X

Koşucu sakatlıkları: Plantar fasciitis ve kolay tedavi yöntemi

Son zamanlarda koşu hakkında pek bir şey yazmadığımı fark etmiş olmalısınız. Çünkü bir koşucunun başına gelebilecek en kötü şey benim başıma geldi: Sakatlık geçirdim. Aslında başlarda sakatlandığımı anlamadım. İran’a gittikten sonra sol ayağımda hafif bir acı hissetmeye başladım. Ben Tochal dağında koşarken bir taş topuğuma vurduğunu zannediyordum.

Sporcular sakatlıklarını göz ardı etmemeli.

Bir gün acıyordu, bir gün acımıyordu. Haziran sonu Kaçkar Ultra Trail yarışında 45 km koşup yarışı bitirdim ama istediğim gibi koşamadım. Hem genel olarak yorgun hissediyordum hem de her adım attığımda topuğumda acı hissediyordum. Gecen ay “Artık yeter, tedavisiz geçmeyecek” diye kabullendim ve bir doktor bulmaya çalıştım. Facebook’ta koşucu arkadaşlara doktor arıyorum diye mesaj bıraktım ve Adım Adım grup listesine bir mail attım. En az 30 cevap geldi. Koşucular arasında böyle bir dayanışma olduğunu görmek de beni ayrıca mutlu etti.

Aldığım tavsiyeler üzerine, biraz da kendi araştırmalarımla bir doktor belirledim. İnanmazsınız ama hem gitmek istiyor hem de hiç gitmek istemiyordum. Bildiğiniz gibi Eylül sonu Likya Yolu Ultra Maratonu’na katılacağım ve gerçekten “Koşu yasak, sadece yüzebilirsiniz” diye bir şey duymak istemiyordum. Dr. Selim Muğrabı’nin Fulya’da Fulya Ayak Cerrahisi isminde bir muayenesi var.

Selim Bey ayakaltına bastı, ayağım ile fleksiyon/ekstansiyon hareketi yaptı ve bana dedi ki sizin ayağınızın altındaki ayak parmaklarından topuk kemiğine uzanan adale bantları (Plantar fascia) kalınlaşmış. Hemen arka bacağımın esnekliğine baktı ve arka bacaklarımın kaslarının fazla kısa olduğunu teşhis etti. Ben hep, bütün kaslarımız birbirine bağlı olduğu için vücudumuzda aslında tek kasımız varmış gibi düşünürüm. Bunu kendisinden de duymak benim çok hoşuma gitti. Evet, ayağım ağrıyordu ancak sebebi başka bir şeydi.

Doktor bana iki çözüm önerisi getirdi: Önce özel tabanlık ve spesifik egzersizler. Plantar fascia kalın olduğu için çalışmıyor şu anda ve iyileşmeye kadar tabanlık plantar fascia görevini görecek. Ek olarak her gün spesifik esneme hareketi verdi bana.

Tabanlık ölçümü için ilk önce ayak baropedografileri makinesine sonra da yürüyüş bandına çıktım. İki dakika boyunca farklı hızlarda çıplak ayak ile yürüdüm. Ondan sonra iki aletten, nereye bastığımı, nasıl adım attığımı ve yere nasıl bastığımı gösteren bir sürü grafik ve resimler çıktı. Daha önceden sağ ayağımda bazı sakatlıklar yaşadığım için, sol ayağımı daha fazla kulanıyorum. O yüzden üç sene önce sol ayağımda stres kırığı ve bu sene plantar fasciitis oluşmuş. Vücut inanılmaz bir şey. Kendisi korumak için yürüyüş stili bile değiştirebilir! Bir de “Step time” (adım zamanı) benim gibi bir koşucu için çok fazla kısa. Demek ki tek ayakta fazla kalmak istemiyorum çünkü ağrıyor. Bu analizler benim için hazine değerinde oldu.

Teknoloji sayesinde sporcuların ayaklarında yaşadığı problemler hızla çözülüyor.

Tabanlık kullandıktan sonra farkı hemen görmeye başladım ama hala bir acı kalıyordu. Tabanlık kullanımından 1 hafta sonra Selim Bey bana bir PRP enjeksiyonu tavsiye etti.

PRP enjeksiyonu nedir?

PRP (Platelet rich plazma) yada trombositten zengin serum ortopedik cerrahinin son yıllardaki en çok kullandığı tedavi yöntemlerinden birisi. Bilindiği üzere vücudumuzda herhangi bir bölgede yaralanma meydana geldiğinde pıhtılaşma hücreleri (trombositler) bu bölgeye giderek iyileşmenin gerçekleşmesi için birçok madde üretiyor ve iyileşmenin gerçekleşmesinde ana hücre grubu olarak rol oynuyor. Bu fikirden yola çıkarak 5 yıl önce kişinin kendi kanı alınarak içine hiçbir katkı maddesi vermeksizin trombositler ayrıştırılarak yaralı bölgeye uygulanması fikri gündeme gelmiş. Burada yaralı bölgede kişinin kendi hücrelerinin bir iyileşme reaksiyonu başlatması fikri üzerinde durulmaktadır. Öncelikle asil tendinitis ve tenisçi dirseği problemlerinde uygulaması başlanmış olan bu tedavide, olumlu sonuçlar elde edilmesi üzerine PRP’nin kullanım alanı genişlemiş ve bugün topuk ağrısı (plantar fasciitis) için de kullanımına başlanmıştır. 1 er hafta ara ile 3 doza kadar yapılabilmektedir. Uygulama sonrası 24 saat istirahat ve ardından germe egzersizlerine başlanması tedavinin genel prensiplerini oluşturuyor. PRP topuk ağrısından dirençli vakalarda ve profesyonel hızlı spora dönmeye ihtiyacı olan hasta grubunda oldukça iyi sonuçlar vermektedir.

Benim için PRP enjeksiyonu nasıl geçti?

Önce benden kan alındı. Ondan sonra verdiğim kan santrifüj ile karıştırmış ve kan konsantre olmuş (PRP). O zamana kadar özel bir şey yoktu. İğneyi görünce biraz endişelendim çünkü bayağı uzundu. Derin bir nefes aldım ve Selim bey enjeksiyon yapınca hakikaten acı çektim, ama kısa sürdü (15 saniye). Ondan sonra 20 dakika buz tedavisi yapıldı ve eve döndüm. İki saat sonra acı başladı ve toplam 3 gün sürdü. Üç gün boyunca aksayarak yürüdüm.

PRP beni nasıl etkiledi?

Daha iyi bir performans için sırt çantanızla koşabilirsiniz.

Dr. Selim Muğrabi enjeksiyondan 4 gün sonra koşabileceğimi söyledi. Dört gün bekledim ve ondan sonra 10 ve 15 km arasında bazen sırt çantasız bazen 7.5 kg sırt çantası ile koşmaya başladım. Bildiğiniz gibi Eylül sonu Likya Yolu Ultra Maratonu’na katılacağım ve yarış esnasında yiyeceklerimi ve malzememi kendim taşıyacağım. O yüzden sırt çantası ile antrenman yapıyorum. Ama en önemlisi her gün sabah ve akşam streching egzersizi yapıyorum. Geçen Cumartesi günü Haziran ayındaki 45 km’lik Kaçkar Ultra yarışından sonra ilk kez uzun koşu yaptım. Arkadaşım Gözde ile beraber 31,5 km asfaltta koştum. Gerçekten mucize gerçek oluyor gibiydi. Ağrısız koştum ve çok rahat koştum. Aşağıdaki videoda koşudan sonra ne yaşadığımı ve nasıl hissettiğim anlattım.

Likya Yolu Ultra Maratonu’na 10 gün kaldı. Bu Cumartesi günü bir uzun koşu daha yapacağım. Ondan sonra dinlenip sadece daha kısa mesafe koşuları yapacağım. Antrenmanlarımın ve hazırlığımın nasıl gittiğini ve yarış esnasında yaşadıklarımı merak ederseniz Instagram ve Facebook hesaplarımdan takip edebilirsiniz.

Gelişen teknoloji ve iyi bir rejim ile sporcular sağlıklarına hızla kavuşuyor.

Çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Hem vücudum hızlı toparladı hem de Dr. Selim Muğrabi iyi bir yaklaşım uyguladı. Koşu bana yasak değildi ama dikkatli bir şekilde tekrar koşmaya başladım ve PRP enjeksiyonu iyileşme sürecimi hızlandırdı.

Coraline Chapatte: İsviçreliyim ama neredeyse 10 senedir Türkiye'de oturup çalışıyorum. Neuchatel'de 4 sene ekonomi okudum. İsviçre'de doğan her çocuk bütün sporları küçük yaşta öğrenir. Bu yüzden spor hayatım çok yönlüydü ve çok erken yaşta sporcu beslenmesi, dinlemesi ve yaşam felsefesi gibi konular, her çocuk gibi bana da öğretildi. Mezun olduktan sonra dalmaya başladım ve çok hoşuma gitti. İsviçre'de üst düzey bir yöneticiyken her şeyi bırakıp dalmaya gittiğim Kaş'tan çok etkilenip Kaş'a yerleştim ve deniz rehberliği ve sualtı fotoğrafçılığı yaptım. 2011'de İstanbul'a taşındım. 2013 ve 2015 arasında birçok uzun mesafe (50 km ve 80 km) koşu yarışlarına katıldım. Her koşudan yeni şeyler öğrendim. Uzun koşularda kaçış noktası ve erteleme şansı yoktur. Başlarsınız ve bitirirsiniz. Bu, benim için yaşam felsefesi oldu. Ekim 2015 de “Likya Yolu Ultra Maratonu”na katılıp 6 günde 250 km koştum. Bu yolda tek başınadır herkes. Bu yolculuk sadece fiziksel değildir. Vücut ile başlar ama zihinle biter. Mayıs 2016 ilk triatlon yarışına katıldım ve 3. oldum. Dört ay sonra Eylül ayında Kuşadaşı'nda Türkiye Triatlon Şampiyonası'nda 30+ yaş kategorisinde üçüncülüğü kazandım ve Ekim ayında Antalya'da Gloria Ironman 70.3 yarışında 5. oldum. O kadar kısa bir sürede böyle sonuçlara ulaşmak disiplin, azim, sağlıklı ve dengeli bir beslenme ve iyi bir planlama ister. O dönemde istediğim sağlıklı tatlıyı bulamadığım için kendi keklerimi yaratmaya ve pişirmeye başladım; glütensiz ve rafine şekersiz "Cora'nın Kekleri” macerası bu şekilde başladı. Beş dil (Fransızca, Türkçe, İngilizce, Almanca, İtalyanca) konuşuyorum. Çeşitli konularda motivasyon seminerleri veriyor, şirketler için ve bireysel spor koçluğu yapıyor, koscora.com blogunda (Avrupa'nın en iyi 3 koşu blogu arasına seçildi) ve Türkiye'de ve İsviçre'de spor ve sağlıklı yaşam konularında yazılar yazıyor, sosyal medya danışmanlığı yapıyor ve ayrıca çeşitli dillerde tercümanlık yapıyorum. Eylül 2016'den itibaren Marmara Üniversitesi'nde Spor Psikolojisi ve Spor Yöneticiliği yüksek lisans yapıyorum.

Kıyafetlerinize özen gösteren teknoloji: Siemens iQ500 ile tanışın

Evde zamanımızın büyük bir kısmı, farkında olmasak da rutin işlere gidiyor. Pek çoğumuz için bu rutinde en çok vakit alan işlerden biri de şüphesiz ki çamaşır yıkamak ve kurutmak. Çamaşırlar için uygun programı seçmek, deterjanı ayarlamak, ıslak çamaşırların kurumasını beklemek ve ütü… Tüm bunlar bazen günün temposu içinde küçük ama rutinde bir yük haline dönüşebiliyor. Hayatı kolaylaştıracak birçok yenilik ise Siemens’ten geliyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makineleri ile rutininiz artık hiç olmadığı kadar kolay ve pratik. Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makinesinde çamaşırlarınızı sizden önce düşünen, her adımı sizin yerinize planlayan bir teknoloji var. Size ise bu teknolojinin keyfini çıkarmak kalıyor. 



intelligentDry: “Ben ne yapacağımı bilirim” diyen çamaşır ve kurutma ikilisi 

Pamuk tişörtler, hassas bluzlar, okuldan gelen kalın eşofmanlar… Normalde hepsi için ayrı ayrı düşünüp doğru programı aramanız gerekir. Ama artık değil. Gün içinde onlarca şeyle uğraşırken bir de çamaşırın “fazla mı kurudu, az mı kurudu, ya buruşursa?” stresi yaşamıyorsunuz. Çünkü makineler zaten kendi arasında konuşup sizin yerinize karar veriyor.  

Çamaşır ve kurutma makineniz sadece yan yana duran iki cihaz değil; birbirini anlayan, sizin yerinize düşünen bir ikili. Siemens iQ500’ün intelligentDry teknolojisi sayesinde “Acaba doğru programı seçtim mi?” stresi tamamen bitiyor. Yıkama bittiği anda çamaşır makineniz tüm detayları (kumaş türü, yük miktarı, ıslaklık seviyesi, hatta ısı toleransını) tek tek kurutma makinesine iletiyor. Kurutma makinesi de tüm bu bilgileri alıp kıyafetlerin için en doğru programı otomatik olarak seçiyor ve başlatıyor. 



Evinizde görünmez bir iş ortağı varmış gibi… Sessiz, hızlı ve tamamen sizin konforunuz için çalışan. Tek yapmanız gereken çamaşırları makineye atmak; gerisini teknolojinin kendisine bırakmak ve keyfini çıkarmak. 

Mini Yük Özelliği: “Şunu bir hızlı aradan çıkarayım” dediğiniz anlar için 

Spor sonrası sepette sırasını bekleyen bir tişört, “yarın tekrar giyeceğim” diye bir kenara ayırdığınız gömlek ya da akşam dışarı çıkmadan önce anında yıkanması gereken bir bluz. Makineyi tam dolduracak kadar birikmesini beklemek istemezsiniz; ama tek parça kıyafet için makinenizi çalıştırmak istemezsiniz. Siemens iQ500 çamaşır makinesinin mini yük özelliği tam da bu anlar için tasarlandı. Yarım kiloya kadar olan birkaç parça çamaşırı, kısa sürede ve düşük enerji tüketimiyle yıkayabilirsiniz. 



Günlük hayatın koşturmacasında en güzeli de şu: Siemens Home Connect uygulaması üzerinden bir dokunuşla mini yük programını açıyor, çamaşırlarınızı dakikalar içinde temiz ve mis gibi alıyorsunuz. Pratik, hızlı ve o küçük yükleri büyük bir mesele olmaktan çıkaracak kadar akıllı. Siz temponuza devam edin; o, çamaşırlarınız için detayları halletsin.  

20’den fazla yıkama ve 15’den fazla kurutma programı ile gardırobunuzdaki her kıyafete ayrı bir seçenek 

Her kumaş, her kullanım, her kıyafetin ayrı bir dili vardır. Siemens çamaşır ve kurutma makinesi işte bu yüzden onlarca akıllı programla kıyafetlerinizin ömrünü uzatıyor. Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma Makineniz, tüm ihtiyaçları bilir ve sizin için en uygun seçeneği sunar. Siemens Home Connect uygulaması sayesinde tüm programlara tek dokunuşla erişebilir, hatta yeni çıkan programları indirerek makinenizi kişiselleştirebilirsiniz. Böylece makineniz yıllar geçse bile zamana ayak uydurmaya devam eder.  

Program Asistanı: “Sen söyle, ben ayarlarım” diyen yardımcı 

“Hangi program daha doğru? Çamaşır az mı çok mu? Bir kere giydim ama uzun programa atsam mı?” diye düşünmenize gerek kalmadan Program Asistanı tüm bunları size en doğru programında çalıştırır. Kumaş türünü, çamaşırın ağırlığını, kirlilik seviyesini analiz eder ve size en uygun yıkama-kurutma programını önerir. Bu sayede yalnızca doğru programı bulmakla kalmaz; suyu, enerjiyi ve zamanı en verimli şekilde kullanır. Siz de makinelerin işini yapmasına izin verip, geri kalan zamanınızı kendinize ya da sevdiklerinize ayırabilirsiniz. 

SmartFinish: Ütüye ayırdığınız süre artık size kaldı 

Kim ister çamaşırların başında ütüyle saatlerini harcamayı? SmartFinish teknolojisi buharın gücünü kullanarak kırışıklıkları daha makineden çıkmadan %50’ye kadar azaltıyor. Sonuç? Daha az ütü, daha çok kendinize ayırdığınız zaman. Teknolojinin keyfini çıkarmak için Siemens Home Connect uygulamasıyla SmartFinish’i açmanız yeterli. Ütü masası açmadan, güç harcamadan, zaman kaybetmeden kıyafetleriniz giyime hazır hale gelir. Bir toplantı öncesi, spontane bir plan öncesi ya da sadece rahatlık istediğiniz bir anda SmartFinish teknolojisi sizin için çalışır.  

Program İndirme: Makineniz hep güncel, hep “yenilikte” 

Siemens iQ500 Çamaşır ve Kurutma makinesi, güncel yeni programları kolayca indirip tek dokunuşla kullanabilirsiniz. İhtiyaç değiştikçe çamaşır makineniz de sizinle birlikte kendini güncelliyor. Siemens’in en sevilen yanlarından biri, cihazların statik kalmaması. Yani bugün aldığınız çamaşır makinesi birkaç yıl sonra bile yeni özellikler kazanabiliyor. 



Siemens Home Connect üzerinden cihaza özel yeni yıkama ve kurutma programları indirebiliyorsunuz. Mevsimsel ihtiyaçlar, moda olan yeni kumaş türleri, spor kıyafetlerin gelişmesi… Ne değişirse değişsin, makineniz hep güncel kalıyor. 

Tıpkı telefonunuza uygulama güncellemesi indirir gibi çamaşır ve kurutma makineniz de güncellemelerle değişen yaşam tarzınıza ayak uyduruyor. 

Akıllı deterjan yönetimi: i-Dos ile her yıkamada doğru ölçü 

Makineyi tamamen doldurunca veya tek parça kıyafeti makineye attığınızda ne kadar deterjan koyacağınızı bilemiyor olabilirsiniz. İşte tam bu noktada i-Dos Deterjan Tarama teknolojisi devreye giriyor. Siemens Home Connect üzerinden şişelerin barkodunu okutup su sertliği ve deterjan yoğunluğunu makineye iletiyor, i-Dos ise her yıkamada doğru miktarı otomatik olarak ayarlıyor. Üstelik Siemens Home Connect uygulaması, deterjan seviyesini takip ederek deterjanınız tükenmeden önce size haber veriyor. Tek yapmanız gereken uygulamayı telefonunuza yüklemek ve çamaşır makinenizi uygulamaya bağlamak. 

stainRemoval teknolojisi: Zorlu lekelerle inatlaşmayı unutun 

Çay, yağ, makyaj, çikolata lekeleri… Gün içinde fark etmeden üzerinize bulaşan lekeler artık kâbus olmaktan çıkıyor. Siemens iQ500 çamaşır makinesi ile stainRemoval teknolojisi devreye giriyor. Tek bir dokunuşla çay, yağ, kozmetik veya günlük hayatta karşılaştığınız diğer zor lekeler için özel programları aktif edebilirsiniz. 

Siemens Home Connect uygulaması sayesinde daha fazla leke türünü ve bunlar için geliştirilmiş özel programları keşfetmek de mümkün. Yani sadece “lekeyi çıkar” demekle kalmıyor, sizin için en doğru yıkama programını da otomatik olarak öneriyor. Böylece hem lekelerle uğraşmak zorunda kalmıyor hem de giysilerinizin ömrünü koruyorsunuz. 

Artık çocuğunuza yemek yedirirken dökülen yemek lekeleri, kahve kazaları ya da mutfakta sıçrayan yağ lekeleri sizi endişelendirmiyor. stainRemoval, günlük hayatın getirdiği küçük sürprizlere karşı en güvenilir yardımcınız oluyor. 

Siemens iQ500 çamaşır ve kurutma makineleri, artık sadece kıyafetlerinizi temizleyen makineler değil; size zaman, konfor ve güven veren akıllı iş ortaklarınızdır. Ütüye harcadığınız vakti kendinize ayırın, lekelerle uğraşmayı unutun ve teknolojinin yaşam alanınıza uyumunun keyfini yaşayın.

*Bu yazı Siemens’in katkılarıyla hazırlanmıştır. 





İlgili Makale