X

Kusurlu değil, yaralıyız: Kendimizi nasıl iyileştireceğimizi biliyor muyuz?

İçimizdeki iradesiz parçanın sesini yeterince duyabiliyor muyuz? Yoksa ondan bir an önce kurtulma peşinde miyiz? İradesiz olduğumuzu düşündüğümüz fakat bir türlü değiştiremediğimiz konularımıza farklı bir bakış açısıyla bakabilir miyiz?

Gestalt öğretisinde kutup kavramından sıklıkla bahsederiz. Aynı Yin Yang gibi, hayatta her şey zıttıyla mevcut. Her “olumlu” olarak adlandırdığımız olgunun, diğer kutupta bir de “olumsuz” bir zıttı var. Çalışkan-tembel, başarılı-başarısız, iradeli-iradesiz gibi…

Hepimiz özümüzde tüm bu zıt kutuları barındırıyoruz. Fakat ego, genelde kendini güvende hissettiği kutupları seçer, sonsuza kadar da orada kalmak ister. Üstelik kalabileceğini zanneder. Kendi kimliğini bu kutuplar üzerinden değerlendirdiği için onlar olmadan hayatta kalamayacağına inanır. Kutbun diğer ucu, adeta varlığına bir tehdit gibidir. Fakat tekamül yolundaki en büyük öğrenimler, genelde o zıt uçlardan gelir.

Ben uzun yıllar boyunca “iradeli” bir insan oldum. Hep sağlıklı beslenmek, kilomu belirli bir seviyede koruyabilmek, zorlu yoga pratiklerini uzun süre devam ettirebilmek ve daha niceleri… “Başladığı şeyin devamını getirir.” ya da “Çok kararlı ve iradelidir.” sözlerini o dönemlerde sıklıkla duymuşumdur. Tabii bu çevrem tarafından takdir görülen ve benim başarılı hissetmemi sağlayan bir kimlik olduğu için ona sıkı sıkıya bağlıydım. İradesiz insanları içten içe eleştirir ve nasıl da gereken iradeyi kullanamadıklarını asla anlayamazdım.  

Tüm bunlar kulağa hoş gelmekle birlikte aslında çok eril bir alandaydım. İrademin kaynağı sağlıklı bir içsel motivasyon değildi. İçten içe yeterince fit olmazsam sevilemeyeceğime inanıyordum. Sonunda kendime güçlü bir kimlik oluşturabilmişken, bunları kaybedersem değersiz birine dönüşeceğimden korkuyordum. Hayatı bir “görev” olarak görüp, hissetmeden yaşıyordum.

Pandeminin ilk aylarında, kutbun iyice uç kısmına geçmiştim. Günde 9-10 saat çalışma, sürekli yemek ve temizlik yapma, haftada 3 gün online yoga dersi verme vb… Hiç durmadan, devamlı bir şeyler üretme peşindeydim. Oysa herkes gibi bende de eve kapanmanın ve pandeminin getirmiş olduğu bir stres vardı ama ben onunla temas etmeden, koşmaya devam ediyordum. Birçok kişi Netflix’e düşerken, ben kendime sadece cumartesi akşamları bir adet film izleme hakkı veriyordum. Çünkü devamlı üretken olmalıydım.

Tabii bu sistem bir süre sonra patladı. Hem de büyük patladı Bir kutba ne kadar sıkı sıkıya tutunursak, diğer kutba düşüşümüz de o kadar sert oluyor.

Yine o dönemde yaptığım katı bir detox sonrasında, yeme bozukluğu oluştu. Yıllardır hep çok istikrarlı bir şekilde diyet modunda yaşayan biri olarak, birdenbire yemeklere saldırmaya başladım. Önce bulimia, sonra tıkınırcasına yeme. Epey kilo aldım. Eş zamanlı olarak terapiye başladım. Yoğun bir EMDR süreci, pandemi döneminin zorlukları ve yeme bozukluğu tüm dengelerimi alt üst etti.

O kadar yorgundum ki, hiçbir şey yapmak istemiyordum. Bütün gün Netflix izleyip, porsiyon kontrolü olmadan “yasaklı” gıdaları yemek istiyordum. Kurallar dünyasından bir anda tembellik tarafına geçmiştim. Ya da yıkıcı erilden, pasif dişile…

Uzun bir süre kendimi eski halime döndürmeye çalışsam da, bunun bir çözüm olmayacağını anladım. Hem artık bunu yapacak enerjim yoktu hem de asıl sorunu çözmeyecekti. Dışarıdaki tezahürleri çok farklı olsa da aslında iki kutbun da bazı aynıydı. Önceki yüksek iradeli halim, karşılanmamış ihtiyaçlarımı aşırı telafi ile bastırma mekanizmasıyken, diğerinde kendimi uyuşturuyordum. Ne zamanki kendimle daha derinlerde yüzleşmeye başladım, iyileşme yolu da o zaman açıldı.

Etrafımdaki birçok insan bir türlü diyetlerini devam ettirememekten, uzun zamandır istedikleri projelere başlayamamaktan ya da kendilerine zarar veren bir ilişki dinamiğini bırakamamaktan şikayetçi.

Burada yaptığımız en büyük hata, o iradesiz tarafımızla savaşmamız. Onu bastırmaya, yok etmeye çalışmamız. Konuyu zihinle çözebileceğimizi sanmamız. Aslında bu yolda “kurtulmak” diye de bir şey yok. Temas edip, “dönüştürmek” var.

İçimizdeki sesini duyuramamış, anlaşılmamış, ihtiyaçları karşılanmamış çocuk bizim tarafımızdan görülmeyi bekliyor. Ancak o zaman neyi hangi ihtiyaç doğrultusunda yaptığımızı ya da yapamadığımızı özümseyebiliriz. Diğer türlü ikame tatminler arayarak yemeğe, sanal dünyaya, alışverişe, toksik ilişkilere çekileceğiz.  Bağımlılıklar geliştireceğiz. Ya da aşırı telafi metoduyla kendimizi tüketme noktasına kadar meşgul tutacağız. Fakat kusurlu ya da başarısız değiliz, sadece yaralıyız ve kendimizi nasıl iyileştireceğimizi bilmiyoruz.

Üstelik bazen kök nedenlerini bilsek de benzer şeyleri yapmaya devam edebiliriz. İki ileri bir geri ilerleyebiliriz. Yılların koşullanmışlıkları bir anda değişmeyecek. Ben yeme bozukluğunu epey atlatmış olsam da, hala yemeklerle sağlıklı ilişki kurmak anlamında gidecek epey yolum olduğunu biliyorum. Kendimizle olan çalışmayı yaptığımız sürece iyileşme sürecimiz de kendi hızıyla ilerleyecek.

Toparlamak gerekirse:

  • Siz de hayatınızda iradenizi koyamadığınız ya da kendinizi başarısız hissettiğiniz konulara, bir de bu gözle bakın. İçsel çocuğun sesini duymaya çalışın.
  • Dışarıyı düzeltmeye çalışmak yerine önce içeriden başlayın. Örneğin, sağlıklı beslenmekte zorlanıyorsanız, sadece bir diyetisyen ya da spor hocasıyla değil, aynı zamanda bir psikolog ile de görüşün.
  • Sadece dışsal başarıya odaklanmayın. Bazen dışarıdan, toplum normlarına göre başarısız görünüp, aslında içeride çok şey başarıyor olabiliriz. 
  • Hatalara, tökezlemelere, dengesizliklere yer açın. Her zaman başarılı ve kararlı olamayacağınızı kabul edin. Kendinizi devamlı çekiştirmekten vazgeçin.
  • Tüm kutupları içinizde barındırdığınızı hatırlayın. Hiçbir tarafa sıkı sıkıya tutmayın. İradeli olduğunuz kadar, gerektiğinde tembelliğin de tadını çıkarın .
  • Elinizden geleni yaptıktan sonra sürece güvenin.

Bu dünyanın yaralı çocukları olarak bu yolda birlikteyiz.

İlginizi çekebilir: Nefes almakta zorlanarak çalışmak ne zaman normalleşti?

Kübra Keleş: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 

Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale