Küçük ağacın hikayesi ve pandemi gölgesinde çocuklar: Ebeveynler ve eğitimcilere düşen görevler

“Bir zamanlar küçük bir ağaç vardı, sonbahar geldi, rüzgarlar yapraklarını dökmek için eserken o yapraklarına sımsıkı sarıldı. Yapraklarını dökmek istemiyordu, direndi, yapraklarını bırakmadı. Bırakmak istemiyordu ama mevsimler geçtikçe de büyüyemiyordu; en sonunda gelişebilmek için yapraklarını dökmek zorunda olduğunu kabullenmesi gerektiğini anladı bu küçük ağaç.”

Son günlerde Loren Long’un ‘ Küçük ağaç’ adlı hikayesindeki bu ağaç gibi hissediyoruz kendimizi; alışkanlıklarımızı değiştirmekte zorlanıyoruz, yapraklarımızı dökmek istemiyoruz . Aylardır bizi esir alan pandeminin gölgesinde eskiden yapabildiklerimiz gün geçtikçe bizden uzaklaşırken, yeni normalin içerisinde kendimize yer bulmaya çalışıyoruz. Bu süreçte yoruluyoruz, keşfediyoruz, deniyoruz. Depresif hissediyoruz, sıkılıyoruz, hareket edemiyoruz, duygusal zorluğumuzu dindirir mi diye karbonhidratlı yiyeceklere yöneliyoruz. Dışarı çıkamamak, sarılamamak, kalabalıklara girememek, girmek zorunda olunduğunda yaşadığımız tedirgin hallerimiz bizi bir hayli zorluyor, daha önceden deneyimlemediğimiz zorlayıcı duygularla tanıştırıyor bizleri. Çocuklar daha da derinden yaşıyor bu duyguları. Sağlık her tür kavramdan baskın bir kavram ama kabuk değiştiren bir eğitim sistemi, kabuk değiştiren bir nesil… Yaşadıkları normal bir süreç değil çocukların, öncelikle bunu anlamalı ve yetişkinler olarak bu süreçte onların ne hissettiklerini anlamaya çalışmalıyız.

İlginizi çekebilir: Pandemik zamanlarda çocuk olmak: “Olmaz”lar arasında güzel anlara tutunmanın gücü

BBOM (Başka Bir Okul Mümkün) Derneğinin uyguladığı 7-12+ yaş arası 202 çocuğun katıldığı “Çocuklar Evde Nasılsınız?” çevrimiçi araştırması, çocukların ev dışındaki yaşam alanlarının sınırlandığı pandemi döneminde nasıl olduklarına, nelerle vakit geçirdiklerine, neleri / kimleri özlediklerine, sahip oldukları ve yoksunluğunu duydukları şeylere odaklanarak, sosyal duygusal açıdan hallerini çocukların kendi ifadeleriyle belirtmeleri amaç edinmiş bir çalışma. Araştırma hakkında daha detaylı bilgi edinmek isteyenler için linki şöyle bırakıyorum: Çocuklar Evde Nasılsınız?

Araştırmanın sonuçları, çocukların evde keyifleri yerinde olsa bile, okul ve sokak/park gibi ev dışı sosyalleşme alanlarından aynı zamanda sosyal çevrelerinden yani arkadaşlarından uzak kalmanın ve özellikle fiziksel temas ve hareket içeren eylemlerinin kısıtlanmasının çocukları zorladığını söylemektedir. Araştırmanın bir diğer önemli sonucu da çocukların hemen hepsi için bu süreçte bağlantı, hareket ve özerklik ihtiyaçlarının istedikleri kadar karşılanmadığıdır. Bu sonuçların eğitimciler, ebeveynler ve karar vericiler tarafından ilerleyen dönemlerde göz önünde bulundurulması önemli olacaktır. Uzaktan eğitimle de olsa hareket içeren derslerle çocukların hareket etmelerini sağlamak ve temassız oyunlarla çocukları yeniden oyunlarla kavuşturmak olası çözümler olabilir. Ulaşmak isteyen ebeveynler ve eğitimciler için MEB’in ‘Temassız Oyunlar’ adıyla yayınladığı kılavuz kitabın linkini ekliyorum: Temassız Oyunlar

Değinmek istediğim bir başka konu da, uzaktan eğitimin hayatlarımıza girişiyle beraber bir kez daha belirgin olarak ortaya çıkan kavram fırsat eşitsizliği. Bu eşitsizlik, etkili kampanyalarla giderilmeye çalışılıyor. Bu sevindirici bir durum, bu tür kampanyaların yaygınlaşarak çoğalmasını ve her çocuğun uzaktan eğitime katılımının sağlanmasını diliyoruz. Bir eğitimci olarak elimizdeki imkanların kısıtlılığına rağmen elimizden gelenleri ve limitlerimizi zorlayarak fazlasını yapmanın telaşı içindeyiz, bu eşitsizliğin yükünü çocuklarımızın üstünden alabilmek için çabalıyoruz, bu yükü bizler de omuzlarımızda hissediyoruz. Çocuklara eşit fırsatların sunulmasında anne babalar kadar her bir vatandaşın sorumluluğu olduğunu düşünmek bizi daha etkin kılacaktır, diye düşünüyorum çünkü elimizdeki imkanları paylaşarak bu durumu yaşamak zorunda kalan çocukların sayısının azalmasını ve nihai hedef olarak hiç kalmamasını sağlayabiliriz.

İlginizi çekebilir: Çocuklarla, evdeki nesneler yardımıyla oynayabileceğiniz bir oyun: Obje tiyatrosu

Duygu Meriç
Ben Duygu Meriç, 2013 yılında Boğaziçi Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. Bir yıl özel bir okulda çalıştıktan sonra atanarak doğu göreviyle köy ... Devam