X

Masallara inanır mısınız?

Ben çocukken muhtemelen inanırdım. Okula, işe güce daldım sonra. Masallar beni otuz yaşımı geçmişken bir gün tekrar yakaladı. Hem de kalbimden vurdu! ‘İstanbul’da masal gecesi varmış, gidelim mi?’, ‘Hadi gidelim!’ Galata Şifahanesi’nde vardığımızda, çember şeklinde oturan insanlar gördük. Fransız bir kadın Türkçe masallar anlatıyordu, üstelik yolculuk masalıydı, tam da ben gezginken ve mola vermek için İstanbul’a gelmişken! İkinci yarıda ise bir pedagog tane tane anlatıyordu masallarını. Gözümde canlandırmıştım bütün olup biteni. Masalların başka bir havası vardı. Tiyatro değildi, pantomim değildi. O akşam anlatılanlardan da, anlatanlardan da çok etkilenmiştim. Bir de, tesadüf mü bilinmez birkaç gün önce yoga hocam, Clarissa P. Estes’in  Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabını önermişti. Estes, masalların insanların ortak bilinçaltının aynaları olduğunu düşünüyordu ve bu kitapta masalları kullanarak hayata dair çözümlemeler yapıyordu.

İlgili yazı: Uyku öncesi anlatılan masallar çocukların beyin gelişimini olumlu etkiliyor

Masal anlatmaya nasıl başladım?

Maçka Parkı’nda keyifli bir masal anlatımı.

O zamanlar yoldaydım. Kurtlarla Koşan Kadınlar’ı da yanımdan ayırmıyordum. Masalları da masalların ardından gelen çözümlemeleri de tekrar tekrar okuyordum. Bir kitapçıya yolum düşerse artık masal bölümüne de bakıyor, İstanbul’a her gittiğimde masal gecelerine katılıyordum. Daha sonra ilginç bir şey oldu. Sürekli yolda olduğumdan mıdır bilinmez, bir ilham geldi anlatmak için. Hem yol hikayelerimi hem de kadim masalları. Yollar da masal gibi değil miydi? İstanbul’da ‘Kalpten Masal Çemberi’ adında bir grup oluşturduk masal buluşmaları yaptık. Yolda, gittiğim yerlerde de anlatmaya başladım. İzmir’de masallarıma şaman davulu eşlik etti,  Bodrum’da soba başı sohbetleri, Fethiye’de kırk kişilik bir çember.

Datça’da atmosferini sevdiğim bir kafeye gittim ve işletmecisine dedim ki:

-‘Merhaba. Ben masal anlatıyorum, burada bir etkinlik düzenleyebilir miyiz?’

Daha önceden tanışmamamıza rağmen tereddüt etmeden kabul ettiler ve o gece sahilde bir kafede arkamızda dolunay, bir masal çemberi düzenledik. Açıkçası bundan birkaç yıl önce bana şehir şehir dolaşacağımı, hem de masal anlatacağımı söyleseler inanmazdım. Yol halinde; içimden çıkmak isteyen, paylaşmak istediğim masallar varmış demek ki.

Fethiye’de masal çemberi.

Masalların birleştirici gücü var

Masalların sadece çocuklar için olduğuna inanmıyorum. Kendi deneyimimde gördüm ki, masallar birleştiriyor. Birbirimize zaman ayırıp birbirimizin hikayelerini dinliyoruz. Birbirimizi anlıyoruz, birbirimizle empati kuruyoruz. Kışın soba başında, yazın deniz kenarında. Masal anlatırken yavaşlamayı öğreniyorum; şehir ne kadar hızlıysa masallar da o kadar yavaş. Anlatırken bir ağacın dalını, kuşların cıvıltısını, göldeki balıkları, gerçekten yavaşlıyorum. Farkındalığa şükür… Kim bilir belki sizinle de yolumuz bir masal gecesinde kesişir 🙂

İşte ilham aldığım masal siteleri:

http://www.judithliberman.com/

http://www.seibaanlatimerkezi.com/

Işıl Kayagül: Işıl, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji mezunu. Okulu bitirdikten sonra formasyon alıp felsefe öğretmenliği yaptı. Her felsefeci gibi yaşamı sorguluyordu derken bir çağrı duydu zeytin ağaçlarından, arılardan. Türkiye’nin farklı bölgelerinde ekolojik çiftliklerde çalışmaya başladı. Kimi zaman çobandı kimi zaman gül toplayıcısı. Okula geri döndüğünde hikaye anlatıcılığı ve ekoloji kulübü çalışmalarını başlattı, öğrencileri ile birlikte perma kültür çiftliği ziyaretleri gerçekleştirdi. Geçen sene kalbinin çağrısını dinleyerek Köyceğiz’e bağlı bir köyde öğretmenlik yaptı. Şu anda masal anlatıcılığı ve ekoloji alanında atölyeler gerçekleştirmektedir.

Sürdürülebilir çözümlerin izinde: VitrA’dan dünyanın ilk ve tek %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabosu

‘Biricik’ dünyamız günden güne artan çevreler baskılar ve azalan doğal kaynak sorunları ile karşı karşıya. İklim krizi, küresel ısınma, atık sorunları, hava kirliliği ve daha nice çevresel sıkıntı, hem dünyamızın hem de insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu nedenle, sürdürülebilir yaşam alışkanlıklarına sahip olmanın önemi her zamankinden kat ve kat daha fazla. Böylesi bir gerçekliğin farkında olan tüm endüstrilerde de yenilikçi ve çevre dostu ürünlerin geliştirilmesi oldukça büyük bir öneme sahip. Bu bağlamda VitrA, büyük bir adım atarak çevreye saygısını ve döngüsel ekonomiye olan katkısını gözler önüne seriyor.



VitrA’dan bir ilk; %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo

Çevresel ayak izlerini azaltma yolunda önemli adımlar atan VitrA, sektörün değişim öncülerinden biri olarak bizi yeni çevre dostu lavabosu ile tanıştırıyor. Dünyanın ilk ve tek %100* geri dönüştürülmüş seramik lavabosu özelliğini taşıyan bu lavabo, atık olarak kabul edilen malzemelere yeniden hayat veriyor. Yeni çevre dostu lavaboların içerik olarak yaklaşık %100’ü, kırık seramikler de dahil olmak üzere üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan oluşuyor.

VitrA’nın sürdürülebilirlik konusundaki vizyon ve öncülüğünü yansıtan bu yenilikçi ve çevre dostu lavabolarla, seramik sektöründe sürdürülebilir tasarım konusunda da yeni bir standart ortaya çıkıyor. Tasarım harikası ve fonksiyonel bir ürün olmanın ötesinde geri dönüştürülmüş seramik lavabolar, çevresel bilinç ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını da destekleyen güçlü bir mesaj taşıyor.

%30 oranında iyileşen küresel ısınma potansiyeli

ISO 14040:2006 ve 14044:2006 standartlarına uygun yapılan Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi sonuçlarına göre, atıkların kullanılması çevresel etkilerden küresel ısınma potansiyelini %30 oranında iyileştiriyor. Geri dönüştürülmüş lavaboların üretilmesi sayesinde, ürün başına, daha az hammadde kullanılarak %36’lık iyileştirmeyle yaklaşık 5 kilogram hammadde tasarrufu ve %38 iyileştirmeyle 2,48 Kwh elektrik tasarrufu elde edilmesi hedefleniyor.

Sadece bir lavabo olma işleviyle kalmayan, çevresel sürdürülebilirliğe yönelik geniş bir vizyonu temsil eden bu ürün, çevreye duyarlı bir gelecek için atılmış çok büyük bir adım. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri’nin çevre dostu lavabolarla benimsediği bu üretim yaklaşımı, döngüsel ekonomiye katkıyı da en üst seviyeye çıkarıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için hijyenik ve şık bir ilham kaynağı

Küresel ısınma potansiyelini iyileştiren, çevre dostu bir tasarım harikası olmasının ötesinde VitrA’nın geri dönüştürülmüş lavaboları, hijyen endişesini de ortadan kaldırıyor; çünkü bu lavabolar VitrA Hygiene teknolojisiyle kaplanıyor. Bakteri gelişimini %99,9 oranında önleyen VitrA Hygiene teknolojisi sayesinde, seramik lavaboların kullanımı sırasında yüzeye bulaşan bakteriler etkisiz hale geliyor. Böylece, bir numaralı önceliğimiz olan hijyenden ödün vermeden çevre dostu seçimler yapmak da kolaylaşıyor.



Ayrıca, her zevke, her alana uygun seçimler yapmak da yine VitrA ile oldukça kolay. Bilecik, Bozüyük’teki VitrA Üretim Kampüsü’nde geliştirilen yenilikçi çözümler sayesinde üretimine başlanan bu çevre dostu çanak lavabolar, ilk olarak mat bej renkte ve 5 formda tasarlanmış olsa da VitrA’nın geri dönüştürülmüş ürün gamına yeni ürün ve renklerin eklenmesi de planlanıyor.

VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabonun hikayesi, gelecekteki çevre dostu ürünler ve teknolojiler için de büyük bir ilham kaynağı. Daha sürdürülebilir bir dünya için gelecekte atılacak tüm adımlara şimdiden ilham olduğu kesin. Siz de yaşam alanlarınızı çevre dostu bir bilinç ile şekillendirmek ve bir eşi daha olmayan dünyamızın geleceği için önemli bir adım atmak istiyorsanız hemen tıklayıp VitrA %100 geri dönüştürülmüş seramik lavabo çeşitlerini keşfedebilirsiniz.

* İçerik olarak yaklaşık %100’ü üretim sürecinde ortaya çıkan ve bertarafa giden atıklardan üretilmiştir.

* Bu içerik VitrA katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale