Küçük yaşta başlayan ve ömür boyu süren bir alışkanlık: “Akıllı” emzikler

Emzikler ile akıllı telefonlar arasında bir ilişki kurulabilir mi? Bebekler ilk doğdukları gün düşünülür emziğin kullanılması… Telkinler başlar “kullan rahat edersin, rahat uyursun, vücudun daha az bozulur”.  Emmek aslında anneye bağlanmadır. Bağlanmayı kısmi olarak emzik bakıcısına devredebiliyoruz. Yapılan son çalışmalar, emzik kullanan bireylerin kullanmayanlara göre sosyal iletişim becerilerinin daha düşük olduğunu gösteriyor. Ağıza alınan, günün birçok zamanı birlikte geçirilen emzik, bebeklerde yüz hareketlerini esnek bir şekilde kullanılmasını engellediğinden duygularını, iletişim becerilerini yansıtmada geri planda kalmasına sebep olmaktadır. Mikrop kapması, anne sütü almayı bırakması, damak yapısı bozuklukları, boyna takılan, dolanan emzik aparatları, kulak iltihapları, sürekli emmesinden dolayı oluşan enerji eforu, alıştırdıktan sonra bıraktırma problemleri de cabası…

Emzik, bebeklerde yüz hareketlerini esnek bir şekilde kullanılmasını engellediğinden duygularını, iletişim becerilerini yansıtmada geri planda kalmasına sebep olmakta.

Emzik bebeğin susması için kullanılmamalıdır. Susmasının sağlanmasının yolu ise bebeğin gereksiniminin ne olduğu ve bunun karşılanmasından geçer.

Bırakılmayan alışkanlık: akıllı emzikler

Gelelim yaş biraz ilerlediğinde, hatta son yıllarda tam ilerlemediğinde verilen, satın aldığımız teknolojik emziklere, yani akıllı telefonlara… Bebeklerde bağlanma genelde anneye karşıdır ve emzik bir araçtır. Bireylerde de akıllı telefonlar bir araç ve bağlanma internettir. Dokunmatik ekranlar tamamlayıcısıdır.

Bebeklerde bağlanma genelde anneye karşıdır ve emzik bir araçtır. Bireylerde de akıllı telefonlar bir araç ve bağlanma internettir.

Akıllı telefonu genellikle sosyal medya kullanımları Facebook, Instagram, Twitter için tercih ederiz. Süper ego dediğimiz manevi değerler, vicdan ya da el alem ne der kaygısı neredeyse devre dışı olur. Günlük hayatta ihtiyacımızı karşılayamadığımız egomuzu, sosyal medya sayesinde üst sıralara çıkarırız. Kendimizin, ailemizin resimlerini, yenilen yemekleri, gezilen yerleri paylaşırız. Beğeniler, takipçiler alarak egonun karnını doyurmaya başlarız. Powerbank denilen enerjileri de yanımıza alarak cihazların kapanmasına bile izin vermeyiz. Günümüzde cep telefonundan mahrum kalma denilen nomofobi ve internetsiz kalma dediğimiz netlessfobi artmaktadır. Hatta uyuşturucu bağımlılığı gibi bir bağımlılığa dönüşebilmektedir.

Bağımlılık boyutunda depresyon, narsisizm, takıntılar, sosyal beceri eksiklikleri, hafıza kayıpları, dikkat eksikliği, uyku bozuklukları v.b. problemlerle karşılaşabiliriz.

Kullanmadığımız zaman yoksunluk belirtileri yaşıyorsak, eksiklik duyuyorsak, yatağa telefon ile giriyorsak, araba sürerken bile bakıyorsak, anın tadını çıkarmadan paylaşımlar yapıyorsak? 2017 istatistiklerine göre, gün içerisinde 7 saati bilgisayar başında, 3 saati telefon üzerinden internete bağlanarak ve 3 saati de sosyal medyada geçiriyoruz. Televizyon ve kitap okumayı yazmıyorum. Bu kadar fazla mı demeyin, tuvalete giderken bile telefonunu alıyorsanız yanınıza az bile. Eğer bağımlılık boyutuna yol alabilecek süreçte depresyon, narsisizm, takıntılar, sosyal beceri eksiklikleri, hafıza kayıpları, dikkat eksikliği, uyku bozuklukları v.b. problemlerle karşılaşabiliriz. Denemek isterseniz sadece 24 saat boyunca akıllı telefonları bir kenara bırakalım, bakalım yaşamımızda ne kadar yer edinmiş?

Sizce emzikler ile akıllı telefonlar arasında bir ilişki kurulabilir mi?

İlginizi çekebilir: Çocuklarla daha sağlam bir ilişki kurmak için sağ ve sol beyni kullanmak

Psikolog Burak Arkan Psikolog
Lisans eğitimini Haliç Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamlayan Burak ARKAN,  Aile Danışmanlığı üzerine yaptığı Yüksek Lisans Programını ise Ankara Üniversite'sinde bitirdi. Halen Gelişimsel Sosyal Psikoloji konusunda ... Devam