X

Meşhur “anne faktörü” ilişkilerimizin seyrini gerçekten belirleyebilir mi?

Annelerimiz, bir tanelerimiz. Eşi, benzeri olmayan güzellerimiz… Hayatımızda her ne olursa olsun yanımızda duran, küçücük yaşımızdan itibaren bize gözleri gibi bakan, her zaman bizler için en iyisini bilen, muhteşem verici annelerimiz…

Bugün sizlerle birlikte ilişkilerimiz ve annelerimize bakacağız. Bu konu, benim nazarımda oldukça ince bir konu. Sizlerle her zaman olduğu gibi benim için de anlatması oldukça zorlu olan bu konuyu eğrisiyle, doğrusuyla, her bir yönüyle inceleyelim istiyorum. Bu hafta bana ulaşan sevgili Ayfer Hanım, evliliklerimizde özellikle erkek çocuklarına bağımlı annelerimiz, erkek bireylerimizin anneleri yüzünden özellikle ilişkilerinde hayallerinden vazgeçmeleri, başlıklı bu konuyu ele alan bir yazı yazmamı rica etti.

Öncelikle konumuz için erkek annesi olmak veya kız annesi olmak arasında bir fark göremiyorum; “anne” faktörü dediğimiz kavram var ise bu hepimiz için geçerli. Bu konuda aslında kadın veya erkek olmamız fark etmiyor, kendimize şunu sormamız gerekiyor öncelikle: “İlişkilerimizde annemizin onayını almamız ne kadar önemlidir?

Bu soruya dikkatlice yaklaşalım. Eğer bizim cevabımız çok önemliyse şunu düşünmemiz belki farklı bir bakış açısı olabilir: Bu kişiyle annemiz mi hayatını geçirecek? Evet, annemizin onayını almış olabilir, fakat evliliklerimiz veya ilişkilerimiz aslında o kişi ile hayatımızın her anını paylaştığımız, yeri geldiğinde en zor durumumuzda bile yanımızda olacak, yeri geldiğinde zorlukları birlikte aşacağınız ve bir aile daha edineceğiniz bir yapı oluşturur. Bunun gerçek yapı taşı ise siz ve sevdiğiniz insandır. Herhangi bir ilişkide onay vermek veya onay almak asıl önemli olan şey değildir. Burada görmemiz gereken, bu kişinin bizim hayat arkadaşımız olup olmamak konusunda, annemizin kıymetli fikirlerini de almış olsak da, “bizim” gerçekten ne hissettiğimizdir…

Tüm “onayları” almış bir insanla aradığımız mutluluğu bulamayabiliriz, sırf onay aldı diye yıllarımızı geçirmek, sırf başkası istiyor diye her gün mutsuz olduğumuz, huzur bulamadığımız ilişkilerimizi sürdürmemiz ne kadar dürüst bir kavramdır? Evet, söz konusu sevdiklerimiz, canımız annelerimizin güzel onayları, güzel istekleri, güzel görüşleri de olsa, sonuçta annelerimiz öncelikle bizlerin gerçekten mutlu olmamızı isteyeceklerdir.

Bu yüzden, ilişkilerimizde nasıl bir gemi rotasını şaşırmadan gideceği limana kadar ulaşıyorsa, aynı şekilde fırtına da olsa, dalgalar da çıksa, eğer gideceğimiz limanı gerçekten biliyorsak; onun orada olduğunu, oraya gitmemizin doğru olduğuna inanıyorsak, rotamızı başkalarının fikirleri ile değiştirmek yerine “kendi” hislerimizin gücüne bağlı kalmaktır. Bu geminin kaptanı bizleriz. Seçimlerimiz yanlış da olabilir, annelerimizin fikirleri ve görüşleri biz karşı durduğumuz noktada doğru da çıkabilir. Fakat burada görmemiz gereken şu ki, ilişkilerimizde ne olacağını “gerçekten yaşamak” şansı vermeden bilemeyiz. Bize bunu gösterecek olan tek şey zamandır.

Başımdan geçen evlilik sürecinde, ailemin fikrini almamıştım. Yıllardır süren ilişkim, zaten evlilikle aynı şekilde devam edecek diye düşünmüştüm. Nereden bilebilirdim? Daha önce evlenmemiş olduğum için “iyi bir erkek arkadaşın” “iyi bir eş olacağını” beklemiştim. Fakat zaman bana tam tersini gösterdi. Her şey olabileceği kadar güzel oldu ve sonunda ayrılma noktası geldi çattı. Neyi öğrendiğimi paylaşmak gerekirse, aileniz sizi en yakından tanıyan insanlar olarak en uygun “eş” konusunda belki en doğru görüşü vereceklerdir. Fakat benim örneğimde olduğu üzere, ailem bu evliliği onaylamasaydı ve bu evlilik gerçekleşmemiş olsaydı, bu durumda yaşamadan, ön yargıda bulunarak yani kaçarak, gerçekten deneyimlemeden yaşamış olacaktım. Her ne olursa olsun, bugün gönül rahatlığıyla bir kez daha evlenecek olursam annemin görüşünü alacağımı söylüyorum, fakat yine de karar, yani “son karar” yani bu seçimlerimizin gerçek sorumlusu bizler olacağız, benim durumumda ise ben olacağım…

Konuya biraz da annelerimiz açısından bakalım. Bir düşünelim; onlar bizler daha küçücükken karakterimizi çözdüler, ne yeriz, ne giyeriz, neyi severiz, neyi iyi yaparız, neden korkarız, düşünce ağlar mıyız, gece uyanır mıyız? Tüm bu sorular biz büyüdüğümüzde başka durumlara dönüştü, başarılı bir işimiz var mı, hayatımızdan memnun muyuz, seviyor muyuz, seviliyor muyuz, gerçekten yanımızdaki kadın veya adam bize karakter olarak, hayat görüşü olarak, en önemlisi “insanlık” olarak, “kalp” olarak gerçekten yakın mı? Şimdi gelin biraz da onlar açısından düşünelim, siz bir kişinin 30 yılına hatta 40 yılına tanıklık ediyorsunuz ve gerektiği durumda tarafsız bir yorum yapmanız isteniyor; bu adama veya kadına onay veriyor musun?

Gelin şimdi kendimizi onların yerine koyalım; çok ama çok sevdiğiniz, canınızın bir parçası hayatında büyük bir adım atıyor ve sizin burada tek istediğiniz onun hiçbir şekilde üzülmemesi… Bu soruya tarafsız cevap vermek mümkün olabilir mi? Anne olmak, çok sevmek demektir ve çok sevmek o insanın her daim en iyi şekilde olmasını istemeyi getirir. Dolayısıyla bizlerin gözyaşı dökmemizi, ilişkilerimizin bizi üzmesini asla istemezler – bu “anne” olmak fiili ile birlikte mümkün değildir. Sorumuzun cevabı evet de olsa, hayır da olsa sadece ama sadece mutlu olmamızı isterler.

Bu noktadan sonra ne karar vereceğimiz ise tamamıyla bizim sorumluluğumuzdur. Erkek veya kadın olmamız fark etmez, alacağımız cevabı hayatımıza ne kadar yansıttığımız, bu cevapla ne yaptığımız veya ilişkimize iki kişiden fazla annemizi, babamızı, arkadaşlarımızı nasıl ve nereye kadar dahil ettiğimiz kişisel bir kavramdır. Bu nokta annelerimizin başlıkta sorduğumuz “ilişkilerimize yön vermek” gibi bir eylemleri olmadığını açıkça gösterir…

Her ne olursa olsun bir ilişkiye yön veren, ilişkiyi yürüten bireylerdir. Bizler neyi, nereye, ne kadar koyarsak bu ilişkimize o kadar yansır. Bu yüzden anne veya baba veya başka bir şeyi suçlu bulmak demek, ilişkimizin sorumluluğunu almamak demektir. Sonuçta, bir ilişki sadece iki kişinin arasında yaşanabilecek olan, hissedilebilecek olan ve “sürdürülebilecek” olandır. Bundan öteye geçtiğinde, ya tökezler, ya düşer veya ilişki olmaktan çıkıp gider. Taraflar bir diğerinin ilişkide başka kavramları daha fazla dahil ediyor olmasından mutlu değilse, bunun da sorumluluğunu almak, yani gerekiyorsa ilişkiyi bitirmek, gerekiyorsa bu durumu değiştirmeye çalışmak gibi, yine ilişkiyi yaşayan olarak bizim sorumluluğumuzdur… Burada “dışarıda” arayarak bulabileceğimiz bir çözüm ne yazık ki yoktur.

Şimdi sorumuza geri dönelim, evet ailemizin fikri ilişkilerimizin seyrine etki etmektedir, fakat bu etkinin şiddeti, yorumu, ilişkimize dahil olması yani kısaca ilişkimize olan “yansıması” tamamen bizlerin sorumluluğundadır. Bu yüzden, gerçekte ilişkilerimizin seyrini belirleyen sadece ve sadece bizleriz.

Bunu her an kendimize hatırlattığımızda, gerisi kendiliğinden güzel güzel gelir…

 

İlginizi çekebilir: Hayatta sahip olmak istediklerimiz: Yarına bırakmayıp şu anda ait olmaya hazır mısınız?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Yeni yıl hediyelerinin vazgeçilmezi Sosyopix ile anılarınızı ölümsüzleştirin

Sevdikleriniz için hediye seçmek bazen uzun uzun düşünmeyi gerektirir. Çünkü aslında aradığımız şey, sadece bir eşya değildir; bir duyguyu, bir anıyı, bir hatırlamayı karşı tarafa hissettirmektir. Tam da bu yüzden fotoğrafla kişiselleştirilmiş hediyeler, her zaman daha çok dokunur. Tek bir kare, bir gülüşün ardındaki hikayeyi yeniden canlandırır; yıllar önce çekilmiş bir fotoğraf bile açıldığında ilk günkü kadar sıcak hisseder. Sosyopix işte tam da bu noktada, o paha biçilmez anılarınızı estetik ve yaratıcı dokunuşlarla unutulmaz kılıyor.



Kişiselleştirilmiş takvimlerle zamanı anlamlandırmak

Yeni yıl, hayatımızda yeni sayfalar açmak demektir. Bu nedenle kişiselleştirilmiş takvimler, sadece günleri takip ettiğiniz bir araç olmaktan öteye geçer; umut ve güzellikle dolu bir yılın sembolü haline gelir. En güzel fotoğraflarınızla hazırlanan masa veya duvar takvimleri, sevdiklerinizin her gününe anlam katar. Her sayfa, sadece bir tarih değil, hatırlanan ve paylaşılan özel bir anı olarak kalır. Takvimi her çevirdiğinizde, geçmişin güzel anılarını hatırlamak ve geleceğe dair küçük bir mutluluk hissi yaşamak mümkündür. Bu küçük ama etkili detay, hediyenizi hem estetik hem de duygusal olarak unutulmaz kılar.



Anıların dokunulabilir hali: Fotoğraf baskıları



Bir zamanlar telefon ekranına sığdırdığınız, galeri arşivlerinizde kalan en mutlu kareleri bu yılbaşı yeniden keşfetmenin tam zamanı. Sosyopix fotoğraf baskıları, en özel anlarınızı sıcaklığını ve kalitesini koruyarak dilediğiniz formda hayat bulduruyor. İster yaz tatilinde o hiç bitmesin dediğiniz gün batımı karesini, ister kış tatilinde çekilmiş kar manzarasını seçin; retro tarzda ya da şık bir çerçeveyle hazırlatabilirsiniz.Çalışma masasında duran küçük bir fotoğraf, sizi kış tatilinin huzuruna veya yılın en güzel anılarına götürebilir. Bu yıl sevdiklerinize sadece bir hediye değil, birlikte paylaşılan özel anıları ve mutluluğu hediye edin.

Anıların estetik hali: Fotoğraf albümleri

Fotoğraf albümleri, her dönem popülerliğini koruyan ve hiçbir zaman değerini kaybetmeyen hediye seçeneklerinden biridir. Çünkü bir albüm, yalnızca fotoğrafları bir araya getirmez; aynı zamanda belirli bir dönemin, bir ilişkinin ya da bir yolculuğun hikayesini saklar. Sayfaları çevirdikçe hatırlanan detaylar, yeniden yaşanan duygular ve geçmişten gelen sıcaklık, bu hediyeyi zamansız bir klasik haline getirir.

Kişiye özel tasarlanan fotoğraf albümleri, hem estetik hem de duygusal yönüyle güçlü bir hediye seçeneği sunar. Kapak dokusundan sayfa düzenine, renk seçiminden yerleştirdiğiniz küçük notlara kadar tamamen size ait bir anlatım oluşturma fırsatı verir. Bu, sadece bir hediye değil; kendi elinizle hazırladığınız bir zaman kapsülüdür.



Anıları duvarlara taşıyan çerçeveler

Mutlu anıları saklamanın tek yolu albümlerde biriken fotoğraflar veya fotoğraf baskıları değildir; bazen evin en görünür köşesine yerleştirilen bir çerçeve de aynı etkiyi yaratır. Ölümsüzleştirilen anları çerçeveleyerek yaşam alanlarınıza sıcaklık ve derinlik katarken sevdiklerinizin her baktığında o ana yeniden dönmesini sağlar. Farklı boyut seçenekleri sayesinde ister küçük bir köşeyi canlandırabilir ister salonunuzun atmosferini değiştirebilirsiniz.  Duvarlara zarar vermeyen yapışkanlı çerçeveler ise kolay kullanımıyla, yalnızca bir dekor değil; her gün gülümseten bir anı sunar. 

Bi’kutu anı: Özel hediye kutularıyla yeni yıl coşkusu

Yeni yıl ruhunu tek bir kutuda toplamak istiyorsanız, özenle hazırlanmış hediye kutuları bunun için ideal bir çözüm sunar. İçerisinde not defterleri, yılbaşı ruhunu yansıtan kupalar, kokulu mumlar ve daha pek çok özel hediye, kutuyu açan kişinin yüzünde sıcak bir tebessüm bırakır. Böylece hediyeniz yalnızca bir kutu değil, birlikte paylaştığınız anıların sıcacık bir yansıması olur.

Siz de bu yıl, sıradanlığın dışına çıkarak sevdiklerinizin yüzünde unutulmaz bir gülümseme oluşturmak istiyorsanız, Sosyopix’in sunduğu bu kişiselleştirilmiş dünya tam size göre. Hatıralarınızı canlandırın ve onlara, her baktıklarında sizi hatırlatacak, zamana anlam katan dokunuşlar hediyeler sunmak isterseniz aradığınız her şey Sosyopix’te!





İlgili Makale