yapılan bir röportajda -teknik olarak Brud yetkilileriyle yapılıyor- kendisi, popüler kültür öğesi olan birçok ünlünün zaten sanal olduğunu ifade ediyor. Hayatımız sürekli bir ekrana bakarak akıp giderken, orada görmeyi seçtiklerimiz, aslında birçok “kişinin” ya da olayın bir kısmı değil mi? Gördüğümüz kısmın ne kadar gerçek olduğuna inanmak bize kalmış. Belki de tamamen sanal karakterler, gerçeği, “gerçek” kişilerden daha çok dile getiriyordur; kim bilir?

 

İlginizi çekebilir: Asil görünme sanatı: İngiltere Kraliyet Ailesi’nin giyim kodları

Kaynaklar:
Vogue Paris
BBC
Harper’s Bazaar Türkiye
news.com
Pinterest
 

Peri Kıbrıslıoğlu: 1990 yılında Denizli'de doğdum. Galatasaray Üniversitesi'nde Sosyoloji üzerine lisans; İletişim Stratejileri ve Halkla İlişkiler üzerine ise yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Esquire'da staj yaptıktan sonra moda basını alanında çalışmak istediğimden emindim. Bu doğrultuda, İstanbul Moda Akademisi'nde Moda Editörlüğü eğitimi aldım. 2 yıl boyunca ELLE Dergisi'nde moda ekibi asistanlığı yaptım. Hem prodüksiyon, hem de yazı tarafında çalışmalarda bulundum. Çeşitli markalar için katalog ve kampanya çekimleri, ünlü styling'i çalışmaları, editoryal ve reklam filmi çekimlerinde yer aldım. Moda sektöründe yazılı içerik üretimi üzerine çalışmaya devam ediyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 

Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 



İlgili Makale