X

Medical exercise trainer kimdir, bu uzmanlıktan nasıl faydalanılır?

Medical exercise trainer, doktor tavsiyesi ile hastalarına hastalıklarına karşı egzersiz müdahaleleri sunan fitness eğitmenleridir. Hastalık, sakatlık ve fonksiyon bozukluklarına yönelik egzersiz programları hazırlarken danışanlarının günlük hayatlarına da katkı sağlar.

Medical exercise trainer’ın detaylarını kendi üzerimden örnekle vermek istiyorum ki daha net olsun, aynı zamanda yoga ve mindfulness’ın bu alandaki yerinden de daha net bahsetmiş olayım. Eylül ayında bir kaza yaşadım ve sol ayak baş parmağımı eklemdeki bir bölgeden kırdım. Ciddi bir düşüştü, asıl sağ omzuma düştüm ama darbeyle sol ayağım yere çarptı ve kırılma düştüğüm yerin tersinde gerçekleşti. Tabii sağ omzum, belim ve kalçamda da aldığım darbeden dolayı ödem oldu. İlk birkaç gün çok zordu, sağa yattığım zaman hem parmağım hem de omzum çok acıyordu. Doktor ağrı kesici krem ve jel verdi, bunun yanında da düzenli olarak buz uygulamamı söyledi. Düzenli olarak bunları yapmama rağmen acıdan ve ağrıdan duramıyordum.

Hayatımda ilk defa bir yerim kırıldı ve gerçekten çok zor ve acılı bir süreç ki acı eşiğim yüksektir. Bazen ayağımı mengeneyle sıkıştırıyorlar gibi acılar hissederek uyandığım oluyor ve ağrı kesiciler bile çok işe yaramıyordu. Üç haftalık tedavi süreci devam ederken basmamam gerekiyordu, aynı zamanda kırık eklemde olduğu için hareket etmem ve oluşabilecek başka darbelere karşı korumam çok önemliydi. Kırığın olduğu yer açısından kemiğin kaynamasının üç ayı bulacağını söyledi doktorum. Bu süreç devam ederken akut tedavi yanında adım adım neler yaptım ve yapmaya devam ediyorum, onlardan bahsedeceğim sizlere.

  1. Sorunun kaynağını bulmak: Eğitimlerimde hocalarımın ilk söylediği şey “Eğer bir yerinde zayıflık varsa, ilk darbede en çok o bölge hasar görür.” Omzuma düşmeme rağmen parmağımın kırılması aslında bana ayağımda bir zayıflık olduğunun göstergesi oldu.
  2. Konuyu analiz etmek: Düşmeyle bağlantılı olarak nereler zarar gördü? Ezilen yerler, zedelenen sinirler, oluşan ödemler ve yerleri, psikolojik durum.
  3. Programı oluşturmak: Programı üç aşamalık bir zaman dilimine böldüm.
  • İlk zamanlar fiziksel aktivite yasak olduğu için en önemli aşama acıyı yönetmekti. Tam basamadığım için ayak tabanım ve bacağım çok kasılıyordu ve ağrım artıyordu. Bunun için miyofasyal release ve tetik nokta çalışmaları yaptım. Sadece sağ tarafıma yatabildiğim için sağ kol, omuz ve yan vücut hattı için de foam roller ve tenis topuyla açma hareketleri yaptım ki vücudum dengelensin.Bol bol nefes çalışması ve meditasyonla psikolojik gerginliğim üzerine çalıştım. Aynı zamanda zihinsel gerginlik vücudu, vücuttaki acı da zihni etkiliyor, onun için meditasyon ve nefes çalışmaları çok faydalı. Ayak altında beyne giden çok fazla sinir var, bu açıdan da meditasyon ve nefes çalışmaları değerli ve önemli.

    Acıdan gerginlikle dişlerimi çok sıktığımı fark ettim. Onun için de her gün düzenli olarak 15-20 dakika yüz yogası yaptım. Diş sıkma ve gıcırdatma sorununuz varsa linki paylaşıyorum.

 

  • Üç haftanın sonunda doktorum artık egzersiz yapabileceğimi söylediğinde yin yoga yapmaya başladım. Yin yoga sadece yerdeki pozları yaptığımız, bir pozda 3-5 dakika kaldığımız, derin esneme sağlayan yoga tarzı. Ayaktaki pozları yapmaya hala cesaret edemiyordum ama vücudumun hareket etmeye de ihtiyacı vardı. Sürekli yatmaktan kaynaklanan sırt ağrılarıma birebir oldu. Yin yoga aynı zamanda biraz daha meditatiftir, zihinsel olarak da iyi bir yoga çeşidi tercihi. Nefes çalışmaları, yüz yogası devam etti.
  • Yaklaşık bir buçuk ay sonra hafif akışlar yapmaya başladım. Kırık geçene kadar bazı hareketleri yapmam yasak, o hareketleri yapmadığım akışlarla düzeltici egzersizler yapmaya başladım. Düzeltici egzersizleri oluşan asimetrilerden dolayı yaptım. Hafif akışları yine yin yogayla destekledim. Hem meditatif hem de yumuşak geçiş için daha faydalı oldu.Birkaç hafta daha böyle çalıştıktan sonra vücudum eski ritmine hazırlandı ve medikal egzersizlerle kuvvetlendirmeye başladım. Vücut ağırlığı, hafif ağırlıklar, lastikler ve pilates topuyla çalışıyorum. Ev ortamımda büyük gym aletlerim yok ama aşamalı gitmek açısından yeterli oluyor. İyileşmeye katkısı olacak ve fitness’ta olmayan yoga pozlarını da dahil ediyorum.

Haftalık programım şu şekilde:

  • 4-5 gün medikal egzersiz
  • Uzun uzun esnemek, rahatlatmak, iç organlara detoks yapmak ve biraz da masaj hissiyatı vermesi için haftada 3 kere yin yoga
  • İhtiyaç duydukça foam roller ve tetik nokta çalışmaları
  • Her gün 5 dakika nefes çalışması
  • Her gün 10 – 15 dakika meditasyon

Not: Program başkasında farklılıklar gösterebilir, hepimizin vücudu ve ihtiyaçları birbirinden çok farklı, kendimden örnek vermek için bu şekilde anlattım. Öğrencilerimde farklılık gösteriyor. Kendi programımı paylaşınca genelde öğrencilerimin gözü korkuyor, hiç korkmasın, analizler sonucu ortak verilecek kararlar olarak düşünebilirsiniz. Ayrıca buradan her birini anlatmadığım ama faydalandığım sürüyle bilgi var.

Şu anda tam üç ay oldu. Kırık hala iyileşmedi, biraz daha normale döndüm ama hala dikkat etmeye devam ediyorum. Pliometrik egzersizler hala yasak ama pilates topuyla destekleyerek devam ediyorum. Ayağımı dorsi fleksiyon yapamadığım için altına foam roller koyuyorum. Bunlar biraz teknik detaylar ama fikir vermesi açısından başlık olarak yazıyorum, daha sonra egzersiz çeşitliliğindeki önemden bahsederken detaylara gireceğim. Yoga bu iyileşme sürecinde sihir gibiydi benim için. Yoganın iyileştirici gücüne hep çok şahit olmuşumdur ama hayatımda bu denli büyük bir düşüşte faydalarını daha net görmek beni ekstra mutlu etti tabii. Büyük darbelerde insan bir an hayata küsüyor ama merak etmeyin, bu süreci fiziksel ve ruhsal olarak iyi yönetmek için her zaman yanınızdayım.

Sağlıklı, mutlu, huzurlu bir hafta diliyorum. Görüşmek üzere…

İlginizi çekebilir: Dünyayı değiştiremiyorsan Life Style Medicine ile kendi dünyanı değiştir

Bahar Çolak: Merhabalar ben Bahar. Yeditepe Üniversitesi, Sanat Yönetimi Bölümü mezunuyum. Okul sonrası Demir Demirkan’ın asistanın olduktan sonra müzik yapımcılığına başladım, Berklee Collage of Music’ten Dijital Müzik Pazarlaması ve Lisanslama eğitimi aldım. 2017 yılında yoga eğitimimi tamamladım. Daha sonra, Leiden Üniversitesi'nden Mindfulness eğitimi aldım. 2020 yılında İskandinavların mutluluk felsefesi Hygge'yi, Yoga ve Mindfulness çalışmalarıyla birleştirerek yepyeni deneyimsel bir akım yarattım. Soho House, Kalamış’taki Home Studio’m ve kurumsal firmalarda yoga dersleri veriyorum ve workshoplar yapıyorum.

Lezzetli ve eşsiz tatlarla dolu bir deneyim: Macroonline’da keşif dolu bir yolculuk

Şüphesiz ki söz konusu sofralarımız olduğunda hepimiz ‘en iyisi’nin peşindeyiz. Market alışverişlerimizi yaparken de gözümüz, elimiz hep en iyisinde, en kalitelisinde. Her şeyin en iyisini aldığımızdan emin olmak istiyoruz. Ancak, böylesi bir çabanın çok fazla zaman ve enerji gerektirdiği de aşikar. Hele ki büyük şehirlerde yaşıyorsak, iş çıkış saatinde markette olmak; kalabalıklar, trafik, koşturmaca gibi dertleri de beraberinde getirebiliyor. E peki bunca yorgunluk ve zamansızlığın içerisinde mesai bitimine dakikalar kalmışken her gün zihnimizde dönen o ‘Akşam ne pişirsem’ sorularına nasıl yanıt bulacağız? Hele bir de evde hazırlamak istediğimiz tarifin malzemeleri yoksa.



Güzel haber; artık bu soru da zihnimizi kurcalamayacak, yorgun argın market sırasında beklemek zorunda da kalmayacağız. Macroonline ile yorucu market gezileri, ev konforunda keşifler yapabileceğimiz bir fırsata dönüşüyor.

Macrocenter ayrıcalıkları aynı hizmet anlayışıyla Macroonline’da

Macrocenter’ı tercih edenler bilir; Macrocenter’da alışveriş yapmak, eşsiz bir deneyimdir. Ürün çeşitliliği, yeni keşifler, taptaze lezzetler, baş döndüren kokular ve başka yerde olmayan ürünler… Macroonline da tüm bu deneyimi, bizlere online olarak sunuyor. Aynı uzmanlık, aynı lezzet ve aynı hizmet anlayışıyla tüm Macrocenter ayrıcalıkları, artık Macroonline’da. Kısacası, hayatı güzelleştirecek her şey Macroonline’da. Peki siz neredesiniz; yoksa hala kasa sırasında mı? 🙂 Gelin, Macroonline’Macroonline’Macroonline’da neler neler var biraz daha yakından bakalım… (Ne yok ki! demek serbest.)

Ev konforunda kaliteli bir alışveriş deneyimi

Hangimiz istemeyiz ki raflardaki en taze meyve-sebzeler yer alsın mutfak tezgahımızda, kendi ellerimizle seçtiğimiz.. Ama zamanımız ve enerjimiz yoksa ne yapacağız? Merak etmeyin, en iyilerden vazgeçmek zorunda değiliz. Macroonline, her şeyin en iyisini bizim için seçip evimize kadar getiriyor. İhtiyacımız olan her şey, sanki raflardan kendimiz seçiyormuşuz gibi aynı titizlik ve özenle seçilip bize ulaştırılıyor. Ev konforunda kusursuz ve kaliteli bir alışverişi deneyimi, Macroonline ile artık kapımıza geliyor.

Benzersiz tatlar, otantik lezzetler, yeni keşifler

Macroonline’da dilediğimiz ülkenin lezzetlerini bulmak mümkün. Bugün İtalyan, yarın Fransız Mutfağı, haftaya ise Japon, ne dersiniz? Macroonline dünyasında alışveriş yapmak, adeta geniş bir coğrafyada gezintiye çıkmak gibi. Uzak Doğu’nun egzotik sosları, ithal çikolatalar, artizan ürün çeşitliliği, her yerde bulunmayan lezzetli atıştırmalıklar, profesyonellere özgü ürün seçkileri, taptaze deniz ürünleri ve çok daha fazlası… Hepsi, premium hizmet kalitesi, zengin ürün çeşitliliği ve kolay erişim imkanıyla Macroonline’da. Tek yapmamız gereken bir tıkla sepete eklemek.

Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler

Dünya mutfağının yanı sıra Türkiye’nin özgün tatlarını da sunan Macroconline’da Homemade lezzetler de var. Şeflerin özgün tarifleriyle hazırlanan Homemade lezzetler, Macroonline’ın beklentileri aşan hizmet kalitesini evlerimize taşıyor. Hep ne pişireceğimizi düşünecek değiliz ya bazen de ne yiyeceğimizi düşünelim, öyle değil mi… Sağlıklı, lezzetli ve zahmetsiz alternatifler arayanların en gözde seçimleri, Macroonline Homemade kategorisinde.

Keyifli, pratik ve konforlu bir alışveriş deneyiminin yanı sıra keşiflerle dolu bir yolculuğa da hazırsak; istikamet: Macroonline. Üstelik, Macroonline’dan verdiğimiz siparişler 45 dakikada teslimat seçeneğiyle ve +4 dereceli araçlarla soğuk zincir kırılmadan dilediğimiz saatte bize ulaşıyor. Macrocenter’ın ayrıcalıklı dünyasını ev konforunda keşfetmek ve Macroonline’da ilk alışverişlerinize özel indirimden de faydalanmak için siz de hemen tıklayın.

*Bu yazı Macrocenter katkılarıyla hazırlanmıştır.

Sıra dışı bir gelecek: Otomobil dünyasında bizi neler bekliyor?

Teknolojinin, yapay zekanın ve çevre bilincinin hızla geliştiği günümüzde otomotiv dünyası da bu gelişmelerden geri kalmıyor ve inovasyonlarla ve merakla dolu bir sektöre dönüşüyor. Son yıllarda elektrikli araçlar, otonom sürüş özellikleri, akıllı yol çözümleri gibi konularla pek çok gelişime imza atan otomobil dünyasında gelecekte bizi daha nelerin beklediği büyük bir merak konusu. Hepsi çok heyecan verici olsa da en çok merak edilen sorulardan ve benim de heyecanla beklediğim gelişmelerden biri; uçan arabaların hayatımıza girip girmeyeceği 🙂 Uçan arabalar yakın zamanda hayatımıza dahil olur mu bunu bilmiyorum ama otomotiv endüstrisinin geleceği hakkında kendi perspektifimden ele alacağım pek çok konu var. Gelin, benim de bir parçası olduğum bu sıra dışı gelecekte bizi neler bekliyor olabilir birlikte bakalım.



Elektrikli otomobillerin hızlı yükselişi

Geçtiğimiz yıllarda pek çok otomobil markası, yakın gelecekte elektrikli araç üretimine ağırlık vereceğini açıklamıştı, hatta dünya çapında tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi planladığını belirten markalar da var. Elektrikli araçların hayatımıza dahil olması çok yeni bir gelişme olmasa da yaygınlaşması ve popülerliğinin artması son zamanlarda daha bir artış gösterdi. Gelecekte de elektrikli araçların üretiminin ve kullanıcısının artması sektörünün en beklenen gelişmeleri arasında.

Bildiğiniz gibi ben de elektrikli otomobil tutkunlarından biriyim ve sık sık sizlerle Instagram hesabımdan %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E ile olan maceralarımı paylaşıyorum 🙂 Konumuza dönecek olursak; fosil yakıt tüketimini azaltmak ve karbon emisyonlarını düşürmek için ülkelerin elektrikli araç kullanımına yönelik teşviklerini artırması da beklenenler arasında. Ayrıca, batarya teknolojisinde yeni ilerlemeler, elektrikli araçların menzillerinin artırılması, şarj altyapılarının geliştirilmesi de yine yakın gelecekte bizimle olacağa benziyor.

Sürdürülebilir ve çevre dostu çözümler

Elektrikli araçların yükselişi, otomobil dünyasının geleceğinde beklenen tek çevreci haber değil. Doğa dostu yaklaşımlar ve sürdürülebilir çözümlerle dolu yenilikler de ufukta. Pek çok sektörün son yıllarda önemli bir gündem maddesi haline gelmiş olan çevre bilinci, otomotiv dünyası için de önemli bir konu. Geri dönüştürülmüş malzemelerden üretilen iç dizayn ekipmanları, doğa dostu kumaşların kullanımı, üretim aşamasında yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, daha az karbon salımı yapan motor teknolojileri ve daha nice gelişme, otomotiv dünyasının beklenenleri arasında.

Sektörde yeşil devrim adını verebileceğimiz daha pek çok gelişmenin damga vurması da olası. Araçların iç tasarımdan üretim süreçlerine kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilir çözümler, otomobillerin gelecekteki dünyasını ve tabii ki dünyamızı taçlandıracak gibi. Bir çevreci olarak hızla yaygınlaşmasını görmek istediğim gelişmelerden birisi kesinlikle sürdürülebilir çözümler.

Otonom sürüş özelliklerinde ilerlemeler

Ve tabii ki otonom sürüş özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Beni belki de en çok heyecanlandıran konulardan bir diğeri. Hani şu sürücüsüz giden otomobiller var ya, işte tam da onlardan bahsediyorum. Yakın bir gelecekte belki de araçların şoför koltukları hep boş kalacak. Olamaz mı? Bu, çok gerçekçi bir senaryo olmasa da şu an için benzer senaryolarla sık sık karşılaşacağız gibi. Çünkü pek çok dünya devi otomobil ve teknoloji firması, otonom araçlar alanında büyük yatırımlar yapıyor. Ancak, tam otonomiye ulaşmak için biraz daha geleceği beklemek gerekecek. Çünkü birtakım zorlukları aşabilmek için yeni teknolojilerin geliştirilmesi bekleniyor.

Özellikle büyük şehirlerdeki yoğun ve karışık trafik senaryoları, yasal düzenlemeler, kişisel hakların korunması, uygun yol ve altyapı çalışmalarının tamamlanması gibi pek çok faktör var. Yine de bu konudaki çalışmaların hız kazanması ve otonom sürüşün farklı seviyelerinin piyasaya sürülmüş olması, otonom sürüş teknolojilerinin potansiyelini gösteriyor. Gelecekte tam otonom seviyeye de erişilmesi mümkün.

Otonom özelliklerin yanı sıra farklı sürüş modları da ufukta. Hatta, ben şimdiden %100 Elektrikli Ford Mustang Mach-E  ile bu modları deneme fırsatına sahibim 🙂 Mustang Mach-E, sürüş deneyimini kişisel isteklere göre uyarlıyor; Aktive, Whisper ve Untamed modları sayesinde motor seslerini, ortam aydınlatmasını ve hatta aracın tepki verme hızını kişiselleştirmek mümkün. 

Akıllı şehirlerin kurulması

Otonom sürüş özellikleri, farklı sürüş modları, otomobil ve yapay zeka teknolojisindeki gelişmeler, yalnızca bireysel kullanımla sınırlı kalmayacak muhtemelen. Ve önemli bir toplumsal gündem haline de gelecek. Bu da akıllı şehirler gibi bir konseptin hayatımıza girmesi anlamını taşıyabilir. Şehirlerin, otomobillerin geleceği ile ne ilgisi var ki diye düşünmeye başlamadan hemen araya gireyim. Eğer başta otonom sürüş özellikleri olmak üzere otomobiller kendi başlarına -bir sürücünün aracı sürmesine ihtiyaç kalmaksızın- yolda gidebilecekse, bu şehirlerin de birtakım düzenlemelerden geçmesi anlamını taşıyor. Yollardaki alt yapı çalışmalarının bu doğrultuda düzenlenmesi, akıllı şarj istasyonlarının kurulması ve otonom araçların kendi kendini şarja takabilmesi için uygun çevresel yapılanmaların tamamlanması gibi pek çok gelişmeyi de beraberinde getirebilir. Belki de gelecekte şehirlere akıllı taksi durakları kurulacak ve birtakım mobil uygulamalar üzerinden bağlantıya geçilebilecek.

Sosyal dünya ile bağlantı sağlayan araç özelliklerinin geliştirilmesi

Bir düşünelim; otomobiliniz size en yakın kafeyi önerse ya da zevkinize uygun bir restoranda sizin için rezervasyon yaptırsa, nasıl olur? Ya da arkadaşlarınızla buluşma ayarlasa, arabaya bindiğinizde en sevdiğiniz dizinin kaldığınız bölümünü başlatsa? Siz keyifle buluşmalarınıza hazırlanırken veya dizinizi izleyip, müziğinizi dinlerken sizi istediğiniz yere götürse? Yani adeta bir eğlence merkezine dönüşse? Tüm bunlar, yakın gelecekte hayallerimizi süslemenin ötesine geçebilir. Bağlantılı araçlar, yani kendi internet erişimi olan ve verileri başka cihazlarla da paylaşabilen araçlar, otomobil dünyasının belki de gelecekte en çok parlayan yıldızı olabilir. Yalnızca yolculuk vadetmenin ötesinde bağlantılı araçlar, adeta kişisel mobil cihazlarımıza dönüşebilir.

Çoğu macerama tanıklık ettiğiniz Ford Mustang Mach-E de adeta benim eğlence merkezim. Araç içi iletişim ve eğlence sistemi olan Ford SYNC 4A ile konuşma, ses tanıma, kablosuz akıllı telefon entegrasyonu, sezgisel 15,5″ dokunmatik ekran ve çok daha fazlasını deneyimleyebiliyorum. Halihazırda gelişmiş teknolojinin keyfini sürebiliyor olsam da gelecekte bağlantılı araçlar bizi daha pek çok özelliği ile şaşırtacak diyebilirim.

Kısacası, otomobil dünyasının sıra dışı geleceğinde bizi bekleyen yepyeni heyecanlar var. Uçan arabalar yalnızca filmlerin unutulmaz bir parçası olarak mı hafızalarımızda kalır yoksa gerçekten de hayatımıza dahil olur mu bilinmez ama kesin olan bir şey varsa o da otomobil dünyasının hiç olmadığı kadar yenilik dolu olduğu. Kim bilir belki bir gün gökyüzünde bulutların arasında sıkışıp kaldığım bir trafikteyken size yazarım 🙂 Daha fazlası için yazılarımı ve Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.

İlginizi çekebilir: Virtual Influencer’lar: Kim bu sıra dışı influencer’lar? Takip etmeniz gerekenler?

İlgili Makale